29 Ağustos 2013 Perşembe

İyi Fikir!

Pinterest'teki  sayfamda ''İyi Fikir'' başlığında bir duvarım var.  Burada, evimizde  kullanabileceğimiz basit ama pratik uygulamalara ait  fotoğrafları topluyorum. ''Aaaa, evet, bu  benim de işime yarayabilir''  dediğim  türden şeyler..  Baktım ki  epeyce fotoğraf  olmuş. Sizlere de fikir verebilir diye paylaşıyorum:


Örgü  sevenler için güzel bir  buluş.  Kapak  şeklindeki tığ işi  parça çıkmasın diye  silikonla yapıştırmak gerekebilir diye düşünüyorum.

Patili dostlarımız  evde dağınıklığa neden olabiliyorlar. Bir  dolabın en alt çekmecesi onlar için bu şekilde  düzenlenebilir.

İşte bunu çok sevdim. Ben kuş yemlerim ve  tohumlarım için  kullanmaya başladım bile.

Yedeğinin her an elinizin altında olması  iyi fikir!


Benim gibi  sık sık komuta aletlerini, gözlüğünü   kaybedenlere  önerilir.  En alttaki bölüme  ne koyduklarını anlayamadım.


Bu da  basit ama kullanışlı bir yöntem.

Dergi ve kitap okumayı sevenler,  ne  hoş bir toplayıcı değil mi?


Bunlardan bir kaç tane yapıp  dikiş sepetime ya da duvara asmayı düşünüyorum.

Kabloların  oluşturduğu görüntü kirliliğinden hangimiz  şikayetçi değiliz ki...

Bahçede ya da balkonda bir şeyler içerken  bardağınızın cazibesine kapılacak minik  şeylerden  korunmak  artık zor değil.


27 Ağustos 2013 Salı

Vatan ki bu insanların evidir!



Son günlerde bu dizeler aklıma ve dilime daha çok takılır oldu..

''sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman, vatan ki , bu insanların evidir! sevgilim , 'onlar' vatana düşman

Çünkü....
Daha çok, daha çok kazanma hırsı ile her yolu, her yöntemi geçerli sayan birileri , doğayı ve hatta insanı hiçe sayarak insanlığından fersah fersah uzaklaştığını gözümüzün içine soka soka her türlü baskı unsuru ile meydan okuyorlar..

Ve o zaman şiiri baştan alıyor zihnim:


onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,

akar suyun

meyve çağında ağacın,

serip gelişen hayatın düşmanı.

Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına :

- çürüyen diş, dökülen et-,

bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,

Ve elbette ki, sevgilim, elbet,

dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,

dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla

bu güzelim memlekette hürriyet.

Bursa da havlucu Recebe,

Karabük fabrikasında tesviyeci Hasan'a düşman,

fakir köylü Hatçe kadına,

ırgat Süleyman'a düşman,

sana düşman, bana düşman,

düşünen insana düşman,

vatan ki bu insanların evidir,

sevgilim, onlar vatana düşman
Nazım Hikmet RAN

Şiiri Zülfü Livaneli'nin sesinden dinlemek için


26 Ağustos 2013 Pazartesi

Dongchuan Kırmızı Toprak


Bu fotoğrafta gördüğünüz köy Çin'in Yunnan Eyaleti'nde, Dongchuan Kırmızı Toprak - Kunming adında bir yer. Deniz seviyesinden 2600m. yükseklikte  dağlar arasında bir vadi. Gidip görmüş gibi anlattığıma bakmayın, görmedim. Fotoğraflarını görünce hayran kaldım ve sizlerin de görmesini istedim. İşi gereği sık sık  Çin'e giden  fotoğraf meraklısı oğluma da söyleyeceğim, bir dahaki gidişinde ne yapıp edip bu köye gitsin.  Ancak  uzak olması ve altyapı eksikliğinden pek de bilinmiyormuş. Çin'in turizm haritalarında  bile dikkate alınmıyormuş  ama son zamanlarda birilerinin  dikkatini çekmiş ve turizm için ilgi çekici olabileceği düşünülüyormuş. İşte bu fotoğraflar da o amaçla çekilmiş.

