29 Temmuz 2013 Pazartesi

Canım arkadaşım, başaracaksın!

Melek kalpli arkadaşımız zor günler yaşıyor. Manevi desteğiniz için:
idillehayatadevam

28 Temmuz 2013 Pazar

Yanıbaşımızdaki hazinelerden biri: Kapari Bitkisi


Dün sabah Minik'le yürürken  yol kenarlarındaki çalı kümelerinin bazılarının kapari bitkisi olduğunu  fark ettim. Üstelik çiçeklerinin yanı sıra  karpuza benzeyen  minicik  meyvelerle doluyduydular.

Nasıl değerlendirildiği hakkında  en ufak bir fikrim olmasa da değerli bir bitki olduğunu biliyordum. Özellikle Kıbrıs'ta ve Akdeniz ülkelerinin mutfaklarında çok  önemsenen bu bitki sanırım  uzunca ve eziyetli bir işlem  görerek tüketilebildiğinden bizde hak ettiği yerde değil. Üstelik  dikenli olduğu için toplaması  zor. Yine de  yanı başımda, bol miktarda olan bu  ürünü mutlaka değerlendirmeliyim diye düşünüyorum. Kısa bir araştırmadan sonra  haklı olduğumu anladım. Doğanın bize karşılıksız sunduğu mucizevi tatlardan biri  olduğu kesin.. Çünkü,  gerçekten  şifa kaynağı olan doğal ve çok  yönlü bir ürün. Şöyle ki; taze sürgünleri, çiçek açmamış tomurcukları, minyatür karpuza benzeyen  meyveleri ve tohumları çok değerliymiş.
Bitkilerin mucizevi ilaçlar olarak lanse edilmesi bana pek doğru gelmese de bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış olanı doğru olarak kullanmaya sıcak bakıyorum. İşte kapari de bunlardan biri.  Üstelik  meraklıları nefis ürünler üretip garnitür ve reçel  olarak tüketiyorlar ve pazarlıyorlar. Oldukça  da pahalı satılıyor. Halk arasında  kedi tırnağı, karga kavunu, menginik, keper, kepere, gavur bostanı, hint hıyarı, bizim buralarda ise gebere otu diye  biliniyor.  Güneşi seven, Karadeniz dışında her  bölgede yetişen ama en çok Akdeniz Bölgesi'nde yayılan bir bitki. Bol miktarda A ve E vitamini içerdiğini, özellikle tomurcuklarında fosfor, demir protein, selüloz ve lipit içerdiğini söylersem  nelere iyi geldiğini tahmin edebilirsiniz.
Şimdi, gelelim  nasıl tüketilir hale  getirebileceğimize:
Ben çevremde bu bitkiyi  keşfetmekte geciktiğim için, taze sürgün dönemini kaçırmışım. Ancak az miktarda  kapalı tomurcuk ve bolca da  meyvesini bulabildim. Meyvelerini koparınca  tadına bakmayı denemeyin, çünkü çok acı. İçinde çok sert olmayan çekirdekleri var. Acı olduğuna göre, zeytin  gibi tatlandırılması  lazım, sonra da salamura ediliyor olmalı diye düşündüm. Zaten öyleymiş.
Aynı  günün akşamı gelen konuklarımdan biri bu konunun  uzmanı bir hanım çıkmaz mı.. Kısaca anlatacak olursam: Yıkanan  meyveler, iğne ile delinerek  bir kaç dakika haşlanacak, sonra suya bırakılacak, sık sık suyu değiştirilerek tatlandırılacak. Daha sonra Kaynatılmış  tuzlu su ve azıcık limon tuzu ile  salamura edilip steril  kavanozlarda saklanacak. Üç dört  ayda olgunlaşıp yenecek duruma geliyormuş. Makarna soslarında, pizza üstünde, balık  garnitürü olarak ya da  doğrudan turşu gibi tüketiliyormuş. Aynı işlemin benzeri  açılmamış tomurcuklar için de yapılıyor.


Reçel yapımını da araştırdım. Onu da başka bir yazımızda paylaşmak istiyorum.
Haydi bakalım, şöyle bir çevrenize bakıp yanı başınızda sessizce keşfetmenizi bekleyen bu harika bitkiyle tanışın sizler de.

Tüm dostlara sağlıklı ve mutlu yaşamlar..

