30 Ekim 2010 Cumartesi
Selam Dünyalı, Ben Türküm ! / Vedat Özdemiroğlu
Müziksiz bir hayat hatadır!
NIETZSCHE
Hatasız kul olmaz!
GENCEBAY
Böyle bir girişle başlıyorsunuz kitaba
Vedat Özdemiroğlu, 1968'de doğmuş. 1987'de başladığı yazarlığını çeşitli mizah dergilerinde, gazete ve televizyon programlarında sürdürmüş.
Yazarın bu kitabı ise hafta sonunda ya da kısa bir tatilde okumak için ideal. Baştan sona keyifli . Hiç de yabancısı olmadığımız, her gün onlarcasını gözlemlediğimiz bize özgü pek çok esprili durum. Üstelik kimsenin espri yapma gibi bir derdi olmadığı halde...Kısacası, yazarın da dediği gibi ''Her şeye ama her şeye alaturka bir tını verenlerin hikayesi. Tebessümden öte bir şey var bu kitapta...Belki muzip bir kahkaha, belki de derin bir iç çekme....Hal-i pür melalimiz işte...''
Etiketler:
Kitap
29 Ekim 2010 Cuma
Kutlu Olsun!
Bu ulus neler yaşamadı ki ..
Bizler ancak o zorlukları hayal edebiliriz. Asla o günleri yaşayanların neler çektiğini bilemeyiz.
Bir değil bir çok işgalci, yok olmak üzere bir ulus ve çaresizlik...
Ancak öyle bir inanç ve ruh, mucizeleri gerçekleştirebilirdi, öyle de oldu...
Memleketin ellide biri değil, her tarafı tahrip edilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız
Mustafa Kemal ATATÜRK
Bunca fedakarlıkla elde edilenleri korumak, daha da ileriye götürmek, birlik ve beraberliğimize tehdit olabilecek her duruma karşı çıkmak hepimizin görevi olmalı.
Bizler ancak o zorlukları hayal edebiliriz. Asla o günleri yaşayanların neler çektiğini bilemeyiz.
Bir değil bir çok işgalci, yok olmak üzere bir ulus ve çaresizlik...
Ancak öyle bir inanç ve ruh, mucizeleri gerçekleştirebilirdi, öyle de oldu...
Memleketin ellide biri değil, her tarafı tahrip edilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız
Mustafa Kemal ATATÜRK
O bunu başardı..
Başta önderimiz Atatürk olmak üzere, ülkemizin kaderini değiştiren mareşalinden erine tüm silah arkadaşlarına, canını kanını ortaya koymuş, hayal bile edemeyeceğimiz fedakarlıklar yapmış tüm insanlara minnet ve saygı... Işıklar içinde uyusunlar.
Bunca fedakarlıkla elde edilenleri korumak, daha da ileriye götürmek, birlik ve beraberliğimize tehdit olabilecek her duruma karşı çıkmak hepimizin görevi olmalı.
Etiketler:
Özel Günler
28 Ekim 2010 Perşembe
Begonvilli Ev Halleri
Yağışlı ve nemli bir Antalya, biraz hüzünlü, biraz melankolik yapıyor insanı. Üşütmeyen hoş bir serinlikte yürümek istiyorsunuz ama aniden bastırıveren yağmurla bir anda sırılsıklam oluyorsunuz .
Parklarda ve yollarda hazan yaprakları uçuşuyor.
Yarın ulusal bayramımız. Bayrağımızı asacağız yağmur izin verirse..Ulusu işgal altındaki o zor günlerden kurtarıp, yeni bir rejim kurmakla kalmayan, devrimleri ile pek çok haklara kavuşturan Atatürk'e başta olmak üzere, silah arkadaşlarına, ve emeği geçen herkese sonsuz minnet ve saygı....Acaba onlara layık olabiliyor muyuz?
Herakleıtos okuyorum. Kırık Taşlar, İyonyalı Filozof Herakletos'un büyük yapıtından günümüze kalabilmiş az sayıdaki parçaların sadeleştirilmiş hali. Şiir desem şiir değil ama düz yazı gibi de değil. Bilgece sözler içime işliyor her okuyuşumda. Yani bir defada okunup tüketilecek türden değil kitaptakiler...Defalarca okuyup sözlerin derinliğini algılıyorum..
