27 Ağustos 2016 Cumartesi

Kahkaha Çiçeği (Gündüz Sefası)


Çok eski zamanlarda, uzak bir ülkenin mutsuz bir kralı varmış. Mutsuzluğu nedendir bilinmez.. Evet, o bir kral olsa da sonuçta insan. Kim bilir ne dertleri, ne özlemleri, ne kaygıları, ne yoksunlukları vardır içine gömdüğü, bilinmez ki... Bilinen bir şey  varmış ki, bu kralın yüzü hiç mi hiç gülmezmiş.

Öte yandan sarayın yakınlarında, küçük bahçesi içindeki  kulübesinde yaşayan kimsesiz bir çiçekçi kız varmış. Minik saksılarda yetiştirdiği çeşit çeşit çiçekleri satarak yaşamını sürdürürmüş.  Küçücük bahçesinde yetişen gülleri, lavantaları, karanfilleri de unutmamalı. Onları da genç adamlar sevgililerine, eşlerine vermek için satın alırlarmış. Bazı insanlar  da, hasta ziyaretine giderken, annelerini, kayınvalidelerini ya da arkadaşlarını mutlu etmek için uğrarlarmış bu küçük bahçeye. Her mevsim bir şeyler bulunurmuş orada. Kışın zerenler, kış gülleri, ilkbaharda ve yazın hemen her tür çiçek, sonbaharda krizantemler rengarenk, mis kokuları ile mutluluk saçarmış etrafa. İlkbahardan itibaren bu güzelliklere kuşlar, kelebekler eşlik edermiş. Tabii ki bir de çiçekçi kızın kahkahaları.. Kazandığı paralarla zar zor geçinse de mutlu bir hayatı varmış  bu kızın. Kahkahaları bazen saraya kadar ulaşır, penceresi açık ise,  kral tarafından duyulurmuş. Kral bu duruma şaşırır, biraz da kızarmış. ''Bu kadar gülünecek ne olabilir ki bu dünyada? '' diye sorarmış kendi kendine. Derken bir gün daha çok sinirlenmiş ve ''şu kahkaha atan kızı bana getirin, öğrenelim bakalım neymiş bu  mutluluğun kaynağı'' demiş. 

Adamları derhal kıza durumu iletmişler ve hazırlıklı olması için uyarmışlar: ''Kralımız son derece sinirlidir ve yüzü hiç gülmez. Onu kızdırmamaya özen göstermelisin'' diye..
Kız durumu anlamış ve son anda geri dönüp kulübesinden minicik bir paket almış. Kralın huzuruna çıkınca, kral onu şöyle bir süzmüş, yoksul olduğu her halinden belli olan kıza yanıtını çok merak ettiği soruyu sormuş: '' Söyle bakalım küçük hanım, sana her gün neşeli kahkahalar attıran şey nedir?''
Kız, biraz korksa da cesaretini toplayıp yanıt vermiş:
''Kral Hazretleri, size bunu sözlerle açıklayamam. Yaşayıp görmeniz lazım.'' demiş ve içinde bir kaç tohum olan minik hediyesini takdim etmiş. Bunları pencerenizin tam altına kendi ellerinizle dikin. Biliyorum işinin ehli bahçıvanlarınız var, onlar da başka tohumlar dikebilirler ama bunları kendiniz dikin lütfen ve  ara sıra sulamayı sakın unutmayın. Kurumalarına izin vermeyin. İşin sırrı bu işte'' deyip kralın huzurundan ayrılmış. Kral, '' tüm önemli işlerimi bırakıp  bu tohumları mı dikeceğim, bir de sürekli belli aralıklarla sulayacağım demek. Ne saçma!''  demiş demesine de içi bir türlü rahat etmemiş ve tohumları dikmiş, sulamış.

Kısa bir süre sonra tohumlar çimlenmiş, boy atmaya başlamış. Sarayın bahçesinde işinin ehli  bahçıvanların yetiştirdiği çeşit çeşit  çiçekler olmasına rağmen kralın gözü penceresinin altında büyümekte olan bitkiden başkasını görmüyormuş. Bu bitki adeta takıntı olmuş kralda. Her sabah uyanınca  penceresini açıp aşağıya bakıyormuş. ''Aaa, ne kadar da büyüdü, bu bir sarmaşıkmış meğer'' diyormuş. Derken bitki ilk tomurcuklarını vermiş. Kralın yüzünde bir gülümseme olmuş. Hizmetkarı odaya girince kralın yüz ifadesini görüp çok şaşırmış. Bir kaç gün sonra tomurcuklar patlayıp koyu mor çiçeklere dönüşmüşler ve kral heyecanla çiçeklerine bakmış. ''Tanrım, bu ne güzel bir olay, ben ektim, ben büyüttüm bu güzel şeyleri'' diyormuş. Derken çiçekleri ziyaret eden bir kelebek uçarak kralın hizmetkarının burnuna konmuş. Hizmetkar şaşkın bir ifade ile şaşı gözlerle bakarken kral gülmeye başlamış, hem de kahkaha ile.. Tahmin ettiğiniz gibi, o çiçekler, kahkaha çiçekleriymiş.

