7 Haziran 2017 Çarşamba
Sabah Yürüyüşümüz
Bu sabah sıcak bastırmadan Kara ile ormanın patikalarında yürüdük. Hemen her gün sabah erken saatlerde ve diğer köpek kızlarımla da akşama doğru yaptığım yürüyüşlerde, etrafı ilk kez görüyormuş gibi gözlemleyip keyif aldığımı fark ettim. Fazla söz etmeden görüntülerle sabah yürüyüşümüzün izlencelerini sunuyorum:
6 Haziran 2017 Salı
Bahçe Meraklıları
Sevgili dostlar, ''Bahçe Meraklıları'' adı ile bir grup kurdum.
...Küçük, büyük fark etmez, bahçelerin bir yaşam tarzı olduğuna inanıyorsanız ve bahçenize zaman ayırabiliyorsanız ne mutlu size! Bahçeniz olmasa bile bir gün olabilir. Balkonunuzda, terasınızda bir şeyler yetiştirmeniz bile bu güzel hobinizi destekleyebilir. O halde grubumuza katılın ve oluşturduğunuz güzellikleri, deneyimlerinizi bizimle paylaşın.
...Küçük, büyük fark etmez, bahçelerin bir yaşam tarzı olduğuna inanıyorsanız ve bahçenize zaman ayırabiliyorsanız ne mutlu size! Bahçeniz olmasa bile bir gün olabilir. Balkonunuzda, terasınızda bir şeyler yetiştirmeniz bile bu güzel hobinizi destekleyebilir. O halde grubumuza katılın ve oluşturduğunuz güzellikleri, deneyimlerinizi bizimle paylaşın.
Etiketler:
Bahçecilik,
Bahçem,
Çiçek Bakımı,
Çiçeklerim,
Hobilerim
Begonvilli Ev'in Begonvilleri
Begonvil aşkım çok uzun yıllar öncesine dayanır. İlk yetiştirmem, bir Kıbrıs Seyahatimde, oradan aldığım fideyi saksıya dikmemle başladı. Antalya'da yedinci kattaki apartman dairemizin balkonunda fuşya rengi begonvillerimiz, koşulların elverdiğince büyümüş balkondan taşmaya başlamıştı. Aşağıdan apartmana bakanlar bu begonvillerden gözlerini alamıyordu. Daha sonra blog yazmaya başlayınca bloğuma isim kaynağı olan begonviller işte bu begonvillerdir. Daha sonra bahçeli bir evde oturmak kısmet oldu. Havuzunun etrafı muhteşem begonvillerle dolu güzel bir sitenin sakinlerinden olduk. Tabi ki bahçeye ilk diktiklerim, farklı renklerdeki begonvillerdi. Diğer güzel bitkilerle birlikte bahçemiz sitenin en güzel bahçelerinden biriydi. Site yaşamının kısıtlamaları patili canlarımız için uygun olmadığı için, daha fazla özgürlük uğruna ve şu an karşımda uzanan çam ormanının büyüsüne kapılarak bu köy evini satın aldık. Bahçe berbat durumdaydı. Temizleyip düzenlemeye çalıştık. Yine ilk dikilenler rengarenk begonviller oldu. Kış sonunda dikilen begonviller öyle bir gelişip açtılar ki; ''işte gerçek Begonvilli ev bu'' diye düşündüm. Ne var ki begonvillerin ilk kışında hepsi dondular. Kış sonrası yeniden fideler alıp diktim. Bu kez önlem alıp korurum diye düşünüyordum. https://begonvilliev.blogspot.com.tr/search?q=begonvillerim
Hava durumunu takip edip don beklenen gecelerde, begonvillerimi eski çarşaflarla sardım. Sonuç: Hayal kırıklığı. Tek canlı kalan bu fotoğraflarda kalan koyu mor, diğerlerine göre küçük çiçekleri olan yerli cins tabir edilen begonvil oldu. Zaten geldiğimizde bahçede bakımsız halde bulmuştum onu. Artık tüm dikkatimi ve sevgimi ona yoğunlaştırdım. Bakımını titizlikle yaptım. Kısa sürede toparlandı ve çok gelişti. İlk kez balkon demirlerine ulaştıkları gün adeta kutlama yaptım. Duygularımı bir yazı ile anlatmıştım. https://begonvilliev.blogspot.com.tr/2015/12/begonvilimi-optum.html
Budamasını kendim yaptım. Bahçenin uygun yerlerine yavrularını diktim. Onlar da büyüyorlar. Çok soğuk günlerde uç dalları zarar görse de gayet güzel bir şekilde kışı atlatabiliyorlar. Begonvillerimi çok seviyorum.
4 Haziran 2017 Pazar
Yaşamı Olduğu Gibi Kavrayabilme
Yaşam beklentilerden mi ibaret? ''Tabii ki değil'' demek isterdim.
Ama...
