31 Aralık 2013 Salı

Nice Mutlu Yıllara!


Yeni yılda tüm dileklerinizin gerçekleşsin. Yaşamınız güzelliklerle dolsun..

26 Aralık 2013 Perşembe

Çocuklar Mutlu Olmalı!


Her çocuk mutlu olmayı hak eder. Bu günlerde daha sık düşünür oldum onları, daha doğrusu geleceklerini.. Belki de her şeyden çok önemsememiz gereken sevgili varlıkları.

24 Aralık 2013 Salı

Bu Memleket Arpalık mı?


Arpalık deyimini bilenler çoktur. Bilmeyenler de bir zahmet  tıklayıp öğrensinler. http://tr.wikipedia.org/wiki/Arpal%C4%B1k_Maa%C5%9F%C4%B1  Başlangıçta iyi niyetle  bahşedilen bir ayrıcalık diyebiliriz ama çok suistimallere açık olduğu  zamanla zaten ortaya çıkmış. Haksız kazanç, başkalarının emeğini, yerini yurdunu  sömürme, hak etmediği halde gelir elde etme ortamlarını ve fırsatlarını  anlatan  bir sözcük olmuş.
Kısacası, Osmanlı'dan kalma bu uygulama tarihe gömülse de uzantıları kanserli tümör gibi memleketi sarmış  durumda. Makam ve yetki sahibi olan insanlar bu durumlarını eğer kişisel çıkarları için kullanmakta sakınca görmüyorlarsa, dahası yolsuzluklarla yakın bağlantıları varsa bu onların memleketi arpalık olarak görme  zihniyetleri ile yakından alakalı. Öyle inanmışlar ki yaptıklarının suç olmadığına, kendilerini savunma şekilleri, ''yüzsüzlüğün bu kadarı da olmaz!'' dedirtiyor.

20 Aralık 2013 Cuma

Bu şekerler de üşüyor!

Hadi bakalım, bir iki çile yün, bir çift şiş ile işe koyulun. En fazla iki günde bitireceğinize eminim. Keşke ben de örebilseydim..

18 Aralık 2013 Çarşamba

Bir Zamanlar Yerli Malları Haftası Kutlanırdı, Gerçek Anlamda


''Yerli malı, yurdun malı, her Türk onu kullanmalı!'' benzeri dizelerden oluşan şiirleri anımsayacaksınız.

12-18 Aralık günleri arasında, heyecanla, mutlulukla kutlanırdı. Daha sonra adı Tutum Yatırım ve Türk Malları Haftası olarak değiştirilmişti.  Amaç yurdumun ürettiği eşsiz ürünlerin değerinin bilinmesi bilincini küçük yaşlarda aşılayabilmekti. Kendi emeğimizin karşılığını bularak değerlendirilmesi gerektiğini, ona buna muhtaç olmadan yaşamanın ancak böyle olabileceğini öğretmekti miniklere. Son zamanlarda  kutlanmaz olmuş. Kutlansa bile anlamını  yitirmiş.



Anneler  tatlı bir telaşla hazırlık yapardı. ''Bizim çocuk  Yerli Malı  Haftası'nı kutlayacakmış'' diye  bir koşu manava bakkala gidilirdi. Her zaman alınamayan muz, kestane bile alınır, mısırlar patlatılır, meyvesi ile, kuru yemişleri ile mis gibi anne  kurabiyesi ile  güzel bir paket hazırlanır ve ''arkadaşlarınla paylaş olur mu çocuğum!'' diye tembihler edilirdi. İlla yerli malı olsun diye titizlenmeye gerek yoktu zaten, her şey yüzde yüz  kendi ürünümüzdü. Maksat bu düzeni  sürdürebilmekti.. Sınıftaki kutlamada yenilir içilirken, yerli mallarımızın  ve yerli üretimin sadece bu ürünlerden ibaret olmadığı açıklanır, fabrikalarımızdan, madenlerimizden söz edilirdi. Öz kaynaklarımızın  titizlikle korunması gerektiği miniklere anlatılırdı. Bir de tutumlu  ve çalışkan olma  konusu vardı. Buna  dair  öyküler anlatılır, kıssadan hisseler çıkartılır, tutumlu olduğunu kanıtlamaya çalışan çocukların öyküleri ve örnek davranışları alkışlanırdı..