Sanırım bu masalımsı öykünün anlatmak istediği kahkaha çiçeğinin özel bir çiçek olması değil. Ama bu masalda başka bir  çiçek değil de kahkaha çiçeğinin  seçilmesi tesadüf de değil. Bu çiçek bir sembol. Önemli olan, her konumda, her statüde insanın biraz emekle, biraz sabırla yeni bir şeyler deneyerek yaşamına renk ve anlam katabileceği..  Kahkaha çiçeğine gelince; bu yetiştirmesi kolay, kısa sürede gelişen  her ortama, her iklime uyumlu üstelik, oldukça neşeli, hoş çiçekler açan bitki, bu masala çok yakışmış bence. Eminim sizlerin bahçelerine, balkonlarına da yakışacaktır. Hepinizin, yüzünüzü güldüren uğraşıları  olsun. Bol kahkahalar! Sağlıcakla kalın.














23 Ağustos 2016 Salı

Vanilyalı Çiçek Büsküvi

Son zamanlarda ne çok bunaldık hatta daraldık, içimiz şişti gelecek kaygısı duymaktan.. Yaşadıklarımız bir ülkenin tarihine kazınacak nitelikte ders alınası durumlar. Öyle bir hale geldik ki küçük mutluluklardan utanır, gülümsemekten çekinir olduk. ''İyi günler, mutlu hafta sonları vb'' gibi sıradan güzel  dilekler boğazımıza düğümleniyor. Çünkü ulusça üzgünüz. Dahası yıllardır yapılan haksızlıklardan, yanlışlıklardan kırgınız. Daha kötü günler yaşar mıyız diye kaygılıyız. Bu ruh hali  bizleri nerelere  götürür diye düşünmeden edemiyorum. Bildiğim bir şey var ki kaygısız, günlük telaşlarla dolu günleri özlediğimiz. Masum, küçük mutluluklarımızı özleten, geleceğimizi karartan insanların asla hak ettikleri cezaları almadığı, tam tersi yıllardır suçu günahı olmayan gerçek vatan severlerin cezalandırdığı bir düzenin yaratıcıları nasıl rahat uyuyorlar, bilemiyorum. Kendi aralarında çıkar  çatışmaları olmasaydı aynı yolun yolcusu olarak devam edecek olanlar şimdi nasıl da aldatılan masumu oynuyorlar. ''Yıllar boyu ülkenin tüm kurumlarına kök salan korkunç zihniyetli insanlara bu fırsatları kim verdi?'' diyor ve susuyorum...

Yazı başlığına bakıp yukarıdaki paragrafı okuyanlar şaşırmışlardır. ''Bu ne başlık, nasıl bir yazı?'' diye. İşte içinde bulunduğumuz karmaşık ruh hali böyle olunca güncemin konseptine uygun her hangi bir paylaşım  yersiz ve anlamsız geliyor. Zorlanarak yazıyorum, içimden geçen duyguları aktarma gereği duyuyorum  ve bir türlü güncemde okumaya alıştığınız konulara giremiyorum.

Yine de bugün sıradanlığın güzelliğini anımsamak için sizinle  dün denediğim bir tarifi paylaşmak istedim.  Lafı bunca uzattıktan sonra çiçek bisküvilerin tadına bakmanız için  bir göz atın isterseniz. Sonuçta zorlukları aşmak adına içimizden gelmese de küçük mutluluklarımızı korumak zorundayız, öyle değil mi..


1yumurta
3 çay bardağı un
1 paket vanilya
1 çay bardağı pudra şekeri
Yarım çay kaşığı karbonat
200 gr oda sıcaklığında tereyağı
Üzeri için bir kaç kaşık daha pudra şekeri

Tereyağı ve pudra şekeri parmak uçları ile yoğrulur, un vanilya ve  karbonatla elenir, yumurta ile birlikte yağlı karışıma eklenir. Elde edilen hamur bir saat kadar buz dolabında bekletilir. Merdane ile açılarak yaklaşık 1 cm kalınlıkta açılıp çiçek şeklinde ya da dilediğiniz şekilde bir bisküvi kalıbı ile kesilerek pişirme kağıdı yayılmış tepsiye dizilir. Fırını önce 100 derecede  ısıtıp bisküvileri koyunca 170 dereceye çıkarmak gerekiyor. Bu tür tariflerde başlangıçta  fırının ılık olması önemli. Böylece şekli bozulmadan, istenilen kıtır bisküvi lezzeti elde ediliyor. Benim fırınımda 15- 20 dakika kadar pişirme yeterli oldu. Altını ve üstünü kızartmadan  beyaz olarak ama yeteri kadar pişirmek işin püf noktası. Fırından çıkarınca biraz soğutup bir tel süzgeç ya da elek yardımı ile üzerine pudra şekeri serpmeyi unutmayın. Deneyenler sonucu paylaşırsa sevinirim. Afiyetler olsun!














18 Ağustos 2016 Perşembe

Begonvilli Ev Haleri

Sağlık sorunları nedeni ile epey zamandır uğrayamadığım sayfamda bizden karelerle merhaba demek istedim.

















































Minik patili can dostlarımla, küçük bahçemle olabildiğince meşgul olup elimden geldiğince tüm sıkıntıları ve zorlukları aşmaya çalışıyorum.  Sağlıcakla kalın.