28 Mayıs 2016 Cumartesi

Portakallı Kek


Bahçemizdeki son yaz portakallarını  da   topladık. Çay saati  için  güzel bir portakallı kek pişirmeye karar verdim.



Malzemelerimiz:10 adet cup cake için 1,5 su bardağı un, 2 yumurta, 1 su bardağı şeker, toplam yarım su bardağı eritilmiş tereyağı + sıvı yağ karışımı, kabartma tozu, 1 büyük portakalın  suyu ve rendelenmiş kabuğu.

Sıvıları ve şekeri çırparak işe başlıyoruz. Unu kabartma tozu ile eleyip, rendelenmiş portakal kabuklarını da ilave ediyoruz. Çırptığımız sıvılara  unu ekleyip pürüzsüz oluncaya dek  kaşıkla karıştırıyoruz. Hepsi bu.. Kağıt kalıplara paylaştırıp 180 derecede 35 dakika pişiriyoruz. Mis gibi portakal kokuları  evinize yayılıyor. Deneyecek olanlara afiyet olsun.







Çay soframızı balkonumuza  hazırladım. Beyaz sardunya, sukkulentler  balkonun  gözdeleri..






























24 Mayıs 2016 Salı

Begonvilli Ev'den Çeşitleme

Başlık olarak ''Çok Fazlaca Begonvilli Ev Halleri'' mi demeliydim, bilemedim.. Çünkü bu kez bizden epeyce görüntü var, biraz ondan, biraz bundan diyebileceğimiz türden.. Ama hepsi katışıksız Begonvilli Ev halleri.


Eveet, kızlarımla yürüyüşlere devam..



Dönüşte toplanan kır çiçekleri, biraz da bahçeden katkılarla evimizi , balkonumuzu renklendiriyor.









A aaa! Balkon kapısından kim gelmiş!


 Minik tatlı bir kelebek. ♥  Kanadının uçcağızı kıvrılmış.  Dikkatle alıp balkondan uzanan begonvillere koydum.







Begonvil demişken; bakın nasıl büyüyüp serpildiler. Donlardan sonra  yaptığım derin budama iyi geldi!





Bu fotoğrafı  yukarıdan, yani balkondan çektim.  Arka plandaki saksılara dikkat!




 Bu yıl bazı özel domates çeşitlerini saksıda yetiştiriyorum. Pinterest'te gördüm ve denemeye karar verdim. Şimdilik gayet iyi gidiyor.


 Diğer yandan  kasımpatılar beni şaşırttı. Bu mevsimde açtılar.








Bahçenin diğer güzelleri, şu günlerde bol bol çiçeklendiler. Kadife çiçekleri.


Colette ise ennnn güzeli!  Bahçenin prensesi.



Dutlar ve erkenci böğürtlenler aynı anda en lezzetli meyvelerini verdiler. Bu yıl böğürtlen  fidanımız geçen yıl olduğu kadar verimli değil. Kışın ne yazık ki don vurmuştu onları da.  Yine de fena  değiller.





Begonvilli Ev demek, mevsim ilkbahar ve yazsa, bahçe demek. Salvia adaçayları, sarı güller ve kuşlar, sevdiklerimizden.





Kaya bahçemiz de var.




Bakın, çitlerimizin yanı başına kim gelmiş!  Komşunun ineği.









Geçtiğimiz hafta neredeyse bir günümü  kışlıkların kaldırılması, yazlıkların çekmecelere, dolaplara yerleştirilmesi aldı. Rulo sistemi ile çekmeceler daha kullanışlı oluyor,  hatırlatayım dedim.

Kocaman, karmakarışık görünen yığın elden çıkarılması gerekenler. Her yıl yıkanıp ütülenip, atılamayan  ama mevsimi gelince de giyilmeyenler hiç de az değil. Bu kez acımadım. Oh! rahatladım..







Hafta sonunda bir Alanya  turu yapıverdik.



 Kalabalık, yapılaşma  yönünden oldukça sıkışık olan kent merkezi,  akıllıca bir yöntemle, yeşil dokuya önem verilerek eli yüzü düzgün bir görünüm kazanmış. Temiz, Avrupai bir sahil  kasabası.











Kentin ortasında kumrular insanlardan kaçmıyor. Çocukluğumu anımsadım.






Burası da Dim Çayı. Kıyısında salaş yerler var. Doğal manzaranın katledildiği demir yığınları   kullanılarak, ticari düşünce ile düzenlenmiş zevksiz yerler..  Yine de doğa çok güzel.





Masa sayısını artırmak amacı ile çay işgal edilmiş!




Yolunuz düşerse diye söylüyorum; yemekler iyi değil. Sert bir et, pişmemiş pilav ve hepsi yağ içinde yüzüyor.. İşletmeye de dile getirdim   zaten..