25 Temmuz 2013 Perşembe

Yıl:1952


22 Temmuz 2013 Pazartesi

Gerçek Dostluklar

Bazı dostluklar vardır ki;
hesapsız, kitapsızdır. Yalnızca değer verme, varlığı ile mutlu olma  bağlamındadır. Saf ve durudur, beklentisizdir. Bu nedenle  eksilmez, yok olmaz. Türler, kişiler  önemli değildir bu dostluklarda.. Böylesi dostlukları yaşamak, yaşatmak dileği ile..










20 Temmuz 2013 Cumartesi

Neşeli Kitap Ayraçları

Hayvan sever ve aynı zamanda el işleri yapmaktan  keyif alan kitap kurtları için bu ayraçlar:)








Farklı modellerimiz de var:




Kaynak sayfa:
http://www.liveinternet.ru/users/lesenkag/rubric/1628470/page12.html

18 Temmuz 2013 Perşembe

Begonvilli Ev Halleri

Bir haftayı daha neredeyse geride bırakmaktayız.  Günler gelip geçerken  sevgili dostlar; insan yaşadığı her anın değerini bilmeli  diyorum. Emin olun  sizin için sıradan olan bir bardak demli çayın tadı, bir başkası için  büyük bir özlem olabilir. Ya da rahatça alabildiğiniz  bir nefes  için  büyük  savaş verenler vardır şu an bile.. Derin düşünürsek kokladığımız bir çiçek, avuçlarımıza  dolan  serin su  bile  büyük nimetler aslında.  Düşünsenize bunların olmadığı koşullarda yaşamak zorunda  olanları.. Neyse, bu kadar felsefi düşüncelere dalıp anı yaşamayı unutmayalım:)

Begonvilli Ev'de günler  gelip geçerken  bebek kediciklerimiz  büyüyor.  Anneleri yine hamile kalmasın diye, gereken yapıldı. Pofuduk  Kız başarılı bir operasyonla kısırlaştırıldı. Şu an  gayet iyi, yavruları ile oynuyor.

Sıra Nazmiş Bey'de. Aslında o da gidecekti kliniğe ama bu aralar hafif bir enfeksiyon geçiriyor. Nazmiş  kışın  çok önemli bir  rahatsızlıktan büyük çabalarla kurtulmuştu. O gün bu gündür çok hassas. Havadan nem kapıyor. Bu arada  eve de iyice yerleşti.


Sıcak yaz günlerinde Begonvilli Ev'in mutfağında basit ama  sağlıklı menüler hazırlanıyor:
Peynirli, bahçenin  maydanozları,  ve  yeşil soğanları ile çeşnilendirilmiş, sıvı yağla  yapılmış börekler kahvaltı ve brunchlarda  iyi gidiyor.

Yine bahçenin  ürünleri, semizotu, roka  vs yeşilliklerle hazırlanmış çok az sızma zeytinyağı, limon sosu ve deniz tuzu ile lezzetlendirilmiş salatalar sabah kahvaltılarında bile tüketiliyor.

Ve vaz geçilmezimiz  enfes Antalya karpuzları.  Nedense başka illerin  karpuzları isim yapmış ama bizim buraların özellikle Manavgat'ın karpuz ve kavunları lezzet, koku ve görüntü olarak olağanüstü. Sanırım az sayıda çiftlikte üretildiği için tanınmıyor.



Bu arada koltuk kanepe giydirme işi öylesine kullanışlı geldi ki, artık evde ne var ne yoksa hepsine kılıf dikiliyor. Eee, patili ev olmak kolay değil.





Bizim bahçede  her gün bir çiçek öne çıkıyor sanki. Oya ağacımız çiçek açtı. Haklı olarak bu günün kraliçesi onu seçtim.


Mısır Kraliçesi Nefertiti buhurdanlığım, bahçede yetiştirdiğim  süs kabağına  kaide olunca komik oldu biraz:) Arka planda ise Biber Hanımefendi.

Ve son olarak bitirdiğim iki harika kitap:
Özellikle Hasret'te  Canan Tan, mübadele yıllarının acılarını birebir hissettiren anlatımı ile oldukça başarılı.

Kahperengi ise varoşlardan, İstanbul'un ışıklı gecelerine uzanan bir yolculuğun  hikayesi.. Okuduğum her iki kitabın yazarının da kadın olması tesadüf oldu.
Yaşamınızda farkındalıklarınızla değer kazanacak  güzel anlar olması dileği ile..

