Çok eski zamanlarda, uzak bir ülkenin mutsuz bir kralı varmış. Mutsuzluğu nedendir bilinmez.. Evet, o bir kral olsa da sonuçta insan. Kim bilir ne dertleri, ne özlemleri, ne kaygıları, ne yoksunlukları vardır içine gömdüğü, bilinmez ki... Bilinen bir şey varmış ki, bu kralın yüzü hiç mi hiç gülmezmiş.
Öte yandan sarayın yakınlarında, küçük bahçesi içindeki kulübesinde yaşayan kimsesiz bir çiçekçi kız varmış. Minik saksılarda yetiştirdiği çeşit çeşit çiçekleri satarak yaşamını sürdürürmüş. Küçücük bahçesinde yetişen gülleri, lavantaları, karanfilleri de unutmamalı. Onları da genç adamlar sevgililerine, eşlerine vermek için satın alırlarmış. Bazı insanlar da, hasta ziyaretine giderken, annelerini, kayınvalidelerini ya da arkadaşlarını mutlu etmek için uğrarlarmış bu küçük bahçeye. Her mevsim bir şeyler bulunurmuş orada. Kışın zerenler, kış gülleri, ilkbaharda ve yazın hemen her tür çiçek, sonbaharda krizantemler rengarenk, mis kokuları ile mutluluk saçarmış etrafa. İlkbahardan itibaren bu güzelliklere kuşlar, kelebekler eşlik edermiş. Tabii ki bir de çiçekçi kızın kahkahaları.. Kazandığı paralarla zar zor geçinse de mutlu bir hayatı varmış bu kızın. Kahkahaları bazen saraya kadar ulaşır, penceresi açık ise, kral tarafından duyulurmuş. Kral bu duruma şaşırır, biraz da kızarmış. ''Bu kadar gülünecek ne olabilir ki bu dünyada? '' diye sorarmış kendi kendine. Derken bir gün daha çok sinirlenmiş ve ''şu kahkaha atan kızı bana getirin, öğrenelim bakalım neymiş bu mutluluğun kaynağı'' demiş.
Adamları derhal kıza durumu iletmişler ve hazırlıklı olması için uyarmışlar: ''Kralımız son derece sinirlidir ve yüzü hiç gülmez. Onu kızdırmamaya özen göstermelisin'' diye..
Kız durumu anlamış ve son anda geri dönüp kulübesinden minicik bir paket almış. Kralın huzuruna çıkınca, kral onu şöyle bir süzmüş, yoksul olduğu her halinden belli olan kıza yanıtını çok merak ettiği soruyu sormuş: '' Söyle bakalım küçük hanım, sana her gün neşeli kahkahalar attıran şey nedir?''
Kız, biraz korksa da cesaretini toplayıp yanıt vermiş:
''Kral Hazretleri, size bunu sözlerle açıklayamam. Yaşayıp görmeniz lazım.'' demiş ve içinde bir kaç tohum olan minik hediyesini takdim etmiş. Bunları pencerenizin tam altına kendi ellerinizle dikin. Biliyorum işinin ehli bahçıvanlarınız var, onlar da başka tohumlar dikebilirler ama bunları kendiniz dikin lütfen ve ara sıra sulamayı sakın unutmayın. Kurumalarına izin vermeyin. İşin sırrı bu işte'' deyip kralın huzurundan ayrılmış. Kral, '' tüm önemli işlerimi bırakıp bu tohumları mı dikeceğim, bir de sürekli belli aralıklarla sulayacağım demek. Ne saçma!'' demiş demesine de içi bir türlü rahat etmemiş ve tohumları dikmiş, sulamış.
