Bu yazı Paşa'nın anısına, birazcık olsun farkındalık yaratabilmek için yazılmıştırTarifsiz bir acı var içimde..
Abartılmış bir hayvan sevgisi olarak düşünmeyin. Bu hayvanın kısacık çileli yaşamı bende onulmaz yaralar açtı.. Bir yandan bu acıyı taşırken, başka köpekciklerin sonu böyle olmasın diye son bir gayretle bu yazıyı kaleme alıyorum:
Yıllardır sahipli sahipsiz her türlü zor durumdaki hayvanla karşılaştım, onların sıkıntıdan kurtulması için elimden ne gelirse yapmaya çalıştım. Özellikle Minik'i ve Jane'i evlat edindikten sonra bir köpeğin ya da kedinin fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının neler olduğunu çok iyi anladım. Korunmaya muhtaç canların çektikleri çileleri öyle iyi biliyorum ki.. Sokak hayvanları ayrı bir konu; onların kısacık çileli yaşamlarına zaten birazcık duyarlılık taşıyan hiç bir yürek dayanamaz. Ne var ki çoğu insan kolay yolu seçip onları görmezden geliyor. Örneğin kalabalık bir parkta ya da bir yol kenarında yaralı ya da hasta bir köpeği, kediyi sanki yokmuşçasına görmüyorlar. Eğer o zavallı hayvanın şansı varsa gerçek bir hayvansever görüp kurtarmak için çırpınıyor ve bu kişiler de hep aynı kişiler oluyor. Peki o civarda olup da bu durumları gören diğer insanlara ne demeli?
Sahipli hayvanlar içinde de bazıları gerçekten çok talihsiz oluyor. Bu güne dek şahit olduğum durumları anlatsam roman olur, o romanı okumaya yürek dayanmaz. Yukarıda da belirttiğim gibi, bu köpeğin kaybında duyduğum tarifsiz acıyı abartılmış bir hayvan sevgisi olarak değerlendirenler olabilir. Bu doğru değil. Bu güzel, akıllı köpekciğin kısacık(1 yaşındaydı) çileli yaşamı ibret alınacak bir hayvan öyküsü..
Bu sayfalarda, hayvansever duyarlı arkadaşlarımla birlikte yıllardır yazar, sesimizi duyurmaya çalışırız:'' Bakamayacağınız hayvanı almayın, onlar oyuncak ya da hediyelik eşya değil'' diye bağrınırız . Köpeklere ve kedilere sempati duymanız, özellikle yavru iken onları sevimli bulmanız, evinizde onlarla yaşayabilmeniz için yeterli bir neden değil.. Her insan onların ihtiyaçlarını karşılayabilecek, yaşamını onlara göre düzenleyecek karakterde değildir. Çünkü evinize aldığınız her hayvan (kedi ve köpekten söz ediyorum) yaklaşık bir on-iki yıl sizi çeşitli konularda kısıtlayacak, hayatınıza bir takım zorlukları da birlikte getirecektir. Aynı bir çocuk dünyaya getirdiğiniz zamanki gibi... Çocuğu olan çiftler eski özgürlüklerine veda etmek zorunda kaldıkları gibi, maddi manevi pek çok fedakarlıkla onu büyütmek zorundadırlar. O büyük aşk size bu sıkıntılı süreçte en büyük yardımcıdır. Evinize alacağınız kedi ve köpekler için de durum budur. Bakın çevrenizdeki gerçek hayvanseverler; kedi ve köpeklerinin bakımından, onlarla yaşamanın zorluğundan çok onlarla olmanın güzelliklerinden söz ederler.. Eğer kendinizde bu potansiyeli görüyorsanız sorun yok ama tekrar söylüyorum, bir heves uğruna ya da ''bir deneyelim bakalım'' yaklaşımı ile bir peti alırsanız onun günahına girersiniz. Onların bakımı güç geldiği an kurtulma yoluna gidenlerin neden olduğu trajedileri sık sık görüyor, duyuyor ve yaşıyoruz. Yazık değil mi bu canlara? Onların seçme hakkı yok ki, sizler onları seçip alıyorsunuz. Kısacık yaşamlarını ne hakla cehenneme çevirip daha da ötesi Tanrı'nın bahşettiği yaşam haklarını en korkunç şekilde ellerinden alırsınız?
İşte benim Paşa'ya döktüğüm göz yaşlarının asıl nedeni bu. Fotoğraflarına bakmağa dayanamadığım henüz bir yaşındaki, türünün en güzel örneklerinden biri olan akıllı ve güzel Paşa da bir doğum günü hediyesi idi. Sahipleri kendilerince çok haklı nedenlerle güya geçici bakıcı ailelere emanet ettiler. Asla uygun olmayan koşullarda yaşamasına göz yumdular. Biliyorum, bu satırları yazdığım için bana kırılıp kin duyacaklar ama ben gördüğüm gerçekleri dile getiriyorum. Amacım da başka Paşaların olmaması. Boynunda ısırıklarla , 50 derece sıcaklıkta, enfekte olmuş kurtlanmış yaraları ile ölmek üzere iken bulunan, bir klinikte son dört gününü acı içinde geçiren Paşa'nın öyküsü dilerim düşünmeden evine hayvan alan herkese ibret olur.