28 Ekim 2012 Pazar
Cumhuriyet Bayramı'mız Kutlu Olsun!
Cumhuriyetimiz
Kutlu olsun!
Var olsun!
Hep olsun!
Atatürk'e göre sadece cumhuriyete sahip olmak yeterli değildir.
Ona layık olmak da gereklidir.
Etiketler:
Özel Günler,
Türkiye,
Yakın Tarih
20 Ekim 2012 Cumartesi
Çok uzaklardan bir lezzet! Dulce de Leche - Süt Karameli
Her şey buradaki tarifle başladı sevgili okurlar!
Dulce de Leche Cupcakes(tarif için kırmızı yazıya tık)
Ama durun, epeyce zamandır yapmadığım kağıtlı keklere yeniden merak sarmamla başladı desem daha doğru olur.
''Madem sık yapmıyorum, farklı ve tadı damakta kalan bir kaç cupcake tarifi bulup denemeli'' dedim.. Ve yukarıda bağlantısını verdiğim siteyi buldum..
Bir de şu resmi görünce keklerin üzerindeki karamelin kokusunu aldım adeta ve denemeye karar verdim.
Kağıtlı kekin malzemeler mutfağımızda olan şeyler ancak tarife adını veren Dulche de Leche, yapımı saatler alan bir tür süt tatlısıydı. Türkçe'ye süt karameli ya da süt reçeli diye çevirenler var. Hiç denememiştim ama bir kaç sitede görmüştüm tarifini..Her ne ise, başta Brezilya olmak üzere Şili ve diğer Güney Amerika ülkelerinde çok sevilen, pasta ve keklerde de süsleme ve lezzet artırıcı amaçlı da kullanılan bu karameli yapsam mı derken, yakınımızdaki köyde oturan sütçü hanım koca bir damacana dolusu taze sütle gelmez mi.. Eee, artık, denemek zorundayım, bu kadar tesadüf olamaz dedim ve daldım mutfağa,
Sonra da süt tenceresinin başında iki buçuk litre sütü karıştırken buldum kendimi.
Süt karamelinin ölçüleri ve tarifi şöyle:
1 litre süt için bir bardak toz şeker ve yarım çay kaşığı karbonat. Vanilya çubuğu ya da toz vanilya önerenler de var ama ben berrak olmasını ve karamel tadını bastırmamasını özellikle istediğim için vanilya kullanmadım.
Ve tabii ki, bolca sabır. Öyle söylendiği gibi dört saat falan sürmese de bir iki-ikibuçuk saati gözden çıkarın.
Ben ikibuçuk litre sütle yaptım..
Derince bir tencerede önceden kaynatılmış süte şekeri ekleyip bir çırpma teli ile karıştırarak orta ateşte kaynama sıcaklığına gelmesini bekliyorsunuz. Kaynamaya başlayınca karbonatı ekliyorsunuz. Karbonatı fazla koyanlar renginin çok koyu olduğundan şikayet etmişler..Ben önerilen ölçüyü uyguladım. Karışım göz göz olarak kaynamaya devam ederken sık sık karıştırmayı ihmal etmeyin. Beş dakikada bir karıştırın dense de ben daha sık karıştırdım.
Taşırmadan, karartmadan yavaş yavaş rengin karamele dönüşmesi gerekiyor. Sütünüz tencerede dörtte biri kadar kalınca ve rengi karamel rengini alınca olmuş demektir. Ben 13.00 gibi başladım ve 15.15 gibi söndürdüm altını. Ancak, kağıtlı keklerimin üstünü kaplama amacı ile yaptığım için çok da koyu olmasını istemedim. Yukarıdaki keklerde krema yerine kullanılmış; bence bu keklerin çok tatlı ve yoğun olmasına neden olur. Fazla tatlı şeyleri sevmediğim için ben keklerimi ince bir tabaka ile kaplamayı düşünüyorum. Soğuma sırasında da hızlı hızlı karıştırdım bir kaç kez. Bakalım sonuç nasıl olacak? Soğumadan yenilmesi önerilmiyor!