Fazlaca oradan buradan tarzı bir yazı oldu. Sıkılanlar zaten buraya dek  okumamıştır. Tüm dostlara sağlık, esenlikler ve tabii ki  güzellikler diliyorum. 

15 Mayıs 2016 Pazar

Gazanyalar

Bir adı da ''Koyun Gözü Papatya''
Bahçemde iki yıldır güzel güzel açmaktalar, hem de aylar  boyunca.



 Daha önce de söz etmiştim; bahçem için doğru bitkileri bulmak epeyce uğraştırdı ama gazanyalar  baştan beri beni üzmediler. Bahçe ve balkonunu çiçeklerle renklendirmeye meraklılar için deneyimlerimi paylaşmaya devam ediyorum. İşte gazanyaların huyu suyu burada:

Renkleri muhteşem! Öbek öbek dikilirlerse çok sayıda açarak görsel bir şölene dönüşüyorlar. Ben onları  bahçemdeki iki palmiyenin altına çepeçevre dikip etrafını doğal taşlarla çevirdim. Fazla toprağa ihtiyaç duymadıkları için bu uygulama doğru olmuş.Kökleri fazla derine gitmiyor.
Gazanyalar bol güneş isteyen bitkiler ama Akdeniz kıyılarında yaşıyorsanız tıpkı sardunyalar gibi orta yoğunlukta güneş ışığı da yeterli. Bizim buraların direkt güneş ışığı  gündüz saatlerinde çok yakıcıdır.

Su ihtiyacı da sardunyalar gibi. Dipleri tamamen kuruyunca sulamak gerekiyor. Sabah erkenden ya da akşam üzeri güneş batınca ideal sulama zamanı. Bitkiyi ıslatmadan sadece toprağa  su vermekte yarar var.

Ekimi ve sevdiği  toprak özelliğine gelince; kış sonunda donlar geçince, tohumlarını 20 cm aralıkla ekebilirsiniz. Balkonlarda da uzun saksılarda  ya da derinliği az, geniş yuvarlak saksılarda   çok  güzel yetişiyor. Ben  ilk gazanya  fidelerimi  çiçek serasından minik torbalarda  satın almıştım ama sonradan tohumlarından ve  yanlarda çıkan yavru fideleri ayırarak çok kolay  çoğalttım. Hafif kumlu, geçirgen, az asitli toprakları seviyor. Toprağın asit değeri  öğrenmek için  amatör bahçıvanlar için geliştirilmiş küçük Ph metreler var.  Ucuz ve kullanımı kolay. Fideleri fazla derine dikmeye gerek yok. Tohumlar için  ise yaklaşık 1 cm derinlik yeterli.
''Zararlıları var mı?'' derseniz, ben görmedim. Eğer  minik bit ya da tırtıl görürseniz ben kimyasal  ilaçlar kullanmanızı önermiyorum. Arap sabunu su karışımı püskürtebilirsiniz.












































Bu sonuncusunu yeni yetiştirdim.  Henüz tek fide. Parlak rengi ile çok göz alıcı değil mi..


Hepinize bol renkli bahçeler, balkonlar diliyorum.  Unutmayın  bu renkler stresten arınmaya bire bir!

