29 Şubat 2012 Çarşamba

Ne Yapıyorsun Doktor?

 Bu da Bekir Coşkun'un kaleminden:

NE YAPIYORSUN DOKTOR?..



Benim sarı piknik buzluğumdan var ellerinde, hastabakıcı giysili adamlar hızla koşuyorlar merdivenlerden...
Arkalarında kameraman ordusu...
Bacaklar gidiyor...
Kollar geliyor...
*
Haberler var gazetelerde:
“Böbrek yanlış hastaya gitti...”
“Kollar karıştı...”
“Bacağı düşürdüler...”
*
Yüz takılan hasta, aynayı alıp kendi yüzüne bakamadan, medyayı içeriye doldurup Türkiye’ye gösterdiler...
Doktor, “Çok mutlu ama şimdi gülemiyor, altı ay sonra gülecek” diyordu...
Bir kız, “Yüz babamın, ondan bana kalan bir parça” diye ağlıyor kapıda...
*
Bir insana kol takıyorlar...
Ertesi gün geri alıyorlar kolu...
Kendisinin değildi zaten “kolum gitti” diyemiyor...
İkinci haber:
“Ayağını da geri aldılar...”
Ve son haber:
“Dayanamadı, öldü Şevket...”
*
O zaman bir başka kadın ağlıyor:
“O eller oğlumun elleriydi, uymadıysa çöpe atmasınlar...”
*
İnsanlar, iyi ile kötü arasına sıkışmış, kendi ellerini okşayıp, ayaklarını yoklayıp, gidip aynada kendi yüzlerine bakıp çıkmak istiyorlar karmaşık duyguların içinden...
Kader göstermesin...
Bir gün başkasının eli elinizde...
Ya da yüzünüz sizin değil...
Ağlayacaksın, dudaklar katılmıyor...
Sileceksin, yanaklar elin...
*
Önemli bir iş yapıyor aslında doktor...
İnsanlara yaşamlarını geri vermek için çabalıyor...
İnsanlığa hizmet...
Kutsal...
*
Ama böyle ilkel ve kötü görüntülerle olmak zorunda mı?..
Görgüsüzce...
Duygulara saygısız...
Özensiz...
Reyting yarışında olan televizyonlarla, reklam peşinde olan doktorların yarışı mıdır bu kollar, bacaklar, yüzler?..
Böyle midir tıp?..

******
29 Şubat 2012 - BEKİR COŞKUN
bcoskun@cumhuriyet.com.tr

28 Şubat 2012 Salı

Hacettepe'den Üzücü Haber ve Düşündürdükleri


Şu organ nakilleri konusu beni hep düşündürür. Böbrek, karaciğer hatta kalp nakli gibi hastanın başka hiç bir şansının kalmadığı durumlarda illaki yapılmalı ama diğer durumlarda çok gerekli olup olmadığını bilemiyorum. Çünkü tıp mensubu bazı dostlardan duyduğuma göre bizim bilmediğimiz pek çok bilimsel gerçek bu nakillerin ne denli riskler taşıdığını açıklıyor. Örneğin insan vücudu hatta tüm canlı organizmalar yabancı bir maddeyi ya da dokuyu dışarı atma eğilimine sahip. Yani bir yerimize bir kıymık batsa ya da bir diş kökü bile kalsa  vücut onu yabancılıyor ve  reddediyor, dışarı atmağa çalışıyor. İnsan vücudu nakledilen organları da kabullenmek istemiyor.  Her ne kadar nakiller  doku uyumu aranarak yapılsa da vücut reddetmesin diye  nakil yapılan kişi ömür boyu, reddetmeyi baskılayıcı çok ağır ilaçlar almak zorundaymış. Tabii ki bu ilaçlar  sağlıklı sistemleri de olumsuz etkileyebiliyor. Kaldı ki, son  bacak nakli olayındaki gibi  bazen  daha işin başında uyumsuzluk yaşanıyor ve  nakledilen organ geri alınmak zorunda kalınıyor. Hacettepe Üniversitesi'nden gelen acı haberi az önce duydum. Çift kol ve bacak nakli yapılan Şevket Çavdar'ın ölüm haberi çok üzücü..