Kısa bir süre sonra tohumlar çimlenmiş, boy atmaya başlamış. Sarayın bahçesinde işinin ehli bahçıvanların yetiştirdiği çeşit çeşit çiçekler olmasına rağmen kralın gözü penceresinin altında büyümekte olan bitkiden başkasını görmüyormuş. Bu bitki adeta takıntı olmuş kralda. Her sabah uyanınca penceresini açıp aşağıya bakıyormuş. ''Aaa, ne kadar da büyüdü, bu bir sarmaşıkmış meğer'' diyormuş. Derken bitki ilk tomurcuklarını vermiş. Kralın yüzünde bir gülümseme olmuş. Hizmetkarı odaya girince kralın yüz ifadesini görüp çok şaşırmış. Bir kaç gün sonra tomurcuklar patlayıp koyu mor çiçeklere dönüşmüşler ve kral heyecanla çiçeklerine bakmış. ''Tanrım, bu ne güzel bir olay, ben ektim, ben büyüttüm bu güzel şeyleri'' diyormuş. Derken çiçekleri ziyaret eden bir kelebek uçarak kralın hizmetkarının burnuna konmuş. Hizmetkar şaşkın bir ifade ile şaşı gözlerle bakarken kral gülmeye başlamış, hem de kahkaha ile.. Tahmin ettiğiniz gibi, o çiçekler, kahkaha çiçekleriymiş.
Sanırım bu masalımsı öykünün anlatmak istediği kahkaha çiçeğinin özel bir çiçek olması değil. Ama bu masalda başka bir çiçek değil de kahkaha çiçeğinin seçilmesi tesadüf de değil. Bu çiçek bir sembol. Önemli olan, her konumda, her statüde insanın biraz emekle, biraz sabırla yeni bir şeyler deneyerek yaşamına renk ve anlam katabileceği.. Kahkaha çiçeğine gelince; bu yetiştirmesi kolay, kısa sürede gelişen her ortama, her iklime uyumlu üstelik, oldukça neşeli, hoş çiçekler açan bitki, bu masala çok yakışmış bence. Eminim sizlerin bahçelerine, balkonlarına da yakışacaktır. Hepinizin, yüzünüzü güldüren uğraşıları olsun. Bol kahkahalar! Sağlıcakla kalın.
Bugün nedenini bilmedigim bir husursuzlugum varken ve kendimi mutsuz hissederken bu masalı okumak iyi geldi;) çooook teşekkürler. Bol kahkahalı bol neseli bir haftasonu olur umarım:)
YanıtlaSilIsmetcigim..okudum.çok güzelmiş teşekkürler..aynen yapacağımız şey bu kendimizi mutlu etmenin yollarını bulmalıyız.guzel pazarlar diliyorum.sevgiler emel.
YanıtlaSilMasallar çiçek açmış :)
YanıtlaSilGüzel bir hikaye. Okudum beğendim. İnsan her zaman her yaşta en azından kendisi için bir şeyler yapmalı.
YanıtlaSilNe güzel bir çiçek seçmişsiniz sevgili begonvilli ev. Begonvili sizin blogunuzla tanıyıp aşık oldum.
YanıtlaSilBenim "şımarık" adını taktığım çiçeğim meğer kahkaha çiçeğiymiş. Adı yakışmış doğrusu. Artık ona bakınca da sizi hatırlayacağım.Ve hayata gülümsemek gerektiğini...
sizin bloğunuza ben de bayılıyorum içim açılıyor her okuduğumda
YanıtlaSilharika bir yazı..
YanıtlaSilGüzel bir hafta dilerim..
Bazen mutluluk bir çiçekte saklı:)
YanıtlaSilÇok güzel bir masal. Çocukluğumda bizim bahçemizde de vardı. Gerçekten de her sabah onların açmasını izlemek bizleri mutlu ederdi. Biz sarmaşık olarak bilirdik. Taa ki; Sarah Jio'nun Gündüz Sefası Romanını okuyana kadar... Bu çiçeklerin varlığını bile unutmuşken, yeniden hatırlayıp araştırmıştım. İsimleri de çok hoşuma da gitmişti. Sevgiler...
YanıtlaSilne güzel bir hikayesi var:)
YanıtlaSilçocukluğum dan beri çok severim ben kendimce gramafon çiçeği derdim babam bana gülerdi:)) sonraları akşam sefası dediler karşı bahçe de var İzmir de pek çok evin yakının da yöresin de var renkleri çok güzel.Her yer de farklı isimler söyleniyor olsun ortak payda bu güzellik:)
Muhteşem!
YanıtlaSilGerçekten çok sevimli ve yaşamın güzellikleri adına ilham verici bir hikaye.
YanıtlaSil