30 Temmuz 2009 Perşembe

Yuva Aramaya Devam





Dün akşam üzeri yine, pek de yabancısı olmadığım bir telaş, bir koşuşturma yaşadık. Parktaki rutin akşam üzeri yürüyüşümüzde ölmek üzere olan küçük kedicikle karşılaştık. Öykü yine bildik öykülerden; bir kaç haftalık yavru çocuklar tarafından bulunmuş, parka bir kutu içinde getirilmiş büyüklerden yardım istemek üzere..

Bir piknik masasının üzerinde, köpek sahibi hanımlardan birisi süt içirmeye çalışıyordu ama kedicik sadece nefes alabiliyor ve ölmek üzere olduğu görünümü veriyordu. Tabii ki hemen duruma el koyup veterinere koşturmak bana düştü. Sabırlı ve mesleğini gerçekten seven veterinerimiz, yavrunun durumunun çok ciddi olduğunu, eğer damar yolu açılabilirse belki yaşama şansı olabileceğini söyledi. Ön sol ayakta da kırık vardı. Çok zorlukla damar yolu açılıp serum takıldı, gerekli enjeksiyonlar yapıldı. Dış parazitlere karşı ilaçlandı. Onlarca pire muayene masasına döküldü. Kısacası, açlıktan ve susuzluktan barsak, böbrek fonksiyonları çok hasar görmüş, ayağı kırık, vücudu pirelerle dolu kız yaşam savaşı veriyor. Sabah görmeye gittiğimde incecik sesiyle miyavlıyordu. Veterinerimiz Berkant Bey ve Asistanı Ahmet iyileşebileceğini söylediler. Ne de olsa o sokaklarda doğmuş olmanın verdiği dirence sahip savaşçı bir küçük kız. Genel durumu düzelince kırığı için operasyon geçirecek . Eğer bu küçük savaşçı başarabilirse ona yuvasını açacak bir hayvansever arıyoruz. Lütfen ilginizi esirgemeyin. Siz ya da tanıdığınız yakınlarınız, arkadaşlarınız ona aile olabilirsiniz.
Not: Kediciği sahiplenmek isteyenlerden tedavi giderleri talep edilmeyecek. Tüm tedavisini ben karşılıyorum. Veterinerimiz de indirim yapıyor. Çağman Veterinerlik Kliniği'ne teşekkür ediyoruz.



Bir süre önce bu duyuruyla sizlere seslenmiştik. Cimcime kız ameliyatını başarı ile atlattı. Artık kafesten çıkma zamanı çoktan geldi ama ona yuvasını açacak birilerini bulamadık. Geçici olarak evini açan Remziye Hanım'da bir gün kaldı.Ne yazık ki gece hastalanmış.Tekrar veterinerde gözlem altına aldık. Şu an durumu iyi. Bir kaç gün daha benim gözetimim altında olacak. Belki de onu sevip bakacak sahipleri sizsinizdir.UMUTLA BEKLİYORUZ.
Cimcime'nin son hali


28 Temmuz 2009 Salı

İşte 2009 Yazı / Yazdan Kalma(Kalacak) Güzellikler ve Hüzünler

Daha yazın bitmesine epeyce var ama daha sonra aceleye gelsin istemiyorum. Muhtemelen önümüzdeki kış günlerinde(Anneannemin sık sık söylediği gibi, ölmez sağ kalırsam) bu yazdan bana kalacak acı tatlı anılar ve belleğimdeki fotoğraf kareleri bunlar olacak;

Canlarım daha da büyüdüler:)


Öncelikle ''sıcak çok sıcak!'' söylemi ve sıcağa rağmen en gösterişli halleri ile açan begonviller. Eee, ne de olsa onlar Akdenizli. Onlar için sıcak nedir ki?


Zakkumlar da begonvillerden aşağı kalırlar mı?

Yeşilimiz de eksik değil hani.


Komşu ile (Isparta) gidip dalında kiraz ve gül görmek de kısmet oldu:)


Bir de mezunlar buluşmamız oldu ki; anlatılmaz yaşanır:)

Komşu illerin tarihi değerlerine hoş yolculuklar



Kaleiçi'nin yeniden keşfi

Sokaktaki canlar için epeyce bir mücadele ama bir arpa boyu yol alma:(

Kitaplar, kitaplar, kitaplar.. Onlarsız bir yaşam düşünemiyorum

Sepet sepet yumurta, sakın beni unutma! Bunlar başka sepetler ama, neredeyse seri üretime geçtik bu yaz, dostlara hediye olarak verince çok ilgi çektiler:)



Bahçeli ev özlemimizle yaptığımız araştırmalar sonucu bu prefabrik betonarme evlere ulaştık; gördüm, inceledim ve çok sevindim. Detayları daha sonra sizlerle paylaşacağım.