Toprağında  okside olmuş demir ve  metalik bileşenlerden bolca olduğundan yer yer sıradışı renklerde ve  görünümlerde kırmızı, kahverengi, sarı tonları  ortaya çıkıyormuş. Bir de yöreye özgü patates, yulaf, mısır gibi ürünler  ekilince, uzaktan bakıldığı zaman bu olağanüstü görüntüler oluşuyormuş.





Bir de gök yüzünün çarpıcı renkleri eklenince işte sizlere tablo gibi görüntüler!

''Sanki Tanrı kocaman bir tuvali boyamış gibi'' diyormuş izleyenler.


Fotoğrafların  devamı  ve Kaynak sayfa burada

Yapmayın Şunu!


Sizin  tepkiniz ne olur bilemem ama ben yukarıdaki  resmi görünce aynen başlıktaki  sözcükler döküldü ağzımdan.

''Yapmayın şunu, karpuzu karpuz  gibi yiyin!''

Yiyecek sunumlarında  dekorasyona ve sunuma önem vermediğimi sanmayın ama yiyecekleri dekorasyon uğruna katletmeye  karşıyım. Şu güzelim karpuzu  kirpiye  benzetmek uğruna  pinçik pinçik parçalamak hoş değil bana göre.  Başka neye mi karşıyım? Bol gıda boyalı pastalara, elle şekil verilen makarna tabaklarına vs. vs.

Neyse bu benim fikrim; ne de olsa zevkler  tartışılmaz. Siz yine de keyfinizce  hazırlayın sunumlarınızı. Mutlu bir hafta  olsun tüm dostlara!

25 Ağustos 2013 Pazar

Kitap / Açlık Oyunları - Suzanne Collıns

Orijinal adı ile The Hunger Games  Suzanne Collins tarafından yazılmış. 2008'de yayımlandığı zaman büyük ses getirmiş. Ben bu kitabı okumakta  oldukça geç kaldım; çünkü best seller olayına  ön yargılı bakıyordum.
Aslında  gençlik romanı diye lanse edilse de her yaştan okurun ilgisini çekebilecek bir kurgu roman.
Uzak ve zamanı belirsiz bir gelecekte, Kuzey Amerika'da bir yerlerde, Capitol adlı merkezi yerleşim birimi tarafından köleleştirilmiş 12 yerleşim bölgesinden biri olan Panem'de yaşayan Katniss Everdeen'ın ağzından anlatılıyor.
The Hunger Games yani Açlık Oyunları, her yıl Capitol'ün gücünü halka anlatmak için  ülkenin 12 köleleştirilmiş bölgesinden seçilen, birer kız ve  erkekten oluşan, yaşları 12-18  arasında değişen gençlerin, özel olarak hazırlanmış vahşi bir  bölgede tek kişi kalana dek  ölümüne hayatta kalma  mücadelesini  gösteren bir  televizyon yapımı.
Romanı bitirdiğim günün akşamı  filmini de izledim ve çok başarılı buldum.

