30 Temmuz 2010 Cuma
29 Temmuz 2010 Perşembe
28 Temmuz 2010 Çarşamba
Bahçe ve Teraslar İçin
Bu tekerlekli sehpa ve açık renklerin ağırlıklı olduğu köşe terasınıza muhteşem bir hava katıyor. Özellikle yastıklar çok iç açıcı. Ayrıca çizgili seçenekler de çok şık.
Etiketler:
Dekorasyon
25 Temmuz 2010 Pazar
Kedili Evler
Bu da Begonvilli Ev'in kedisi Jane.
Evini bir kedi ya da köpekle paylaşmayanlar, onlarla yaşamanın eziyetli olduğunu düşünürler. Oysa ki biraz dikkat ve özenle çok da zor değildir petlerle yaşamak. Üstelik dünyanın en içten sevgilerini ve dostluklarını tadarsınız.
Beğenerek izlediğim design*sponge adlı blog sayfasında kedili evlere ait fotoğraflar gördüm. Öyle şirin ve sevimliler ki..
Evini bir kedi ya da köpekle paylaşmayanlar, onlarla yaşamanın eziyetli olduğunu düşünürler. Oysa ki biraz dikkat ve özenle çok da zor değildir petlerle yaşamak. Üstelik dünyanın en içten sevgilerini ve dostluklarını tadarsınız.
Beğenerek izlediğim design*sponge adlı blog sayfasında kedili evlere ait fotoğraflar gördüm. Öyle şirin ve sevimliler ki..
Etiketler:
Dekorasyon,
Hayvan Sevgisi ve Hayvan Hakları
23 Temmuz 2010 Cuma
Ah Şu Ünlüler! / Mel Gibson'un Dramı
Avustralya asıllı, ABD'li aktör, yönetmen ve yapımcı Mel Gibson tartışmasız Hollywood'un en popüler oyuncularından biri olmuştur. Mad Max film serisi, Cehennem Silahı serisi, hem rol aldığı ve yönettiği Oscar ve Altın Küre ödüllü Cesuryürek filmi tüm dünyada büyük hayran kitleleri oluşturmuştur.
MEL GİBSON HAKKINDA DAHA FAZLASI BURADA
Nicole Kidman, Cate Blanchett ve O, Avustralya'nın övünç kaynağı oldular alanlarında.
Amaa, ünlü olmak, büyük başarılara imza atmak, popülarite, her zaman mutluluk vermiyor insanlara. İşte Gibson'un yaşadıkları;
Ünlü aktör, uğruna 470 milyon dolar tazminat ödeyerek eşinden boşandığı eski sevgilisi Oksana Grigorava ile yaşadığı yıpratıcı ilişki yüzünden psikolojik tedavi görüyormuş. Güya ırkçı ve dayakçı tutumları varmış Gibson'un, ne derece doğru bilinmez.
Bu yüzden daha önce peşinde olan yapım şirketleri de artık onu istemiyorlarmış. Bir yandan maddi sıkıntılar diğer yandan iş bulamama psikolojik dengesini alt üst etmiş.
Ama bence Mel Gibson'un sinema dünyasındaki sorunları daha önceye dayanıyor. Oscarlı oyuncu ve yönetmenin kaderi bir filmle değişmeye başlamıştı.
Anımsayacaksınız, 2004 yılında Hz. İsa'nın hayatını anlatan bir filme imza atmıştı. Aslında Gibson'un sanat kariyeri bu filmden sonra zorlanmaya başlamıştı. Filmde Yahudilerin Hz.İsa'ya yaptıkları zulüm ve baskı anlatılıyordu. Filmin konusu duyulduğu andan itibaren Yahudi lobisi harekete geçmiş önce senaryoda değişiklik yapılmasını istemişler, ardından da filmin gösterime girmesini engellemek için çalışmışlardı. O film için hayal kırıklığı yaşasalar da sonrası için hedeflerine ulaşmışlardı. 6 yıldır Mel Gibson'un çektiği yada oynadığı bir filmi hatırlıyor musunuz? Gişe rekorları kıran çok izlenen... Ve ilginçtir Hz İsa filmi dünyada ses getirmesine rağmen Oscar'a da aday gösterilmemişti.