Ah o kayıplarımız!Işıklar içinde uyusunlar..
Demirtaş Ceyhun'u bu gün kaybettik.Türk Edebiyatı'nın başı sağ olsun..

Begonvilli Ev'in öyküleri ve fotoğraf kareleri böyle uzayıp gider..

17 Temmuz 2009 Cuma

Şu Mahzun Bakışlara Bakar Mısınız / Aç Değil Ama Sıcak Bir Yuvaya İhtiyacı Var



Lokum son derece sakin, sevgi delisi, oyuncu ve çok güzel bir köpek.Bir yıldır sokakta bakıyorum.Uysal, ev için ideal bir dost.Kısırlaştırdım, kuduz ve karma aşılarını yaptırdım. Belediye yine sokaklarda dolaşmaya başladığı için ona yuva bulmak istiyorum.Lokum'u sevecek ve sokağa atmayacak bir sahip arıyorum. 07Yağmur

(Pet Arkadaş'tan Alıntıdır) Sahiplenmek isteyenler buraya da yazabilirler.

16 Temmuz 2009 Perşembe

Rüya Gibi Bir Turizm, Kültür Sanat Merkezi / Antalya Kaleiçi


Geleneksel mimari dokusunu koruyan Kaleiçi, kültürden sanata, yemekten alışverişe, eğlenceden dinlenceye kadar her yönüyle mükemmel bir tatil ortamı. Sokakları, evleriyle hep otantik kalan bu semtin en önemli özelliği, içine girildikten sonra kendinizi bambaşka bir alemde hissetmeniz.


Günlük yaşamın kargaşasından ve bitmek bilmeyen uğraşılarından, yıllardır gidip Kaleiçi'nin o otantik ve büyülü havasını koklayamamıştım. Geçtiğimiz hafta bir fırsat oluşturup Kaleiçi sokaklarını gezdim. Antalya'nın Kaleiçi semti eskimeyen lirik bir şarkı gibi geldi bana. Modern zamanların neşeli melodileriyle aynı anda çalıyordu. Geleneksel mimari dokusunu koruyan ve Helenistik çağa ait görkemli bir surun içine yerleşmiş olan Kaleiçi; eğlenceden dinlenceye, kültürden sanata, yemekten alışverişe kadar her yönüyle rüya gibi anlar yaşattı. Çağdaş kentin merkezinde, mücevher dolu bir sandık gibi gizlenen bu semtin, bahçesinde portakal ve hurma ağaçlı konaklarında, şehrin gürültüsünden uzak nefis Akdeniz Mutfağı yemeklerini yemek, taş duvarlara sarılmış begonvillerinin harikulade renklerini seyretmek, sokak aralarındaki terbiyeli sokak köpeklerini sevmek, sonra da çok şirin Mermerli Plajı'nın üzerinde, yat limanı manzarası ve serin meltem rüzgarı eşliğinde çay içmek.. Pansiyona dönüştürülmüş eski bir konağın bahçesinde, havuz başında, portakal ağaçları altında yemeğinizi yerken etrafta mutlu mutlu gezinen besili kocaman kaplumbağaları görmek, klasik müzik dinlemek..İlk anda aklıma gelenler bunlar.

Yat Limanı'nın Mermerli'den görünüşü.


Eğer bu rüyayı hayata geçirmek istiyorsanız, görmeniz gereken ayrıntılar olarak şu yerlerin adlarını not almalısınız:
Suna-İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi: İki harap binanın, Suna ve İnan Kıraç tarafından satın alınıp aslına uygun restore edilmesiyle kurulmuş olan müze, geleneksel dış sofalı 19. yüzyıl Türk evinin güzel bir örneği. Son derece iyi bir ışıklandırmaya sahip olan galerisinde, seramik eserler ve folklorik unsurlar sergileniyor.
Yivli Minare ve medrese: Paris için Eyfel Kulesi neyse Antalya için de Yivli Minare odur. Kentin simgesi olan minare, I. Alaaddin Keykubat dönemi eseri.
Uzun Çarşı Saat Kulesi'nden Yat Limanı'na kadar uzanan cadde: Burada sağlı sollu sıralanan mağaza, küçük dükkan ve seyyar tezgahlarda aradığınız hemen her şeyi bulabilirsiniz.
Mermerli Plajı: Burası Kaleiçi'nde rahatlıkla denize girilebilen tek plaj. Korunaklı bir koyda yer aldığı için deniz her zaman sakin, kumlar her daim altın gibi parlak.
Karaalioğlu Parkı: Kentin 'Aşıklar parkı' olan bu yemyeşil alanın manzarası Akdeniz ve Beydağları'na açılıyor. Park, heykeller ve levhalara iliştirilmiş şiirlerle dekoratif bir sanat galerisine dönüştürülmüş.Parkın içinde yer alan Hıdırlık Kulesi'ni de sakın atlamayın.