Son zamanlarda unutturulmaya çalışıldı ve bakın neler oldu: Rusya'dan buğday, Ukrayna'dan Mısır, İran'dan meyve, Fransa'dan arpa, Yunanistan'dan pamuk, Meksika'dan nohut alır olduk. Ta Amerikalardan fındık bile aldık. İspanya'dan, İtalya'dan bakla, ıspanak bakla geldi. Arjantin'den muz zaten  hiç yadırganmaz oldu. Tarımda  bunlar olurken  sanayide, Çin'e, ABD'ye, Azerbaycan'a muhtaç olduk. İthal et rezaletlerini de unutmayalım. Enerjide bile  dışarıya bağımlı hale geldik yıllardır. Ürünleri tek tek yazsam sayfa dolup taşacak. Oysa ki hepimiz biliyoruz ki, tüm  bu ürünler ülkemizde yetişiyor, sanayi ürünleri ise üretiliyordu.

Peki neler oldu da Türk parasının Türk  toprağında kalması  engellendi? Haydi hep birlikte düşünelim bunu..

11 Aralık 2013 Çarşamba

Begonvilli Ev'de Kış Halleri

Dün  kaldığımız yerden devam ediyoruz;
Biraz da ev hallerimizi anlatalım.

 Elimizin altında, battaniyelerimiz, eldivenlerimiz,
Sıcak su torbalarımız  hazır..
 Henüz yılbaşı hazırlığımız yok ama  bloglarda ve Pinterest'de çok cici yılbaşı dekorları görünce  özendim doğrusu. Biraz havaya girmek için  bu çerezlikleri ve mumları  aldım.



 İnekli fincanım kış için tasarlanmış. Sıcak içecekler  soğumuyor.

 Dışarıda bozulmaya yüz tutan çiçekleri birer birer pencere önüne alınca böyle minik bir botanik bahçem oldu.


Her yıl bir hevesle  yılbaşı dekoruna çok yakıştırdığım Atatürk çiçeği alırım. Ne yazık ki hep kururlar. Bu güzel çiçekler komşumun bahçesindeler. Bunları görünce bir özendim ki sormayın. 

Bu minnoşlar var ya; Pofuduk'un yavrularından ikisi. Ne yapıp edip dalıyorlar içeriye. Diğerleri hazırladığım  kedi evlerindeler. Şimdi bunlar torpilli mi? diyeceksiniz. Değiller aslında,  sadece fazla açıkgözler.. Keşke  tümünü alabilsem... 

Begonvilli Ev'den sevgiler, selamlar tüm dostlara..

10 Aralık 2013 Salı

Begonvilli Ev'de Kış Halleri

 Bahçemiz, gösterişli kadife çiçeklerinden ve kasımpatılardan sonra hüzünlü bir hal almıştı. Neyse ki, bize ilk kez geleceklere tarif ederken yol gösteren cefakar ateş dikenleri, köşeden turuncu turuncu gülümsüyorlar.

Ve, sadece iki tane  meyve veren limon ağacının altındaki bu yeşil kümeye dikkat edin. Annemin  iki kök olarak diktiği menekşelerden söz ediyorum.
  Minik zarafet dedikleri bu olsa gerek: Bakın açıyorlar.

 Çam kozalakları bahçemizdeki iki adet fıstık çamı ağacının ürünleri. Kütüğün üzerinde  duruyorlardı. Belki yılbaşı dekorunda kullanırım.
Bahçeden söz edip de kedicikleri görmezden gelmek olacak iş değil.  Bu hanımefendi, meşhur bebeklerimizin annesi Pofuduk.

 Bizim sokak dememe gerek var mı? Kediciklerden belli zaten.
 Ve Minik'im
Sokak öyle  olursa veranda  da böyle olur.

Aslında evdeki kış hallerimizden söz edecektim ama gördüğünüz gibi içeri giremeden pek çok görüntü paylaştık. Artık evdeki hallerimizi de yarın anlatırız. Kalın sağlıcakla sevgili dostlar....