Şimdi başa dönersek, uğruna 28 yıllık eşten büyük bir servet harcayarak ayrıldığı yarı yaşındaki bir manken sevgili ile olan anlaşmazlıklar ve kariyerinde yaşadığı sarsıntılar var. Son zamanlarda düştüğü maddi sıkıntılar da sevgilisi ile ilişkilerinin bozulmasında etken olmalı. Ne diyelim; ünlü ve zengin olmak kalıcı değil, kolay hiç değil. Üstelik sıradan insanların fırsatını bulsalar alasını yapacakları ama ünlüler yapınca daha bir tiksinç gelen çarpık çurpuk ilişkiler nice yetenekli, ünlü sanatçıyı yerle bir etmedi mi?
Ah Mel Gibson! O muhteşem filmlerin aklıma geldikçe üzülüyorum doğrusu. Keşke hiç olmasaydı bunlar.
Etiketler:
Sinema
Aplike Bebek Yorganı
Hamaratlık günlerimde ürettiğim aplike bebek yorganı biraz eprimiş de olsa hala güzel. Desenleri yabancı bir dergiden aşırmıştım. Tamamen el işi. Sergide epeyce insan toplamıştı başına, bu yorgan.
Etiketler:
Hobilerim,
Ürettiklerimden
Bu Set Yeşim İçin
Uçuşan kumaşlarla dikilmiş elbiseler, şapkalar, feminen ayakkabılar, abartısız takılar. İşte senin için bu giysileri uygun buldum. Umarım beğenirsin. Sevgiler, selamlar Begonvilli Ev'den.
Etiketler:
Giyim ve Moda
22 Temmuz 2010 Perşembe
Sevgili Kızım Jane, Seni Çok Özledim!
Benim güzel gözlü pamuk kızım. Mırıldanmalarını, kucağıma atlayışını, kibar kibar mama yiyişini çok özledim.
Etiketler:
Hayvan Sevgisi ve Hayvan Hakları,
Yaşamdan
21 Temmuz 2010 Çarşamba
Öykü'ye, Lou'ya, Buket'e Sevgimle:)
Bu setleri sizler için hazırladım. Zevklerinize uyar ya da uymaz ama ben çok sevdim ve zevkle seçtim her öğeyi. Tüm güzellikler sizinle olsun. Sizleri seviyorum genç arkadaşlarım.
Etiketler:
Giyim ve Moda
Hitap Şekillerimiz / Sen-Siz Karmaşası
Çok mu zor biraz nazik olmak?
Toplumsal yaşamda , insanların birbirine hitap şekilleri ve davranışları çok önemli. Saygısızca yapılan hitaplar ve tavırlar yaşam kalitemizi dolaylı da olsa etkiliyor. Hakettiğiniz saygıyı görmemek moral bozucu oluyor, değersizlik duyguları empoze ediliyor insanlara. Nasıl mı? Örnekleri pek çok çevremizde. Davranış bilimci olmaya gerek yok bunu gözlemlemek için.
Özellikle şu sen- siz karmaşası..Toplum olarak kimlere sen, kimlere siz diye hitap etmemiz gerektiğini bilmiyoruz. 24 yaşındaki memur kız 67 yaşındaki emekliye ''Teyze sen git, işlemini tamamla öyle gel!''diyor. Evet sabır isteyen bir işi var ama o işin sorumluluğunu üstlenerek o masaya oturmuş, insanlara hizmet verirken nasıl davranacağını, kime nasıl hitabedeceğini bilmeli.
Sağlık ocağında kan almakla görevli hemşire ''aç kolunu!'' diye emir cümleleri ile ve ''sen'' hitap şekli ile konuşmamalı. Yeterli görgüsü ve doğru davranma yeteneği yoksa, tamamen kendi hatası değil elbette. Yaptığı işin eğitimini alırken bunlar da eğitiminin bir parçası olmalıydı. Bir kaç dakika önce hastayı kendisine yönlendiren doktor ona ''siz'' diye hitap ediyorsa alt kadrodakilere de bu işin doğrusu öğretilmeli. Gerçi hastalarına ''sen'' diye hitap eden küçümser tavırlı hekimler de yok değil ama hemşire ve hastabakıcılarda daha yaygın bir davranış az önce örnek olarak verdiklerim.