Açlık Oyunları (film) - Vikipedi


''Roman İşte! Müthiş kurgusu ile etkileyici olsa da sonuçta roman'' diye düşünebilirsiniz ama bendeki etkisi biraz farklı oldu. Bu kitap tam anlamı ile kapitalizmin insanları nerelere  kadar götürebildiğinin  bir  göstergesi. Hala okumamış olanlar, okudukları zaman  ne demek istediğimi gayet net  anlayacaklardır. Çünkü  dünyada olup bitenlere baktığımız zaman, özünde  kitapta anlatılanlardan pek de farklı olmayan ''var olma oyunları'' nın  kapitalizmin temeli olduğunu görebiliriz. Bir yanda olanakları sınırsız varsıllar ve diğer yanda onların bu yaşamını  sürdürmeleri için, bir lokma yiyecek karşılığı  canları pahasına bitmez tükenmez  mücadeleler  vermek zorunda bırakılan başka insanlar..  Üstelik adaletle ilgisi olmayan cezalandırma  sistemlerinin  korkunç boyutlardaki uygulamaları  ile  bu insanlara hiç bir direnme hakkının tanınmıyor.. Daha  fazla söz edip zamanınızı almak yerine,  kitabı okumaya bir an önce başlamanızı öneriyorum.
Şu an serinin ikinci kitabı olan ''Ateşi Yakalamak'' adlı  romanı okuyorum. Aynı başarılı kurgu ve anlatım, temposunu düşürmeden devam ediyor.

24 Ağustos 2013 Cumartesi

İyi Fikir! Sehpa ya da Puf olarak Kullanabilirsiniz

Keten iple yapılmış bu çok amaçlı objeyi beğendinizse;
Yapılışı Burada(Tık)

23 Ağustos 2013 Cuma

Dekoratif Kaktüsler

Kim demiş kaktüsler sevimsizdir diye? Ne olmuş yani dikenleri varsa.. Doğa ana onlara  böyle bir donanım vermişse mutlaka vardır bir nedeni. Sonuçta tüm canlılarda olan var olma içgüdüsü ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Biraz dikkatle  dikenleri ile baş etmek  mümkün. Her ne ise,  ben seviyorum kaktüsleri..
Dün yine farklı görünümlü bir kaktüs buldum. Evdeki kaktüslerimden ve skulentlerimden minik yavrular alıp  bir arajman  saksısı hazırladım. Bir de minik renkli  taşlar bulunca, bakın ne  hoş oldular.






21 Ağustos 2013 Çarşamba

Ve Kapari Çayı İle Tanıştık

Dün uzunca anlatmıştım:
Burada(Tık)

Özenle topladığım kapari çiçeklerini  yıkayıp gölgede kuruttum.  Kuruyunca azıcık kaldığını söylemeliyim. 1/5 litrelik demleme kupasına iki çay kaşığı kadar koyup, kaynadıktan sonra iki üç dakika  bekletilmiş su ile demledim. 15 dakika sonra şekersiz olarak içebiliyorsunuz.


 Demlenince kurutulmuş çiçekler  açılıyor.

Şekersiz olarak içilebilen  berrak renkli hafif bir çay elde ediyorsunuz.  İçimi  kolay, çiçeklerindeki kokuyu hissedebildiğiniz bol şifalı bir çay bu.
Afiyet olsun!

20 Ağustos 2013 Salı

Harika Bitki:Kapari


Bu egzotik görünümlü çiçeklere dikkatli bakın! Eflatun renkli erkek organları, beyaz taç yaprakları ve yeşil çanak yaprakları ile  oldukça dikkat çekici. Bazılarına hoş bile  gelebilecek baygın bir kokusu var.  Ancak, meyveleri, tomurcukları  ve sürgünleri  suya  bırakılınca pek de  güzel kokmuyor. Bu kadar  ayrıntılı anlattığım  çiçekler, kapari bitkisinin  çiçekleri.

Bir süre önce kapari bitkisinden söz etmiştim.

Yazı burada (Tık)

Bir bitkiden tıbbi anlamda yararlanabilmek için kulaktan dolma bilgilere pek güvenemem.  Bu kez bu bitkinin gerçekten yararlı olduğuna ikna oldum doğrusu. Çünkü kaparinin pek çok rahatsızlığa çare olabileceğini söyleyen bilim adamını ailece tanıyoruz.
Talesemi Federasyonu Genel Başkanı ve Akdeniz Kan rahatsızlıkları Vakfı Başkanı Prof. dr. Duran Canatan özellikle kapari çayı  ile ilgili  bilimsel araştırmaların  sonuçlarının son derece olumlu olduğunu söylüyor.
Konu ile ilgili gazete haberi burada