Hıdırlık Kulesi


Üç Kapılar (Hadrianus Kapısı): Kaleiçi'ne giriş ve çıkışlardan biri.Antalyada'ki tarihi yapılardan en iyi korunmuşlarından birisidir. Bir Roma eseri olan yapı, İ.S.130 yılında Roma İmparatoru Hadrian adına yapılmıştır. Zamanla şehir surları kapının dış kısmını kapatmış ve kapı uzun yıllar kullanılmamıştır. Eserin günümüze değin yıkılmadan gelebilmesinin bir nedeni belki de budur. Pamfilya'nın en güzel kapısı olarak kabul edilmektedir. Yalnız zemine yakın zamanda yapılan cam görünümlü plastik yer malzemesi böyle bir tarihi yapı ile asla uyuşmayan son derece banal bir görüntü sergiliyor.

15 Temmuz 2009 Çarşamba

O Benim Öğretmenim / Heykel Sanatçısı Metin Yurdanur





Bir sanatçı tanıma onuruna eriştim; tam otuzüç yıl öncesinden. Bir yatılı okulun bana belki de en çok huzur veren köşesi, resim atölyesinin dingin ve sanat kokan ağırbaşlılığı içinde, bir o kadar sakin, bir o kadar da yaratıcı ustası, daha dünmüş gibi gözlerimin önünde..Yalnızca tanımaktan değil, öğrencisi olmaktan duyduğum onurla dolup taşıyor içim. Belki de sanatsal eğilimlerimin ilk filizlendiği yıllarda O'nu tanımış olmamdandır resim ve yontuya olan düşkünlüğüm. ''İnsanı insan yapan elleridir'' sözünü sık sık yinelerdi. Yıllar sonra basından ve yılda bir kez yapılan mezunlar toplantılarımızdan edindiğim bilgilerle, ellerle ilgili yapıtlarının ne kadar etkileyici ve güzel olduğunu görünce, bu sözlerini anımsıyorum.







Metin Yurdanur Hakkında Daha Fazla Bilgi İçin Buraya Tıklayın

1998 Yılında devlet sanatçısı ünvanını alan Metin Yurdanur, yurt içinde ve yurt dışında bir çok yapıtlara imza atmış..En son 4 temmuz 2009 günü Isparta'da görüştüm kendisi ile. O'nu sağlıklı ve sanatçı kişiliğini yansıtan görüntüsü ile görmekten çok mutlu oldum. Nice sağlıklı ve üretken yıllara Sevgili Öğretmenim.



Metin Yurdanur’un Resmi Sitesi

14 Temmuz 2009 Salı

Küba'nın Divası / Omara Portuondo


74 yaşında, sanat hayatının 60. yılını geride bırakmış. Son albümü Gracias'da kendisini en çok etkileyen Küba ve Brezilya şarkılarına yer vermiş. O Latin müziğinin kraliçelerinden biri. Çok sevdiği İstanbul'da verdiği muhteşem konserler de bir şans İstanbullular için.



12 Temmuz 2009 Pazar

Unutulmaz Şarkılar / Historia De Un Amor


Dalida'dan dinlemeyi sevdiğim bu şarkıyı Luıs Miguel'den, Julio İglessias'tan, İva Zanicchi'den ve daha bir çok güzel sesten dinledik. Özellikle Guadalupe Pineda'nın muhteşem yorumu şarkıyı çok sevdirdi. Şarkı ile aynı adı taşıyan 1956 Meksika yapımı sinema filminde,bu eser tema müziği olarak kullanılmıştır. Sözleri genel olarak, bir erkeğin aşık olduğu kadını kaybetmesinin ardından çektiği acı ve hüznü anlatır.

Artık yanımda değilsin, sevgilim
Ve ruhumda sadece yalnızlık var,
Seni göremediğim sürece.
Tanrı beni sana neden aşık etti?
Daha fazla acı çekmem için mi?
Sen varoluş sebebimdin
Hayranlığım, ibadet gibiydi.
Öpücüklerinde bulduğum şey,
O samimiyetti - bana veren,
Aşkı ve tutkuyu.
Bu bir aşk hikâyesi.
Eşi olmayan.
Anlamamı sağlayan,
İyiyi ve çirkini.
Hayatıma ışık saçan,
Sonra kapandı.
Ah! Ne karanlık bir hayat!
Aşkın olmadan yaşamayacağım!

eski bir aşk hikâyesini anlatan bu şarkının bestecisi Panama'lı besteci Carlos Eleta Almaran'dır.