Olumlu örnekler de var. Geçen yıldan beri Antalya'da minübüs şoförlerinin konuşma ve davranışlarında farkedilir bir değişiklik oldu. Sanırım turistik bir kent olduğumuz için belediyece ve meslek odalarınca uyarıldılar ya da eğitildiler. Herkese ''hanımefendi'' ya da ''beyefendi'' diye ve ''siz''hitap tarzı ile sesleniyorlar. Bir ara kıyafet ve traş durumları da aşırı itinalı idi. Biraz gevşeme olsa da hitap şekilleri hala düzgün.
Öte yandan,''sen''diye hitap edilecek insanlara ''siz'' demek gereksiz bir resmiyet ve ukalalık olabilir. Bunun ayrımını iyi yapmalı. Çok yakınlarımıza ''siz'' demek(örneğin anneye, babaya, eşe)bana pek hoş gelmiyor. Aristokrasi özentisi, yapay bir saygı olarak görüyorum. Yine de gerçekten öyle terbiye almış, aile geleneğinde böyle bir durum olanlara saygı göstermek lazım.
Bunun dışında, yaşlı tonton teyzenin ya da amcanın gençlere ''sen''diye hitabı batmıyor pek.
Yeni tanışılan birine hemen ''sen''demek tuhaf ve gereksiz geliyor bana. Özellikle yukarıda verdiğim örneklerdeki gibi, işi gereği ilk kez karşılaştığı ya da ara sıra görse bile sadece o ortamda karşılaştığı, dışarıda görünce selam bile vermeyeceği insanlara ''sen'' diyen memurlara, görevlilere çok ama çok sinirleniyorum.
Ayrıca sosyal yaşamda samimi olmak adına ''sen'' derseniz insanlara, pek de yakınınız olmadıkları halde adları ile hitap ederseniz bir de, bir süre sonra yüz göz olma olasılığınız var. Benim tercihim, esnafla ya da iletişim içinde olduğumuz hizmet sektöründe çalışan insanlarla her zaman saygılı bir uslupla, yani ''siz''hitap şekli ile ve ''bey, hanım'' ünvanları ekleyerek konuşmak. Örneğin Şoför Bey, Eczacı Hanım vs. daha uygun bana göre. Eğer ismini kullanabilecek kadar bir yakınlığım varsa bile isminden sonra, hanım, bey ünvanlarını kullanıyorum.
Kısacası, tanımadığımız ya da yeni tanıştığımız insanlara sosyal konumu ne olursa olsun ''sen'' diye hitap edilmesini hoş bulmuyorum. Karşısındaki insanı aşağılar ses tonu ve tavırlar da varsa eşliğinde, hiç affedilir yanı yok demektir o insanın benim gözümde. Biraz nezaket lütfen!
Toplumsal yaşamda , insanların birbirine hitap şekilleri ve davranışları çok önemli. Saygısızca yapılan hitaplar ve tavırlar yaşam kalitemizi dolaylı da olsa etkiliyor. Hakettiğiniz saygıyı görmemek moral bozucu oluyor, değersizlik duyguları empoze ediliyor insanlara. Nasıl mı? Örnekleri pek çok çevremizde. Davranış bilimci olmaya gerek yok bunu gözlemlemek için.
Özellikle şu sen- siz karmaşası..Toplum olarak kimlere sen, kimlere siz diye hitap etmemiz gerektiğini bilmiyoruz. 24 yaşındaki memur kız 67 yaşındaki emekliye ''Teyze sen git, işlemini tamamla öyle gel!''diyor. Evet sabır isteyen bir işi var ama o işin sorumluluğunu üstlenerek o masaya oturmuş, insanlara hizmet verirken nasıl davranacağını, kime nasıl hitabedeceğini bilmeli.