Kapari çayının nasıl hazırlandığı da burada

Hala  hak ettiği ilgiyi göremeyen kapariyi ''Yanı Başımızdaki  Hazine'' başlığı ile tanıtmaya çalışmıştım. Şimdi bu harika bitkiye ilgim biraz daha arttı  ve haftada iki  gün  sabahları yakınlarımda keşfettiğim  kapari çalılarını ziyaret edip,  çoğalmalarına engel olmayacak şekilde çiçek, tomurcuk ve kapari karpuzu olmak üzere bir miktar ürün  topluyorum.  Bir kaç  minik kavanoz salamuramız hazır ama yenecek hale gelmesi için beklememiz gerekiyor.
İki avuç kadar çiçeği de  çayı için kurutmak üzere hazırladım.

Eğer çevrenizde varsa sizler de bu bitkiden yararlanın ve iyi koruyun, yok olmasına izin vermeyin.

18 Ağustos 2013 Pazar

Dünya Tatlısı Sarpie Bebeğe Yuva arıyoruz

Komşumuzun misafirlerinin  Sharpie'lerinin bebekleri olmuş.

Bu enfes kızın fotoğraflarını değil kendini görmenizi isterdim. Çünkü kadife  tüylü, buruşuk suratlı, aşırı sevimli bebek ne yazık ki fotojenik değil. Oysa o kadar sevimli ki, kucağımdan bırakasım gelmedi. Daha bir aylık. İki kardeşi daha olduğu için  ailesi onu çok sevecek başka bir aileye vermek istiyormuş.
 Özelliklerini merak edip araştırdım. Hiç havlamayan  bu sevimli  cinsin pek çok üstün özelliği olduğunu öğrendim.
Kaynak:http://blog.evcildostlar.org/kopek/shar-pei-sharpie-kopegi-ozellikleri.html
Shar-Pei yeterli egzersiz imkanı sağlandığında apartman dairesinde de mutlu olabilir. Ev içinde orta derecede aktiftir. Yastıksı yüz derisi nedeniyle ısıya karşı duyarlıdır. Gölge ve temiz serin su sürekli ulaşabileceği bir yerde olmalıdır. Yeterli egzersiz sağlanırsa evde oldukça sessizdir.
Shar Pei sahibine karşı oldukça sadık bir köpektir. Her komuta körü körüne uymayan zeki bir köpektir. Oyuncu, aktif, cesur ve dominanttır. Ailesi ile yakın bir ilişki kurar ama yabancılara karşı pek dostça yaklaşmayabilir.
Yavruyken çocuklar ve kedilerle tanıştırılırsa erişkin olduğunda onlarla iyi anlaşır. Shar-Pei somurtgan bir yüzü olsa da şaşırtıcı derecede iyi huylu, sakin, bağımsız ve kendini adayan bir köpektir. Mükemmel bir dost ve koruma köpeğidir. Shar-Pei kendine güvenen bir sahibe ihtiyaç duyar. Yeterince tutarlı, kendine güvenen biri değilseniz ya da çok yumuşak ve töleranslı iseniz patronluk görevini devralacaktır. Shar-Pei, disiplinli ama pozitif bir eğitim almalıdır. İnatçı olduğundan liderliğinizi kabul ettirmek için disiplinli ve tutarlı bir tavır sergilenmelidir. Liderliklerini kanıtlamayan aile üyelerinden komut almayı reddedebilir. Bu köpekler temizdirler ve tuvalet eğitimini de çok süratle alırlar. Shar-Pei genellikle sudan nefret eder. Yavrular çabuk büyüdüklerinden dikkatle beslenmelidir. Diğer köpeklerle bir araya gelmek problem olabileceğinden çok iyi sosyalleştirilmelidir. Yine de bazı Shar-Pei’ler diğerlerine göre daha az dominanttır. Böylece kavgaya tutuşmadan diğer köpeklerle daha kolay bir araya gelebilirler.
Bazı Shar-Pei’ler salyalı olabilir. Bu nedenle dikkatli bir üreticiden alınmalıdır.