9 Aralık 2013 Pazartesi

Kedi Evleri İçin Öneriler





Sevgili patili dostları,
Bu yıl kış biraz geç olsa da sonunda geldi işte.. Burada dışarıdaki minik patililer için en  büyük sorun  gece ve gündüz arasındaki büyük sıcaklık farkı. Bu nedenle  özellikle yavrular çok zorlanıyorlar. Geçen yıl  mukavva kutulardan hazırladığım kedi evleri işe yaramıştı. Bu yıl da taşıma kutularını, hazır kedi evini, miniğin  yolculuk kafesini  kedi evlerine dönüştürdüm. Dün bir kaç karton kutu daha hazırladım. Kutuları  yalıtmak için  kalın naylon mama çuvallarını  kullandım. Bir de, taşınırken kullandığım, iyi ki atmamışım dediğim içi hava kabarcıkları ile dolu olan naylon ambalajlar  vardı tavan arasında.  Onlar da  soğuğu  geçirmeyen çok iyi yalıtkanlar. Bu malzemeleri koli bantları ile  tutturuyordum. ancak  koli bantımız kalmamış. Neyse ki  resim yaptığım yıllarda tuval hazırlamakta kullandığım  zımba aleti  imdadıma yetişti. Rahatsız olan ellerim sızladı ve uyuştu ama üç tane  kedi evi hazırladım. İçlerine  eski havluları yerleştirdim. Birine de sıcak su torbası  koydum. (Diğerleri için de alınacak)  Balkona ve verandaya yerleştirdim. İkişer ya da tek tek  girdiler. Zaman zaman kaybolsalar da  yine geldiler, gittiler. Sabah güneşi gören çıktı. Mamalarını yediler. Bakalım kış boyunca bu şekilde idare edebilecek miyiz..

2 Aralık 2013 Pazartesi

Kedi Aşkım


O sevgili varlıklar ne zamandır benim dünyamdalar? Kedilerden söz ediyorum. Doğrusu kesin bilmiyorum. Çok küçüklüğümden beri diyelim.. Anneannemin evinde değil de bahçesinde her zaman bir iki kedisi olurdu. Sarman’ı ve Fatoş’u anımsıyorum. O zamanlar  çocuk bilincimle  özenle bakılmaları gerektiğini bilmiyordum. Bunu çok sonraları öğrendim.  Sözünü ettiğim yıllarda insanlar kedi ve köpeklere çok özel bir ilgi göstermeseler de,  onlara nefret duymazlar ve acımasızca da davranmazlardı. Kediler rahattı hatırladığım kadarı ile. Zaten yaşam alanları da bugün olduğu gibi daraltılmamıştı. Trafik belası yoktu. Bahçeden bahçeye atlayıp yaşayıp giderlerdi. Şimdi yaşam alanlarını ellerinden alıp apartman denilen beton yığınlarını diktik. Kalan azıcık toprağı  betonla kaplayıp  otopark olarak kullanıyoruz.  Ötemizde berimizde yaşamaya çalışanlar ise sevilmiyor, istenmiyor. En az bizim kadar onlara da ait olan bu dünyada sinir küpü bazı insanların kolay hedefi oldular. Ne hazindir ki, çileli ve kısa yaşamlarının destekçisi olanlar da bu dışlanmadan  nasibini aldılar.  Oysa ki kedili yaşamı keşfedenler bilir, ne sevgili varlıklardır.  Onlar keyif ve huzur kaynağıdır.  En belirgin özellikleri kafalarına göre  takılmalarıdır.J Canları ne isterse onu yaparlar. Örneğin sizin onu sevmek istemeniz  önemli değildir onlar için. Eğer onlar bu isteği duyarsa yaklaşırlar. Buradaki incelik onların bir takım menfaatler için sevecen davranışlar göstermemeleri. Keşke  bu özellik insanlarda da olsa da sahte sevgi pıtırcıkları deşifre olsalar, öyle değil mi?  Bu davranış biçimi onların bencil ve nankör oldukları anlamına gelmez. Tam tersi,  hiç kimseye eyvallahlarının olmadığının göstergesidir. Bu da bana uyarJ  Onların davranışlarına , duruşlarına en çok yakışan sözcükler, asil, içten, sevimli, şirin, yaramaz, gururlu diye uzar gider. Birbirlerinden çok farklı karakterde olduklarından içlerinde arsız olanlar da yok değil hani. Bizim Nazmiş gibi. Kapıdan kovsan balkondan çıkar gelir.Yine de insanın arsızından iyidir onların arsızlığı.  Çok tatlıdırlar çoook..  İllaki, cins ya da çok güzel, renkli gözlü uzun tüylü olmaları gerekmez. Çünkü her kedinin cezbedici tarafları vardır. Sokaktan alınanlar bile eve müthiş uyumlu, harika dostlar olabilirler. Bakınız: Jane  ve Colette.
 Jane'im


Colette'im

Onları sevmek öyle sağaltıcı, öyle doyumsuz bir duygu ki,  bir kez hayatınıza  girdilerse hiç onlarsız  olamayacağınızı düşünürsünüz. Şu an bile biri minderinde kıvrılmış uyuklarken  diğeri dizlerime tırmanmaya çalışıyor  ve onları sevmeye doyamıyorum.
Biber'im

