17 Ağustos 2017 Perşembe

Bahçe Ürünü İcir Pestili


Bu yıl bahçemizdeki incir ağacı harika meyveler verdi. Bol ve tatlı incirleri çok çabuk  tüketmek gerekir. Çünkü sıcakta derhal bozulur, kurtlanıp böceklenir. Komşularla da paylaşamıyoruz, herkesin incir ağaçları var.







Bu değerli meyveyi ziyan etmeye içim elvermedi. Facebook'ta kurduğum Bahçe Meraklıları grubunun  üyelerinden Sadet Hanım'ın yapıp grup sayfasında  paylaştığı incir pestilleri bana ilham verdi.  İlk  etapta 3kg kadar incir toplayıp ilk partiyi yaptım. Sadet Hanım'ın tarifine birazcık kendimce eklemeler yaptım. Şöyle ki; Soyduğum incirlere parlaklık ve kışa kadar dayanıklılık sağlasın diye kg başına 3 çorba kaşığı şeker ekledim. Yine kg başına  1 kaşık da nişasta ekleyip orta ateşte karıştırarak pişirdim. Kaynayınca  altını kısarak 10 dakika daha pişirip  el blenderından geçirdim. Fırın tepsilerinin altına yağlı kâğıt sererek kağıdı  su ile ıslattım. Muhallebi kıvamındaki kaynamış incir karışımını incecik olacak şekilde tepsilere yaydım. Üzerlerini  bir tülbentle örtüp güneşte kurumaya bıraktım. Bizim yakıcı güneşimizde beş günde kurudu.  Kağıttan çıkarma aşamasında kağıt yerine  ince bez ya da tülbent kullanmadığıma pişman oldum. Kağıdı özellikle kenar kısımlarda çıkarmak zor oldu. Bunu yaşayıp da öğrenmenin adı  deneyim. Bu deneyimimi de aktarmış oldum.  Rulolar yapıp  sunum ve tadına bakmak işin en zevkli kısmı. Üç kg incirden üç  fırın tepsisi oldu. Kışa saklayacak kadar olmasa da incirler  çöpe gitmemiş oldu. Ertesi gün  2kg. daha incir toplayıp ikinci partiyi yaptım. Bu kez bir bardak susamı fırınlayıp son aşamada pestile karıştırdım. Böylece geçen yıldan kalan susamları değerlendirmiş oldum. Susamlı pestilin lezzeti çok güzel oldu. Ancak kuruması biraz daha uzun sürdü. Pestil yapmayı  denemediyseniz deneyin.

6 Ağustos 2017 Pazar

Terk Edilmiş Ev

Terk edilmiş evler beni  hep etkilemiştir. Bir zamanlar renkli yaşamların yuvası olmuş, kim bilir hangi nedenle ve  en çok da o kaçınılmaz son ile yapayalnız, kimsesiz kalmış evler.. Bu belgesel  tadındaki  fotoğraf karelerini görünce alıntıya itibar etmeme kuralımı  bir kenara bırakıp  sizlerle paylaşıyorum.
Yıllardır kimsenin dokunmadığı ev!
Dünya üzerinde çok fazla terk edilmiş mülk bulunuyor. Japonya'da çürümeye bırakılan tema parkı veya 1930'lu yıllarda ünlenen Doğu Ekspresi hatta Mike Tyson'ın Ohio konutu bile zaman içinde terk edildi. 


Terk edilen evlerde sonuç genellikle ürkütücü oluyor. Yabani otlarla kaplanan, rutubetlenen ve çürüyen evler...


Fotoğrafçı Maikal Brant, terk edilmiş evleri çektiği bir koleksiyon yapıyor. Brant'ın makinesinden çıkan evlerden birini sizler için seçtik.

 Terk edilmiş bu evde resim çerçevesine kadar her şey yerli yerinde duruyor.


Kalkan duvar kağıtları, örümcek ağları veya tozlanmış zeminleri tabi ki inkar etmiyoruz fakat kesinlikle gördüğümüz en iyi terk edilmiş evlerden birisi.

 Yastıklar ve yorganlar her zamanki yerinde muntazam bir şekilde dursa da üstlerinde uyumak pek mümkün gibi görünmüyor.

Evin dekorasyonu da oldukça zarif bir şekilde yapılmış.

