28 Ekim 2012 Pazar

Cumhuriyet Bayramı'mız Kutlu Olsun!



Cumhuriyetimiz

Kutlu olsun!

Var olsun!

Hep olsun!

Atatürk'e göre sadece cumhuriyete sahip olmak yeterli değildir.
Ona layık olmak da gereklidir.


20 Ekim 2012 Cumartesi

Çok uzaklardan bir lezzet! Dulce de Leche - Süt Karameli

Her şey buradaki tarifle başladı sevgili  okurlar!

Dulce de Leche Cupcakes(tarif için kırmızı yazıya tık)

Ama durun, epeyce zamandır yapmadığım kağıtlı keklere yeniden merak sarmamla başladı desem daha doğru olur.

''Madem sık yapmıyorum, farklı ve tadı damakta kalan bir kaç cupcake tarifi  bulup denemeli'' dedim.. Ve yukarıda bağlantısını  verdiğim siteyi buldum..

Bir de  şu resmi görünce keklerin üzerindeki karamelin kokusunu  aldım adeta  ve denemeye  karar verdim.


Kağıtlı kekin malzemeler mutfağımızda  olan şeyler ancak  tarife adını veren Dulche de Leche, yapımı saatler alan bir tür süt tatlısıydı. Türkçe'ye süt karameli ya da süt reçeli diye çevirenler var.  Hiç denememiştim ama   bir kaç sitede  görmüştüm tarifini..Her ne ise, başta Brezilya olmak üzere Şili ve diğer Güney Amerika ülkelerinde çok sevilen, pasta ve keklerde de  süsleme ve lezzet artırıcı amaçlı  da  kullanılan bu  karameli yapsam mı derken, yakınımızdaki köyde oturan sütçü hanım koca bir damacana dolusu taze sütle gelmez mi..  Eee, artık, denemek zorundayım, bu kadar tesadüf olamaz dedim ve daldım mutfağa,

Sonra  da süt tenceresinin başında iki buçuk litre sütü karıştırken buldum kendimi.

Süt karamelinin ölçüleri ve tarifi şöyle:
1 litre süt için bir bardak toz şeker ve yarım çay kaşığı  karbonat.  Vanilya çubuğu ya da toz vanilya önerenler de var ama ben berrak olmasını ve karamel tadını bastırmamasını özellikle istediğim için vanilya kullanmadım.
Ve tabii ki,  bolca sabır.  Öyle söylendiği gibi dört saat falan sürmese de  bir iki-ikibuçuk  saati  gözden çıkarın.
Ben ikibuçuk litre sütle yaptım..
Derince bir tencerede önceden kaynatılmış süte  şekeri ekleyip bir çırpma teli ile karıştırarak orta ateşte kaynama sıcaklığına  gelmesini bekliyorsunuz.  Kaynamaya başlayınca   karbonatı ekliyorsunuz. Karbonatı fazla koyanlar  renginin çok koyu olduğundan şikayet etmişler..Ben önerilen ölçüyü uyguladım. Karışım  göz  göz olarak kaynamaya devam ederken  sık sık karıştırmayı ihmal etmeyin. Beş dakikada bir karıştırın dense de ben daha sık karıştırdım.

Taşırmadan,  karartmadan  yavaş yavaş  rengin karamele dönüşmesi  gerekiyor. Sütünüz  tencerede dörtte biri kadar  kalınca  ve rengi  karamel rengini alınca olmuş demektir.  Ben 13.00 gibi başladım ve 15.15  gibi  söndürdüm altını. Ancak,  kağıtlı keklerimin üstünü kaplama  amacı ile yaptığım için çok da koyu olmasını istemedim. Yukarıdaki  keklerde krema yerine kullanılmış; bence bu keklerin  çok tatlı ve  yoğun  olmasına neden olur. Fazla tatlı şeyleri sevmediğim için ben keklerimi  ince bir tabaka ile kaplamayı   düşünüyorum. Soğuma sırasında da  hızlı hızlı karıştırdım bir kaç kez. Bakalım  sonuç  nasıl olacak? Soğumadan  yenilmesi önerilmiyor!