Shar-Pei’in atası meçhuldür. Chow Chow’dan geliyor olabilir ancak tek ortak noktaları mavimsi siyah dilleridir. Yine de kap kacak üzerindeki resimler Han Hanedanı (İö 206) döneminden beri mevcut olduğunu göstermektedir.


Eğer evimizde patili nüfus bu kadar fazla olmasaydı ve sağlığım da  elverseydi  bu sevimli kızı  evlat edinebilirdim.
Onu çok sevecek, değerini bilecek iyi insanlara gitmesini yürekten diliyorum.
Eğer  bu harika  bebeğin ailesi olmak istiyorsanız begonvilliev@gmail.com adresine  mail yazın.

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Aaa, Bu Biber'e Ne olmuş?

Bu sabah anlatmıştım; okumamış olanlar için kısaca tekrar edeyim;
Dün  Biber'i bahçe salıncağında  keyif çatarken görünce gözlerime inanamadım. Upuzun tüyleri tamamen gitmiş,  kısacık tüyleri ile yalanıp duruyordu.  Sonra da mama yemeye başladı.


Burnunun üzerindeki  açık renkli çizgi, zümrüt yeşili gözler ve gerdanındaki  sarı tüyler olmasa  başka bir kedi  gelmiş diyeceğim. Hepsi tastamam yerinde. Hem öyle olsa benden kaçardı.

Tüylü halini anımsamanız için:

Böyle birden bire tüylerinden arınmış olarak karşımıza çıkması çok şaşırttı. Kim, neden traş ettirmiş olabilir diye  epeyce düşündük. Daha önce onu sokağa bırakan komşular arayıp sormuyorlar. Bir yıldır ise aşılarından sağlık sorunlarına dek her şeyi bizim tarafımızdan karşılanıyor. Zaten Biber de bizi benimsedi ve evimizin sevgili kızlarından biri oldu.  Başka bir komşu da olamaz. Bırakın Biber'i,  Sokaktan gelip doğum yapan Pofuduk'a ve yavrularına  bile bizden başka bakan yok.
Neyse, biz tüylü de olsa, traşlı da olsa sevip bakacağız. Nasıl olsa bu  durumu çözeceğiz dedik.Yine her günkü gibi  mamasını, suyunu  verdik ve eve girmesi için kapıyı açtık. Diğer zamanlarda ok gibi  içeri dalan Biber kapının önünde oyalanmaya başlayınca ve bacaklarımıza  sürtününce bu işte bir gariplik var dedim. Yine de nazlanarak içeri girdi, holü ve  odayı kolaçan edip merdiven altına yattı. Epeyce orada kaldı. Daha sonra üst kattan minik  pati sesleri geldi ve bir de ne görelim, bizim Biber tüylü hali ile merdivenlerden iniyor! Yani orijinal Biber yukarıdaymış. Meğer bizim Biber'in, tüy uzunlukları farklı da olsa tıpatıp aynısı olan bir başka  kedi daha varmış sitede. Nedense bu güne dek hiç görmediğimiz bu kedinin dün bize geleceği tutmuş. Bir de Biber gibi uyumlu ve  sakin olması, sanki bizi tanıyor gibi çağırınca gelmesi, yanımızda oturmasına ne demeli? Üstelik biz onu Biber sanarak   eve aldık, mama verdik. Yani kedicik kısa sürede bize alıştı ve artık gitmiyor. Eee  şimdi ben ne yapayım? Zaten nüfus kalabalık.. Siz söyleyin, bu Tanrı misafiri kedicik ne olacak???

Begonvilli Ev Halleri

Begonvilli Ev'de yine  küçük mutlulukların hüzünlerle iç içe geçtiği bir dönemdeyiz. Şimdilik hüzünlerimi  kendime saklayıp  ufacık mutlulukları paylaşmak ve çoğaltmak geliyor içimden.