Ben  bu konularda  uzman kişi ya da bilim mensubu değilim, sadece  duyduklarımı paylaşıyorum. Yine de  hayati  gereklilik yoksa  bu nakillerin yapılmaması daha  mı doğru olur? diye düşünen biriyim..Elbette  kişi her şeyi göze alıp ''ben daha mutlu olacağım'' diyorsa sözüm yok. Çünkü bir organın yokluğunu çeken bilir.
Bu konuda son sözüm şu;
yüz nakli, kol bacak nakli gibi, umutsuz durumdaki pek çok insanın yüreğini titreten, onlara umut ışığı olan nakiller, popülist yaklaşımlarla mucizevi başarılar olarak değil de gerçekçi  bir şekilde kamu oyuna  anlatılmalı. Özellikle bu  kadar  yakın tarihlerde iki farklı üniversitede bu tür nakillerin ardarda yapılıvermesi düşündürücü..  Dünyada  öncü olunması  vs. güzel de henüz birinci operasyonun sonuçları tam olarak belli olmadan ikincisini bu kadar çabuk gerçekleştirmek doğru mudur? Bir insanın yaşamını  en mutlu  olacağı şekilde yaşamasını yürekten isteyen biri olarak  şunu sormadan da edemiyorum; mesleki rekabetin kurbanı olmayı kim hakeder?

27 Şubat 2012 Pazartesi

Facebook Sayfası'nın Çakma Filozofları

Facebook'ta bir sayfa edinmem diğer dostlara göre oldukça gecikmeli oldu.  Zaten blog sayfam yeterince zamanımı alıyor, bir de oraya vakit ayıramam diye hiç heveslenmedim.  Ancak, hayvansever dostlarımın (özellikle Jale  Ünsal'ın) önerisi ve birazcık da ısrarı ile  başladı Facebook maceram. Daha kolay iletişim kurarız, sokaktaki canlara yuva bulma şansımız artar diye üye oldum. Sonra aynı amaçla Twitter sayfamı da oluşturdum. Gerçekten de çok işime yaradı. Ayrıca birer ikişer, eski arkadaşlarımı, eski öğrencilerimi buldum ya da onlar beni buldular.  Ne var ki sevgili dostlar, bu Facebook alamet-i farikasında bazen bana ciddi anlamda sıkıcı gelen haller var. Özellikle arkadaş listenizi oluştururken isteğiniz dışında oluşan durumlar bunlar. Örneğin eski bir arkadaşınızdan arkadaşlık isteği geliyor, ''Aaa, ne hoş, yıllar sonra  görmüş kadar oldum'' diyor seviniyorsunuz.  Ama bir de bakıyorsunuz ki o kişi ile hiç bir ortak yönünüz kalmamış. Öte yandan çok sonra tanıdığınız insanlarla aynı frekansta gayet anlamlı ve yararlı  paylaşımlarınız olabiliyor. Örneğin Nilgün Hanım'la blog arkadaşlığı olarak başlayan dostluğumuz Facebook'ta da çok güzel sürüyor. Tersi de olabiliyor; çocukken sevdiğiniz, eğlendiğiniz kişi, ülkenin başka bir köşesinde bambaşka  bir kişilik gelişimi ile hiç hazetmediğiniz tarzda bir insan olarak karşınıza çıkmış. Aman Allahım! O ne paylaşımlar.. Özellikle  cinleri tepeme toplayan o bilgece lafları her fırsatta gözümüze gözümüze sokmaları. Bir de arkadaş listenizde bunlardan bir kaç tane  varsa yandınız ki ne yanma.. Artık  gösteri yapar gibi; ''bak ben ne derin insanım, ne  güzel felsefi paylaşımlar yapıyorum!!''  havalarında aşıkların karşılıklı atışmaları şeklinde birbiri  ardınca sıralarlar  bu bilgece lafları..

Daha buna benzemez ne laflar.... Tamam Tolstoy bu bilgece lafı etmiş, güzel de söylemiş ama onun bir tek yapıtını okumadan onun sözleri ile bilgiçlik taslama, her fırsatta  bu ve benzeri sözleri  ders verir bir eda ile durmadan paylaşma hakkını  nereden buluyorsun?