Son not: Işığı kaçırmamak amacı ile yeteri kadar soğumadan fotoğrafını çektim, Bu yüzden biraz  akışkan görünse de soğuyunca kıvamı mükemmel oldu. Tadı ise, her iki ana maddenin yani  sütün de şekerin de çok baskın olduğu bir lezzette. Ekmeğe sürülerek yenince  harika oluyor,  yine de benim için fazla tatlı. Çocukluğumuzda yediğimiz sütlü misafir şekerlerini anımsattı bana.

19 Ekim 2012 Cuma

Romantik Sokaklar

Benzerlerine ancak Akdeniz ve Ege kıyılarında rastlayabileceğimiz bu romantik sokakların özellikleri, özgün mimarili yapılar, doğayla bütünleşebilen malzemeler ve renkler, Akdeniz'e özgü bitkiler.... Aralarında bizim Kaleiçi'mizi anımsatan bir kaç kare de var. Rüya Gibi Bir Turizm, Kültür Sanat Merkezi / Antalya Kaleiçi(mavi yazılara tık)

 Fotoğraflar Fransa'dan:
















Kaynak:http://www.liveinternet.ru/community/2332998/post242684186/

17 Ekim 2012 Çarşamba

Beklediğim Yanıt Geldi!

Bir süre önce değerli büyüğümüz, savaş kahramanı Mustafa Ertuğrul'un kabrinin  bakımsız durumda olduğunu  ve bu duruma  duyduğum üzüntüyü anlatan bir yazı paylaşmıştım sizlerle.
Begonvilli Ev: Böyle olmamalı!(kırmızı yazı tık!)

 
 
Ve nihayet Sayın Belediye Başkanımız Mustafa Akaydın Beyefendi'den  beklediğim yanıtı aldım: Yanıtlar Twitter üzerinden  bu sabah geldi:
 
 
MUSTAFA AKAYDIN@m_akaydin
Sevgili öncelikli ortak değerlerimize karşı gösterdiğiniz vefa ve hassasiyet için sizi tebrik ederim. ++
MUSTAFA AKAYDIN@m_akaydin
Arkadaşlarıma gerekli talimatı verdim. Mezar en kısa zamanda temizlenerek çiçeklendirilecektir. Sevgilerimle.
 
Başkanımıza da bu yakışırdı. İşlerinde kolaylıklar diliyorum..
 
Ayrıca  Antalya'mıza  katkıları ve harika çalışmaları için  şahsına ve ekibine teşekkür ediyorum.
 
 

14 Ekim 2012 Pazar

Pazar Pazar Begonvilli Ev Halleri

Antalya'nın en güzel halleri..

Ne kavurucu sıcaklar kaldı, ne de o nemli nemli sinsi soğuklar başladı..

Bahçelerde balkonlarda keyif yapmanın  tadına doyulmuyor.

Begonvilli Ev'de de sakin ama keyifli  günler yaşanıyor. Böyle  dediğime bakmayın abartılacak bir  durum yok aslında ama bizler  küçük  mutluluklardan keyif alan insanlar olduğumuz içindir bu halimiz..  Kendi çapımızda  mutlu  oluyor işte:))

Bakın şu kızımın keyfine ve söyleyin, haksız mıyım?  Baba  arka planda uzanmış  klasik müzik dinliyor, Jane de müziğin tadını çıkartıyor.



Komşum bu rengarek motifleri örmüş. Her bireri ayrı ayrı  güzel.  Arşivimde bulunsun diye bana hediye etti..  Şu ellerim bir iyileşse!!!



Bu  güzel bakır buhurdanlık ve mumluğu  bir kaç hafta önce aldım. Çok sevdim.



