Bu ağacı kesmişler. Bu bir meşe ağacıydı; belki de 100 yaşında. Bugün gördüm, göz yaşlarımı tutamadım.Yüzlerce kuş barındırıyordu. Kocaman kırmızı kuyruklu sincaplar oynaşırdı dallarında. Koca gövdesini devirmişler. Dalcağızları yerlere serilmiş. Ayrıca aynı yerde yedi sekiz tane kocaman zeytin ağacını da kesmişler. Bakımsız olsalar da meyve doluydu üstleri. Dedelerinizin kemiklerini sızlattınız. Aferin size!
26 Aralık 2019 Perşembe
Nasıl Kıydınız!
Etiketler:
Doğa Bilinci,
Doğa ve İnsan,
Kötüsün İnsanoğlu,
Ülkemin halleri,
Yaşamdan
22 Aralık 2019 Pazar
Yeni Hobim, Mantar Avcılığı
Köye yerleşeli beş yıl olmuş. Güzellikleri ile, zorlukları ile koca bir beş yıl.
''Kentin göbeğinden buralara gelince neler oldu bir bilseniz sevgili dostlar.. Olabildiğince doğayla iç içe olmak, kuşunu, çiçeğini, börtüsünü böceğini yaşamımızın bir parçası yapmak aklıma gelirdi de, küçük bir ormanın benim için bir doğa okulu olacağı aklıma gelmezdi.'' demişim yıllar önce yine bu sayfalarda.. 2014'de böyle başlayıp ormanı, çiçeği, böceği anlatmışım, fotoğraflarla. Merak eden belki göz atmak ister diye:https://begonvilliev.blogspot.com/search?q=sevgili+orman%C4%B1m
Hala düşüncelerim, duygularım aynı. Deneyimlerime tavuk besleme, mutfakta iyiden iyiye doğal ürünlere yönelme gibi görünürde ufak tefek, aslında oldukça önemli süreçler ekledim.
Son günlerde ise hiç aklımda olmayan bir hobi edindim. Mantar avcısı olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum. İşte objektifimden çevremdeki bir kaç tür:
Bunların bazıları zehirli türler.
Bu mantarımız, çok sevilen, çok toplanan Kanlıca, Çintar, Melki gibi adlarla bilinen zehirsiz bir mantar. Lactarius Salmonicolor, Lactarius Deliciosus ve Lactarius Deterrimus olan üç türü bulunuyormuş. Her üçü de yenilebilen lezzetli ve güvenli mantarlar olduğu için buralarda yetişen hangisi? diye merak etmeye gerek yok. Burada adeta talan ediliyor. Bence yakın zamanlarda aşırı toplanmakdan kaybolabilir.
Önemli not: Mantar tanısı asla fotoğraftan yapılmaz. Çok iyi bilen birilerine onaylatmadan kesinlikle yenmemeli.
Bu da Kanlıca'nın benzeri Sarı Damla Mantarı. Kimilerine göre çok zehirli, kimilerine göre de öldürmese de çektirir. Uzak durulması gerekiyor.
Bugün görüntülediğim Puf Mantarı. (Lycoperdon Perlatum) Tanıyanlar ''zararsız ama lezzeti iyi değil'' diyorlar.
İste bu çok tehlikeli!! Amanita Pantherina Mantarı Çamlıkta tek birey olarak gördüm. Fotoğrafı bugün çektim. Üyesi olduğum grubun yöneticisi ve moderatörleri de zehirli olduğunu onayladılar. ''Öldürmese de süründürür'' ifadesini kullandılar. Kesinlikle uzak durulmalı.
Söbelen ya da Pösteki Mantarı(Coprinus Comatus) Yol kenarlarında rastladım. Genç bireyler tüylü bir yumurtaya benziyor. Temiz yerlerde bulunursa çok tazeleri yenilebilirmiş. Ben yemedim.. Siz de emin olmadan toplamayın.
