30 Ekim 2011 Pazar

Kurbanlıklara Yapılan Eziyetler!



Kurban Bayramı yaklaştıkça, kurbanlıklara çektirilen çileler  tv haberlerinde  gösterilmeye başlandı.

İçimi dağlayan  görüntüler  kurban anlayışımızın ne kadar  sığ, insanlarımızın ne kadar bilinçsiz olduğunun kanıtı.

 Amaç belli de uygulamalar insanlık dışı.

Dün bir  röportajda, ağır çeksinler diye  çimentolu su içirilen danalardan  söz ediyordu, tüylerim diken diken oldu..Zaten  aşırı  dozda  hormon iğneleri  yapıldığı bilinen bir gerçek.

Bu sabahsa yeni  asfaltlanmış bir yolda yürütülmek zorunda bırakılmış  koyunların nasıl perişan oldukları gösterildi. Koyunlar asfalta bulanmış olarak  birbirlerinin üzerinde yığınlar halinde  yarı baygın kurtarılmayı bekliyorlardı.  Üzerlerine  benzin dökülerek  kurtarılmalarından söz edildi.

Geçen yıl Sakarya'da  bir  kamyonetin arkasına iple bağlanıp sürüklenen iki dananın  görüntüleri hala gözümün önündedir.

Zaten işinin ehli olmayanların  kasaplığa soyunmaları nedeni  ile  vahşice  boğazlanan hayvanlar ayrı bir üzüntü konusu.. Yol kenarlarına atılan işkembe, barsak  görüntüleri  de cabası.

Bunca olumsuzlukları gördükçe Kurban Bayramı'nı  bayram değil acımasızlıklar seramonisi olarak  algılıyorum.

 Oysa biraz  duyarlı davranılsa bu  üzücü durumlar yaşanmaz..

Bu Ne Saçma Bir Uygulama!

 Anlaşılır gibi değil!!
Baloların  falan iptali tamam da Cumhuriyet Bayramı Törenleri'nin iptalini doğru bulmuyorum.

Biz ulusça acılara duyarlı insanlarız. Acımızı yaşıyoruz, gerekeni de yapmak için çabalıyoruz  ama birlik ve beraberlik ruhumuzu besleyen ulusal bayramlarımız hiç bir nedenle iptal edilmemeli..

Evimiz İçin / Hoş Tasarımlar

Bunlar tam benlik!

Basit ama hoş, ilginç ve işlevsel tasarımlar

Tığ işinin en basit uygulaması trabzanla örülmüş  çok sade bir çalışma. Ancak sıcak renkler odaya  olağanüstü bir canlılık veriyor. Çok dekoratif buldum bu battaniyeyi.












Gözden çıkardığınız eski şemsiyeniz böyle dekoratif bir  öğeye dönüşebilir.















 Atılacak kavanozlara  tığ işi giysiler  örüp dekoratif ve işlevsel objelere dönüştürmeyi  denediniz mi? Ben bunlardan esinlenip bir kaç tane yaptım.





Hafta sonu pikniğinde ya da yürüyüşünüzde toplayacağınız çalıları yılbaşı sofranızda hoş bir dekora dönüştürmek  için bir kaç parlak top ve öreceğiniz  motifleri  kullanabilirsiniz.  Ben  bu motifleri jelatin ile  kolalamayı düşünüyorum.


















Örgü sepetleri denemedim ama kalın yünler var elimde, denemek istiyorum.

























Yine yılbaşı sofrası için şık bir tasarım daha. Mazı yaprakları yapıştırılarak hazırlanmış.
















 Çok  beğendiğim tasarımlardan biri daha.. Eski bir kazak  köpeğiniz ya da kediniz için yatağa dönüştürülmüş. Bunu  mutlaka deneyeceğim. Yıkanabilir elyaf kullanmayı  düşünüyorum.

Not: Minik, Jane ve Colette'in  sayfalarında,  ''kedi ve köpek yatakları''  adlı yeni coleksiyonumuza fotoğraf ekleyebilirsiniz. Kendi ürününüz  olsun ya da  olmasın,  beğendiğiniz  kedi ve köpek yatakları resimlerinizi bekliyorum.Herkese  güzel bir pazar diliyorum.