Bir bölüm seçip aktaramıyorum burada, çünkü hepsi birbiri ile ilintili okuduklarımın..
Balkonumuzda bir telaş var kendince..Sessiz ama etkileyici bir devinim. Her sabah koşup bakıyorum; kasımpatıların tomurcukları patladı patlayacak. Geçen yıl parkta, sökülüp çöpe atılmak üzere torbalara konmuşlardı, bu sonbaharda benim balkonumu şenlendiriyorlar.
Semt pazarımızın tadını çıkaramadık bu hafta. Yağmur başladı, acele ile bir şeyler alıp dönmek zorunda kaldım.
Pazardan menengiç aldım. Faydaları saymakla bitmiyor. Gripal enfeksiyonlarda ve solunum yolu ile ilgili sorunlarda rahatlatıcı, direnci artıran bir içecek. Ben tadını da seviyorum. Bildiğimden değil ama iyi olabilir diye bal ve süt ekledim, çok güzel oldu. Türk kahvesi gibi kısık ateşte hazırlanıyor. Geçen kış kavanozda püre haline getirilmişini hazır olarak alıp kahve gibi tüketmiştik. Bu yıl taneli olarak aldım, biraz kavurdum ve kahve öğütme makinemde gayet güzel oldu.
Bunlar da zeytinlerimiz. Antalyalı olup da ev yapımı zeytinsiz kahvaltı yapmak olmaz. Tek tek çizilerek suda bekletilecek, gün aşırı suyu değiştirilecek. Tatlanınca da 1kg için 50 gr kaya tuzu eklenmiş tuzlu su hazırlayıp zeytinlerimizi tuzlu suya koyacağız. Hepsi bu kadar.
Minik kış gelmeden traşını oldu, utanıyor oğluşum. Jane de her zamanki şımarık pozlarını veriyor kamerayı görünce.
''Yine mi mor? '' diyeceksiniz. Daha önce ördüğüm motifli battaniyemin kalan yünlerine biraz ilave aldım, bir tane de zig zag desenli battaniye öreyim dedim. Henüz bitmedi ama nasıl bir şey olacağı belli oluyor. Bence çok şık:)
Parklarda ve yollarda hazan yaprakları uçuşuyor.
Yarın ulusal bayramımız. Bayrağımızı asacağız yağmur izin verirse..Ulusu işgal altındaki o zor günlerden kurtarıp, yeni bir rejim kurmakla kalmayan, devrimleri ile pek çok haklara kavuşturan Atatürk'e başta olmak üzere, silah arkadaşlarına, ve emeği geçen herkese sonsuz minnet ve saygı....Acaba onlara layık olabiliyor muyuz?
Herakleıtos okuyorum. Kırık Taşlar, İyonyalı Filozof Herakletos'un büyük yapıtından günümüze kalabilmiş az sayıdaki parçaların sadeleştirilmiş hali. Şiir desem şiir değil ama düz yazı gibi de değil. Bilgece sözler içime işliyor her okuyuşumda. Yani bir defada okunup tüketilecek türden değil kitaptakiler...Defalarca okuyup sözlerin derinliğini algılıyorum..
Bir bölüm seçip aktaramıyorum burada, çünkü hepsi birbiri ile ilintili okuduklarımın..
Balkonumuzda bir telaş var kendince..Sessiz ama etkileyici bir devinim. Her sabah koşup bakıyorum; kasımpatıların tomurcukları patladı patlayacak. Geçen yıl parkta, sökülüp çöpe atılmak üzere torbalara konmuşlardı, bu sonbaharda benim balkonumu şenlendiriyorlar.
Semt pazarımızın tadını çıkaramadık bu hafta. Yağmur başladı, acele ile bir şeyler alıp dönmek zorunda kaldım.
Pazardan menengiç aldım. Faydaları saymakla bitmiyor. Gripal enfeksiyonlarda ve solunum yolu ile ilgili sorunlarda rahatlatıcı, direnci artıran bir içecek. Ben tadını da seviyorum. Bildiğimden değil ama iyi olabilir diye bal ve süt ekledim, çok güzel oldu. Türk kahvesi gibi kısık ateşte hazırlanıyor. Geçen kış kavanozda püre haline getirilmişini hazır olarak alıp kahve gibi tüketmiştik. Bu yıl taneli olarak aldım, biraz kavurdum ve kahve öğütme makinemde gayet güzel oldu.