Yıllardır köpek kızlarımın yürüyüş ve egzersiz gereksinmeleri için kırlarda, ormanda, dere boylarında yürürüm. Bol bol fotoğraf çeker, bitkileri tanımaya çalışırım. Çevremdeki pek çok bitki hakkında epeyce araştırma yapmışlığım vardır. Mantar konusu apayrı bir dal. Çünkü mantarlar bitki değil. Klorofilleri yok, Bitkiler gibi kendi besinlerini hazırlayamıyorlar. Burada yılın belli zamanlarında bozuk çam ormanında mantar toplayıcılarını görürüm. Ben de doğa yürüyüşlerimde gördüğüm çeşit çeşit mantarların önce görsellikleri ile ilgilendim. Bol bol fotoğraflarını çektim. Bunları sosyal ağlarda ve fotoğrafçılık sayfalarında paylaşınca ''sakın yeme, o zehirli!!'' feryatları ile karşılaştım. Oysa o günlerde besin olarak tüketmek aklımın ucundan geçmiyordu. Derken toplayıcıların ellerindeki mantarları inceledim, makro fotoğraflarını çektim. Sözü uzatmayayım, yaşadığım yerde yüzde yüz güvenli olan bir kaç tür olduğunu öğrendim. Tabii ki yine de yemedik. Uzunca bir süre bunların benzerleri var mı? Kesin ayırt etme kriterleri nedir? sorularının yanıtlarını bulmak için araştırdım. Sonuç; şu an çevremde ulaşabileceğim dört tane güvenli mantar türü olduğunu öğrendim.. Bunların kesin tanı kriterlerini çok iyi biliyorum. Dün ve bugün iki türün tadına baktık. Gerçekten lezzetliler. Ne yazık ki türlerden ikisi aşırı toplama nedeni ile tehdit altında. Emin olun çevre köylerden ve mahallelerden gelen insanlarca tüm orman ve fundalık alanlar talan ediliyor. İhtiyaçları dışında satmak amaçlı toplayanlarda hiç yarını düşünme, türleri koruma kaygısı yok. Zaten ormancığımız beş yıldır epeyce küçüldü. İnşaatlaşma ormanın içlerine dek yayılmakta.. Şimdiye dek görmedim ama umarım doğanın bize verdiği armağanların değeri bilinir. Sağlıcakla kalın dostlar.
''Kentin göbeğinden buralara gelince neler oldu bir bilseniz sevgili dostlar.. Olabildiğince doğayla iç içe olmak, kuşunu, çiçeğini, börtüsünü böceğini yaşamımızın bir parçası yapmak aklıma gelirdi de, küçük bir ormanın benim için bir doğa okulu olacağı aklıma gelmezdi.'' demişim yıllar önce yine bu sayfalarda.. 2014'de böyle başlayıp ormanı, çiçeği, böceği anlatmışım, fotoğraflarla. Merak eden belki göz atmak ister diye:https://begonvilliev.blogspot.com/search?q=sevgili+orman%C4%B1m
Hala düşüncelerim, duygularım aynı. Deneyimlerime tavuk besleme, mutfakta iyiden iyiye doğal ürünlere yönelme gibi görünürde ufak tefek, aslında oldukça önemli süreçler ekledim.
Son günlerde ise hiç aklımda olmayan bir hobi edindim. Mantar avcısı olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum. İşte objektifimden çevremdeki bir kaç tür:
Bunların bazıları zehirli türler.
Bu mantarımız, çok sevilen, çok toplanan Kanlıca, Çintar, Melki gibi adlarla bilinen zehirsiz bir mantar. Lactarius Salmonicolor, Lactarius Deliciosus ve Lactarius Deterrimus olan üç türü bulunuyormuş. Her üçü de yenilebilen lezzetli ve güvenli mantarlar olduğu için buralarda yetişen hangisi? diye merak etmeye gerek yok. Burada adeta talan ediliyor. Bence yakın zamanlarda aşırı toplanmakdan kaybolabilir.
Önemli not: Mantar tanısı asla fotoğraftan yapılmaz. Çok iyi bilen birilerine onaylatmadan kesinlikle yenmemeli.
Bu da Kanlıca'nın benzeri Sarı Damla Mantarı. Kimilerine göre çok zehirli, kimilerine göre de öldürmese de çektirir. Uzak durulması gerekiyor.
Bugün görüntülediğim Puf Mantarı. (Lycoperdon Perlatum) Tanıyanlar ''zararsız ama lezzeti iyi değil'' diyorlar.
İste bu çok tehlikeli!! Amanita Pantherina Mantarı Çamlıkta tek birey olarak gördüm. Fotoğrafı bugün çektim. Üyesi olduğum grubun yöneticisi ve moderatörleri de zehirli olduğunu onayladılar. ''Öldürmese de süründürür'' ifadesini kullandılar. Kesinlikle uzak durulmalı.