Bir kanalda ''Kek Savaşları'' adlı bir şow izliyorum. Kağıtlı keklere bir imrendim ki sormayın. İşte bu da benim kağıtlı kek tarifim; fındıklı glazür kaplı cup cake. Kısaca tarif edelim: 2 bardak  beyaz un, yarım paket kabartma tozu, üç yumurta, bir bardak iri dövülmüş fındık, toplam 3/4 bardak tereyağ sıvı yağ karışımı, bir bardaktan bir parmak fazla şeker. ı çorba kaşığı  granül kahve,1 paket çikolatalı glazür, 1 çay bardağı süt.
Glazür ve süt hariç diğerleri klasik  sıralama ile  çırpıldı. 180 derecede 20-25 dakikada pişti benim kekler. Soğuyunca glazür paketinin üzerindeki  tarifi uyguladım ve ince dövülmüş fındıkla süsledim.
.


Ve bu da ''ne alaka !'' dedirtecek türden bir fotoğraf. Bahçemizde her türlü mahlukat var Allah'a şükür. Bu yarasa yavrusu yolunu şaşırmış, sabahın kör karanlığında yere düşmüş. İtinayla alıp  ağaçlıklı  bir yere  götürüldü.

Atatürk'lü kitap ayracım ince zevkli bir arkadaşımın hediyesi. Anıtkabir'den alınmış.. Okumakta olduğum kitap; Ayşe Kulin'in ''Gizli Anların Yolcusu''.

Ve son olarak şu an dinlemekte olduğum müzik Natalie Cole'in ''Stardust'' albümü..  Çok  hoş  şarkılar var..

Hepinize keyifli  pazarlar!

9 Ekim 2012 Salı

Manavgat'ın mimari şaheseri tarihi Naras Köprüsü ve çevresi

Sizleri yine Antalya'nın cennet köşelerinden birine götüreceğim. Manavgat - Oymapınar Baraj Yolu üzerinde, ünlü Manavgat Şelalesi'ne bir kaç kilometre uzaklıkta  bulunan  Romalılar'dan kalma mimari harikası taş köprü ve çevresini  göstereceğim sizlere..




Bir zamanlar, çok yakınlardaki SELEUKEIA'da  barınan Roma lejyonlarının geçtiği bu muhteşem köprü  bugün de sapasağlam.. Fotoğrafta da görüldüğü gibi etrafı oldukça yoğun bitki örtüsü ile kaplı. Köprü ve altından akmakta olan Naras Çayı, bu görüntü ile bir tablo gibi..



Ne var ki bir de madalyonun öteki yüzü var!

Hoş olmayan, görünce canınızı yakan, içinizi acıtan diğer yüzü..

Bu yüze ait fotoğrafları paylaşmıyorum çünkü buna içim elvermiyor. Üstelik bu sayfaları yabancılar da izliyor. O yüzden utancımız bize kalsın:(



Üzerine titrenmesi gereken tarihi ve doğal güzelliği ile bir hazine olan bu harika yer, para kazanma uğruna  çöplük haline getirilmiş.

Hemen yakınında yer alan bir işletme, bu enfes  manzara ile tam bir tezat oluşturan  görüntüsü ve köprünün ayaklarına  boşalttığı  çöpleri ile bu güzellikleri katlediyor!!! Bir kaç yıldır faaliyet gösteren restorant  kafe  zaten  görüntü olarak çirkin bir yama gibi. Bir de etraftaki çöp yığınlarını görünce içim acıdı.. Daha önceki gidişlerimde  gördüğüm  yaban ördeklerinin de sayıları oldukça azalmış.  Son gidişimde yani on gün kadar önce o güzelim turkuaz rengi çay  ise  bulanık  ve kirliydi. 

Orada yaşayan insanların  bu durumu  pek de önemsemediklerini görünce  daha da üzüldüm..