Son not: Işığı kaçırmamak amacı ile yeteri kadar soğumadan fotoğrafını çektim, Bu yüzden biraz akışkan görünse de soğuyunca kıvamı mükemmel oldu. Tadı ise, her iki ana maddenin yani sütün de şekerin de çok baskın olduğu bir lezzette. Ekmeğe sürülerek yenince harika oluyor, yine de benim için fazla tatlı. Çocukluğumuzda yediğimiz sütlü misafir şekerlerini anımsattı bana.
Dulce de Leche Cupcakes(tarif için kırmızı yazıya tık)
Ama durun, epeyce zamandır yapmadığım kağıtlı keklere yeniden merak sarmamla başladı desem daha doğru olur.
''Madem sık yapmıyorum, farklı ve tadı damakta kalan bir kaç cupcake tarifi bulup denemeli'' dedim.. Ve yukarıda bağlantısını verdiğim siteyi buldum..
Bir de şu resmi görünce keklerin üzerindeki karamelin kokusunu aldım adeta ve denemeye karar verdim.
Kağıtlı kekin malzemeler mutfağımızda olan şeyler ancak tarife adını veren Dulche de Leche, yapımı saatler alan bir tür süt tatlısıydı. Türkçe'ye süt karameli ya da süt reçeli diye çevirenler var. Hiç denememiştim ama bir kaç sitede görmüştüm tarifini..Her ne ise, başta Brezilya olmak üzere Şili ve diğer Güney Amerika ülkelerinde çok sevilen, pasta ve keklerde de süsleme ve lezzet artırıcı amaçlı da kullanılan bu karameli yapsam mı derken, yakınımızdaki köyde oturan sütçü hanım koca bir damacana dolusu taze sütle gelmez mi.. Eee, artık, denemek zorundayım, bu kadar tesadüf olamaz dedim ve daldım mutfağa,
Sonra da süt tenceresinin başında iki buçuk litre sütü karıştırken buldum kendimi.
Süt karamelinin ölçüleri ve tarifi şöyle:
1 litre süt için bir bardak toz şeker ve yarım çay kaşığı karbonat. Vanilya çubuğu ya da toz vanilya önerenler de var ama ben berrak olmasını ve karamel tadını bastırmamasını özellikle istediğim için vanilya kullanmadım.
Ve tabii ki, bolca sabır. Öyle söylendiği gibi dört saat falan sürmese de bir iki-ikibuçuk saati gözden çıkarın.
Ben ikibuçuk litre sütle yaptım..
Derince bir tencerede önceden kaynatılmış süte şekeri ekleyip bir çırpma teli ile karıştırarak orta ateşte kaynama sıcaklığına gelmesini bekliyorsunuz. Kaynamaya başlayınca karbonatı ekliyorsunuz. Karbonatı fazla koyanlar renginin çok koyu olduğundan şikayet etmişler..Ben önerilen ölçüyü uyguladım. Karışım göz göz olarak kaynamaya devam ederken sık sık karıştırmayı ihmal etmeyin. Beş dakikada bir karıştırın dense de ben daha sık karıştırdım.
Taşırmadan, karartmadan yavaş yavaş rengin karamele dönüşmesi gerekiyor. Sütünüz tencerede dörtte biri kadar kalınca ve rengi karamel rengini alınca olmuş demektir. Ben 13.00 gibi başladım ve 15.15 gibi söndürdüm altını. Ancak, kağıtlı keklerimin üstünü kaplama amacı ile yaptığım için çok da koyu olmasını istemedim. Yukarıdaki keklerde krema yerine kullanılmış; bence bu keklerin çok tatlı ve yoğun olmasına neden olur. Fazla tatlı şeyleri sevmediğim için ben keklerimi ince bir tabaka ile kaplamayı düşünüyorum. Soğuma sırasında da hızlı hızlı karıştırdım bir kaç kez. Bakalım sonuç nasıl olacak? Soğumadan yenilmesi önerilmiyor!
Son not: Işığı kaçırmamak amacı ile yeteri kadar soğumadan fotoğrafını çektim, Bu yüzden biraz akışkan görünse de soğuyunca kıvamı mükemmel oldu. Tadı ise, her iki ana maddenin yani sütün de şekerin de çok baskın olduğu bir lezzette. Ekmeğe sürülerek yenince harika oluyor, yine de benim için fazla tatlı. Çocukluğumuzda yediğimiz sütlü misafir şekerlerini anımsattı bana.