Bunlar da zeytinlerimiz. Antalyalı olup da ev yapımı zeytinsiz kahvaltı yapmak olmaz. Tek tek çizilerek suda bekletilecek, gün aşırı suyu değiştirilecek. Tatlanınca da 1kg için 50 gr kaya tuzu eklenmiş tuzlu su hazırlayıp zeytinlerimizi tuzlu suya koyacağız. Hepsi bu kadar.
Minik kış gelmeden traşını oldu, utanıyor oğluşum. Jane de her zamanki şımarık pozlarını veriyor kamerayı görünce.
''Yine mi mor? '' diyeceksiniz. Daha önce ördüğüm motifli battaniyemin kalan yünlerine biraz ilave aldım, bir tane de zig zag desenli battaniye öreyim dedim. Henüz bitmedi ama nasıl bir şey olacağı belli oluyor. Bence çok şık:)
Etiketler:
Yaşamdan
27 Ekim 2010 Çarşamba
Bu Eğlence mi?
Bu hayvanlar, bu becerileri edinmek için nelere maruz kalıyorlar biliyor musunuz?
Bana en çok acı veren durumlardan birisi de hayvanların eğlence amaçlı kullanılması. Gerçek bir hayvan sever ancak kedisi ya da köpeği ile oynayarak eğlenebilir. Sirklerde, havuzlarda yapılan gösterilere ve insanları eğlendirme amaçlı hayvan istismarına sonuna dek karşıyım. Hele bir de zevk için onların dövüştürülmesine, birbirlerini parçalamak zorunda bırakılmalarına diyecek söz bulamıyorum. Horoz ve köpek dövüşleri, deve güreşleri, boğa güreşleri, insanlığın yüz karası eğlence yöntemleri...
Diyelim ki tersi olsaydı ve insanoğlu mutasyon geçirip doğada daha geri bir konuma düşseydi, hayvanlar da evrimleşip hükmedecek duruma gelseydi, insanları sirklerde eğlence aracı olarak kullansalardı ne hissederdik? Bu hayal ürünü örnek çok tüyler ürpertici oldu değil mi? Ama bizler bunu onlara yapıyoruz ve insanlığımdan utanıyorum böyle konuları düşününce..
15 Ekim 1978'de Paris UNESCO Evi'nde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 4. maddesi ve 10. maddesinde konuya ilişkin şu hükümler bulunuyor:
"Yabani türden olan bütün hayvanlar, kendi özel doğal çevrelerinde karada, havada ve suda yaşama ve üreme hakkına sahiptir. Eğitim amaçlı olsa bile özgürlükten yoksun kılmanın her çeşidi bu hakka aykırıdır,"
"Hayvanlardan insanların eğlencesi olsun diye yararlanılamaz, hayvanların seyrettirilmesi ve hayvanlardan yararlanılan gösteriler hayvan onuruna aykırıdır..."
Ama gelin görün ki hepsi sözde kalıyor. dünyanın hemen her yerinde sırf eğlence amaçlı hayvan istismarları var..Yapana da , görmezden gelenlere de yazıklar olsun!
Bana en çok acı veren durumlardan birisi de hayvanların eğlence amaçlı kullanılması. Gerçek bir hayvan sever ancak kedisi ya da köpeği ile oynayarak eğlenebilir. Sirklerde, havuzlarda yapılan gösterilere ve insanları eğlendirme amaçlı hayvan istismarına sonuna dek karşıyım. Hele bir de zevk için onların dövüştürülmesine, birbirlerini parçalamak zorunda bırakılmalarına diyecek söz bulamıyorum. Horoz ve köpek dövüşleri, deve güreşleri, boğa güreşleri, insanlığın yüz karası eğlence yöntemleri...
Diyelim ki tersi olsaydı ve insanoğlu mutasyon geçirip doğada daha geri bir konuma düşseydi, hayvanlar da evrimleşip hükmedecek duruma gelseydi, insanları sirklerde eğlence aracı olarak kullansalardı ne hissederdik? Bu hayal ürünü örnek çok tüyler ürpertici oldu değil mi? Ama bizler bunu onlara yapıyoruz ve insanlığımdan utanıyorum böyle konuları düşününce..