 Yıllara meydan okuyan bu ev hala çok güzel.





1 Ağustos 2017 Salı

Sade Yaşam, Huzurlu Yaşam!


Sevgili Dostlar,
 Bir önceki paylaşımımda ''Sanılanın Aksine Satın Aldıkça Daha Mutlu Olmuyoruz''  başlıklı harika yazı ile bu konuyu ele almıştım. Kaynağını bilmediğim bu yazı muhtemelen bir çeviriydi ama evrensel bir sorunu ele aldığı için bana fazlası ile hitap ediyordu. Uzunca bir süre  bloğa dönüp bakmadığım için gelen yorumlardan haberim olmamıştı.  Dün gördüm ki, oldukça ilgi görmüş. Çok yararlı olabilecek görüşler içeren mesajlar yazılmış. O halde bu önemli konu burada kalmasın ve kendi  yaşamlarımıza uyarlayıp bazı çıkarımlarda bulunalım istedim.  Çünkü böyle önemli bir konu alıntı yazılarla geçiştirilmemeli.
Sade ve az tüketime yönelik, az eşyalı bir yaşam tarzı için herkesin farklı nedenleri olabilir. Yaşam koşullarımız, şehrimiz, ülkemiz farklı olabilir. Kimimiz çevre bilinci nedeni ile, kimimiz  istifçiliğe yönelik bir tv. belgeseli izleyip etkilendiği için, kimimiz de daha az yorulup daha çok  tasarruf etmek için sadeleşmeye ilgi duyuyor olabilir. Bende bunların hepsi var. Sonuçta amacımız iç huzuru içinde daha rahat yaşamak ise bunun yollarını kendimize göre bulmamız lazım. Ben de kendimden örneklerle durumu gözden geçirmeye karar verdim:

Şu günlerde evimin  bir bölümünde yenileme çalışmaları sürüyor. Mutfağımı daha kullanışlı ve ferah bir ortam yapma çabası içindeyim. Bu zor ve külfetli iş benim için gereksiz  eşya ve araçları görüp onlardan kurtulmam için iyi bir fırsat oldu. Burada detaya girip yazıyı fazla uzatmayacağım ama emin olun kullanılmayan ya da az kullanılan çok ama pek çok şeye sahibiz. Bunların bizimle yaşam alanlarımızı işgal etmeleri  temizlik, düzen ve göz estetiği yönünden  büyük rahatsızlık nedeni. Alırken harcadığımz paralar ayrıca iç sızlatıcı bir durum. Yenileme işi bitince kesin kararlıyım, mutfağımda gereksiz bir  bardak ya da fincan dahi olmayacak. Sonra da  sıra  evin diğer bölümlerine gelecek.

Çoğumuzun hiç kullanmadığı ya da  çok az kullandığı ne çok eşyası var kim bilir.. 80-100 parçalık yemek takımları, gardroplar dolusu giysiler, onlarca ayakkabılar  vs. vs.  Bendekileri saysam utanç içinde kalırım. Geç kalmış olsam da sistemli bir şekilde hepsi gidecek. Kışa kadar bu sorunu çözüp sade ve huzurlu olacağını düşündüğüm yeni yaşamıma adım adım ulaşmayı planlıyorum. Bunu şöyle ya da böyle yapacağım diye kesin kurallar koymuyorum ama kafamda bazı yöntemler oluşmaya başladı. Mutfak yenileme  işinden  dolayı biz mutfaktan başlıyoruz. Mutfağımı gereksiz eşyalardan dolayısı ile kalabalıktan arınmış, aradığımı bir çırpıda bulabileceğim duruma getirdikten sonra sanırım giysi dolaplarına el atacağım. Zaten bunu her yıl  az çok yapıyor, giyilmeyen ya da az giyilenleri elden çıkarıyorum. Bu yıl biraz daha dikkatli yapacağım. Sonra ev tekstili ile ilgili azaltmalarım olacak. Gerçekten  düzenli olarak kullandığım çarşaflar, nevresimler, örtüler,  masa örtüleri elimin altında tutup  diğerlerini alt kattaki depo odama yaptıracağım raflara koymayı düşünüyorum. Çünkü örtü türü şeylerin eskisi de yenisi de  her an lazım olabiliyor. Özellikle patilileri olan evlerde. Kendimi kaptırıp  her şeyi  elden çıkarırsam lazım olunca bulma sıkıntısı  doğabilir. Buna özen göstermeli. Önümdeki üç aylık planda sözünü ettiğim depoyu da gereksiz  yere saklanan eşyalardan  arındırma projem var. İstifçilerin evi gibi her  saklanılan eşyayı tek tek elden geçirip elemeye  kalkarsam başarısız olabilirim. Bunun yerine  bana  gerçekten gerekli olan mangal, bahçe şemsiyesi, şövalem, dikiş malzemelerim, evin artan boyaları ve  alet edevatın  listesini çıkarıp geri kalan her şeyi gözden çıkarmam gerekiyor. Örneğin kullanılmayan elektrik sobaları, nesli kesilmiş fayans artıkları, koliler dolusu kitaplar...