Eğer bu bilgelik abidesi insanlara diğer arkadaşların listelerinde görüp de arkadaşlık  isteği gönderen sizseniz ''ben ne yaptım!!'' diye kendinize kızarsınız benim gibi.  İster istemez  düşünürsünüz; her gün  üşenmeden paylaştıkları bilgece laflarla, hayatı çözmüş, bir filozof edası ile olup bitenleri değerlendiren, sağa sola  ders veren bu insanların durumu ne?  diye. Gerçi paylaştıkları bilgece laflar asla özgün  lafları değildir. Ordan burdan aşırılmış süslü cümlelerdir.
Alın bir tane daha:


 Ne büyük laf ama değil mi!!!Ayrı yazılması gereken  -da birleşik yazılmış, ne gam..   Burada cahil muhtemelen biz oluyoruz, bu bilgece lafı paylaşan asla cahil olamaz!!!
 Genellikle de birbirlerinin yazılarını paylaşırlar. Sanmayın ki; okuduklarının haddi hesabı  yok, her bireri birer bilgi küpü, kültür abidesi ve dahası birer Konfüçyus, birer Lao Tzu  ne bileyim birer Nietsche falan .. Onları tanımazlar bile aslında.

Ve sonunda dayanamadım ve dün Facebook sayfama şunu yazdım:
(Bir kişi dışında lehte ve aleyhte görüş belirten olmadı ama ne yapayım, cidden çok sıkıldım bu bilgece laflardan  ve yazmak zorunda kaldım.)


Begonvilli Ev:
Nedense burayı bilgece lafları paylaşma platformu sananlar çoğunlukta. Oysa çok sıkıcı oluyor bu paylaşımlar. Kusura bakmasınlar bunu alışkanlık haline getiren arkadaşları listemden siliyorum.
· · Dün, 13:43


  • B. Coşkun bunu beğendi.

    • B. Coşkun 
      Valla süpersin İsmet Teyze... Ben daha ağır bi dil düşünüyordum ama anca bu kadar kibar anlatılırdı... Bıktık bu çakma Freudlardan... Çok meraklılarsa hayatı çözmeye Ömer Çelakıl izlesinler...
      Dün, 13:52 · · 1

26 Şubat 2012 Pazar

Kedilerde Dengeli Beslenme



Sevgili kedi dostları,
son günlerde kör kedimiz İnci'nin ve tabii ki bizim de yaşadığımız olumsuzlukların nedeni büyük olasılıkla beslenme ile ilgili olduğu için bu konuyu önemle ele almamız gerektiğini düşündüm.
Konuyu bilmeyenler için kısaca özetliyeyim:
İnci'yi geçen yıl sokakta bulmuştum. Gözleri görmüyordu, bir grup kedi ile sokakta yaşamağa çalışıyordu.  Özellikle  beslenme konusunda zorlandığını, diğer kedilerden kalanları yiyebildiğini farkettim. Bu durumda yuva arayışına girdim ve  kedileri çok seven bir arkadaşıma sahiplendirdim. Genel bir kontrolden geçirtip aşılarını yaptırdım. Veteriner kısırlaştırılmış, hatta gözlerinin de ameliyatlı olduğunu söyledi. Yani İnci sokağa atılmış bir kediymiş. Neyse, yeni evine yerleşti,  kolayca uyum sağladı, üç gün öncesine kadar sorun yoktu ancak hastalandı. İdrar yolları ile ilgili büyük bir sorun yaşadı, büyük büyük  taşlar ve çok sayıda kum oluşumu yüzünden epeyce zor bir tedavi süreci yaşadı. Çokça kanaması vardı. Dün taburcu oldu, hala biraz kanaması var. Bundan sonra İnci'nin çok özel bir beslenme rejimi olacak.

Veterinerimiz Murat Karabayoğlu'na(Animales Veterinerlik kliniği)  ne kadar teşekkür etsek azdır.  Bilgisi, deneyimi ve ilgisi ile İnci'yi hayata döndürdü..

İşte bu sıkıntıları hiç bir kedinin ve kedisi olanların yaşamaması için beslenmelerine çok  dikkat etmemiz lazım.

Ben de bu konuda hem veterinerimizden aldığım bilgileri, hem de sağlam kaynaklardan ulaştığım bilgileri  paylaşmak istedim.