İşte böyle dostlar! Elbette Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ilgili birimlerine durumu bildiren  dilekçelerimi yazdım, yanıt verilmedi.. Manavgat Kaymakamlığı'na da göndermek istedim ancak kaymakamlığın resmi sitesinden teknik bir sorun  nedini ile dilekçe gönderilemiyor.






7 Ekim 2012 Pazar

Eski manav kasasından bahçe dekoru

Böyle bir şey bulursanız bahçeniz ya da balkonunuz için değerlendirebilirsiniz.


Ben iki tane buldum. Çok eski, biraz da yamuk yumuk olmalarına karşın  tel çivilerle sağlamladım ve boyadım: İşte sonuç:

 
 


Ve bahçemizin sonbahar halleri























4 Ekim 2012 Perşembe

Evinizde onarım mı var? Yandınız!!!

 
 

Benzerlerini  mutlaka  yaşamışsınızdır:

Eski banyo bataryanız sık sık  sorun çıkarır. Pek de şaşırmazsınız. Gerçi alırken epey  titizlenmişsinizdir. ‘’Aman  zırt pırt arıza çıkarmasın, iyisi olsun!’’ diye.. Yine de Nuh zamanından kalma kategorisine girdiğinden,  ’’ İyisi mi yenileyelim şunu, tamir paraları zaten yenisini karşılayacak hale geldi’’ deyip yenisini  alırsınız. Yeniden araştırır, sorar soruşturur  iyi bir şeyler olmasına  çabalarsınız. Garanti belgesi ile birlikte  yenisi servis tarafından takılır. Yine de 30 liracık bir ücrete tabidir  bataryanın montajı.  Pek de bi şık durur, keyifle kullanırsınız bir süre  ama o da nesi,  birkaç hafta sonra foşşş, hem duştan, hem de musluktan aynı anda su  akıyor!! Ama bu da olmaz ki, ben  rahatça duş almak istiyorum, bir de  aşağıdan akan kovalarca suyu düşünmedenLServise haber verirsiniz. ‘’Çok sıkışığız, hemen gelemeyiz, sıraya aldık sizi’’ derler.. Eh ne yapalım, bekleriz deyip kova tas  düzeneğinin  desteğine  sığınıp beklersiniz. Derken bir iki gün sonra yaptığı işten zerre kadar hoşnut olmayan servis elemanı  teşrif eder. Sorduğunuz sorulara bile  soğuk , küçümseyen tavırlarla yanıt verir. Siz de şaşırır, ‘’insanlar neden nefret ettikleri işleri yaparlar ya da yapmak zorunda olurlar?’’ diye dertlenirsiniz.. Neyse şu  sorun çözülse de  rahatça duşumu alsam diye düşünürken  servis elemanı açıklamada bulunur:
Bataryada sorun yok,  duş aparatınızı değiştirin..(Duş önceden kullandığınız eski duşunuzdur) Birden kendinizi  aptal gibi hissedersiniz. Neredeyse  özür dileyeceksiniz; değerli zamanlarını alıp çağırdığınız için.. Ama durun, siz su tesisatçısı değilsiniz ki, bunu bilmek zorunda  hiç değilsiniz.  Yine de bir imzanız alınır, ‘’Gelindi,  görev yerine getirildi!!’’hesabı.. Derken  ‘’tüh keşke o zaman duşu da yenileseydik! ‘’dersiniz ama  yepyeni  görünen duşun  sırf  yeni bataryaya eşlik etmesi için değiştirilmesi de  müsriflik olacaktı, öyle değil mi. Hem belki duş tamir edilebilir  bir şansımı deneyeyim dersiniz ve  eve taşınırken  avuç dolusu paralar verdiğiniz su tesisatçısına telefon eder, durumu anlatırsınız. ‘’Tamam abla yarın on gibi gelir bakarım’’ der, sevinirsiniz. Ertesi  gün saat 10 olur, gelen  yok, 11-12 hatta akşam olur yok. Bir arayıp mazeret bildirmek mi? Siz ne kadar iyimsersiniz öyleJ) Daha ertesi gün dayanamayıp siz ararsınız, ‘’şu an işteyim, ben sizi arayacağım geldiğimde’’yanıtı gelir.’’Yani sizinki iş bile değil onun gözünde.  Size yapılacak bir iyilik sadece. Vereceğiniz para da  çok önemsiz.