Bir de onarılır ve kullanılır diye depoda bir köşede duran aletler var. Üç yıldır ne onarıldılar ne de kullanıldılar. Vantilatör, eski bir şofben vs. Bunların artık hiç bir şansı yok bu evde.

Son yıllarda iyice farkında olduğum bir  durum  daha var: Evimi seven ve dekorasyon konusuna önem veren biri olarak  bazı ev aksesuarlarımız biraz fazlaca. Bunlar mevsimlere ve özel günlere göre  değişiyor, azalıp çoğalabiliyor.  Kendimce güzel ve zevkli şeyler ama tozlarının alınması,  yerleştirilmesi hiç de kolay değil. Kışın bazılarını ambalajlayıp  karton kutulara yerleştirdim ve depoya koydum.  Yine de epeyce bu tarz ıvır zıvırımız var. O halde çoğu ortada olmamalı ve  depoda   kolay ulaşabileceğim raflarda ruh halime göre  dönüşümlü olarak kullanılmalı. Kalabalık gruplar halinde değil. Ne demiş bilge büyükler; eşyanın  kölesi değil efendisi olun. Onlar sizi kullanmasın, siz onları kullanın.
Tabii ki iş  sadece elimizdeki fazlalıklardan kurtulmakla  bitmiyor. Aslında asıl sorun satın alma evresinde başlıyor. Alış veriş alışkanlıklarımızı ciddi olarak gözden geçirip neleri  doğru neleri yanlış yaptığımızı kavramalıyız. Çok donanımlı aletlerin sadece bir kaç işlevini kullanıyorsak onca fark ödemeye değer mi? Kocaman bir evin sadece bir kaç odasını, iki banyonun sadece birini kullanıyorsak fiyatı üçe dörde katlayan, bu özellikler  için yıllarca banka  kredisi ödemeye değer mi? Benim tanıdığım, böyle evler için ya da üstün donanımlı arabalar için ömrünü yiyip tam ulaşınca ağır hastalıklarla mücadele eden ya da maalesef yaşamını kaybeden insanlar var. Eminim sizin de vardır.
Azla yetinip tam da ihtiyacına göre mal edinen, enerjisini ve zamanını borçla boğuşmak yerine yaşadığı yeri keyfince düzenlemek için  harcamak daha mantıklı değil mi? Ya da bankaları  zengin etmek yerine olanaklar dahilinde tatile çıkmak, gezmek, tozmak..

Az eşya ve her şeyin daha azı ile yaşamanın  önemli bir karar olduğunu, uygulanabilmesi için kararlı olmanın ise ilk koşul olduğunun bilincindeyim.  Bana  nefes alma ve daha az  yorulma şansı olduğunun da  farkındayım.  Bu anlattıklarım benim koşullarıma göre uygulamayı düşündüğüm bir proje.  Sizler de kendi koşullarınızı gözden geçirip  nelere  ihtiyacınız olup neleri gereksiz yere bulundurduğunuzu belirleyebilirsiniz. Unutmamalı; gereksiz her eşya  enerjimizi, ortamımızı, zamanımızı bizden çalıyor.  Bir de bizim ihtiyacımız olmadığını anlayıp gözden çıkardığımız eşyalara gerçekten gereksinim duyan insanlar olduğunu düşününce onların duyacağı mutluluk için bile bu fazlalıkları vermek iyi olur diyorum. Tüm dostlara  selamlar.