15 Ekim 1978'de Paris UNESCO Evi'nde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 4. maddesi ve 10. maddesinde konuya ilişkin şu hükümler bulunuyor:
"Yabani türden olan bütün hayvanlar, kendi özel doğal çevrelerinde karada, havada ve suda yaşama ve üreme hakkına sahiptir. Eğitim amaçlı olsa bile özgürlükten yoksun kılmanın her çeşidi bu hakka aykırıdır,"
"Hayvanlardan insanların eğlencesi olsun diye yararlanılamaz, hayvanların seyrettirilmesi ve hayvanlardan yararlanılan gösteriler hayvan onuruna aykırıdır..."
Ama gelin görün ki hepsi sözde kalıyor. dünyanın hemen her yerinde sırf eğlence amaçlı hayvan istismarları var..Yapana da , görmezden gelenlere de yazıklar olsun!
Etiketler:
Hayvan Sevgisi ve Hayvan Hakları
25 Ekim 2010 Pazartesi
Yaşamın Renkleri
''(Neredeyse) Kış günü bu çilekler de neyin nesi?''demeyin.
Sonra bu güzel çiçekler, pisicikler, hazan yaprağı ile harikulade natürmort veee;
bu romantik çift...
Birbiri ile alakasız bunca fotoğraf da neyin nesi?
Durun anlatayım:)))
Son bir kaç gündür yaşamın renkleri diyebileceğim bir kaç güzelliği ard arda yaşıyorum. Bu yüzden güzellikleri anlatan ne kadar fotoğraf karesi varsa sayfama doldurmak geldi içimden ama böyle bir şey olamayacağı için, ancak bunları seçtim.
Öncelikle çok sevdiğim ama uzaklarda yaşayan bir arkadaşım geldi Antalya'ya. Kısa süreli de olsa hasret giderdik.
Daha sonra öyle bir haber aldım ki; inanılır gibi değildi. Son yıllarda yaşadığım en büyük ve güzel sürpriz bu oldu benim için. Yıllar, yıllar önce öğretmenliğimin ilk yıllarında birlikte çalıştığımız, Oymapınar Barajı'nda dağ başında komşuluk yaptığımız, pek çok anıları paylaştığımız, aynı zamanda oğlumun ilk öğretmeni olan Sevgili Ayfel Hanım'ı bir kaç yıl önce kaybettiğimiz haberini almış ve çok üzülmüştüm. Ailesine ulaşmaya çalışmış ama başaramamıştım. Zaten oldukça rahatsız olduğunu biliyordum. Ancak bir kaç gün önce bizi görmeye gelen bir öğrencimden Ayfel Hanım'ın çocukları ile iletişiminin olduğunu ve hayatta olduğunu öğrendim. Facebook'ta çocuklarının sayfasına girerek fotoğraflarını gördüm. Bir başka şehirde yaşıyor olsa da onun iyi olduğunu öğrendiğim için çok mutluyum. Teknolojiye minnettarım:)
Daha bitmedi; bir arkadaşımın on gündür kayıp olan köpeğini arıyorduk. Derken yine Facebook'ta bir başka hayvanseverin sayfasında köpeğin fotoğrafını gördüm ve hafiye gibi iz sürerek o köpeğin bizim kayıp köpek olduğunu öğrendim. Veee mutlu son:)
Balkonumda üç saksıda kasımpatılar vardı. Geçen yıl parkta yeni düzenleme yapmak için söküp atmışlar ve çöp torbalarına doldurmuşlar, atılmak üzere. Ben de kıyamayıp bir kaç kök alıp saksılara dikmiştim. Şu an tomurcuk dolular, yakında açacaklar..
Bir de bu hafta alışverişlerimde şansım hep yerindeydi. Güzel ve kaliteli ürünleri gayet uygun fiyatlarla aldım, gereksiz hiç bir şeye para harcamadım. Böylece sokaktaki canlarıma daha fazla yardımcı olabileceğim.
Kısacası , güzellikler yaşadım. Dileğim herkesin yaşamında güzellikler olsun. Her şeyden önce sağlık ve esenlikler olsun.