 Peki kardeşim  dün 10 demiştiniz’’ gibi bir serzenişiniz  asla işe yaramaz çünkü adamda  en ufak bir mahcubiyet yoktur. Çünkü bizim ülkemizde  bu tür  hizmet sektörlerinde ustaların  verdikleri saatlerde  gelmeleri değil  gelmemeleridir normal olan. Denemesi bedava, on  usta çağırın, onundan da saat alın, bir tanesi bile  söylediği saatte gelmez.. Öte yandan  size kesin  gelmem de demez, oyalama onların en çok rağbet ettiği yöntemdir. Küstürmeyelim , bir fırsat bulursak gider  40-50 lirasını alırız.

Ey  tamirci kardeşim, zaten yaptığın işi  dört dörtlük yapmıyorsun; paranı  pazarlıksız alıp saygı  görüyorsun da sen niye işine,  sana ihtiyacı olan kişilere saygısızlık ediyorsun? İşin büyüğü küçüğü olur mu? Ekmek paranı  kazanmak için daha ilkeli, daha özü sözü bir olsan neler kazanacağını neden hesabedemiyorsun? Çoğunluğu  böyle olan ustalarla  daha ne ibretlik durumlar yaşadık. Az da olsa türünün  iyi örneklerini tenzih ediyorum. Ne yazık ki onlara da ben rastlayamadım..

Savaşa Hayır!


 
Bir ülke toprağına, birlik ve bütünlüğüne, bağımsızlığına göz dikilirse savaşır. Dış güçler kendi menfaatleri için ülkeyi savaşa sürüklemek istiyorlar diye savaşa dahil olmak korkunç bir durum.Onların süper devlet olup dünyayı sömürmeleri planlarının parçası olmayı asla tasvip etmiyoruz!

 

(Sözde!)Hayvanları Koruma ve Hayvan Hakları Günü!

Onlar, sokaklarda çoğu insanın farkında bile olmadığı çok büyük bir dramın sessiz kurbanları. Kulaklarında plastik küpeleri, çoğunun tek tek sayılabilecek kemikleri, yara bere, kir içindeki tüyleri ve alabildiğince hüzün dolu bakışları ile, ürkek ürkek dolaşırlar. Hepsinin en belirgin ortak özelliği, gözlerindeki insanın içine işleyen hüzündür.

Nasıl hüzünlü olmasınlar? Sokaklarda bin bir çile ile geçen kısacık yaşamlarında bir canlının maruz kalabileceği  her türlü çile ve eziyet onların yaşamının bir parçasıdır. Oysa her canlıda olan  yaşama iç güdüsü onlarda da vardır. Çünkü onlar da doğanın  bir parçasıdır; yaratılış amaçları  biz insanlarınkinden  ne eksik ne de fazladır..

Bu dünya bizlerin olduğu kadar onların da dünyasıdır.. Biz hayvanseverler, bazılarınca tek suçları  dünyaya gelmek olan bu değerli varlıkları  koruyabilmek,  kısacık yaşamlarında daha  mutlu, daha güvende olabilmelerini sağlamak için çabalarken, şimdi onların devletçe tamamen yok edilmeleri planları ile  karşı karşıya  geldik.  Şaşkınlık ve dehşet içindeyiz!!!

Ey İnsanoğlu!  Bu canları korumak yerine yok etmeyi seçersen,  doğaya  asla onaramayacağın  zararlar  vereceksin.

Yaptığın yanlışların bedelini fazlası ile ödemen gerektiğini ne zaman öğreneceksin!