Söbelen ya da Pösteki Mantarı(Coprinus Comatus) Yol kenarlarında rastladım. Genç bireyler tüylü bir yumurtaya benziyor. Temiz yerlerde bulunursa çok tazeleri yenilebilirmiş. Ben yemedim.. Siz de emin olmadan toplamayın.
Yıllardır köpek kızlarımın yürüyüş ve egzersiz gereksinmeleri için kırlarda, ormanda, dere boylarında yürürüm. Bol bol fotoğraf çeker, bitkileri tanımaya çalışırım. Çevremdeki pek çok bitki hakkında epeyce araştırma yapmışlığım vardır. Mantar konusu apayrı bir dal. Çünkü mantarlar bitki değil. Klorofilleri yok, Bitkiler gibi kendi besinlerini hazırlayamıyorlar. Burada yılın belli zamanlarında bozuk çam ormanında mantar toplayıcılarını görürüm. Ben de doğa yürüyüşlerimde gördüğüm çeşit çeşit mantarların önce görsellikleri ile ilgilendim. Bol bol fotoğraflarını çektim. Bunları sosyal ağlarda ve fotoğrafçılık sayfalarında paylaşınca ''sakın yeme, o zehirli!!'' feryatları ile karşılaştım. Oysa o günlerde besin olarak tüketmek aklımın ucundan geçmiyordu. Derken toplayıcıların ellerindeki mantarları inceledim, makro fotoğraflarını çektim. Sözü uzatmayayım, yaşadığım yerde yüzde yüz güvenli olan bir kaç tür olduğunu öğrendim. Tabii ki yine de yemedik. Uzunca bir süre bunların benzerleri var mı? Kesin ayırt etme kriterleri nedir? sorularının yanıtlarını bulmak için araştırdım. Sonuç; şu an çevremde ulaşabileceğim dört tane güvenli mantar türü olduğunu öğrendim.. Bunların kesin tanı kriterlerini çok iyi biliyorum. Dün ve bugün iki türün tadına baktık. Gerçekten lezzetliler. Ne yazık ki türlerden ikisi aşırı toplama nedeni ile tehdit altında. Emin olun çevre köylerden ve mahallelerden gelen insanlarca tüm orman ve fundalık alanlar talan ediliyor. İhtiyaçları dışında satmak amaçlı toplayanlarda hiç yarını düşünme, türleri koruma kaygısı yok. Zaten ormancığımız beş yıldır epeyce küçüldü. İnşaatlaşma ormanın içlerine dek yayılmakta.. Şimdiye dek görmedim ama umarım doğanın bize verdiği armağanların değeri bilinir. Sağlıcakla kalın dostlar.
Etiketler:
Beslenme alışkanlıkları,
Hobilerim,
Sevgili Ormanım
14 Aralık 2019 Cumartesi
Kış Gelse de Bahçe Güzeldir
Biraz hüzün, biraz umut, çokça emek ve sevgi...
Her şey bir yana nefes aldığımız süre boyunca çabalamaya devam.. Dünyanın yaşanılası olması için önce kendi yaşam alanlarımızın bizi huzurlu kılması, yanımızdaki yakınımızdaki canların bizden hoşnut olması gerekli, öyle değil mi..
Bahçem benim terapi alanım. Görselliği ve sundukları ile... Ama bu işin ustası olmak diye bir şey yok.
Henüz istediğimiz hale getiremedik. Galiba bu hiç bir zaman gerçekleşmeyecek. Adım adım ilerlemeye çalışıyoruz. Bir de bakıyorum ki, yanlış yere yanlış bitkiler dikilmiş. Bazıları tahmin edemeyeceğim kadar büyümüş, kontrolden çıkmış. Kimileri de zaten bu iklimin bitkisi değilmiş. İşte böyle.. Deneye yanıla bize en çok huzur verecek hale getireceğiz.
Bu fotoğrafları az önce, yağmur sonrası çektim. Bu gülümüzden başka bir de turuncu açan bodur gülümüz var; kümeler halinde her mevsim açıyor.