Sonra bu güzel çiçekler, pisicikler, hazan yaprağı ile harikulade natürmort veee;
bu romantik çift...
Birbiri ile alakasız bunca fotoğraf da neyin nesi?
Durun anlatayım:)))
Son bir kaç gündür yaşamın renkleri diyebileceğim bir kaç güzelliği ard arda yaşıyorum. Bu yüzden güzellikleri anlatan ne kadar fotoğraf karesi varsa sayfama doldurmak geldi içimden ama böyle bir şey olamayacağı için, ancak bunları seçtim.
Öncelikle çok sevdiğim ama uzaklarda yaşayan bir arkadaşım geldi Antalya'ya. Kısa süreli de olsa hasret giderdik.
Daha sonra öyle bir haber aldım ki; inanılır gibi değildi. Son yıllarda yaşadığım en büyük ve güzel sürpriz bu oldu benim için. Yıllar, yıllar önce öğretmenliğimin ilk yıllarında birlikte çalıştığımız, Oymapınar Barajı'nda dağ başında komşuluk yaptığımız, pek çok anıları paylaştığımız, aynı zamanda oğlumun ilk öğretmeni olan Sevgili Ayfel Hanım'ı bir kaç yıl önce kaybettiğimiz haberini almış ve çok üzülmüştüm. Ailesine ulaşmaya çalışmış ama başaramamıştım. Zaten oldukça rahatsız olduğunu biliyordum. Ancak bir kaç gün önce bizi görmeye gelen bir öğrencimden Ayfel Hanım'ın çocukları ile iletişiminin olduğunu ve hayatta olduğunu öğrendim. Facebook'ta çocuklarının sayfasına girerek fotoğraflarını gördüm. Bir başka şehirde yaşıyor olsa da onun iyi olduğunu öğrendiğim için çok mutluyum. Teknolojiye minnettarım:)
Daha bitmedi; bir arkadaşımın on gündür kayıp olan köpeğini arıyorduk. Derken yine Facebook'ta bir başka hayvanseverin sayfasında köpeğin fotoğrafını gördüm ve hafiye gibi iz sürerek o köpeğin bizim kayıp köpek olduğunu öğrendim. Veee mutlu son:)
Balkonumda üç saksıda kasımpatılar vardı. Geçen yıl parkta yeni düzenleme yapmak için söküp atmışlar ve çöp torbalarına doldurmuşlar, atılmak üzere. Ben de kıyamayıp bir kaç kök alıp saksılara dikmiştim. Şu an tomurcuk dolular, yakında açacaklar..
Bir de bu hafta alışverişlerimde şansım hep yerindeydi. Güzel ve kaliteli ürünleri gayet uygun fiyatlarla aldım, gereksiz hiç bir şeye para harcamadım. Böylece sokaktaki canlarıma daha fazla yardımcı olabileceğim.
Kısacası , güzellikler yaşadım. Dileğim herkesin yaşamında güzellikler olsun. Her şeyden önce sağlık ve esenlikler olsun.
Etiketler:
Yaşamdan
22 Ekim 2010 Cuma
Sokaktaki Canlarım
Onlar her sabah benim yolumu gözlüyorlar. Her birinin karakteri farklı. Utangaçı, kavgacısı, korkağı, sevdireni, sevdirmeyeni ne ararsanız var. Örneğin bu iri siyah kedicik içlerinde en korkağı. Görüntüsünün tam tersi çok alıngan ve ürkek. Duygusal kediciğimi bir başka seviyorum.:)
Bunlar da duvarda bekleyen koro kedilerim. Aslında sekiz taneler. Beni uzaktan görünce konser başlıyor, mama faslına geçinceye kadar sürüyor.
Bu korku ve savunma pozisyonunun nedeni var; bakın kim geliyormuş?
Ona da mama verdim ama yemedi nedense. Yüzündeki mutsuz ifadeyi görüyor musunuz?
Bunlar da okulun yanındaki çöp konteynerı grubu.
Mamalarını yerken sık sık etrafı kollamaları, her an birileri tarafından taşla ya da tekme ile kovulacakları korkusunun sonucu..