2 Ekim 2012 Salı

Huzurun doğa ile bütünleştiği bir yer


Sizleri bir yere götüreceğim!
Güzel yurdumun sessiz  sakin köşelerinden biri... Orası  çok da uzak  değil kente.. Yine de orada  trafik gürültüsü, egzoz kokusu ve görüntü kirliliği yok.. Orada  her şey  basit, her şey yalın ve (henüz) temiz..

Bir asma çardağı.. Enfes bir göle bakıyor. Derme çatma dedikleri türden oturma yerleri, çitleri ve aşağıdaki göle inen merdiveni ile  rüya gibi bir yer.





Çok hoş bir serinlik, uzaktan su kuşlarının  seramonileri ve göz alabildiğince maviler, yeşiller...
Dostlarımızla birlikte bu enfes manzarayı seyredip tertemiz havayı kokladık.





Şimdi sıra geldi adres bilgilerine:
Bu huzur köşesi, Manavgat-Oymapınar yolu üzerinde, Manavgat'tan 16 km uzaklıktaki eski adı Homa, şimdiki adı Oymapınar Köyü olan ve baraja adını veren köyde keşfettiğimiz bir yer.. Göle bakan yamaçlardan birine  sırtını dayamış bir köy evinin iki taraçasından biri. Biz oradayken evde kimseler yoktu. Ancak hemen girişteki tertemiz tuvaleti, kağıt havlusu, çardağın altında bir kenardaki çöp kutusu vb ipuçları, yazın  turistlere hizmet veren  minicik bir aile işletmesi olduğunu gösteriyordu. En çok  sevindiğim konu ise plastik sandalye ve masalarla doldurulmamış, yapay bir takım  gereksiz  düzenlemeler yapılmamış olmasıydı. Sahipleri orada olsaydı kendilerini kutlamak isterdim..
Yolunuz düşerse  henüz bozulmamış bu  doğa harikası huzur köşesine mutlaka uğrayın!!

1 Ekim 2012 Pazartesi

Portakal'ın Yaptığına Bakın!



Şu sayfada olabildiğince iyilikleri güzellikleri paylaşmak istiyorum.

Hele  başkalarını eleştirmek, onları rencide edici yazılar yazmak  asla istemiyorum.

Ne var ki; bazen öyle yanlışlıklar yapılıyor ki, altını çizmek, haksızlık yapıldığını belirtmek illa ki gerekiyor.

Sabah sabah Fatih Portakal'ın söylemleri canımı sıktı..

Çünkü, popülist tavrı ile alkışlanmak isterken  ölüm kalım mücadelesi veren hayvanlardan ve onların hakları için  mücadele veren insanlardan nefret edilmesi için  elinden geleni yaptı.

Öyle bir kıyaslama yaptı ki, insanları en hassas noktalarından vurdu.

Kısaca;

Fatih Portakal sapla samanı karıştırdı yine...''Hayvan hakları gösterileri yapanlar şehitler için duyarlı değil'' diyor.

Nerden biliyorsun!!!!!

Antalya'da şehitler için  yapılan  yürüyüşte  kıyamet gibi kalabalık vardı ve hepimiz oradaydık. Ayrıca bu iki konuyu kıyaslamak mı gerekir? 
Şimdi, ''Ben yanlış anlaşıldım, öyle değil böyle  söyledim'' gibi savunmalar yapacaksın.  Seni çok iyi duydum Portakal! Hayvanlara zerre kadar değer vermeyen insanların alkışı için böyle vicdansızca söylemlerde nasıl bulunabiliyorsun? 

Önce bu gibi  konularda mantıklı konuşmayı öğren. Sonra  telaffuzunu düzelt, bazı sözcüklerin  doğru söylenişini öğren ya da iyi bilmediğin  sözcükleri kullanma!Yani  kendini iyi  televizyoncu falan sanma. Çok eksiğin var Portakal çook..