28 Ekim 2011 Cuma

27 Ekim 2011 Perşembe

Günaydın!

Güne  meyve ağırlıklı bir kahvaltıyla başlamaya ne dersiniz?

26 Ekim 2011 Çarşamba

Minik patili ve kuyruklu dostları olan arkadaşlarımızın dikkatine!



Onlar bizim can dostlarımız. Çoğunu tanıyorum zaten. Jale, Badem, Şanslı, Keşkül, Küdük, Tagatti, Behlül, Aşkım, Balım, Minnoş ve diğerleri:))

Hadi bakalım, Minik, Jane ve Colette   sizleri  sayfalarında bekliyor!

En cici resimlerinizle sayfamızı şenlendirin lütfen..
İnlinkz ile  fotoğraflarınızı kolaylıkla gönderebilirsiniz ve  bu fotoğraflara tıklanınca sizin sayfanız açılacak.

Not:: Minik, Jane ve Colettenin sayfasına gidip Add your link  butonunu tıklayın. Gerekli bilgileri doldurunca  petinizin resmi eklenir.


crochet at Begonvilliev'e  tığ işi battaniyelerinizin resimlerini göndermeyi unutmayın lütfen..
Sevgiler, selamlar herkese...

25 Ekim 2011 Salı

Crochet at Begonvilliev'de Yeni Koleksiyon


Diğer bloğum Crochet at Begonvilliev'de , tığ işi çalışmalarınızla oluşturduğumuz ilk  koleksiyonumuzu tamamladık. 

Çalışmalarını bizimle paylaşan  katılımcı arkadaşlara  teşekkürler.

İkinci koleksiyonumuzu oluşturmak için paylaşımlarınızı bekliyorum. Bu kez  bir konu belirledim; tığ işi ya da örgü battaniyelerinize ait bir koleksiyon oluşturacağız.

Şimdiden  teşekkür ediyor, güzel çalışmalarınız için hepinizi kutluyorum.

Kurulum tamamlanmıştır.Tığ işi battaniyelerinize ait resimleri bekliyorum.

Yaşam Devam Ediyor


Ulusça çok zor günler yaşıyoruz.



Blog sayfalarına  şöyle bir göz atınca hemen  hemen tüm bloggerlarda  moralsizlik, yazma konusunda  isteksizlik  ve  keyifsizlik  bariz olarak  farkediliyor.  Elbette bu zor günlerde içimizden gelmiyor neşeli paylaşımlar yapmak. Çevremizdeki insanlar da aynı durumda. Taştan birer yüreğimiz olmadığına göre  bu çok doğal..
 Acımızı yaşıyor olmamız yaşamdan kopmamıza neden olmamalı. Elimizden ne geliyorsa yapacağız, yapıyoruz da zaten. Böyle durumlarda dayanışma ruhu fazlaca  gelişmiş bir toplumuz. Biraz duyguları gel-geç insanlar olsak da gereken neyse yapılır bizim toplumuzda.

 Yaşanan acılar, adına yaşamak  dediğimiz süreçte yanlışlarımızı, ihmallerimizi, eksiklerimizi  gösteren en gerçek  göstergeler aslında. Keşke bunları  yaşadıktan sonra gerekli önlemleri eksiksiz alabilsek, lafta kalmasa yanlışların  düzeltilmesi, eksiklerin giderilmesi... Önüne geçilmez  olgular yaşamın  büyük bir parçası olsa da  insana yaraşır bir dünya için çabalamak hepimizin görevi.

Zorlukları aşabilmek, geleceğe daha umutlu bakabilmek için moral kaynaklarımızı kurutmamalıyız. Yaşam devam ediyor, etmeli de..

Tüm Türkiye gibi Antalya da Elinden Geleni Yapıyor


Van'da yaşanan depremin ardından Antalya'da, toptancı hali esnafı da yardım için harekete geçti.