Güller, dikkatli seçilirse her zaman sizleri mutlu edebilen bitkiler. Donlara dayanıklı olmaları, yedi veren olurlarsa uzun süre açmaları artıları. Mantara yatkın olmaları, kara leke pas hastalığı gibi dikkat edilmesi gereken hastalıkları ise eksileri. Yine de emek vermeye değer bence.
Yaşamınızda size huzur veren bir şeyler hep olsun. Sağlıcakla kalın.
Her şey bir yana nefes aldığımız süre boyunca çabalamaya devam.. Dünyanın yaşanılası olması için önce kendi yaşam alanlarımızın bizi huzurlu kılması, yanımızdaki yakınımızdaki canların bizden hoşnut olması gerekli, öyle değil mi..
Bahçem benim terapi alanım. Görselliği ve sundukları ile... Ama bu işin ustası olmak diye bir şey yok.
Henüz istediğimiz hale getiremedik. Galiba bu hiç bir zaman gerçekleşmeyecek. Adım adım ilerlemeye çalışıyoruz. Bir de bakıyorum ki, yanlış yere yanlış bitkiler dikilmiş. Bazıları tahmin edemeyeceğim kadar büyümüş, kontrolden çıkmış. Kimileri de zaten bu iklimin bitkisi değilmiş. İşte böyle.. Deneye yanıla bize en çok huzur verecek hale getireceğiz.
Bu fotoğrafları az önce, yağmur sonrası çektim. Bu gülümüzden başka bir de turuncu açan bodur gülümüz var; kümeler halinde her mevsim açıyor.
Güller, dikkatli seçilirse her zaman sizleri mutlu edebilen bitkiler. Donlara dayanıklı olmaları, yedi veren olurlarsa uzun süre açmaları artıları. Mantara yatkın olmaları, kara leke pas hastalığı gibi dikkat edilmesi gereken hastalıkları ise eksileri. Yine de emek vermeye değer bence.
Yaşamınızda size huzur veren bir şeyler hep olsun. Sağlıcakla kalın.
Etiketler:
Bahçecilik,
Bahçem,
Begonvilli Ev Halleri,
Bitkiler,
Çiçek Bakımı,
Çiçeklerim,
Hobilerim
7 Aralık 2019 Cumartesi
Enfes Bir Tatlı Griwech (çıtırtı)
Fransızların, vaktiyle sömürgeleri olan Kuzey Afrika ülkelerinden aşırdıkları Griwech (çıtırtı), diğer çok rastlanan adı ile Arap tatlısını denedim. Sonuç sizlerle paylaşmaya değecek kadar muhteşem oldu. Göründüğü gibi çıtır, lezzetli ve şık bir tatlı ama kesinlikle yapımı göründüğü kadar zor değil. Bir de yağda kızartılarak pişirildiği için ''fazla yağ çeker mi?'' diye tereddüt etmiştim. Merak etmeyin, yağ çekmiyor. İlk denememde başardığım tarifler benim özel tarif defterime girer. Tabii ki sevgili okurlarımla paylaşmam da gerekir:)
Malzemeler:
3 su bardağı un.
Yarım su bardağı buğday nişastası
1 yumurta
3 çorba kaşığı sıvı yağ
Bir çay kaşığı (silme) kabartma tozu
Vanilya (ben bir kaç damla vanilya özütü kullandım)
1 çorba kaşığı toz şeker
1 su bardağı kadar su. (Kontrollü kullanın, yoğurma sırasında hamuru toparlayacak kadar su yeterli)
2 tatlı kaşığı instant maya
Şerbeti İçin: 2 su bardağı toz şeker, 2 su bardağı su ve bir kaç damla limon suyu.
Not: Şerbet yerine üzerine bal gezdirilmiş sunumlar da var. İki tanesini o şekilde hazırladım. O da güzeldi.
Yapılışı:
Önce şerbetinizi hazırlayın. Bir kaç taşım kaynatıp, limon suyu ekleyin ve ocaktan alın, soğusun.