Etiketler:
Mutfağımdan
19 Ekim 2012 Cuma
Romantik Sokaklar
Benzerlerine ancak Akdeniz ve Ege kıyılarında rastlayabileceğimiz bu romantik sokakların özellikleri, özgün mimarili yapılar, doğayla bütünleşebilen malzemeler ve renkler, Akdeniz'e özgü bitkiler.... Aralarında bizim Kaleiçi'mizi anımsatan bir kaç kare de var. Rüya Gibi Bir Turizm, Kültür Sanat Merkezi / Antalya Kaleiçi(mavi yazılara tık)
Fotoğraflar Fransa'dan:
Kaynak:http://www.liveinternet.ru/community/2332998/post242684186/
Fotoğraflar Fransa'dan:
Kaynak:http://www.liveinternet.ru/community/2332998/post242684186/
Etiketler:
Doğa ve İnsan,
Fotoğrafçılık,
Görsellik,
Mimari,
Süs Bitkileri
17 Ekim 2012 Çarşamba
Beklediğim Yanıt Geldi!
Bir süre önce değerli büyüğümüz, savaş kahramanı Mustafa Ertuğrul'un kabrinin bakımsız durumda olduğunu ve bu duruma duyduğum üzüntüyü anlatan bir yazı paylaşmıştım sizlerle.
Begonvilli Ev: Böyle olmamalı!(kırmızı yazı tık!)
@begonvilliev Arkadaşlarıma gerekli talimatı verdim. Mezar en kısa zamanda temizlenerek çiçeklendirilecektir. Sevgilerimle.
Begonvilli Ev: Böyle olmamalı!(kırmızı yazı tık!)
Ve nihayet Sayın Belediye Başkanımız Mustafa Akaydın Beyefendi'den beklediğim yanıtı aldım: Yanıtlar Twitter üzerinden bu sabah geldi:
MUSTAFA AKAYDIN@m_akaydin
Sevgili @begonvilliev öncelikli ortak değerlerimize karşı gösterdiğiniz vefa ve hassasiyet için sizi tebrik ederim. ++
MUSTAFA AKAYDIN@m_akaydin
Başkanımıza da bu yakışırdı. İşlerinde kolaylıklar diliyorum..
Ayrıca Antalya'mıza katkıları ve harika çalışmaları için şahsına ve ekibine teşekkür ediyorum.
Etiketler:
Antalya,
İz Bırakanlar
14 Ekim 2012 Pazar
Pazar Pazar Begonvilli Ev Halleri
Antalya'nın en güzel halleri..
Ne kavurucu sıcaklar kaldı, ne de o nemli nemli sinsi soğuklar başladı..
Bahçelerde balkonlarda keyif yapmanın tadına doyulmuyor.
Begonvilli Ev'de de sakin ama keyifli günler yaşanıyor. Böyle dediğime bakmayın abartılacak bir durum yok aslında ama bizler küçük mutluluklardan keyif alan insanlar olduğumuz içindir bu halimiz.. Kendi çapımızda mutlu oluyor işte:))
Bakın şu kızımın keyfine ve söyleyin, haksız mıyım? Baba arka planda uzanmış klasik müzik dinliyor, Jane de müziğin tadını çıkartıyor.
Komşum bu rengarek motifleri örmüş. Her bireri ayrı ayrı güzel. Arşivimde bulunsun diye bana hediye etti.. Şu ellerim bir iyileşse!!!
Bu güzel bakır buhurdanlık ve mumluğu bir kaç hafta önce aldım. Çok sevdim.
Bir kanalda ''Kek Savaşları'' adlı bir şow izliyorum. Kağıtlı keklere bir imrendim ki sormayın. İşte bu da benim kağıtlı kek tarifim; fındıklı glazür kaplı cup cake. Kısaca tarif edelim: 2 bardak beyaz un, yarım paket kabartma tozu, üç yumurta, bir bardak iri dövülmüş fındık, toplam 3/4 bardak tereyağ sıvı yağ karışımı, bir bardaktan bir parmak fazla şeker. ı çorba kaşığı granül kahve,1 paket çikolatalı glazür, 1 çay bardağı süt.