Anlayacağınız o mırıldanmalardan, miyavlardan uzak kalmama olanak yok. Bir anlamda hiç büyümeyecek çocuklarım var.  Çünkü düzenli doyurup, temizlikleri ile, aşıları ve Tanrı korusun  sağlık sorunları ile  uğraşacağım ömrüm oldukça. Hem yalnız evimi paylaştıklarım için değil, tesadüflerle karşılaştıklarım ya da yanımda yakınımda bulundukları için, yardıma ve bakıma muhtaç olanlarla da ilgileneceğim. Bu hep böyle oldu, böyle olacak..

 Pofuduk ve Yavruları

 Bütçemi denkleştirmek için kıvranırken  onların payı  hep dokunulmaz olacak. Olası sürprizlere hep hazırlıklı olacağım.

Ellerimde, kollarımda hatta yüzümde hasta bir sokak kedisinin neden olduğu  çizikler hep olacak.

Nazmiş(Geçen yıl bu günlerde zehirlemişlerdi, evde özel bakıma aldım, bu sırada bana çok tırmık attı:)

   Soğuk gecelerde  içim titreyecek, dışarıdakiler için. Ha, bir de evdeki tampon görevim  hep sürecek; yaramaz  çocuklarını korumaya alan anneler gibi. Suçlarını gizlemek için ne lazımsa yapacağım, evde huzur olsun diye. Tüm bunlara eyvallah!  Çünkü ben iflah olmaz bir kedi aşığıyım. Ne edeyim, benim sevgim  sınır, kural tanımıyor. Umarım sizlerin de yüreciğinizde bu sevgiye yer vardır. Çünkü ben bu sevgiyi  tanımayanlar için üzülüyorum.


1 Aralık 2013 Pazar

Ev Yapımı Nar Likörü





Her bi şeyin ev yapımı olanına pek meraklı olan ben, bu kez ev yapımı nar likörü denedim. Sonuç muhteşem oldu.

Geçtiğimiz yıllarda sevgili komşum Nilgün Hanım'ın  vişne likörü tarifini  uygulamıştım. Çok beğenilmişti. Baktım ki, bu yıl narlar şahane. Aynı tarifi nar ile denedim. Vişne likörüm  harika lezzetine kavuşmak için  sekiz dokuz ay  çok az kullandığım bir mutfak dolabında beklemişti ama nar likörüm sadece bir ayda fermente oldu. Sözü fazla uzatmadan tarife geçelim:

5-6 iri nar(Kırmızı tatlı olanlardan)
2,5 bardak toz şeker
bir çubuk tarçın
35 cl iyi cins votka

Narları ayıklayıp steril bir cam kavanoza, bir kat nar, bir kat şeker olarak 3-4 kat olacak şekilde doldurun. İçine bir ya da iki tane çubuk tarçın  koyun. Kapağı kaynatıp sıkıca kapatın ve karanlık bir yerde  bekletin. Bir kaç günde bir  çevirmeyi unutmayın. Ben bir ay beklettim. Renk berrak ve üzeri tertemizse  sorun yok demektir. Taneler tüm suyunu bırakınca  süzerek  35 cl iyi cins votka ya da cin ekleyin. Tekrar cam kavanoza ya da şişeye alın. Şişeleyecekseniz  sanırım  3-4 tane likör şişesine ihtiyacınız olacak. Sonra da konuklarınıza gururla ikram edersiniz. Yarasın!

25 Kasım 2013 Pazartesi

Bu Sabahın Harika Renkleri

Aşağıdaki fotoğraf kareleri  bu sabah, gerçek anlamda ve mecazi anlamda Begonvilli Ev'de farkedilen  renklerdi. Güne iyi başlamak için etrafa biraz dikkatli bakarak sizler de kendi harika renklerinizi farkedip moral depolayabilirsiniz:)

Balkonumda bir saksıda açan kadife gül rengi ve formu ile çok zarif.


Sabah yürüyüşümüzde bir avuç böğürtlen topladım.


Kasımpatılar solmak üzereyken  çalışkan arılar gayretle işlerini yapıyorlar.


Güz güllerimiz galiba son kez açıyor.


Bu sarmaşıklar yürüyüş yolumuzun en güzel görüntüleri.


Hava kapalı olunca akşam sefaları sabahın erken saatlerinde açık oluyorlar.