Hamuru için, tüm malzemeyi iyice yoğurarak elimize yapışmayacak sıkı bir hamur elde etmeliyiz. Üzerini streç filmle kaplayıp sıcak bir yerde 1 saat dinlendiriyoruz. Tekrar iyice yoğurup merdane ile mantı hamuru kalınlığında açıyoruz. 10 cm x 8 cm boyutlarında dikdörtgenler kesiyoruz. Bundan sonrası için aşağıdaki fotoğrafları izlemeniz yeterli. Orta kızgınlıktaki, yani yanacak kadar sıcak olmayan sıvı yağda kızartıyoruz. Kızartma işlemi çok çabuk olduğu için dikkatli olmalı. Bir iki kez çevirmeyi ihmal etmeyin. Kızaran hamurları kağıt havlu üzerine dizerek fazla yağını almakta fayda var. Yağ çekmediğini görmek şaşırtıcı! Fazla soğutmadan şerbete atıp çekmesine yetecek süre tanıyın. Susamla süsleyip sunum yapanlar olmuş ama ben sade halini çok beğendim. Afiyetler olsun!
Uygulamada olmazsa olmazım, hiç bir tarifi iyice araştırmadan, sonra da kendimce ufak tefek değişiklikler yapmadan pişirmiyor olmam. Bunu özellikle yapmıyorum. Çünkü aynı adı taşıyan bir çok farklı reçete çıkıyor karşımıza. Yılların verdiği deneyimlerime göre en iyiyi bulmak için en mantıklı gelenleri birleştiriyor ya da bir şeyler ekleyip çıkartıyorum. Zaten sonuçtan kesin eminsem, çok güvenilir denenmiş bir tarif ise, örneğin annemin, teyzemin ya da bir arkadaşımın tarifi ise tabii ki aynen yapmaya çalışıyorum. İşte bu tarif de ufak tefek uyarlamalarımla daha dün yapıldı; sıcağı sıcağına paylaşıyorum. Fotoğraf sayısı fazla oldu ama şekil vermede sorun yaşanmaması için adım adım görüntüledim.
Malzemeler:
3 su bardağı un.
Yarım su bardağı buğday nişastası
1 yumurta
3 çorba kaşığı sıvı yağ
Bir çay kaşığı (silme) kabartma tozu
Vanilya (ben bir kaç damla vanilya özütü kullandım)
1 çorba kaşığı toz şeker
1 su bardağı kadar su. (Kontrollü kullanın, yoğurma sırasında hamuru toparlayacak kadar su yeterli)
2 tatlı kaşığı instant maya
Şerbeti İçin: 2 su bardağı toz şeker, 2 su bardağı su ve bir kaç damla limon suyu.
Not: Şerbet yerine üzerine bal gezdirilmiş sunumlar da var. İki tanesini o şekilde hazırladım. O da güzeldi.
Yapılışı:
Önce şerbetinizi hazırlayın. Bir kaç taşım kaynatıp, limon suyu ekleyin ve ocaktan alın, soğusun.
Hamuru için, tüm malzemeyi iyice yoğurarak elimize yapışmayacak sıkı bir hamur elde etmeliyiz. Üzerini streç filmle kaplayıp sıcak bir yerde 1 saat dinlendiriyoruz. Tekrar iyice yoğurup merdane ile mantı hamuru kalınlığında açıyoruz. 10 cm x 8 cm boyutlarında dikdörtgenler kesiyoruz. Bundan sonrası için aşağıdaki fotoğrafları izlemeniz yeterli. Orta kızgınlıktaki, yani yanacak kadar sıcak olmayan sıvı yağda kızartıyoruz. Kızartma işlemi çok çabuk olduğu için dikkatli olmalı. Bir iki kez çevirmeyi ihmal etmeyin. Kızaran hamurları kağıt havlu üzerine dizerek fazla yağını almakta fayda var. Yağ çekmediğini görmek şaşırtıcı! Fazla soğutmadan şerbete atıp çekmesine yetecek süre tanıyın. Susamla süsleyip sunum yapanlar olmuş ama ben sade halini çok beğendim. Afiyetler olsun!
Etiketler:
Begonvilli Ev Halleri,
Ev Yapımı,
Hobilerim,
Mutfağımdan,
Pişirdiklerim,
Tatlı
3 Aralık 2019 Salı
Güle Güle Sonbahar
Ah, sonbahar! Nasıl da çabucak gelip geçiverdin...