Glazür ve süt hariç diğerleri klasik sıralama ile çırpıldı. 180 derecede 20-25 dakikada pişti benim kekler. Soğuyunca glazür paketinin üzerindeki tarifi uyguladım ve ince dövülmüş fındıkla süsledim.
.
Ve bu da ''ne alaka !'' dedirtecek türden bir fotoğraf. Bahçemizde her türlü mahlukat var Allah'a şükür. Bu yarasa yavrusu yolunu şaşırmış, sabahın kör karanlığında yere düşmüş. İtinayla alıp ağaçlıklı bir yere götürüldü.
Atatürk'lü kitap ayracım ince zevkli bir arkadaşımın hediyesi. Anıtkabir'den alınmış.. Okumakta olduğum kitap; Ayşe Kulin'in ''Gizli Anların Yolcusu''.
Ve son olarak şu an dinlemekte olduğum müzik Natalie Cole'in ''Stardust'' albümü.. Çok hoş şarkılar var..
Hepinize keyifli pazarlar!
Ne kavurucu sıcaklar kaldı, ne de o nemli nemli sinsi soğuklar başladı..
Bahçelerde balkonlarda keyif yapmanın tadına doyulmuyor.
Begonvilli Ev'de de sakin ama keyifli günler yaşanıyor. Böyle dediğime bakmayın abartılacak bir durum yok aslında ama bizler küçük mutluluklardan keyif alan insanlar olduğumuz içindir bu halimiz.. Kendi çapımızda mutlu oluyor işte:))
Bakın şu kızımın keyfine ve söyleyin, haksız mıyım? Baba arka planda uzanmış klasik müzik dinliyor, Jane de müziğin tadını çıkartıyor.
Komşum bu rengarek motifleri örmüş. Her bireri ayrı ayrı güzel. Arşivimde bulunsun diye bana hediye etti.. Şu ellerim bir iyileşse!!!
Bu güzel bakır buhurdanlık ve mumluğu bir kaç hafta önce aldım. Çok sevdim.
Bir kanalda ''Kek Savaşları'' adlı bir şow izliyorum. Kağıtlı keklere bir imrendim ki sormayın. İşte bu da benim kağıtlı kek tarifim; fındıklı glazür kaplı cup cake. Kısaca tarif edelim: 2 bardak beyaz un, yarım paket kabartma tozu, üç yumurta, bir bardak iri dövülmüş fındık, toplam 3/4 bardak tereyağ sıvı yağ karışımı, bir bardaktan bir parmak fazla şeker. ı çorba kaşığı granül kahve,1 paket çikolatalı glazür, 1 çay bardağı süt.
Glazür ve süt hariç diğerleri klasik sıralama ile çırpıldı. 180 derecede 20-25 dakikada pişti benim kekler. Soğuyunca glazür paketinin üzerindeki tarifi uyguladım ve ince dövülmüş fındıkla süsledim.
.
Ve bu da ''ne alaka !'' dedirtecek türden bir fotoğraf. Bahçemizde her türlü mahlukat var Allah'a şükür. Bu yarasa yavrusu yolunu şaşırmış, sabahın kör karanlığında yere düşmüş. İtinayla alıp ağaçlıklı bir yere götürüldü.
Atatürk'lü kitap ayracım ince zevkli bir arkadaşımın hediyesi. Anıtkabir'den alınmış.. Okumakta olduğum kitap; Ayşe Kulin'in ''Gizli Anların Yolcusu''.
Ve son olarak şu an dinlemekte olduğum müzik Natalie Cole'in ''Stardust'' albümü.. Çok hoş şarkılar var..
Hepinize keyifli pazarlar!
Etiketler:
Begonvilli Ev Halleri,
Minik ve Jane,
Mustafa Kemal Atatürk,
Mutfağımdan,
Yaşamdan.
9 Ekim 2012 Salı
Manavgat'ın mimari şaheseri tarihi Naras Köprüsü ve çevresi
Sizleri yine Antalya'nın cennet köşelerinden birine götüreceğim. Manavgat - Oymapınar Baraj Yolu üzerinde, ünlü Manavgat Şelalesi'ne bir kaç kilometre uzaklıkta bulunan Romalılar'dan kalma mimari harikası taş köprü ve çevresini göstereceğim sizlere..