Ve...
O bildik  cümle  aklımda, ''bu da geçer''

Deniz servisi tam da bizim  sokağın başında duruyor. Plaj kıyafetli, simsiyah olmuş cildi parlayan topluca bir hanım çevik  hareketlerle atlıyor servisten. Kocaman çantası, kocaman gözlükleri ile selam vermeden  geçip gidiyor.. Kışın buralarda görmediğim  biri, yazlıkçılardan olmalı. Derken kapı çalınıyor, sütçü Havana Bacı beş litrelik süt damacanası ile  süt getirmiş. ''Aman uğraşacak halim yok bununla''  diyemiyorum. Öyle ya, emeğe saygı, ya küser de bir daha getirmezse vs. vs. Parasını denkleştirip gönderiyorum. Sütü ocağa  koyup ''taşırmasam bari'' diyorum. Kafam dolu iken  hep  yaptığım gibi..  Eşim kavaltısını yaptı ve köşesinde çoktan kitabına gömüldü. Piraye Şengel'in Hayat Tutulması adlı  romanını okuyor. Eşim tam bir kitap kurdudur. Neyse ki öyle:))
Sözüm ona  ufacık mutlulukları paylaşacaktım, hala bunlara gelemedim. Yoksa ben sandığımdan daha çok mu hüzünlerdeyim? Zaten Begonvilli Ev'in mutlulukları bilindik değil  mi? Minik patili dostlar, ağaç, kuş, çiçek, böcek ... Bir de dost gülümsemesi, kültür sanat çeşnili izlenceler, o kadar.. Eee işte ben de biraz  onlardan söz edeyim demiştim ama sözü uzattıkça uzattım. Bu arada iki parça halinde  pişmekte olan sütün bir  bölümü neredeyse taşıyordu, kurtardık.  Şimdi bahçeye inip  sabah açtığım  fıskiyenin yerini değiştirmeliyim.  Belki  güzel bir kaç fotoğraf karesi ile dönerim. Böylelikle küçük mutluluklar sözüm havada kalmamış olur.
Evet, geldim;
bakın neler takıldı objektifime:

Pofuduk Anne sabah doyurduğum yavrularının oyunlarını izliyor.  Hareket halindeki yavruları çekemedim.  Artık siz hayal edin. Bu arada  hala  mükemmel  annelik  devam etmekte.

Sonbaharda olacağını umut ettiğim kabaklar çiçek açtılar.

Japon güllerim şu günlerde cömertçe açıyorlar.



Bu eve taşındığım zaman  bahçede hiç begonvil olmadığını görüp üzülmüştüm.  Oysa bu ev de ''Begonvilli Ev'' olmalıydı. Taşınır taşınmaz bu begonvilleri diktim. Bir yıl sonra çiçek açtılar:)  Henüz istediğim gibi değiller ama idare ederler.

Bu arada fotoğraflar yüklenirken süt taşırılmadan pişti, sabahtan beri mutfak tezgahında bekleyen kahvaltı bulaşıkları  makineye yerleştirildi. Teknolojiye daha çok minnettarım böyle günlerde.
Hatta veranda ve  merdivenler bile paspaslandı.


Bu katlanabilir  sevimli tabureleri dün kapanmak üzere olan bir mağazada buldum. Mağaza demek de doğru olmaz, otantik bahçe malzemeleri ve el yapımı dekoratif  ürünler satılan bir dükkan. Bambu sandalye bakmak için  girdik, çok ucuza(tanesi on lira) bu tabureler ilişti gözüme.  Keyfim yerine gelirse, boyar, patchwork minderler diker çok amaçlı olarak kullanırım. Bu halleri ile bile çok şirinler.


Asıl şaşırtıcı bir konuyu sona sakladım? Bu Biber'e ne oldu böyle?


Dün bahçeye inince salıncakta keyif yaparken buldum onu ama gözlerime inanamadım. Tüyleri  gitmişti!