Uzun ve sıcak yaz günleri boyunca özlenmiştin.. Duygulu ama zaman zaman hırçınlaşan bir kadına benzetirim seni. Gün batımı saçlarında hüzün vardır çoğu kez. Belki de ondandır şairlere pastoral, romantik şiirler yazdırman. Belki de ondandır içli aşk şarkılarına konu olman.Yüzyıllardır ressamların tuvallerinde yer alman. Gün doğumu ve gün batımı en çok sana yakışır. Her yeni günün, sürprizlerle doludur. Bazen gülen bir yüz olursun, bazen de asık suratınla ve yaprakların rengi ile bütünleşen büyüleyici güzelliğinle ince bir hüzün olursun. Her geçiş gibi biraz uyarıcı, biraz korkutucu anların vardır. Solgun yüzün ironik öyküler anlatır dinleyene. Kırılgan zamanlarınla, imgelerle bezeli bir şiir gibi güzelliğinle yaşanılası bir mevsimsin sonbahar.
Yeşilden sarıya, sarıdan, kahverengiye ve kızıla , enfes dönüşümler sendedir sonbahar.
Bahçemdeki renklerinden de gözlerimi alamam..
Etiketler:
Bahçem,
Doğa ve İnsan,
Mevsimler
30 Kasım 2019 Cumartesi
Sevgili Ormanımda Harika Bir Yürüyüş
16 Kasım 2019 Cumartesi
Giuseppe Ungaretti
10 Şubat 1888 , İskenderiye doğumlu şair Giuseppe Ungaretti, sözcükleri olabildiğince ölçülü kullanarak, en az sözcükle en derin etkiyi bırakan şairlerden biridir.
''Yüreğim benim /en azaplı ülke''diyen bir şairi düşünün. Savaşı yaşayan bir çok insan gibi pek çok acı barındırmıştır içinde. Onun ayrıcalıklı yönü kalemidir kuşkusuz. Başka yüreklere sızabilme yeteneği kalemi ile güç bulur.
İskenderiye'de doğmuş, İtalya'da sonlanmış yaşamı, o liman kentinin izleriyle doludur. İtalya ve Fransa yıllarından sonra, evi olan Roma'da yaşadığı yüzyılın çaresizliğini, kısacık dizeleri ile ustaca anlatmıştır. Savaş yıllarının derin acılarını, yüreklerde hissettirse de, kahramanlığı hiç yüceltmedi.
Bu evlerden
yalnız
bir kaç
parça duvar kaldı
İnsanlardan
yanımdaki
pek azı
kaldı
Yürekte oysa
eksik haç yok
Yüreğim benim
en azaplı ülke
Guiseppe Ungaretti
DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN BURAYI TIKLAYIN
1 Kasım 2019 Cuma
Enfes Kakaolu Kek
Şu günlerde burada sık sık Begonvilli Ev tarifleri görüyorsunuz. Blog konseptimde mutfağımıa özgü tarifler vardı zaten. Ara sıra sonucundan emin olduğum sevilen, beğenilen tariflerimi paylaşıyordum. Tesadüfen bir kaç gün ara ile yapınca ve blog yazılarıma zaman ayırma gayreti de olunca tariflerimin sayısı artıverdi. Bir de amaç bu tariflerin kaybolmaması. Nasıl pişirdiğimi unutma durumları olmuyor değil. Daha çok hafta sonları konuklarım gelince çay ve kahve ile ikram etmek için denediğim tuzlu ve tatlı atıştırmalıkları gönül rahatlığı ile tavsiye edebilirim. İşte bunlardan birisi:
Granül ya da süzme kahvenin yanına çok yakışan kekimizin tarifine buyurun:
3 Çay fincanı un
1 çay ficanı şeker
3 yumurta
1 su bardağı tereyağ (eritilmiş)
1 çay bardağı sıvı yağ
1 çay bardağı süt
2 çorba kaşığı kefir
Yarım çay bardağı su.
1 paket kabartma tozu
iki çorba kaşığı (tepeleme) dark kakao
Bir kaç damla vanilya özütü.
Bir tutam tarçın
Yumurtaları ve şekeri çırpma makinesinde önce yavaş, sonra hızlı devirde 3- 4 dakika çırpıyoruz. Eritilmiş tereyağı ve sıvı yağı mayonez yapar gibi azar azar ekliyoruz. Diğer sıvıları ekleyip biraz daha çırpıyoruz.Unu, ve diğer kuru malzemeyi katıp tahta kaşıkla hızlıca pürüzsüz bir hamur elde ediyoruz. Eritilmiş tereyağı ile yağlanmış kalıba döküp kalıbı şöyle bir sallıyoruz ki, hava boşluğu kalmasın. Önceden ısıtılmış fırında 180 derecede pişiriyoruz. Pişirme süresini kendi fırınınızın özelliğine göre ayarlamanız gerekecektir. Deneyecek olanlara afiyet olsun.