Bir zamanlar, çok yakınlardaki SELEUKEIA'da barınan Roma lejyonlarının geçtiği bu muhteşem köprü bugün de sapasağlam.. Fotoğrafta da görüldüğü gibi etrafı oldukça yoğun bitki örtüsü ile kaplı. Köprü ve altından akmakta olan Naras Çayı, bu görüntü ile bir tablo gibi..
Ne var ki bir de madalyonun öteki yüzü var!
Hoş olmayan, görünce canınızı yakan, içinizi acıtan diğer yüzü..
Bu yüze ait fotoğrafları paylaşmıyorum çünkü buna içim elvermiyor. Üstelik bu sayfaları yabancılar da izliyor. O yüzden utancımız bize kalsın:(
Üzerine titrenmesi gereken tarihi ve doğal güzelliği ile bir hazine olan bu harika yer, para kazanma uğruna çöplük haline getirilmiş.
Hemen yakınında yer alan bir işletme, bu enfes manzara ile tam bir tezat oluşturan görüntüsü ve köprünün ayaklarına boşalttığı çöpleri ile bu güzellikleri katlediyor!!! Bir kaç yıldır faaliyet gösteren restorant kafe zaten görüntü olarak çirkin bir yama gibi. Bir de etraftaki çöp yığınlarını görünce içim acıdı.. Daha önceki gidişlerimde gördüğüm yaban ördeklerinin de sayıları oldukça azalmış. Son gidişimde yani on gün kadar önce o güzelim turkuaz rengi çay ise bulanık ve kirliydi.
Orada yaşayan insanların bu durumu pek de önemsemediklerini görünce daha da üzüldüm..
İşte böyle dostlar! Elbette Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ilgili birimlerine durumu bildiren dilekçelerimi yazdım, yanıt verilmedi.. Manavgat Kaymakamlığı'na da göndermek istedim ancak kaymakamlığın resmi sitesinden teknik bir sorun nedini ile dilekçe gönderilemiyor.
Bir zamanlar, çok yakınlardaki SELEUKEIA'da barınan Roma lejyonlarının geçtiği bu muhteşem köprü bugün de sapasağlam.. Fotoğrafta da görüldüğü gibi etrafı oldukça yoğun bitki örtüsü ile kaplı. Köprü ve altından akmakta olan Naras Çayı, bu görüntü ile bir tablo gibi..
Ne var ki bir de madalyonun öteki yüzü var!
Hoş olmayan, görünce canınızı yakan, içinizi acıtan diğer yüzü..
Bu yüze ait fotoğrafları paylaşmıyorum çünkü buna içim elvermiyor. Üstelik bu sayfaları yabancılar da izliyor. O yüzden utancımız bize kalsın:(
Üzerine titrenmesi gereken tarihi ve doğal güzelliği ile bir hazine olan bu harika yer, para kazanma uğruna çöplük haline getirilmiş.
Hemen yakınında yer alan bir işletme, bu enfes manzara ile tam bir tezat oluşturan görüntüsü ve köprünün ayaklarına boşalttığı çöpleri ile bu güzellikleri katlediyor!!! Bir kaç yıldır faaliyet gösteren restorant kafe zaten görüntü olarak çirkin bir yama gibi. Bir de etraftaki çöp yığınlarını görünce içim acıdı.. Daha önceki gidişlerimde gördüğüm yaban ördeklerinin de sayıları oldukça azalmış. Son gidişimde yani on gün kadar önce o güzelim turkuaz rengi çay ise bulanık ve kirliydi.
Orada yaşayan insanların bu durumu pek de önemsemediklerini görünce daha da üzüldüm..
İşte böyle dostlar! Elbette Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ilgili birimlerine durumu bildiren dilekçelerimi yazdım, yanıt verilmedi.. Manavgat Kaymakamlığı'na da göndermek istedim ancak kaymakamlığın resmi sitesinden teknik bir sorun nedini ile dilekçe gönderilemiyor.