Sukulentlerin yaprak dizilimlerinden gözlerimi alamıyorum.

Ah işte en güzel renklerimizden biri, Yumoş'umuzun  enfes tüyleri, gözleri ve o harika bakışları.

Bahçedeki mandalina ağacımız bir kaç tane meyve verdi.

 Nazmiş ve İnci'nin sabah mahmurluğu.


Sakın ''çöpün de  fotoğrafını çekmiş'' diye düşünmeyin.  Kahvaltı hazırlarken domates ve salatalık kabuklarının rengine hayran kaldım.

Harika renklerle bezeli, enerji dolu güzel  bir hafta diliyorum.

24 Kasım 2013 Pazar

Öğretmenler Günü



Bugünün Öğretmenler Günü olduğunu biliyordum bilmesine... de, yine günlük  koşuşturma başlayınca unutuverdim. Derken eşin dostun, yakın akrabaların kutlama telefonları  gelmeye başladı. Hele bizim iki miniğin, ''babaanneciğim,  dedemin ve senin  Öğretmenler Günü'nüz kutlu olsun!'' demeleri çok hoştu. Bu iyi niyetli, sevecen kutlamalar  içimin sıcak duygularla  dolmasına neden oldu.

Aslında, böyle isim konmuş, (sözde) değerli olduğunu hissettiren günlerden pek hoşlanmıyorum.  Bir zorlama, bir göstermelik halleri  hissediyorum işte. Sonuna ''Günü'' konmuş bir çok sözcük zaten çok  değerli kavramların sembolü. Anne, baba, sevgili vs. Aslolan bu kavramların içi boş sözlerle, göstermelik kutlamalarla şişirilmemesi. Yok, hayır, bugün huysuzluğum üzerimde değil. Sadece içim acıyor. Daha dün akşam haberlerinde  üzerlerine biber gazı  sıkılan öğretmenlerin görüntüsü vardı. O geldi aklıma.  
Yine de umut etmekten vaz geçmeden, mesleğine gönül vermiş tüm öğretmenlerin günü kutlu olsun!
Baş öğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü saygı ile anıyorum.

23 Kasım 2013 Cumartesi

Minik Patililerimiz İçin

Sevgili Dostlar,
Dün burayı seller götürüyordu neredeyse! Dolayısı ile sokaktaki minik patililer için çok kaygılandım. Başta bizim bebekler ve  anneleri Pofuduk olmak üzere, iki gün önce gözleri enfeksiyondan kapalı halde bahçevanın getirdiği bebek kedi, Nazmiş, Biber'in benzeri sakin kedicik ve yazlıkçıların giderken bıraktığı üç dört kedi bizim bahçede, verandada, balkonda takılıyorlar.

Bu bebeğin gözleri enfeksiyondan kapalıydı. Bahçevan, '' kör bir yavru buldum'' diye getirdi. İshali de vardı. Neyse ki kör değil. Tedaviye  yanıt verdi. Şimdi iyi ama ne yapacağım ben bunlarla:))
Nereden baksanız en az on kediye göz kulak olmam gerekiyor.  Bizim haylaz Colette  de  akşam eve dönmeyince iyice tedirgin oldum. Geç saatlere dek balkonda  korunaklı yerler hazırlama derdine düştüm. Evde ne kadar taşıma kutusu, karton kutu,  kedi evi varsa balkona yerleştirdim. Üzerlerini örttüm. Bebek  kedi için sıcak su torbası hazırladım. Eski havluları atmıyorum, böyle günlerde işe yarıyor.


Sık sık kontrol ettim. Bazıları daha korunaklı yerler bulmuş olmalılar ki gelmediler ama bizim yavrularla  bebek kedi  hazırladığım  yuvalarda  rahat bir gece geçirdiler. Girip çıkıp mama yediler ve mışıl mışıl uyudular. Neyse ki sabah  güneş açtı, ılık  bir hava ile güne başladık. Pansiyonerleri bahçeye alıp  balkonu  güzelce yıkadım, kuruladım. Havlularını  havalandırdım, mama ve su kaplarını temizleyip sularını tazeledim.  Sonra da  ev işlerine giriştim. Hala  çamaşır makinem çalışmakta. Bugün gazete okumak, kahve içmek gibi lükslerim hiç olmadı. Şimdi biraz ara verip dinlenmek amacı ile oturabildim. Yarın  konuklarım gelecek. Yani daha yapmam gereken  pek çok iş var. Çok çalışmam lazım çoook!  Sizlere mutlu hafta sonları.