DEPREM BÖLGESİNE 13 TON SEBZE VE MEYVE

Van'da yaşanan depremin ardından Antalya'da, toptancı hali esnafı da yardım için harekete geçti. Domates, biber, patlıcan, patates, soğan, mandalina, elma, pırasa gibi çeşitli yaş meyve ve sebze ürünlerinden oluşan toplam 13 tonluk ürün, dün kamyonlarla Van'a gönderildi. Antalya Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği halinde yürütülen yardım kampanyasında ihtiyaç doğrultusunda yardımların sürekli yapılacağı açıklandı.

24 Ekim 2011 Pazartesi

Zor Günlerde Ulusça Elele!



Elimizden ne geliyorsa yapmalıyız..Bizler ulus olarak dayanışmaya  eğilimliyiz. Zor günlerde  birlik olabiliyoruz. 
Yine de fırsatçılar çıkabilir. Bence Kızılay ve Akut güvenilir kuruluşlar.

Böyle bir durumda bile  halkın iyi niyetini kullanmak isteyenlere dikkat!

Not:Dün Antalya'da şehitlerimiz için yürüyüş vardı. Adım başı  gördüğüm bayrak satıcıları fırsatı hiç kaçırmamışlar. Her şeyi ve her durumu kar aracı olarak gören zihniyetten nefret ediyorum.

23 Ekim 2011 Pazar

Umarım İşe Yarar! / Deprem Bölgesindeki Yakınlarınıza Ulaşmanız İçin

 Yine acı, yine gözyaşı. Tv'den soluksuz izliyor, orada yaşanan  acıları tahmin edebiliyoruz. 

Bir de Van'da yakınları olup da haber alamayanları  düşününce daha da üzülüyorum.

Van Depreminde Yakınlarına Ulaşmaya Çalışanlar için Google Kişi Bulucu (Person Finder) Hizmeti Turkçe Olarak Devrede!


Elişi seven ve üreten arkadaşların dikkatine!



Sadece elişi paylaşımlarımın olduğu diğer bloğum, Crochet at Begonvilliev 'de  yaptığınız elişlerini ve kendi blog sayfalarınızı tanıtmak  istiyorsanız, sayfamdaki inlinkz aracılığı ile  paylaşım yapabilirsiniz. Bunun için Add your link butununa tıklayın, gerekli yönlendirme yapılacaktır.

İlk olarak '' tığ işleri '' konulu bir koleksiyon oluşturmak istedim. Bunun için tığ işlerinizin resimlerini bekliyorum. Resminize tıklanınca  sizin sayfanız açılacak.

Bugün Antalya Tek Yürek Oldu






22 Ekim 2011 Cumartesi

Siyasi görüşümüz farklı olabilir

Siyasi görüşleri bir kenara bırakalım .  Dinleyin ve öyle yorum yapın!

21 Ekim 2011 Cuma

Söz Bitti!


''Sözlerin bittiği yerdeyiz!''  diye yazdık pek çoğumuz. Çünkü  duygularımızı, içimize işleyen acımızı anlatacak sözler tükenmişti gerçekten..

Binbir zorlukla büyütülen, anaların yüreğinin  sızısı evlatlar, gencecik fidanlar haince katlediliyordu.. Her birerini  ayrı ayrı tanıyınca dramın altında yatan başka dramlar  gözler önüne seriliyordu. Kimi anasız babasız büyüyen, kimi  asker olmadan önce asgari ücretle  çalışan, kimi nişanlı, kimi evli, kiminin eşi hamile, hayatının  baharında  genç insanlar... Vatan borcu diye uğurlanıp davullarla zurnalarla gönderilmişlerdi. ''Üşüyorum, giysi gönder anne!'' diyen şehidimizin  giysileri  ulaşmamıştı  bile, o şehit olmuştu. Canı gibi sevdiği  çocuklarına kavuşmasına  az kalmıştı uzman çavuşumuzun. Anneler, babalar, eşler, nişanlılar, sevgililer, çocuklar, kardeşler bekliyordu  onları.. ''Şu kadar askerimiz şehit oldu'' bir  haber değil, yaşamın çok acı bir  kesitiydi; içinde nice acılar, özlemler barındıran. Yok olan umutların paramparça olan ailelerin gerçeği. Bu dramın derinliklerinde daha ne dramlar  vardı kim bilir? Geride kalanlar, yaralılar, sakat kalan askerlerimiz.. Sivil yaşama dönünce bin beter acılarla boğuşan gazilerin durumunu  yakından bilen var mı?