Etiketler:
Antalya,
Doğa Bilinci,
Doğa ve İnsan,
Fotoğrafçılık,
Gezi,
Memleketimin Halleri
7 Ekim 2012 Pazar
Eski manav kasasından bahçe dekoru
Böyle bir şey bulursanız bahçeniz ya da balkonunuz için değerlendirebilirsiniz.
Ben iki tane buldum. Çok eski, biraz da yamuk yumuk olmalarına karşın tel çivilerle sağlamladım ve boyadım: İşte sonuç:
Ve bahçemizin sonbahar halleri
Ben iki tane buldum. Çok eski, biraz da yamuk yumuk olmalarına karşın tel çivilerle sağlamladım ve boyadım: İşte sonuç:
Ve bahçemizin sonbahar halleri
Etiketler:
Bahçecilik,
Begonvilli Ev Halleri,
Botanik,
Dekorasyon,
Hobilerim
4 Ekim 2012 Perşembe
Evinizde onarım mı var? Yandınız!!!
Benzerlerini
mutlaka yaşamışsınızdır:
Eski banyo bataryanız sık sık sorun çıkarır. Pek de şaşırmazsınız. Gerçi
alırken epey titizlenmişsinizdir.
‘’Aman zırt pırt arıza çıkarmasın, iyisi
olsun!’’ diye.. Yine de Nuh zamanından kalma kategorisine girdiğinden, ’’ İyisi
mi yenileyelim şunu, tamir paraları zaten yenisini karşılayacak hale geldi’’ deyip
yenisini alırsınız. Yeniden araştırır,
sorar soruşturur iyi bir şeyler
olmasına çabalarsınız. Garanti belgesi
ile birlikte yenisi servis tarafından
takılır. Yine de 30 liracık bir ücrete tabidir
bataryanın montajı. Pek de bi şık
durur, keyifle kullanırsınız bir süre
ama o da nesi, birkaç hafta sonra
foşşş, hem duştan, hem de musluktan aynı anda su akıyor!! Ama bu da olmaz ki, ben rahatça duş almak istiyorum, bir de aşağıdan akan kovalarca suyu düşünmedenLServise haber
verirsiniz. ‘’Çok sıkışığız, hemen gelemeyiz, sıraya aldık sizi’’ derler.. Eh ne
yapalım, bekleriz deyip kova tas
düzeneğinin desteğine sığınıp beklersiniz. Derken bir iki gün sonra
yaptığı işten zerre kadar hoşnut olmayan servis elemanı teşrif eder. Sorduğunuz sorulara bile soğuk , küçümseyen tavırlarla yanıt verir.
Siz de şaşırır, ‘’insanlar neden nefret ettikleri işleri yaparlar ya da yapmak
zorunda olurlar?’’ diye dertlenirsiniz.. Neyse şu sorun çözülse de rahatça duşumu alsam diye düşünürken servis elemanı açıklamada bulunur:
Bataryada sorun yok,
duş aparatınızı değiştirin..(Duş önceden kullandığınız eski duşunuzdur)
Birden kendinizi aptal gibi
hissedersiniz. Neredeyse özür
dileyeceksiniz; değerli zamanlarını alıp çağırdığınız için.. Ama durun, siz su
tesisatçısı değilsiniz ki, bunu bilmek zorunda
hiç değilsiniz. Yine de bir
imzanız alınır, ‘’Gelindi, görev yerine
getirildi!!’’hesabı.. Derken ‘’tüh keşke
o zaman duşu da yenileseydik! ‘’dersiniz ama
yepyeni görünen duşun sırf
yeni bataryaya eşlik etmesi için değiştirilmesi de müsriflik olacaktı, öyle değil mi. Hem belki
duş tamir edilebilir bir şansımı
deneyeyim dersiniz ve eve
taşınırken avuç dolusu paralar
verdiğiniz su tesisatçısına telefon eder, durumu anlatırsınız. ‘’Tamam abla
yarın on gibi gelir bakarım’’ der, sevinirsiniz. Ertesi gün saat 10 olur, gelen yok, 11-12 hatta akşam olur yok. Bir arayıp
mazeret bildirmek mi? Siz ne kadar iyimsersiniz öyleJ) Daha ertesi gün dayanamayıp
siz ararsınız, ‘’şu an işteyim, ben sizi arayacağım geldiğimde’’yanıtı
gelir.’’Yani sizinki iş bile değil onun gözünde. Size yapılacak bir iyilik sadece. Vereceğiniz
para da çok önemsiz.