Burnundaki açık renk çizgi olmasa şüphe edeceğim, başka bir kedi mi diye..  Ama zümrüt yeşili gözleri, burnundaki çizgi, göğsündeki açık renkli bölüm aynı. Biber uzun tüylü olduğu için tasma kullanamıyor. Traş ettirmeyi düşündüm ama veteriner uyutarak edebileceğini söylediği için kıyamamıştım.  Acaba bu işi kim yaptırdı? Bu güne dek hiç ilgilenmeyen eski sahipleri olamaz. Diğer komşular ise bırakın Biber'i, yavrulara bile bir avuç mama vermiyorlar. İşleri yok da Biber'i mi traş ettirecekler.. Doğrusu tam bir muamma..  Derken olay akşam üzeri çözüldü.

Ama bunu da  bir sonraki  yazıda anlatayım.  Çünkü bugün gerçekten de gevezeliğim tuttu ve yazı uzadıkça uzadı.

Tüm dostlara sevgiler, selamlar Begonvilli Ev'den. Sağlığınız ve keyfiniz  hep yerinde olsun..

6 Ağustos 2013 Salı

Mutlu Bayramlar!

Ne yazık ki, Begonvilli Ev'de geleneksel bayramların  yaşanmasına olanak yok. Çünkü bizim köyde geleneksellikten uzak, yazlıkçı-yatılı misafirli bir yaşam tarzı var. Yazın hızla çoğalan nüfus, selam veren, vermeyen, verdiğiniz selamı alan almayan, misafir mi yerleşik mi belli olmayan pek çok insandan oluşuyor. Bu günlerde otomobil sayısı neredeyse insan sayısından fazla olduğundan gelmeler, gitmeler,sahil-site trafiğinin yoğunluğu köyün yazlık görüntüsü. Onca insanın tüketim ihtiyacını da düşünürseniz alışveriş de yer tutuyor insanların yaşamında. Diğer zamanlarda da herkes dinlenip kendi dünyasına çekiliyor. Bu durumda bayramı falan düşünen olduğunu sanmıyorum. Önemseyenler vardır belki.
Gelelim bize: Bayram temizliğimiz hemen hemen bitti.
Hazır tatlı tercih etmediğim için, daha önce denediğim kalburabastı tatlısını yapacağım bayram için. Hele bir yapayım, fotoğraflayıp tarifi paylaşırım. Çikolata yerine lokum almayı düşünsem de kaliteli çikolata bulunca aldım. Ev yapımı vişne suyunu yapmıştım zaten; enfes oldu. Harika ahududu likörümüz de var. Bu kadar reklamdan sonra belki blog dostlarından da gelen olabilir:)Yemek konusunu abartmama gerek yok. Bayram da olsa bizde ağır yemekler yenmediği için her günkü sebze ağırlıklı az kırmızı etli bol meyveli mönülere devam. Bebek kediler ve anneleri, irice bir tekir, sürekli kapının önündeler. Ev halkına Nazmiş de katıldı. Şu kışın kapıda ölmek üzere olup da zor kurtardığımız erkek kedi. Bu durumda evden ayrılmamıza olanak yok. Bir gün bile evde olmazsak aç kalırlar. Sabah şehre gidip annemizin elini öper, geleneksel aile kahvaltısından sonra döneriz. Diğer günlerde de eminim eşimin gözleri kapıda, belki bir gelen olur diye bekler, kitap okur müzik dinleriz. Bahçede de bol bol zaman geçiririz.
Şehirden gelenlerimiz olur ama sanırım o kadar. Zaten yeni moda bayram kutlamaları sanal ortamlarda yapılıyor artık. İşte bayramla ilgili aklımdan geçenler bunlardı; bu günkü yazımızı sesli düşünürmüş gibi yazmış oldum. Hepinize gönlünüzce güzel bir bayram diliyorum. Sevdiklerinizle harika zamanlar geçirmeyi sakın ihmal etmeyin. Örneğin ben bebekleri mıncıklamayı düşünüyorum:))