11 Mayıs 2016 Çarşamba

Terk Edilmiş Evler

Terk edilmiş evler vardır her şehirde,  her kasabada, hatta köylerde.
Yapayalnız, ürkütücü, bir o kadar da hüzün verici  görüntüleri olan  harap evler…
Kirli,  kırık dökük camları, kapıları, pencereleri, aşınmış sıvaları, eğer varsa acınası bahçeleri ile sızım sızım sızlayan bir halleri vardır.
Tıpkı yarı aç yarı tok sokaklarda ömür tüketen, kimsesiz,  hasta, yarı deli, muhtemelen alkolik ya da şizofren evsiz insanlar kadar hüzün vericidir o evlerin hali de..  Pek de farklı değillerdir hani; evsiz insanlarla  insansız evler…. Kaderleri  aynıdır,  sahip çıkanları yoktur.  Pek çok güzelliği, yaşanmışlığı, anıyı taşıyor olmaları  hiç bir şey ifade etmez şimdiki durumda.  İşleri bitmiş, devirleri tamamlanmıştır. Enkaz olarak gözler önünde olmaları da sadece yürekleri  sızlatır ama hemen hiç birinin kurtuluşu, eski güzel günlerine dönüşü olası değildir.
 Onlardan birini gördüğüm zaman  çok hüzünlenir, ”kim bilir kimler yaşadı  bu evde?” diye düşünürüm. Film kareleri canlanır gözümde.  Özellikle Kaleiçi’nde özgün mimarileri ile dikkatimi çeken eski harap konakları görünce .  Şu kapıdan kim bilir kimler  girdi  bir zamanlar? Şu pencereden hangi kadın, akşam eve dönecek olan eşini görmek için baktı?  Yaz akşamlarında, taş duvarların arkasındaki portakal ağaçlı, yaseminli bahçede kurulan sofrada kimler akşam yemeği yediler ve taş plaktan yayılan  hangi şarkıları dinlediler? Kim  bilir, ne sevinçler ve ne acılar yaşandı?  Ne aşklar, ne terk edilişler, ne kavuşmalar geldi geçti..
Henüz  ben doğmadan çok önce yaşanmış pek çok mizansen canlanır gözümde.
Dantel perdeleri yıkayıp kolalamaktan, merdivenleri Arap sabunu ile ovmaktan yorgun düşmüş  hanım, muhtemelen  beyi  eve gelmeden  giyinip süslenip ondüleli saçlarına hafif  limon suyu ile şekil verip allığını  sürmüştür.
İşte şu yüksek merdivenli, sırtını eski kale duvarına dayamış konakta, bahçesindeki turunç ağaçlarından toplanan turunçlardan kaynatılan reçelin kokusu nasıl da  sokağı sarmıştır..  Diğer  bir evde  taze asma yaprakları toplanıp çoktan,  minicik serçe parmağı inceliğinde  sarmalar olarak ocağa konulmuştur. Başka bir evde, evin biricik kızına  görücü  gelecek hanımlar için  hazırlık vardır.  Hazırlanan  kurabiyeler,  köşedeki  fırına  gönderilmek üzere, üzerleri güzelce örtülmüş, vişne şurupları, kalıp halinde alınıp talaşta saklanan ve  kırılıp bakır bir kovaya doldurulan buzda soğutulmuştur..
Fransızca öğretmeni Dilber Teyze  piyanosunu  tıngırdatmaktadır, hurma ağaçlarına grup halinde konan kumruların eşliğinde…
Çocuklar mutludur, televizyon , internet kafeler, alışveriş merkezleri olmasa da.  Rahatça oynayabildikleri  bahçeleri, boş arsalar, tırmanabilecekleri ağaçları vardır.
Sokak kedileri bile  mutludur o yıllarda.  Bahçelerin kuytu ve gölge köşelerinde karınları doyuyor, yorulana kadar oynayıp uyuyorlardır muhtemelen. Yollarda ezilme tehlikesi olmadan, yaşayıp gidiyorlardır.
Görüyorsunuz ;  beni nerelere alıp götürdü bu eski evler ve emin olun bu anlattıklarım birebir yaşanmıştır. Anneannemin anıları,  annemin ve teyzemin de aktarımları ile  capcanlı geliyor gözümün önüne..  Neredeyse bir roman yazdıracak  kadar  hissediyorum yaşanmışlıkları.
Ve şimdi  yılların  yorgunu konak, çoktan  rahmetli olmuş  eski sahiplerinin çocuklarının  küçüklük  halini bilse de yetişkinliklerini bilmiyordur.  Hele onların çocuklarını  hiç tanımamıştır..
 

Bu eski  konak yavrusu evlerden biri de rahmetli dedemin ailesine aitmiş.  Kaleiçi’nde , Kırkmerdivenler’in  altında harap durumda yok olmakta  şu an.. Bir çok varisi olan ancak yasalar gereği restore edilmesi için  akıl almaz bir  servet harcanması gereken  bu evin durumu, ailedeki pek çok hukukçunun  bile içinden çıkamadığı,  kimin ne yapacağı bilinmeyen bir muamma.  Gördüğüm zaman  göz yaşlarımı tutamıyorum…

9 Mayıs 2016 Pazartesi

Bahçe ve Balkonların Rengarenk Güzelleri Sardunyalar

Bahçe ve balkon bitkileri konusunda deneyimim arttıkça tatmin edici sonuçlar alıyorum. Bu paylaşımlarım, belki  birilerine ilham verir, özellikle bu işlere cesaret edemeyenlere yol gösterir  diye...

Daha önce de söz etmiştim; bahçe ve  balkon için  süs bitkileri  seçerken bitkilerin ışık, gölge, sıcaklık, nem, ihtiyaçlarına  dikkat etmek gerekiyor. Tabii ki  her bitkinin sevdiği toprak türü de farklı. Sevdiğim, beğendiğim bazı bitkileri bahçemde ya da balkonumda görmek istediğim yerlere konumlandırıp sonra da hayal kırıklığı yaşamışımdır.  Araştırıp, deneme yanılma yöntemi sonuçlarımı da birleştirince pek çok bilgiye ulaştım.