Not: Ben benmari edilmiş beyaz çikolata ve nar ile süsledim.
Granül ya da süzme kahvenin yanına çok yakışan kekimizin tarifine buyurun:
3 Çay fincanı un
1 çay ficanı şeker
3 yumurta
1 su bardağı tereyağ (eritilmiş)
1 çay bardağı sıvı yağ
1 çay bardağı süt
2 çorba kaşığı kefir
Yarım çay bardağı su.
1 paket kabartma tozu
iki çorba kaşığı (tepeleme) dark kakao
Bir kaç damla vanilya özütü.
Bir tutam tarçın
Yumurtaları ve şekeri çırpma makinesinde önce yavaş, sonra hızlı devirde 3- 4 dakika çırpıyoruz. Eritilmiş tereyağı ve sıvı yağı mayonez yapar gibi azar azar ekliyoruz. Diğer sıvıları ekleyip biraz daha çırpıyoruz.Unu, ve diğer kuru malzemeyi katıp tahta kaşıkla hızlıca pürüzsüz bir hamur elde ediyoruz. Eritilmiş tereyağı ile yağlanmış kalıba döküp kalıbı şöyle bir sallıyoruz ki, hava boşluğu kalmasın. Önceden ısıtılmış fırında 180 derecede pişiriyoruz. Pişirme süresini kendi fırınınızın özelliğine göre ayarlamanız gerekecektir. Deneyecek olanlara afiyet olsun.
Not: Ben benmari edilmiş beyaz çikolata ve nar ile süsledim.
Etiketler:
Begonvilli Ev Halleri,
Çay Saati,
Hobilerim,
Mutfağımdan
29 Ekim 2019 Salı
Menengiç Ağacı
Buralarda, özellikle her yıl ekim ayında, hayran hayran seyrettiğim iki ağaçtan biridir menengiç ağacı. Diğeri de eski okurlarımın tahmin edebileceği gibi zeytin ağacı elbette.
https://begonvilliev.blogspot.com/2018/12/zeytin-agac-asktr-yasam-felsefesidir.html
Yine belirtmeliyim ki tüm ağaçlar çok değerlidir benim için. Ağaçların yaprağına, çiçeğine, meyvesine, dalına, endamına bakmalara doyamam. Sizlere tuhaf gelebilir ama ağaçların ruhu olduğuna inanırım; hem de istisnasız iyi ruhlar. Onlara yakın olunca kendimi daha iyi hissederim.
Menengiç ağacını tanıyordum tanımasına da, kokusunu duyabilecek, tohumlarının o büyülü aromasını tadacak kadar yakından görmemiştim. Doğa yürüyüşlerimde, tam da bu mevsimde salkım salkım kırmızımsı yer yer koyu yeşile dönüşen meyvelerini görünce '' bu menengiç olmalı'' dedim. Sordum, araştırdım, özelliklerini öğrendikçe hayranlığım arttı. Bu gün köpek kızlarımla yaptığım uzun doğa yürüyüşünde çamların arasında gördüğüm menengiç kümeleri mıknatıs gibi çekti beni. Bol bol fotoğraf çektim. Dokundum, yeşile dönüşen meyvelerinin tadına baktım. Kırmızıların çok ekşi ve buruk bir tadı var. Koyu yeşile dönenler hoş kokulu ve çerez tadında.
Menengiç (Çitlenbik) (Pistacia terebinthus), sakız ağacıgiller ailesinden bir ağaç. Güneydoğu Anadolu'da, Akdeniz Bölgesi'nin dağlık, kırlık alanlarında kendiliğinden yetişiyor. Çalı ya da ağaç formunda olabiliyor. Yörelere göre çitlenbik, çedene, çıtlık, bıttım gibi adları var.Çocukluğumda çitemik olarak söylendiğini anımsıyorum. Antalya'nın Akseki ve Manavgat ilçelerinde “Çöğre” olarak isimlendiriliyor. Burdur'daki Bucak ilçesinde çıtlık şeklinde adlandırılıyor. Belki de bilmediğimiz başka adları da vardır.