Bir sokak ötede bir grup kedicik daha var beni bekleyen ama onları görüntüleyemedim. Çünkü zaman ilerledi ve etraf kalabalıklaştı. Dikkat çekmek istemiyoruz. İşte böyle, her sabah bu ritüel yineleniyor.
Onların yaşam alanlarını yok ettik. Bahçeli evleri yıkılıp yerlerine etrafı betonla çevrili ucube apartmanlar yapıldı. Üstelik onların varlığından rahatsız olup uzaklaştırmak hatta yok etmek için ne lazımsa yapıldı. Onların da yaşama hakkı olduğunu düşünen duyarlı insanlar ise pek onaylanmıyor ne yazık ki.. Bu canlar, açlıkları ile hastalıkları ile yaşam mücadelesi verirlerken hiç olmazsa ilgilenen insanlara tepki gösterilmesin.
Bunlar da duvarda bekleyen koro kedilerim. Aslında sekiz taneler. Beni uzaktan görünce konser başlıyor, mama faslına geçinceye kadar sürüyor.
Bu korku ve savunma pozisyonunun nedeni var; bakın kim geliyormuş?
Ona da mama verdim ama yemedi nedense. Yüzündeki mutsuz ifadeyi görüyor musunuz?
Bunlar da okulun yanındaki çöp konteynerı grubu.
Mamalarını yerken sık sık etrafı kollamaları, her an birileri tarafından taşla ya da tekme ile kovulacakları korkusunun sonucu..
Bir sokak ötede bir grup kedicik daha var beni bekleyen ama onları görüntüleyemedim. Çünkü zaman ilerledi ve etraf kalabalıklaştı. Dikkat çekmek istemiyoruz. İşte böyle, her sabah bu ritüel yineleniyor.
Onların yaşam alanlarını yok ettik. Bahçeli evleri yıkılıp yerlerine etrafı betonla çevrili ucube apartmanlar yapıldı. Üstelik onların varlığından rahatsız olup uzaklaştırmak hatta yok etmek için ne lazımsa yapıldı. Onların da yaşama hakkı olduğunu düşünen duyarlı insanlar ise pek onaylanmıyor ne yazık ki.. Bu canlar, açlıkları ile hastalıkları ile yaşam mücadelesi verirlerken hiç olmazsa ilgilenen insanlara tepki gösterilmesin.
Etiketler:
Hayvan Sevgisi ve Hayvan Hakları
18 Ekim 2010 Pazartesi
Tığ İşi Battaniye / Crochet Blanket
Başladığımda hiç bitmeyecek gibiydi.
Sık sık ne kadar ördüğüme bakıyordum, Jane de gelip '' hadi bitir artık'' der gibi poz veriyordu.
Ve işte mutlu son .
Sık sık ne kadar ördüğüme bakıyordum, Jane de gelip '' hadi bitir artık'' der gibi poz veriyordu.
Ve işte mutlu son .
Etiketler:
Dekorasyon,
Elişleri,
Hobilerim,
Ürettiklerimden
17 Ekim 2010 Pazar
Ev Dekorasyonunda En Çok Yapılan Yanlışlar
Pek çoğumuz evimizi dekore ederken ya da eşyalarımızı yenilerken profesyonel bir yardım alma olanağına sahip değiliz. Gördüğüm kadarı ile ülkemizde dekoratörler ve iç mimarlar üst gelir düzeyindeki insanlara bir de otel vb işletmelere hizmet veriyorlar. Bu işin uzmanı olmasak da bazı noktalara dikkat ederek rahat, zevkli ve huzurlu bir ev dekorasyonu oluşturabiliriz.
Evimiz bizim en özel yaşama alanımız. En çok rahat etmemiz gereken, bizi mutlu eden ortamlar olmalarını hepimiz isteriz ama bazen öyle yanlış seçimler yaparız ki, hem rahat olmayan hem de gözümüzü yoran bir ev olur onca emeğimizin, harcamamızın sonucu.