Peki kardeşim dün 10 demiştiniz’’ gibi bir
serzenişiniz asla işe yaramaz çünkü
adamda en ufak bir mahcubiyet yoktur.
Çünkü bizim ülkemizde bu tür hizmet sektörlerinde ustaların verdikleri saatlerde gelmeleri değil gelmemeleridir normal olan. Denemesi bedava,
on usta çağırın, onundan da saat alın,
bir tanesi bile söylediği saatte
gelmez.. Öte yandan size kesin gelmem de demez, oyalama onların en çok
rağbet ettiği yöntemdir. Küstürmeyelim , bir fırsat bulursak gider 40-50 lirasını alırız.
Ey tamirci kardeşim,
zaten yaptığın işi dört dörtlük
yapmıyorsun; paranı pazarlıksız alıp
saygı görüyorsun da sen niye işine, sana ihtiyacı olan kişilere saygısızlık
ediyorsun? İşin büyüğü küçüğü olur mu? Ekmek paranı kazanmak için daha ilkeli, daha özü sözü bir
olsan neler kazanacağını neden hesabedemiyorsun? Çoğunluğu böyle olan ustalarla daha ne ibretlik durumlar yaşadık. Az da olsa
türünün iyi örneklerini tenzih ediyorum.
Ne yazık ki onlara da ben rastlayamadım..
Etiketler:
Begonvilli Ev Halleri
Savaşa Hayır!
Etiketler:
Sosyoloji,
Tarih / Politika,
Türkiye,
Ülkemin halleri,
Yaşamdan.
(Sözde!)Hayvanları Koruma ve Hayvan Hakları Günü!
Onlar, sokaklarda çoğu insanın farkında bile olmadığı çok büyük bir dramın sessiz kurbanları.
Kulaklarında plastik küpeleri, çoğunun tek tek sayılabilecek kemikleri, yara bere, kir içindeki tüyleri ve alabildiğince hüzün dolu bakışları ile, ürkek ürkek dolaşırlar. Hepsinin en belirgin ortak özelliği, gözlerindeki insanın içine işleyen hüzündür.
Nasıl hüzünlü olmasınlar? Sokaklarda bin bir çile ile geçen kısacık yaşamlarında bir canlının maruz kalabileceği her türlü çile ve eziyet onların yaşamının bir parçasıdır. Oysa her canlıda olan yaşama iç güdüsü onlarda da vardır. Çünkü onlar da doğanın bir parçasıdır; yaratılış amaçları biz insanlarınkinden ne eksik ne de fazladır..
Bu dünya bizlerin olduğu kadar onların da dünyasıdır.. Biz hayvanseverler, bazılarınca tek suçları dünyaya gelmek olan bu değerli varlıkları koruyabilmek, kısacık yaşamlarında daha mutlu, daha güvende olabilmelerini sağlamak için çabalarken, şimdi onların devletçe tamamen yok edilmeleri planları ile karşı karşıya geldik. Şaşkınlık ve dehşet içindeyiz!!!
Ey İnsanoğlu! Bu canları korumak yerine yok etmeyi seçersen, doğaya asla onaramayacağın zararlar vereceksin.
Yaptığın yanlışların bedelini fazlası ile ödemen gerektiğini ne zaman öğreneceksin!
Nasıl hüzünlü olmasınlar? Sokaklarda bin bir çile ile geçen kısacık yaşamlarında bir canlının maruz kalabileceği her türlü çile ve eziyet onların yaşamının bir parçasıdır. Oysa her canlıda olan yaşama iç güdüsü onlarda da vardır. Çünkü onlar da doğanın bir parçasıdır; yaratılış amaçları biz insanlarınkinden ne eksik ne de fazladır..
Bu dünya bizlerin olduğu kadar onların da dünyasıdır.. Biz hayvanseverler, bazılarınca tek suçları dünyaya gelmek olan bu değerli varlıkları koruyabilmek, kısacık yaşamlarında daha mutlu, daha güvende olabilmelerini sağlamak için çabalarken, şimdi onların devletçe tamamen yok edilmeleri planları ile karşı karşıya geldik. Şaşkınlık ve dehşet içindeyiz!!!