Historia dedun Amor

Guadalupe Pineda'dan
Get this widget | Track details | eSnips Social DNA


Bu da Dalida Yorumu
Get this widget | Track details | eSnips Social DNA


Ve Luıs Miguel'den
Get this widget | Track details | eSnips Social DNA

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Nefis Bir Antalya Gecesi Daha / Opera Gecelerine Devam



Yer yine aynı, Antalya Konyaaltı Caddesi'ndeki Mithat Selection Mağazası'nın önünde yine o hoş heyecan, keman tınıları ile başlıyor her cumartesi akşamı olduğu gibi..

Mithat Selection’un 11 yıldır aralıksız sürdürdüğü Opera Konserleri, Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları boyunca, her hafta cumartesi günü 21.00 – 22.00 saatleri arasında, Antalyalıları opera ile buluşturan nefis gecelere imza atıyor.
Halka açık olarak gerçekleştirilen konserler, opera sanatını popülerleştirmeyi ve opera alanında eğitim gören genç öğrencilere destek olmayı amaçlıyor. Bu gece de; Esra Aslantürk(Soprano),Toygarhan Atuner(Bariton) bizlere çok güzel şarkılar dinlettiler.
Piyanoda Gülnare Hüseyinova, kemanda İlker Ay ve çelloda İlkay Ay harikulade müzikleri ile unutulmaz bir opera gecesi daha yaşattılar. Özellikle ikinci bölümde dinlediğimiz Torna Sorrento ve Historie D'un Amor beni çok etkileyen şarkılardı. Bir de finalde sürpriz olarak eşimin çok sevdiği My Way seslendirilince göz yaşlarımı tutamadım..Sanatçıların düet olarak farklı ama muhteşem bir yorumla söyledikleri bu şarkı ile, bu opera gecesi anılarımızda çok özel bir gece olarak yerini aldı.

9 Temmuz 2009 Perşembe

İyi Şanslar ! / Yuva Arayanlar



İlgilendiğiniz petin fotoğrafına tıklayarak nasıl ulaşabileceğinizi öğrenebilirsiniz.

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Yaşamdan / Yıl Dönümümüz İçin / O (Biz)


Ben hiç böyle yazılar yazmazdım ama bazen öyle anlar oluyor ki yaşamın hay huyundan sıyrılıp, etten ve kemikten çok duygu ile var olduğunu hissediyor insan. Şu an öyle anlarımdan biri olmalı.. Dile kolay bunca yıl paylaşılan neler neler var. Evet, o paylaşımlar hep oldu olmasına da Can Usta'nın dediği gibi ay ışığının (Bir Sen Eksiktin Ay Işığı), Zerrin'in nefis sesi ile sevgiliye seslenişinin (Ömür Geçiyor) ve daha kim bilir nelerin parmağı var bu yazının yazılmasında. Bazen olur ya zaten, tüm güzel şarkılar sizden söz eder. Belki de sizden söz ettiğinden güzeldir o şarkılar.


O biraz kıskançtır. Bilir yersiz olduğunu ama yine de kıskanmaktan geri kalmaz. Çocukça halleri vardır; dediğim dediktir çoğu kez. Bilir işte nazının geçtiğini. Hele bir zayıf yönüm vardır ki; sağlığı söz konusuysa benim için akan sular durur. Nasıl durmasın, hep söyler ''senden başka kimim var ki?'' diye. Zaten hastaneler ve hekimler hep yaşamımızın bir parçasıdırlar ve örneğin bir acil odasındaki hasta yatağı bizi birbirimize daha çok bağlamıştır istemesek de..Bir de taktı mı takar bazı konulara. Efendim, ''neden yüzünüz gülmüyor hanımefendi?'' Sanki her an her her durumda gülmeyi gerektirecek şeyler oluyor:) Ama yine de olabildiğince gülerim ben senin için, sen iyi ol diye..Bazen de evdeki dört ayaklı can dostlarımıza takılır. Sever aslında onları ama kendinden daha önemli oldukları yanılgısına düşer. Huysuzlanır işte ama huysuz hali bile batmaz bana, çünkü bilirim ki saman alevi öfkesi kızgınlığı geçer ve çocuksu bir kaygı ile barışmanın yollarını arar. Ben sana küsemem ki koca bebek:) Eeee yeter artık senden(bizden) bu kadar söz etmem. Olur da bu yazıyı okuyacağın tutar ve daha da şımarırsın. Sonra da beni şımartırsın, körler sağırlar birbirini ağırlar durumları; fazlası çekilmez.
O sevdiğin güzel müzikler, begonviller, manolyalar, kızar gibi yaptığın ama çok sevdiğin hayvanlarımız, kitaplarımız, yaşamımızda hep olsun. Çok istediğimiz bahçeli evimiz de. İyi ki varsın...


Bu şarkı senin için, begonviller de benim olsun mu?
Get this widget | Track details | eSnips Social DNA