Öncelikle bitki seçerken yaşadığımız yerin iklimine uygun tercihler yapmalıyız. Küçük bir örnek; ilkbaharda dikip yaz boyunca  güzel çiçekler veren pentaslarım, renklerine  vurulduğum sarı, turuncu fuşya begonvillerim, Akdeniz iklimi etkisi altında olduğunu sandığım bu yerde, kışın dondular.

Aman dikkat! Eğer, kış aylarında  bir kaç gün bile olsa don olayı oluyorsa dona dayanıklı bitkiler seçin. Güller ve sardunyalar, lavantalar, kasımpatılar, gazanyalar  dona dayanabiliyorlar. Bugün sardunyalardan söz edeceğim.


Balkonda ve bahçede rahatlıkla yetiştirebilirsiniz. 
Saksıda sardunya fidesi satın alabilir ya da eylül  ayından  itibaren  çelikle  çoğaltabilirsiniz. Çelikler, tepeden aşağıya en az 6-7 cm olmalı. Çok ince  ya da çok kalın dalları tercih etmeyin. Tüm yapraklarını keserek yumuşak bir suya ıslatıp gölge bir yerde bir, iki gün bekletin. 


Saksılarınızı gevşek bahçe toprağı, bir kaç avuç torf  ve benim favori  malzemem olan iyice yanmış keçi gübresi karışımı  ile doldurun. Toprağınız sert ve sıkı ise dere kumu ile biraz gevşetin.  Torf ve gübre de bu işe yarıyor. Çeliklerinizi dikin ve sulayın. İlk iki gün dibindeki nemi koruyun. Yani  ilk günlerde azar azar sık sık su istiyor  bu bitki. Daha sonra sulamayı seyrekleştirin.  Tuttuktan sonra  bitkiyi zedelemeden  toprağı bıçak vb bir şeyle dikkatlice kabartın. Bu aşamada sıvı gübre önerenler var ama sıvı gübre aşırı yaprak gelişimini  sağlıyor. Çiçeklenmede gecikme oluyor. En güzeli, en başta toprağa biraz  iyice yanmış  çiftlik gübresi karıştırmak.

Eylülde  dikilen  çeliklerin  ilkbahara dek büyüyüp açmaya hazırlanması için bol ışık alan, aşırı soğuktan korunaklı bir yerde tutulması lazım. Her ne kadar dondan fazla etkilenmeseler de çok genç bitkiler donabilir. 





Eğer ilkbahar başında saksıda hazır fide alacaksanız  saksısını değiştirip yukarıda  anlattığım özellikte toprakla beslemeniz gerekiyor.

Şimdi kalıcı yerlerini belirlemenin zamanı!


Unutmayın, sardunyalar güneş bitkisi. Günde en az üç dört saat  bol ışık almalı. Yalnız, her bölgede güneş  etkisi farklı. Eğer  bizim buralardaki gibi yazın kavurucu sıcaklar oluyorsa sardunya güneş sever diye saatler boyunca direkt  güneş altında bırakırsanız sonuç hüsran olabiliyor. Ağaçların arasından süzülen bol ışıklı ortamlar çok sıcak iklimlerde  ideal.



Yukarıdaki ve aşağıdaki bu çingene pembesi  canan (ceylangözü)  sardunya, sadece  anlattığım koşullarda çelikten yetiştirdiğim bir bitki.

Çiçek fidesi reklamlarında kullanılan  fotoğraflarda imrendiğimiz görünüme kavuştu.


Su ihtiyaçlarından söz etmiştim,  yine de anımsatayım, bitki tuttuktan sonra çok sık sulanmak istemiyor. Toprağı kuruyunca sulayın. Nemli ise sulamakta acele etmeyin!


Çok fazla bakıma ihtiyaç duymayan bu harika Akdeniz bitkisi, yaz boyunca açıyor, açıyor, açıyor... 
Çiçekleri geçince mutlaka keserek alın. Kuruyan yapraklarını temizleyin, ara sıra dip toprağını  kabartıp havalandırın, o kadar!


''Zararlıları var mı?''  derseniz,  olmaz mı.... Neyse ki fazla değil. Minik tırtıllar yapraklarını seviyor. Ben kimyasal  zehirli ilaçlara karşıyım. Uzaklaştırmak için sıvı sabun su karışımı, kaynatılıp tülbentten geçirilmiş  tütün suyu gibi ev yapımı  ilaçlar denedim. Yararı oldu.
























































Tüm Akdeniz ülkelerinde, bahçelerde balkonlarda çok popüler olan bu güzel bitkiyi mutlaka yetiştirin, Balkonunuz, terasınız, bahçeniz şenlensin. Tüm  bahçe ve bitki sevdalılarına  selam olsun!