Benim gördüğüm en sık yapılan yanlışlardan söz etmek istiyorum;
En çok rastladığım, tarz karmaşası durumu. Yani eski ile yeniyi, klasikle moderni anlamsız biçimde karıştırma. Bunu daha çok eski eşyasını elden çıkarmaya kıyamayan insanlarda görüyorum. Yeni alınan mobilya ya da mefruşat öncekileri tamamlamayacak bir tarzda oluyor. Ortaya uyumsuzluklar çıkıyor. Kısacası tarzınızı belirlemeli, eklemeleri yaparken ya daha öncekileri elden çıkarmayı göze almalı , ya da yenileri, öncekilere uygun seçmeye çalışmalıyız. Örneğin klasik mobilyalarla modern perdeler (ya da tersi) uyum sağlamaz.
Renklerde tamamlayıcılık ve bütünlük olmalı. Renk karmaşası en çok yapılan yanlışlardan biri.
Tek düzelik de, sık rastlanılan bir hata. Bunu önlemenin yolu desenli ve düzü yerinde kullanabilme..Örneğin desenli halılar, düz renk mobilyalarla tamamlanmalı. Ya da tersi, mobilya kumaşları desenli ise halılar düz olmalı. Desenli halı ile birlikte, desenli mobilya göz yorucu ve zevksizlik örneği olur. Tümünün düz olması ise tek düzelik ve ruhsuzluk getirir ortama..
Bu üç halı da yukarıdaki oturma grubuna uygun, tekdüzelikten uzak seçimler.
Evimizi dekore ederken en çok yaptığımız yanlışlardan biri de abartılı ve fazla doldurulmuş odalar. Biblolar, gereksiz sehpalar, resimler...
Bu bir kolaj. Müthiş görünse de , böyle bir odada yaşadığınızı düşünün ; hiç pratik değil ve gerçekten çok yorucu.
Evimiz bizim en özel yaşama alanımız. En çok rahat etmemiz gereken, bizi mutlu eden ortamlar olmalarını hepimiz isteriz ama bazen öyle yanlış seçimler yaparız ki, hem rahat olmayan hem de gözümüzü yoran bir ev olur onca emeğimizin, harcamamızın sonucu.
Benim gördüğüm en sık yapılan yanlışlardan söz etmek istiyorum;
En çok rastladığım, tarz karmaşası durumu. Yani eski ile yeniyi, klasikle moderni anlamsız biçimde karıştırma. Bunu daha çok eski eşyasını elden çıkarmaya kıyamayan insanlarda görüyorum. Yeni alınan mobilya ya da mefruşat öncekileri tamamlamayacak bir tarzda oluyor. Ortaya uyumsuzluklar çıkıyor. Kısacası tarzınızı belirlemeli, eklemeleri yaparken ya daha öncekileri elden çıkarmayı göze almalı , ya da yenileri, öncekilere uygun seçmeye çalışmalıyız. Örneğin klasik mobilyalarla modern perdeler (ya da tersi) uyum sağlamaz.
Renklerde tamamlayıcılık ve bütünlük olmalı. Renk karmaşası en çok yapılan yanlışlardan biri.
Tek düzelik de, sık rastlanılan bir hata. Bunu önlemenin yolu desenli ve düzü yerinde kullanabilme..Örneğin desenli halılar, düz renk mobilyalarla tamamlanmalı. Ya da tersi, mobilya kumaşları desenli ise halılar düz olmalı. Desenli halı ile birlikte, desenli mobilya göz yorucu ve zevksizlik örneği olur. Tümünün düz olması ise tek düzelik ve ruhsuzluk getirir ortama..
Bu üç halı da yukarıdaki oturma grubuna uygun, tekdüzelikten uzak seçimler.
Evimizi dekore ederken en çok yaptığımız yanlışlardan biri de abartılı ve fazla doldurulmuş odalar. Biblolar, gereksiz sehpalar, resimler...
Bu bir kolaj. Müthiş görünse de , böyle bir odada yaşadığınızı düşünün ; hiç pratik değil ve gerçekten çok yorucu.
Bu konuda abartıya kaçarsak başımıza öyle bir iş açılır ki, hem ruhumuz daralır, hem de temizlik ve bakımları bizi çok yorar. Beni en çok rahatsız edenler imitasyon çiçekler. Aşırı derecede antipati duyuyorum onlara. Hatta boyanmış bir konserve kutusuna dikilmiş sardunyayı en pahalı yapay çiçeğe tercih ediyorum.
Etiketler:
Dekorasyon
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)