Bakıyorum da, galiba öyle. Belki farkında değiliz ama her anımızda bir şeylerin olmasını, gerçekleşmesini bekliyoruz. Bir şeylere kavuşmak odaklı yaşadığımızı düşünüyorum. Dolayısı ile hep ileri tarihler, sonraki günler oluyor aklımızda. Basitçe bir kaç örnek verecek olursak;
Şu okul bitse..
Oysa bunun gerçek anlamı şöyle: o bir an önce bitmesini istediğiniz yıllar, ileride hayatınızın en güzel yılları olarak anımsanacak. Benim gibi epeyce yaş almış olanlar, lise, üniversite yıllarına ait fotoğraflara bakarken o duyguyu çok güçlü yaşarlar.
Çocuklar büyüse de rahat etsek.. Böyle bir isteği dile getiren birine verilecek yanıtım şu: Avucunuzu yalarsınız. Neden mi? Birincisi, onlar büyürken sizler yerinizde saymayacaksınız. O bir an önce geçsin dediğiniz yıllar aslında çocuğunuzun büyüyüşünü görmeyi doya doya yaşayacağınız, o yıllardaki enerjinizle bir takım zorluklarla kolayca baş edebileceğiniz yaşlar. O özlediğiniz ileriki yıllarda ise belki boş zamanınız olacak ama enerjiniz de azalmış olacak. Ayrıca büyük çocukların aileye hiç sıkıntı vermemesi ütopik bir beklenti. Ne yazık ki gerçek bu.
Şimdi daha yanı başımızdaki her an iç içe olduğumuz beklenti türlerinden örnek vereceğim,
Şu taksit(ler) bitse, bütçemiz biraz daha rahatlasa, biz de rahatlasak. Böyle diyorsanız çok safsınız. Eğer üst gelir grubundan değilseniz taksit sorununuz hep olacaktır. Ben böyle gördüm, böyle yaşadım, yaşıyorum. Sistem sizi taksit taksit yolmak üzere düzenlenmiş. Aslında ederi çok daha düşük olan ve üstelik gereksinim duyduğunuza inandırıldığınız ürünler ya da hizmetler her türlü yöntem ve teknikle taksitle sizi kendine çekiyor. Aslında ilk bir kaç taksitte onun bedelini ödediğiniz halde taksitle almanın bedelini daha aylar hatta yıllar boyu ödemeye devam. Bir de sürekli yenilenen teknolojiyi düşünürsek, sizin taksitleriniz asla bitmez. Ama asıl konumuz taksit tuzağı değil, taksitler bir bitse düşüncesi ile kendinizi yiyip bitirmeniz. Bitirmeyin efendim. Sistemin dışında yaşayamayacağımıza göre taksitlerimiz olacaktır. İhtiyaçlarınızı iyi belirleyip gerekeni iyi bir araştırma ile uzun vadeli olarak düşünerek almakta yarar var. Stres yapmadan, tadını çıkara çıkara kullanın, ya da tüketin, değerini bilin ve başkalarının ne aldığı, ne kullandığı pek de umurunuzda olmasın. Taksit nasıl olsa biter de arada çekilen sıkıntılar sağlığınızda kalıcı hasarlar bırakabilir.
Örnekler çoğaltılabilir ama bu yazı da okunmayacak kadar uzun ve sıkıcı olur. Ama konu ile çok ilgili bir beklentiden söz etmeden edemem;
En basitinden, maaş günü gelse.. (Gelecek de ne olacak sa..) Maaş gününden sonra genel durumun değişmesi olası mı.. Yok öyle bir şey.. O halde mevcut olan durumla baş etmenin yollarını kendimizi yıpratmadan, paralamadan bulmak zorundayız. Bunca laftan sonra şunu demek istiyorum; beklentilerle bir ömür tüketmek akıllıca mı?
Sonraya dair bir garantimiz yok. Az sonrayı bile bilemiyoruz. O beklenen sonralar olmayabilir. Ya da olsa bile yeni beklentiler otomatik olarak devreye girer.. Bu defa yeni beklentilerin gerçekleşmesine odaklıdır yaşam.. İyisi mi, şu beklentileri fazla yüksek tutmamakta fayda var diyorum. Bu benim görüşüm. Bekle bekle, nereye kadar. Yaşam sonsuz güç değil, sonsuz hiç değil. Sürekli (ileride) olmasını istediklerimize odaklı yaşamak yerine içinde bulunduğumuz anda nelere sahip olduğumuzun bilincine varıp o anlardan azami keyif alarak yaşamak emin olun çok daha avantajlı olacaktır. Böylelikle, belki de hiç yaşayamayacağımız beklentiler için harcanacak enerji ve zaman daha makul, daha mantıklı ve getirisi daha fazla olacak şekilde değerlendirilebilir. Getiri dediğim maddi getiri değil. Sağlık, huzur, insan ilişkilerinde doygunluk....
Ama...
