Ruhe in frieden'' Huzur içinde uyu
Anneliese, 1933 yılında doğmuş, 2003 yılında bu köyde ölmüş. Muhtemelen Alman ya da Avusturyalı. Köye hangi yıllarda gelmiş? Ailesine ne olmuş? Köylülerle ilişkileri nasılmış? Bunları şimdilik bilmiyorum.
Bildiğim şu ki; bu köye gelip yerleşen, daha doğrusu yılın bazı aylarında burada yaşayan farklı uluslardan insanlar var. Turist olarak gelip buraları gören, sonra da doğadan ve tabii ki, sebze meyve bolluğundan etkilenen pek çok yabancı buralardan bir ev edinip yarı zamanlı olarak yaşıyorlar. Köylülerle ilişkileri şöyle böyle. Kendilerini sevdirmek için çok çaba gösterenler, Türkçe öğrenenler var. Doğaya saygılı, temiz, tertipli insanlar. Köylülerin gözünde hepsinin ortak bir adı var: Gavur. Hatta biraz özelleştirilip, satın aldıkları ya da kiraladıkları evin sahibinin adı ile; Amet'in Gavuru, Hüseyin'in Gavuru diye adlandırılıyorlar. Çoğu da yaşlı insanlar. Zamanla sağlık sorunları artınca kendi ülkelerinin sağladığı tedavi olanaklarını burada bulamadıkları için geri dönmek zorunda kalıyorlar.
İşte Anneliese de onlardan biri olmalı. Ancak o geri dönememiş. Buraları çok sevdiğinden midir, yoksa yakınlarının cenazesini götürme külfetinden kaçınmalarından mıdır, buraya gömülmüş.
Buraya kadar neyse ama mezarlığın en uzak köşesinde, böylesine yalnız, böylesine hüzünlü bir görüntü içimi acıttı. Belli ki gömüldüğünden beri bir kişi bile gitmemiş oraya. Bu mezara ulaşmak şu an için öyle zor ki; o çalıları, dikenleri aşıp mezarı temizlemek isterdim ama bu benim için imkansız. Yol tarafında ise paslı dikenli teller var. Şöyle kazma kürekle girişecek, güçlü kuvvetli genç insanların yapabileceği bir iş bu.
Anneliese Machnik'i biraz internetten araştırdım. Öleli 11 yıl olduğu için belki izlerini bulurum diye. Avusturya kökenli pek çok Machnik'e rastladım. Bunların içinde ön adı Anneliese olanlar da var ama bizim köyün Anneliese'si olmadıklarını anladım. İlk fırsatta köyün orta yaşlılarından onun hakkında bilgi toplayacağım.
Günlerdir Anneliese'nin mezarı gözümün önünden gitmiyor ve dilimde de şu sözcükler: ''Ruhe in frieden''
Çok etkilendim...
YanıtlaSilOldukça hüzünlü değil mi...
SilNe hayatlar var dünya üzerinde , ne hikayeler. Bakalım kimmiş ben de merak ettim şimdi.
YanıtlaSilÇok özel bir hikayesi olmasa da yalnızlığı ve terkedilmişliği etkiledi beni..
SilHuzur içinde uyuyordur inşallah! hem yazın hemde ailesine ulaşma çabaların çok etkiledi beni, umarım çabaların boşa çıkmaz, bişeylere ulaşırsan bizimle de paylaş olurmu? sevgiler,
YanıtlaSilElbette paylaşırım. Bizden de sevgiler, selamlar.
SilNe kadar ince ve duyarlısınız okurken gözlerim doldu .Bakımsız mezarlara bende çok üzülürüm zamanında onlarında sevenleri ,yanlarında olanları vardı diye düşünürüm birde şu gavur lafından hiç hazetmem sevgiler...GÜRŞEN
YanıtlaSilBenim için orada tek başına yatan insanın milliyeti, inancı gerçekten önemli değil. Kültürel, sosyal, dini nedenlerle bir şekilde diğerlerinden ayrılmış. Köy halkının kötü niyetinden değil elbette. Yine de mezarlıklarından bir yer vermişler. Bu insanın da bir ailesi, yakınları vardı mutlaka ama gördüğünüz gibi vatanından binlerce km uzakta, bakımsız bir mezarda tek başına yatıyor.
SilBenim ölçüm de aynen sizin gibi. Sadece insani değerlerinin yüksek olması yeterli. (o gavurlarda da o kadar çok gördüm ki bu değerleri) Duyarlılığınız ne güzel. Zaten siz ve sizin gibiler de olmasa hiç ümidimiz kalmayacak.Geçen gün ablamın İsveç'li komşusu memleketine giderken bize destek olsun diye ( dışarıda ki canlara da verdiğimiz için) mama bıraktı şu inceliğe bakarmısınız. Tüm gönüllerin sevgi ve merhamet dolması dileğimle Türkan.
YanıtlaSilİnsani değerler için ırk, dil, din, milliyet önemli değil. Dünyanın her yerinde iyi ve kötü insanlar var. Dilerim tüm insanlar şu gelip geçici dünyaya daha insancıl bakabilsinler. Ayrıca hayvan sever olmanıza sevindim. Kolaylıklar diliyorum:)
SilSevgili Begonvilli Ev, geçen gün size ilk yorumumu yapmış, cevabınıza da çok sevinmiştim.Sizi de yıllardır takip ediyorum artık biraz cesaretlenip size de ses vermeye başladım.Ayrıca şunu da ilave etmek istedim benim 30 yaşında melez(babası siyah olan o zamanlar toplumumuz daha tepkiliydi böyle karma evliliklere tabi şimdi çok var) bir yeğenim var.Sadece insana insan olarak bakabilecek bizler gibi insanların çoğalması dileğimle sevgiler Türkan.
YanıtlaSilTürkan Hanım, dediğim gibi, renk, dil, din önemli değil, gerçek insan olabilmek önemli, öyle değil mi? Sizi tanıdığım için mutlu oldum. Keşke bloğunuz olsa da daha yakından tanısak.
YanıtlaSil