Ağlıyoruz, içimiz yanıyor, her birimiz kendimizce ifade etmeye çalışıyoruz acımızı.Yine  de sözlerin yetersiz kaldığını, aczimizi  dağ  gibi  bir yük olarak hissederek...Ve nihayet  bu sabah  haberlerde '' Söz bitti, harekat  başlatıldı!! diyor  haber spikeri.


Ülkelerin tarihinde, terör örgütleri silah bırakmadan, gelip teslim olmadan açılımlar yaparak barışın getirildiğini gösteren bir tek örnek yazmıyor.
Sınırdan sızıp 50 kiloluk bombalar koyan, mayın pusuları kuran, vali, kaymakam, öğretmen kaçıran, 24 erimizi şehit edebilecek güce ulaşan PKK’nın merkez üs yaptığı Kandil benzeri dağları haritandan silecek harakatı yapmak için şehit sayımızın  bu kadar artması ve halkın bıçak kemiğe dayandı durumuna düşüp çığlıklar atması mı gerekiyordu?


Kandil haritadan silinmeden ve “Bu bir savaş,50 kiloluk patlayıcıları Türkiye’nin şehirlerine taşırız” tehdidini savuranlar, bütün militanlarıyla yakalanıp teslim olmadan “Kardeşlik ve Birliktelik Projesi”  lafta kalmağa mahkum. Dahası böyle lafta kalan projeler  terörü besliyor.

''Daha çok kan akacak, bu  bir savaş!'' diye haykıran yani  askerimizin  katledilmesini  gayet doğal karşılayan BDP milletvekilinin şirret sesi kulaklarımda yankılanıyor. Bunca acının içinde meclisimizden çıkan bu sesler dayanılmaz geliyor bana. Halkların  seçtiği  vekillerin kökeni değil beni  rahatsız eden. O kişilerin terör örgütünün çığırtkanlığını yapmasını hazmedemiyorum.  Demokrasi gereği  seçilip milletin vekili  ünvanı ile orada olan insanların bölücübaşı katili kahraman, terör örgütünü, Kürt Halkı'nın hakları için savaşan ordu olarak görmelerine dayanamıyorum. Daha dün, Türk Kürt ayrımı yapmadan  on yaşındaki çocuğu, genç kızları öldüren bu gözü dönmüşler nasıl  hak aramak için savaşıyor olabilir?

Meclisimizdeki işbirlikçileri orada görmek istemiyorum. 
Oysa tüm halkların  ulusça,  eşitlik ilkesi ile herkesin  görev ve sorumluklarını yaparak, yasalar çerçevesinde yaşaması gerektiğini düşünenledenim.

Daha sayfalar dolusu  yazabilirim, yine de sözcükler yetersiz  kalacak. Taa ki akan masum kanı  tamamen duruncaya dek..

19 Ekim 2011 Çarşamba

Büyük Acımız


Acı haberi şimdi duydum. Bugün hiç tv açmamıştım.  Şoke oldum..

Evet, ulusça bir şeyler yapmalıyız ama ne?

İtiraf Ediyorum, ben bir ayakkabı alma hastasıyım

Birko yazmış;

''Ayakkabı aşktır'' diye...
Katılıyorum ve itiraf ediyorum, ben bu aşktan muzdaripim...  Evet, itiraf ediyorum, ben bir ayakkabı alma hastasıyım..
Ama  kararlıyım, bu bağımlılığımdan kurtulacağım. En azından durumumun farkındayım, neler yapmam gerektiğini  biliyorum..