Bakıyorum da, galiba öyle. Belki farkında değiliz ama her anımızda bir şeylerin olmasını, gerçekleşmesini bekliyoruz. Bir şeylere kavuşmak odaklı yaşadığımızı düşünüyorum. Dolayısı ile hep ileri tarihler, sonraki günler oluyor aklımızda. Basitçe bir kaç örnek verecek olursak;
Şu okul bitse..
Oysa bunun gerçek anlamı şöyle: o bir an önce bitmesini istediğiniz yıllar, ileride hayatınızın en güzel yılları olarak anımsanacak. Benim gibi epeyce yaş almış olanlar, lise, üniversite yıllarına ait fotoğraflara bakarken o duyguyu çok güçlü yaşarlar.
Çocuklar büyüse de rahat etsek.. Böyle bir isteği dile getiren birine verilecek yanıtım şu: Avucunuzu yalarsınız. Neden mi? Birincisi, onlar büyürken sizler yerinizde saymayacaksınız. O bir an önce geçsin dediğiniz yıllar aslında çocuğunuzun büyüyüşünü görmeyi doya doya yaşayacağınız, o yıllardaki enerjinizle bir takım zorluklarla kolayca baş edebileceğiniz yaşlar. O özlediğiniz ileriki yıllarda ise belki boş zamanınız olacak ama enerjiniz de azalmış olacak. Ayrıca büyük çocukların aileye hiç sıkıntı vermemesi ütopik bir beklenti. Ne yazık ki gerçek bu.
Şimdi daha yanı başımızdaki her an iç içe olduğumuz beklenti türlerinden örnek vereceğim,
Şu taksit(ler) bitse, bütçemiz biraz daha rahatlasa, biz de rahatlasak. Böyle diyorsanız çok safsınız. Eğer üst gelir grubundan değilseniz taksit sorununuz hep olacaktır. Ben böyle gördüm, böyle yaşadım, yaşıyorum. Sistem sizi taksit taksit yolmak üzere düzenlenmiş. Aslında ederi çok daha düşük olan ve üstelik gereksinim duyduğunuza inandırıldığınız ürünler ya da hizmetler her türlü yöntem ve teknikle taksitle sizi kendine çekiyor. Aslında ilk bir kaç taksitte onun bedelini ödediğiniz halde taksitle almanın bedelini daha aylar hatta yıllar boyu ödemeye devam. Bir de sürekli yenilenen teknolojiyi düşünürsek, sizin taksitleriniz asla bitmez. Ama asıl konumuz taksit tuzağı değil, taksitler bir bitse düşüncesi ile kendinizi yiyip bitirmeniz. Bitirmeyin efendim. Sistemin dışında yaşayamayacağımıza göre taksitlerimiz olacaktır. İhtiyaçlarınızı iyi belirleyip gerekeni iyi bir araştırma ile uzun vadeli olarak düşünerek almakta yarar var. Stres yapmadan, tadını çıkara çıkara kullanın, ya da tüketin, değerini bilin ve başkalarının ne aldığı, ne kullandığı pek de umurunuzda olmasın. Taksit nasıl olsa biter de arada çekilen sıkıntılar sağlığınızda kalıcı hasarlar bırakabilir.
Örnekler çoğaltılabilir ama bu yazı da okunmayacak kadar uzun ve sıkıcı olur. Ama konu ile çok ilgili bir beklentiden söz etmeden edemem;
En basitinden, maaş günü gelse.. (Gelecek de ne olacak sa..) Maaş gününden sonra genel durumun değişmesi olası mı.. Yok öyle bir şey.. O halde mevcut olan durumla baş etmenin yollarını kendimizi yıpratmadan, paralamadan bulmak zorundayız. Bunca laftan sonra şunu demek istiyorum; beklentilerle bir ömür tüketmek akıllıca mı?
Sonraya dair bir garantimiz yok. Az sonrayı bile bilemiyoruz. O beklenen sonralar olmayabilir. Ya da olsa bile yeni beklentiler otomatik olarak devreye girer.. Bu defa yeni beklentilerin gerçekleşmesine odaklıdır yaşam.. İyisi mi, şu beklentileri fazla yüksek tutmamakta fayda var diyorum. Bu benim görüşüm. Bekle bekle, nereye kadar. Yaşam sonsuz güç değil, sonsuz hiç değil. Sürekli (ileride) olmasını istediklerimize odaklı yaşamak yerine içinde bulunduğumuz anda nelere sahip olduğumuzun bilincine varıp o anlardan azami keyif alarak yaşamak emin olun çok daha avantajlı olacaktır. Böylelikle, belki de hiç yaşayamayacağımız beklentiler için harcanacak enerji ve zaman daha makul, daha mantıklı ve getirisi daha fazla olacak şekilde değerlendirilebilir. Getiri dediğim maddi getiri değil. Sağlık, huzur, insan ilişkilerinde doygunluk....
Etiketler:
Yaşamdan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)