16 Şubat 2017 Perşembe

Yazılı Kurabiye Yapımı

.



Begonvilli Ev'in mutfağında bir ilk! Üzerlerinde mesaj içerikli sözcükler olan kurabiyelerden  yaptım. İlk denemem olduğu için ''bakalım olacak mı?'' diye  epeyce merak ettim.  Evet, oldu.  Sonuçtan memnun kaldım.




Ancak baştan söylemeliyim, bu işin püf noktaları var. Bunların çoğunu yaparak yaşayarak  öğrenmiş oldum. Yerli, yabancı pek çok  siteyi dolaştım. Bazı tarifler buldum ama sözünü edeceğim püf noktalarından ancak birine, bu tariflerden birinde rastladım.  Diğer püf noktalarından hiç söz edilmemiş.  Sizlerle hepsini paylaşmak istiyorum.

Öncelikle  kurabiyelerin üzerine yazıları  aktarabilmek için ''kurabiye damga seti'' adı ile satılan silikon stampalara ihtiyaç var. Ben bunları sanal alışveriş yaptığım bir sitede tesadüfen gördüm. Çok ilgimi çekti. Yuvarlak olanları da var. 

Stampalar kadar önemli diğer konu ise yazı yazmaya uygun bir  kurabiye hamuru tarifi. İlk püf nokta bu; hamurunuzda  kabartma tozu olmamalı.  Bulduğum tariflerin sadece birinde bu uyarı  yapılmış. Kabaran bir hamurda yazıların  silineceğini tahmin edebilirsiniz. İkinci püf noktası ise hazırlanan hamurun  20-25 dakika buzdolabında dinlendirilmesi. Böylelikle kurabiye hamuru toparlanıp sertleşiyor. Üzerlerini damgalama sırasında şekli bozulmuyor. Bu uyarıya da sadece bir tarifte rastladım  ama kabartma tozu uyarısı yapan  tarifte değil. Üçüncü püf noktası, soğutulan hamuru streç film arasında merdane ya da oklava ile yaklaşık 2 cm kalınlığında açmanız gerekiyor. Stampayı kullanırken daha da inceliyor. Elinizi çabuk tutarak, hamur yumuşamadan açıp çabucak damgalayıp kesmeniz gerekiyor. Ben  streçin içinde iki tane açıp birini keserken diğerini buz dolabında beklettim. Olabildiğince buz dolabına yakın çalışın. Çünkü pişmeye hazır kurabiyeleri de  soğuk ortamda bekletmelisiniz.

Önemli bir  hatırlatma  daha:
Damgalama işleminden önce yazıların bulunduğu silikon yüzeyi çok az sıvı yağ ile kağıt peçete yardımı ile nemlendirin. Yoksa  yapışıyor.  Evet biraz oyalayıcı ama bence değiyor. Acaba yuvarlak olanlardan da alsam mı ?:))
Neredeyse tarifi vermeyi unutacaktım. İşte tarif:
2 çay bardağı un
Yarım çay bardağı pirinç unu
1 çay bardağı pudra şekeri. Ben esmer şeker kullandım.
Vanilya
Toz zencefil
200 gr oda sıcaklığındaki tereyağ
Yarım çay bardağı incecik  çekilmiş ceviz. Ceviz yağlı bir kuru yemiş olduğu için  tereyağ miktarını biraz azalttım.

Not: Bu hamur benim her defasında ufak tefek  farklılıklarla uyguladığım bir bisküvi tarifidir. Bu defa lezzet katsın diye ceviz ekledim. Bazen bir yumurta sarısı da ekliyorum. Bu kez yumurta kullanmadım. Hamuru  hazırlama sırasında sabırlı olmalısınız. Malzeme çok çabuk kaynaşmıyor, Yoğurmaya devam edilmeli.

Bir de tavsiyem var;

Kusursuz yapmaya çalışmayın. Ev yapımı kurabiyelerin fabrika ürünü gibi  çıkmasına gerek yok. Tabii ki bu benim görüşüm.