Aşılanarak Antep fıstığı ağacına dönüştüğünü biliyor muydunuz? Ayrıca tohumlarının hafifçe kavrulup öğütülmesi ile elde edilen ürün menengiç kahvesi adı ile tanınıyor. Son zamanlarda doğal ürünlere ilginin artması menengiç kahvesinin de yaygınlaşmasına neden oldu. Biz ailece severek içiyoruz. Bir de menengiç sabunu var. Oldukça yağlı olan tohumlarından yapılan bu sabunun cildi onarma özelliği olduğu söyleniyor.
Menengiç ağacının böyle keçi boynuzuna benzeyen bir meyvesi daha var.
Bu güzel ağacın yakınlarımda olması beni mutlandırıyor. Yöremizde, yakınımızda değeri bilinesi daha ne güzellikler var kim bilir. Yeter ki görmesini bilelim, tanımak için çaba gösterelim. Koruyup gözetmek boynumuzun borcu, öyle değil mi? Sağlıcakla kalın dostlar.
https://begonvilliev.blogspot.com/2018/12/zeytin-agac-asktr-yasam-felsefesidir.html
Yine belirtmeliyim ki tüm ağaçlar çok değerlidir benim için. Ağaçların yaprağına, çiçeğine, meyvesine, dalına, endamına bakmalara doyamam. Sizlere tuhaf gelebilir ama ağaçların ruhu olduğuna inanırım; hem de istisnasız iyi ruhlar. Onlara yakın olunca kendimi daha iyi hissederim.
Menengiç ağacını tanıyordum tanımasına da, kokusunu duyabilecek, tohumlarının o büyülü aromasını tadacak kadar yakından görmemiştim. Doğa yürüyüşlerimde, tam da bu mevsimde salkım salkım kırmızımsı yer yer koyu yeşile dönüşen meyvelerini görünce '' bu menengiç olmalı'' dedim. Sordum, araştırdım, özelliklerini öğrendikçe hayranlığım arttı. Bu gün köpek kızlarımla yaptığım uzun doğa yürüyüşünde çamların arasında gördüğüm menengiç kümeleri mıknatıs gibi çekti beni. Bol bol fotoğraf çektim. Dokundum, yeşile dönüşen meyvelerinin tadına baktım. Kırmızıların çok ekşi ve buruk bir tadı var. Koyu yeşile dönenler hoş kokulu ve çerez tadında.
Menengiç (Çitlenbik) (Pistacia terebinthus), sakız ağacıgiller ailesinden bir ağaç. Güneydoğu Anadolu'da, Akdeniz Bölgesi'nin dağlık, kırlık alanlarında kendiliğinden yetişiyor. Çalı ya da ağaç formunda olabiliyor. Yörelere göre çitlenbik, çedene, çıtlık, bıttım gibi adları var.Çocukluğumda çitemik olarak söylendiğini anımsıyorum. Antalya'nın Akseki ve Manavgat ilçelerinde “Çöğre” olarak isimlendiriliyor. Burdur'daki Bucak ilçesinde çıtlık şeklinde adlandırılıyor. Belki de bilmediğimiz başka adları da vardır.
Aşılanarak Antep fıstığı ağacına dönüştüğünü biliyor muydunuz? Ayrıca tohumlarının hafifçe kavrulup öğütülmesi ile elde edilen ürün menengiç kahvesi adı ile tanınıyor. Son zamanlarda doğal ürünlere ilginin artması menengiç kahvesinin de yaygınlaşmasına neden oldu. Biz ailece severek içiyoruz. Bir de menengiç sabunu var. Oldukça yağlı olan tohumlarından yapılan bu sabunun cildi onarma özelliği olduğu söyleniyor.
Menengiç ağacının böyle keçi boynuzuna benzeyen bir meyvesi daha var.
Bu güzel ağacın yakınlarımda olması beni mutlandırıyor. Yöremizde, yakınımızda değeri bilinesi daha ne güzellikler var kim bilir. Yeter ki görmesini bilelim, tanımak için çaba gösterelim. Koruyup gözetmek boynumuzun borcu, öyle değil mi? Sağlıcakla kalın dostlar.
Etiketler:
Bitkiler,
Çevrecilik,
Doğa ve İnsan,
Gezi,
Hobilerim
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)