Ey İnsanoğlu! Bu canları korumak yerine yok etmeyi seçersen, doğaya asla onaramayacağın zararlar vereceksin.
Yaptığın yanlışların bedelini fazlası ile ödemen gerektiğini ne zaman öğreneceksin!
2 Ekim 2012 Salı
Huzurun doğa ile bütünleştiği bir yer
Sizleri bir yere götüreceğim!
Güzel yurdumun sessiz sakin köşelerinden biri... Orası çok da uzak değil kente.. Yine de orada trafik gürültüsü, egzoz kokusu ve görüntü kirliliği yok.. Orada her şey basit, her şey yalın ve (henüz) temiz..
Bir asma çardağı.. Enfes bir göle bakıyor. Derme çatma dedikleri türden oturma yerleri, çitleri ve aşağıdaki göle inen merdiveni ile rüya gibi bir yer.
Çok hoş bir serinlik, uzaktan su kuşlarının seramonileri ve göz alabildiğince maviler, yeşiller...
Dostlarımızla birlikte bu enfes manzarayı seyredip tertemiz havayı kokladık.
Şimdi sıra geldi adres bilgilerine:
Bu huzur köşesi, Manavgat-Oymapınar yolu üzerinde, Manavgat'tan 16 km uzaklıktaki eski adı Homa, şimdiki adı Oymapınar Köyü olan ve baraja adını veren köyde keşfettiğimiz bir yer.. Göle bakan yamaçlardan birine sırtını dayamış bir köy evinin iki taraçasından biri. Biz oradayken evde kimseler yoktu. Ancak hemen girişteki tertemiz tuvaleti, kağıt havlusu, çardağın altında bir kenardaki çöp kutusu vb ipuçları, yazın turistlere hizmet veren minicik bir aile işletmesi olduğunu gösteriyordu. En çok sevindiğim konu ise plastik sandalye ve masalarla doldurulmamış, yapay bir takım gereksiz düzenlemeler yapılmamış olmasıydı. Sahipleri orada olsaydı kendilerini kutlamak isterdim..
Yolunuz düşerse henüz bozulmamış bu doğa harikası huzur köşesine mutlaka uğrayın!!
Etiketler:
Antalya,
Doğa Bilinci,
Doğa ve İnsan,
Dostluklar,
Gezi
1 Ekim 2012 Pazartesi
Portakal'ın Yaptığına Bakın!
Hele başkalarını eleştirmek, onları rencide edici yazılar yazmak asla istemiyorum.
Ne var ki; bazen öyle yanlışlıklar yapılıyor ki, altını çizmek, haksızlık yapıldığını belirtmek illa ki gerekiyor.
Sabah sabah Fatih Portakal'ın söylemleri canımı sıktı..
Çünkü, popülist tavrı ile alkışlanmak isterken ölüm kalım mücadelesi veren hayvanlardan ve onların hakları için mücadele veren insanlardan nefret edilmesi için elinden geleni yaptı.
Öyle bir kıyaslama yaptı ki, insanları en hassas noktalarından vurdu.
Kısaca;
Fatih Portakal sapla samanı karıştırdı yine...''Hayvan
hakları gösterileri yapanlar şehitler için duyarlı değil'' diyor.
Nerden
biliyorsun!!!!!
Antalya'da şehitler için yapılan yürüyüşte kıyamet gibi kalabalık vardı ve hepimiz oradaydık. Ayrıca bu iki konuyu kıyaslamak mı gerekir?
Şimdi, ''Ben yanlış anlaşıldım, öyle değil böyle söyledim'' gibi savunmalar yapacaksın. Seni çok iyi duydum Portakal! Hayvanlara zerre kadar değer vermeyen insanların alkışı için böyle vicdansızca söylemlerde nasıl bulunabiliyorsun?
Önce bu gibi konularda mantıklı konuşmayı öğren. Sonra telaffuzunu düzelt, bazı sözcüklerin doğru söylenişini öğren ya da iyi bilmediğin sözcükleri kullanma!Yani kendini iyi televizyoncu falan sanma. Çok eksiğin var Portakal çook..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)