Ne zaman başladı tam bilmiyorum. Sanırım ilkokulun  ortalarındaydım, bir gün okul bahçesinde oynarken ayakkabımın altı çıkmıştı. Nasıl panik olduğumu  anımsıyorum. Eve koşup ağlamıştım.  Belki de ilk o olayla başladı ayakkabı düşkünlüğüm. Hep çok sayıda, hem de hatırı sayılır kadar çok sayıda ayakkabım oldu. Başka  ihtiyaçlarımdan kısar illa ki  ayakkabı alırdım..Onlara çok iyi bakıp kağıttan  kalıplar koyar, boyar, renklerine göre  dizerdim. Annem babam kaygı ile  bakarlar,  '' bu kadarı da fazla ama'' derlerdi.  Eşim de ilk önceleri şaşırıp  sonra söylenmekten bıkanlardan.  Her zaman ayakkabılarımı  koyacak yer sorunum olmuştur. Doğal olarak pek çoğunu hemen hiç giymiyorum. Rüyalarımda bile ayakkabımı kaybeder, sık sık ayakkabı ile ilgili rüyalar görürüm. Öyle alışveriş düşkünü  müsrif  insanlardan da değilim. Ne var ki ayakkabı zaafım hala sürüyor(du). Geçen gün yazlıkları kaldırırken  elbise dolabının   bir gözünde, kutularından çıkmamış ve etiketleri üzerinde  dört çift ayakkabı bulunca  durumumun vahim olduğunu bir kez daha  anlayıp utanma ve üzülme duygularının dayanılmaz ağırlığını hissettim. Çünkü  reklamı olmasın diye markasını vermeyeceğim ayakkabıların  toplam değeri bin liranın üzerinde. Yüksek sesle kendime söylendim. ''ayıp ve günah  bu senin yaptığın. Yazıklar olsun!''
Zaman zaman stokları eritme, bir daha da çok gerekli olmadıkça almama çabalarım oldu. Ne yazık ki  35-36 numara olan ayakkabılarımı verecek  kimse bulamıyorum.
Şimdi geldiğim nokta şu; hemen her giysimle giyebileceğim  giysi başına iki ya da üç uyumlu ayakkabım olduğuna göre asla sırf  beğendiğim için ayakkabı almayacağım. Bot, çizme  türü  üç çift demode olmayacak tarzda ekstra  kışlığım  olduğu için onlardan  da almam kesinlikle yasak. Sürekli eskiyen spor ayakkabılarımı ise üç çiftle sınırladım. Dördüncü  olmayacak. Abiye  tarzı  olanlardan,  çok özel günlerde giyebileceğim iki kokteyl  elbisem için iki çift ayakkabımı saklayacağım.  Diğerlerinden bir şekilde kurtulacağım.
Ve  sizlere söz veriyorum dostlar, artık ayakkabı ölçüm değişmedikçe yakın zamanda  asla yenilerini almayacağım.  Verdiği sözü  mutlaka tutanlardanım..

18 Ekim 2011 Salı

Meme Kanseri



Ünlü, ünsüz, yaşlı genç, tüm kadınlar risk altında.  Hatta  nadiren  erkeklerde bile görülebiliyormuş.

Önce Vahide Gördüm, şimdi  de Nilüfer'in meme kanseri olduğunu öğrenmek üzdü beni. Benim tanıdığım onlarca kadın  bu hastalıkla savaşıyor.. Kim bilir tanımadığım  kaç insan  daha var.. Bana olmaz diye bir şey yok. Hepimizin başına gelebilir.. Bu rahatsızlığa yakalanmış olan tüm kadınlara  geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum..