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Favori Dizimden Karakterler (Doc Martin)



Arka plandaki enfes bir İngiliz kasabası dikkatimi çekti önce. Dizideki adı Cornwall olan bu küçük kasaba aslında İngiltere'nin Port İsaac kasabasıymış. Fondaki görüntüler artı, karakterlerin doğallığı,  dizinin yayınlandığı  saatleri bekler hale gelmeme neden oldu.



Doktor Martin, bu sevimli kasabanın, suratsız, insan içine karışmayı pek sevmeyen, hastalarına ve  aklı bir karış  havada sekreteri Paoline'ya pek iyi davranmayan  doktoru. Peki ama bu  huysuz ve suratsız adam  neden itici gelmiyor, hatta sevimli geliyor?
Çünkü, tüm huysuzluklarına karşın işini  iyi yapıyor ve insanlara da aslında hak ettikleri gibi davranıyor. Net ve kısa konuşmayı seviyor.  Gerçekleri olduğu gibi, lafı dolandırmadan, yumuşatmadan söylüyor. Eleştiri ve uyarılarını  direkt olarak  dile getiriyor. Kasaba halkı  ile sık sık  ters düşse de insanlar onu hayranlıkla seviyorlar. Hatta  özellikle  kadınlar  ilgi duyuyorlar.

Doktor Martin Ellingham'ı ünlü İngiliz aktör Martin Clunes canlandırmış. Biraz  değişik görünüyor tabii ki;

Dizideki tüm karakterler  gerçek gibi geldi bana. 
Doktor'un halası Joen Hala,
Stephanie Cole
tarafından başarı ile canlandırılıyor. Diğer oyuncuların hakkını yemeyelim; bana göre oyuncu seçimi harika.

Ama ben her birerini anlatırsam çok uzun  olur. Uçarı sekreter  Pauline Lamb karakterini anlatayım birazcık:) Yoğun geçen iş saatlerinde, doktorun tüm asabi tavırlarına karşın, cikletini  çiğneyen,  bilgisayarda  çalışır gibi yapıp fala bakan, sözünü sakınmayan bir kız Paoline. Hakkını da arayabilen biri. Bu rolün hakkını veren oyuncu
Katherine Parkinson

Onu daha önceki  dizilerden ve ufak tefek rollerinden anımsar gibi olsam da galiba bundan böyle hep Pauline olarak kalacak benim için:)
Pauline'in ilk dikkatimi çeken  yönü giyim tarzı oldu.
Bu dizide genellikle bukleli saçlarına renkli saç bantları takıyor. Uçuş uçuş etekler, ince askılı bluzlar üzerine  dantelli ya da şifon  jileler, sevimli  hırkalar giyiyor. Çok hoş renkleri ve desenleri  cesurca  kombine edip  mutlaka kolye,  küpe ve bileziklerle tamamlıyor. Dizinin kostüm sorumlusu bu karakteri  giysileri ile ön plana çıkarmış. Oyunculuk da başarılı olunca, Pauline  tipi yapay  olmayan  capcanlı biri olarak karşımızda.  O da gerçek  görüntüsünden oldukça uzak bu dizide.


Doğrusu ben Pauline'nın bu neşeli ve cıvıl cıvıl  giyim tarzını çok sevdim. On yaş daha genç olsaydım uygulamayı isterdim. Hatta Polyvore'da  bu tarzı yansıtan  setler bile  hazırladım. Yaşı uygun olanlar için  yaşasın, rengarenk etekler, uçuş uçuş  jüponlar, dantelli jileler, sevimli hırkalar, renkli kolyeler,  saç bantları , iddialı küpeler:)))

Begonvilli Ev

Begonvilli Ev, begonvilliev tarafından short skirts ile yaratıldı

Begonvilli Ev

Begonvilli Ev, begonvilliev tarafından head wrap headbands ile yaratıldı

14 Temmuz 2013 Pazar

Koltuk ve Kanepemizi Giydirdik

Malum, minik patili  dostlarımızla paylaşıyoruz evimizi. Bu nedenle hem hijyen hem de koruma amaçlı  önlemler alıyoruz.
Onbeş yıllık kanepemizi ve berjerlerimizi sürekli  kullanıyoruz. Ne zamandır istiyordum, şık kılıflar diktirmeyi. Yeterince şık oldu mu bilemiyorum ama Müslüm Usta'nın becerisi ve özeni övgüye değer. Alışverişlerde ve bu tür sipariş işlerinde çok canı yanmış biri olarak  çok teşekkür ediyor, çıkardığı bu harika iş için  kendisini kutluyorum.






Müthiş Bir Tasarım!!

Ohhh, canlarına değsin:)))