Sağlık ocağında kan almakla görevli hemşire ''aç kolunu!'' diye emir cümleleri ile ve ''sen'' hitap şekli ile konuşmamalı. Yeterli görgüsü ve doğru davranma yeteneği yoksa, tamamen kendi hatası değil elbette. Yaptığı işin eğitimini alırken bunlar da eğitiminin bir parçası olmalıydı. Bir kaç dakika önce hastayı kendisine yönlendiren doktor ona ''siz'' diye hitap ediyorsa alt kadrodakilere de bu işin doğrusu öğretilmeli. Gerçi hastalarına ''sen'' diye hitap eden küçümser tavırlı hekimler de yok değil ama hemşire ve hastabakıcılarda daha yaygın bir davranış az önce örnek olarak verdiklerim.
Olumlu örnekler de var. Geçen yıldan beri Antalya'da minübüs şoförlerinin konuşma ve davranışlarında farkedilir bir değişiklik oldu. Sanırım turistik bir kent olduğumuz için belediyece ve meslek odalarınca uyarıldılar ya da eğitildiler. Herkese ''hanımefendi'' ya da ''beyefendi'' diye ve ''siz''hitap tarzı ile sesleniyorlar. Bir ara kıyafet ve traş durumları da aşırı itinalı idi. Biraz gevşeme olsa da hitap şekilleri hala düzgün.
Öte yandan,''sen''diye hitap edilecek insanlara ''siz'' demek gereksiz bir resmiyet ve ukalalık olabilir. Bunun ayrımını iyi yapmalı. Çok yakınlarımıza ''siz'' demek(örneğin anneye, babaya, eşe)bana pek hoş gelmiyor. Aristokrasi özentisi, yapay bir saygı olarak görüyorum. Yine de gerçekten öyle terbiye almış, aile geleneğinde böyle bir durum olanlara saygı göstermek lazım.
Bunun dışında, yaşlı tonton teyzenin ya da amcanın gençlere ''sen''diye hitabı batmıyor pek.
Yeni tanışılan birine hemen ''sen''demek tuhaf ve gereksiz geliyor bana. Özellikle yukarıda verdiğim örneklerdeki gibi, işi gereği ilk kez karşılaştığı ya da ara sıra görse bile sadece o ortamda karşılaştığı, dışarıda görünce selam bile vermeyeceği insanlara ''sen'' diyen memurlara, görevlilere çok ama çok sinirleniyorum.
Ayrıca sosyal yaşamda samimi olmak adına ''sen'' derseniz insanlara, pek de yakınınız olmadıkları halde adları ile hitap ederseniz bir de, bir süre sonra yüz göz olma olasılığınız var. Benim tercihim, esnafla ya da iletişim içinde olduğumuz hizmet sektöründe çalışan insanlarla her zaman saygılı bir uslupla, yani ''siz''hitap şekli ile ve ''bey, hanım'' ünvanları ekleyerek konuşmak. Örneğin Şoför Bey, Eczacı Hanım vs. daha uygun bana göre. Eğer ismini kullanabilecek kadar bir yakınlığım varsa bile isminden sonra, hanım, bey ünvanlarını kullanıyorum.
Kısacası, tanımadığımız ya da yeni tanıştığımız insanlara sosyal konumu ne olursa olsun ''sen'' diye hitap edilmesini hoş bulmuyorum. Karşısındaki insanı aşağılar ses tonu ve tavırlar da varsa eşliğinde, hiç affedilir yanı yok demektir o insanın benim gözümde. Biraz nezaket lütfen!
Etiketler:
İnsan İlişkileri,
Yaşamdan
20 Temmuz 2010 Salı
Sabah Bahçe Keyfi
Bu sabah erken saatlerde Minik'le yürüyüşümüzü yaptık. Kahvaltıdan sonra yasemin ve hanımeli kokuları eşliğinde kediciklerimizle bahçe keyfimiz vardı. Oyunlar ve anne - yavru görüntüleri çok hoştu.