Homojen bir hamur olunca buz dolabında  dinlendirmeyi unutmayın! Yukarıda  anlattığım aşamalardan sonra  175 derecede önceden ısıtılmış fırında hafif pembeleşinceye dek pişirin. Denerseniz afiyet olsun..




6 Şubat 2017 Pazartesi

Kanaviçe Uygulamalı Pazen Yastık

Geleneksel kumaşlarla ve elişi ile kombinlenmiş bir yastık vardı aklımda.

.

Pazen ve kanaviçe ile gerçekleşti  projem,















3 Şubat 2017 Cuma

Zeytin Ağacı Aşktır, Yaşam Felsefesidir

Ağaçlara hiç kıyamam. Hangi tür olurlarsa olsunlar  hepsi de başımın tacı,  gözümün gönlümün şenlendiricisidir.

Ama biri var ki..  Yüzlerce yıldır Akdeniz, Ege kıyılarında var olma savaşı veren, medeniyetlere katkıda bulunmuş, insanlara bolluk bereket getirmiş, bir o kadar da nankörce, hoyratça zarar  verilmiş çilekeş zeytin ağacı. Benim için ağaçların kraliçesidir. Öyle mağrur, ulaşılmaz, hükmeden bir kraliçe değil ama.. Sarıp sarmalayan, fedakarlık yapan, savaşan, aşa, işe katkıda bulunan ana kraliçe.  Bolluğun, barışın, adaletin  simgesi olmuş ta yüzyıllar öncesinde.  Taşlı, susuz yerlerde bile bereketini esirgememiş.

Buralara gelince onu daha yakından tanıdım, tanıdıkça da  hayranlığım arttı. Ötede beride ihmal edilmiş, kaderine terk edilmiş, bakımsız,  yaşlı zeytin ağaçları  gördükçe onlara duygusal bağlarla bağlandım. Her birerinin farklı silüetlere sahip olduğunu fark edip onları sanat eseri gibi algıladım. Doğanın yıllar boyunca  şekillendirdiği sanat eserleri..





















































Kızlarımla  gidip mutlu olduğum zeytinlikler, gövdesine dayanıp dinlendiğim o güzelim zeytin ağaçları işte beni böyle derinden etkiliyor dostlar..






En çok da ihmal edilmiş hatta her fırsatta zarar verilmiş olmaları içimi acıtıyor. Burada durum şu; bakım gören bir kaç bahçe dışında çoğunun ancak sahiplerinin dedelerinin sağlığında dibi çapalanıp, çalıdan, taştan  temizlenmiş. Zaten bunlar ormanın kıyısına, hatta içlerine dikilmiş. Yasal sahipleri kim? o bile belli değil. Bu ağaçlardan, hasat zamanı nasıl acımasızca, diğer mirasçılardan kaçırma duygusu ile yolunup dalları kırılarak  zeytin toplandığını hayretle ve üzüntü ile seyrediyorum.. Bir de son yıllardaki en büyük sorun hemen her yere denetimsizce yapılan evler. Plan yok, program yok. İnşaatların yol açtığı çevre kirliliği korkunç boyutlarda. Atıklar zeytin ağaçlarının olduğu alanlara dek yayılmış durumda. Yani durum hiç iç açıcı değil. Hasat zamanı büyük bir aç gözlülükle saldırılan ağaçlar hiç korunup gözetilmiyor. Bakımsızlıktan  bir yıl  zeytin vermeyince hemen kesilip odun olarak yakılıyorlar. İnsanların bu kadir kıymet bilmezliği nedense buralarda yadsınmıyor. Kimsenin rahatsızlık duyduğu yok. Bir kaç yıl sonra sayılarının çok daha azalacağını düşünüp kederleniyorum. Burayı satın alınca bahçemize diktiğimiz iki zeytin ağacına nasıl sevgi ile baktığımı tahmin edersiniz. Umarım sahillerimizdeki zeytin ağaçları değerini bilen insanlarca korunur. Yoksa çocuklarımız bu muhteşem güzelliği hiç tanıyamayacaklar. Sağlık kaynağı zeytin yağını ithal ürünler raflarında, çok pahalı olacağı için uzaktan seyredecekler.