Lütfen Bu Sayfaya Bakın


Hepimiz dikkatli olmalı,  öncelikle  kendimizden sorumlu olduğumuzu  unutmamalıyız.  Elbette hepiniz  biliyorsunuz ama yine de kendime ve sizlere bir kez daha hatırlatmak istedim..  Şöyle ki; kendi muayenemizi  yapıp  en ufak bir şişlik ya da  tuhaflık görünce  mutlaka  bir  doktora görünmeliyiz.
Ayda En Az Bir Kere Meme Muayenesi Yapın!
Unutmayın, 40 yaşından sonra iki yılda bir, 50'den sonra ise yılda bir mamografi öneriliyor..Yine de öncelikli  tanı için kendimizi kontrol etmeyi unutmamalıyız. Metastas olayından sonra işler zorlaşıyor sevgili dostlar. Yani  kanserli  hücreler yayılmaya başlarsa  tedavi  zor ve eziyetli.. Erken tanı çok ama çok önemli. Lütfen  kendinize  gerekli  önemi verin. Yakınınızdaki  tüm kadınları da uyarmak çok işe yarayacaktır. Hadi bakalım, siz değerlisiniz,  hepimiz değerliyiz  ve sağlığımız ihmale gelmez..

Begonvilli Ev Halleri



Üçü bir arada..












Kızların uykuları ise seyirlik:)







Ablaya bakın:))











Jane'in tatlılığı bir başka..











Bu da yaramazım, Colette'im

Ve Minik'im...











Yazın çöl sıcaklarında kavrulan çiçeklerimiz yeni yeni kendilerine gelmeye başladılar. Bazıları da yeni katıldılar balkon halkına..






Nanemiz bile var.

Begonvilli Ev'de bu kitabı okuyor, bu müziği dinliyoruz.
Popüler, fazlaca reklamı yapılan kitapları okumuyorum şimdilik. Klasikler her zaman baş tacım..


Sürekli aynı müziği dinlemiyorum ama ağırlıklı olarak bu albüm dinleniyor evde bu günlerde.










Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü bu kapları sokaktaki canlar için yaptırmış. Bana da ulaştırdılar.

Teşekkürler!!!


Örmeye, üretmeye devam. Ne olacağını bitince diğer bloğumda (Crochet at Home) paylaşacağım.

Ekim kasım ayları gelir de Akdenizli bir mutfakta ev yapımı zeytin olmaz mı.. Pazardan alınır, güzelce çizilir, suya bırakılır, her gün suyu değiştirilir. Tatlanınca tuzlu su hazırlanmış kavanozlarda saklanır. Afiyet olsun!

17 Ekim 2011 Pazartesi

Biraz Gülmece Biraz İroni

Vardır ya öyle tipler; kazık kadar olan çocuğuna hala bebekmiş gibi davranan...

Eleştirmek kolay da bazen kendimiz de yaparız. Yok, ben öyle değilim. Öyle her daim yanımda olsun da  istemem. Kendi hayatını yaşamalı doya doya..

Değilim ama özlüyorum işte, her ayrı kalan anne gibi..Sevdiği yemekleri yapmıyorum, o gelince yaparım diye.. Sağlığını ihmal ettiğini düşünüyorum sık sık, içim acıyor..Örneğin bir diş sorunu vardı, ne yaptı acaba. Sorunca geçiştiriyor.

Bu gece oğluşumu gördüm rüyamda. Dün gece de görmüştüm. Biraz sıkıntılı gibiydi.

Acaba iş güç peşinde koşarken çok yorulup  strese mi yenik düşüyor  diye kurmaya başladım. İki haftadır görmüyorum. Gerçi sesini duyorum her gün  ama, kokusunu özledim. Rüyalarıma geldiği ondandır...

15 Ekim 2011 Cumartesi

Kemanı Ağlatan Adam / Farid Farjad


  Fars asıllı ABD vatandaşı keman virtüözü... "Kemanı ağlatan adam" olarak bilinir kendileri ve dünyanın en iyi keman virtüözlerinden birisi olarak kabul edilir.
Farid Farjad resmî sitesi burada

Eşi  Mitra Tavakkoli Farjad  piyano virtüözüdür. 

Albümleri olan Anroozha serisinin ilk dördünde Farjad'a Abdi Yamini, beşinci albümde ise eşi Mitra Tavakkoli Farjad  piyano ile eşlik etmiştir.