Oyun sonrası yavruların beslenme saati:)
Ne var ki ben kızımı, Antalya'da anneme bıraktığım Jane'i çok özledim . Artık dönmenin zamanı geldi.
Oyun sonrası yavruların beslenme saati:)
Ne var ki ben kızımı, Antalya'da anneme bıraktığım Jane'i çok özledim . Artık dönmenin zamanı geldi.
Etiketler:
Bahçecilik,
Hayvan Sevgisi ve Hayvan Hakları,
Yaşamdan
19 Temmuz 2010 Pazartesi
Geçmiş Zaman Olur ki......./ Oymapınar Barajı
Manavgat'a Hayat Veren Manavgat Irmağı ve Oymapınar Barajı
Ah! Eski günler!
Öğretmenlik mesleğine burada başlamıştım. Oymapınar Barajı'nın yapımı için çalışan teknik personel ve işçi ailelerinin yaşadığı DSİ tesislerinin okulunda (Baraj İlkokulu) öğretmenliğe ilk adımımı atmış ve burada dokuz yıl çalışmıştım. Şimdi sadece TEK personeli bulunuyor buralarda. O zamanlar, Türk aileler dışında, Almanlar, İtalyanlar, Fransızlar, Japonlar da yaşıyorlardı. Onların da okulları, lojmanları, sosyal tesisleri vardı. Türkler'in kulüp binası, sineması, kantini, manavı 70'li yıllara göre oldukça modern ve hoş yerlerdi. Renkli bir sosyal yaşam vardı. Bahar ve yılbaşı baloları, TSM konserleri, tiyatro gösterileri, haftada iki gün sinema vs. Ayrıca pek çok ünlü Türk filmi buralarda çekilmişti. Baraj, Köprü, Delicesine ilk aklıma gelenler.
Okul çoktan kapanmış. O zamanlar ailelerin ve bizlerin yaşadığı lojmanlar harabeye dönüşmüş. Hatta çam ağaçlarının arasından bizim küçük prefabrik evimize giden patika yol kaybolmuş. Evimizin önündeki güllerle dolu bahçecik yabani çalılarla dolmuş.
Baraj Gölü sahilinde plaj ve balık lokantası olarak çalıştırılan tesislerden biri.
Baraj Gölü
Ve gölde gün batımı
Not:Fotoğrafları daha büyük görmek için üzerlerine tıklayın.
Ah! Eski günler!
Öğretmenlik mesleğine burada başlamıştım. Oymapınar Barajı'nın yapımı için çalışan teknik personel ve işçi ailelerinin yaşadığı DSİ tesislerinin okulunda (Baraj İlkokulu) öğretmenliğe ilk adımımı atmış ve burada dokuz yıl çalışmıştım. Şimdi sadece TEK personeli bulunuyor buralarda. O zamanlar, Türk aileler dışında, Almanlar, İtalyanlar, Fransızlar, Japonlar da yaşıyorlardı. Onların da okulları, lojmanları, sosyal tesisleri vardı. Türkler'in kulüp binası, sineması, kantini, manavı 70'li yıllara göre oldukça modern ve hoş yerlerdi. Renkli bir sosyal yaşam vardı. Bahar ve yılbaşı baloları, TSM konserleri, tiyatro gösterileri, haftada iki gün sinema vs. Ayrıca pek çok ünlü Türk filmi buralarda çekilmişti. Baraj, Köprü, Delicesine ilk aklıma gelenler.
Okul çoktan kapanmış. O zamanlar ailelerin ve bizlerin yaşadığı lojmanlar harabeye dönüşmüş. Hatta çam ağaçlarının arasından bizim küçük prefabrik evimize giden patika yol kaybolmuş. Evimizin önündeki güllerle dolu bahçecik yabani çalılarla dolmuş.
Baraj Gölü sahilinde plaj ve balık lokantası olarak çalıştırılan tesislerden biri.
Baraj Gölü
Ve gölde gün batımı
Not:Fotoğrafları daha büyük görmek için üzerlerine tıklayın.
Etiketler:
Doğa Bilinci,
Fotoğrafçılık,
Yaşamdan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)