Öncelikle market mamaları kedi köpek beslenmesinde yetersiz ve sakıncalı. Dengeli beslenmeleri için  mutlaka profesyonel mama yemeleri gerekiyor. Ayrıca bolca taze ve temiz su içmeleri şart.
 Mihav.com   
adlı sitede çok  yararlı bilgiler var. Mutlaka göz atın. Aşağıda paylaştığım en temel bilgileri oradan size aktarıyorum  ancak  diğer  konulara da bakarsanız  pek çok bilgiye ulaşabilirsiniz. Hepinizin kediciklerine sağlıklı güzel  günler dilerim.
 Kedilerin beslenmesi konusunda kedi dostları genellikle sıkıntı çekerler. Bir kedinin sağlıklı ve doğru beslenmesi için bilmemiz gerekenlerden birkaçı :

* Kedinize su yerine süt vermeyin. Süt suyun yerini tutmaz. Ayrıca anne sütü (doğal/yapay) haricinde 6 haftalık olana dek yavru kedilere sadece süt vermek onlarda kusmaya ve gelişim bozukluklarına neden olur.

* Kuru mama ile yaş mama arasında sağlık açısından bir tercih yapmak zordur. Her ikisi de sonuçta aynı kapıya çıksa da kuru mamaların aşırı tüketilme ihtimali yüksektir. Bu durumda kediler gereğinden fazla kilo alırlar. Ayrıca kuru mamalar kedilerin vücutlarındaki su miktarını da azalttığı için kedinin mutlaka bol su alması gerekir.

* Bazı kedi dostları kedilerine ilave vitamin katkısı yapmanın iyi bir şey olduğunu düşünürler ve ölçüyü kaçırmakta da beis duymazlar. Fazla olarak verilen vitamin türü katkı maddeleri fayda yerine zarara sebep olur. Ölçülü olmak en doğrusudur.

* Ağırlıklı olarak bir kediyi ciğerle beslemek doğru değildir. Böylesi bir tek yönlü beslenme kedilerde ciddi sağlık sorunları yaratabilir. Ciğer A vitamini açısından çok zengin bir yiyecek olup aşırı tüketimi halinde kedilerin kemik yapılarında lezyonlara yol açar. Aşırı ciğerle beslenen kedilerin boyun bölgelerinde kemik sorunları baş gösterebilir.

* Aynı şekilde ağırlıklı olarak bir kediyi balıkla beslemek de dengesiz bir beslenme türüdür. Aşırı balık tüketimi iştah kaybına yol açar. Beden, hastalıklara direncini kaybetmeye başlar.

* Bir kediye sıkça çiğ yumurta vermek sanıldığının aksine iyi bir şey değildir. Çiğ yumurta biotini azaltır ve kedilerde kilo kaybına, alerjiye yol açar.

* Kedilere asla yumuşak küçük kemikler verilmemelidir. Ağız tavanını kolayca delerek öldürücü rahatsızlıklara neden olabilir.

* Kediler için ideal olan çeşitli yiyeceklerden oluşan bir beslenme programıdır. Beslenmede aşırıya kaçmak ya da belli bir besine bağlı kalmak dengesiz belenmenin tehlikelerini beraberinde getirir.
Aşağıdaki çizelgeye ne derece uyabiliriz bilmiyorum ama yine de bir fikir vermesi açısından paylaşıyorum.

25 Şubat 2012 Cumartesi

Veterinerlik Kliniği'nden Haberler!

Merak eden sevgili arkadaşlar için paylaşıyorum:
Az önce yine klinikteydim. Haberler iyi, İnci az da olsa konserve mama ile beslenmeye başladı, su da içiyor. Vücut ısısı normale dönmüş. Sondası  daha duracak, bir miktar kanaması sürüyor. Veteriner  bu kedinin uysallığına hayran kalmış. Çektiği onca eziyete rağmen hiç ses çıkarmadan hepsine katlanıyor yavrucak! Başka bir kedi olsa o sondayı ve damar yolu açmak için takılan aparatı çıkarırdı. Bu da Allah'tan olacak, sizin için bir fotoğrafını çektim.

Öte yandan dün klinikte tanık olduğum bir operasyon yüreğimi dağladı.  Bir sokak kedisi kuyruğu kopmuş, ön bacaklarından biri  kangrene dönüşmüş halde kliniğe getirilmiş. Dün kuyruğu ve bacağı kesildi. Bugün gidince  hemen onu sordum. ''Olabildiğince iyi'' dedi veterinerimiz. Yalnız bu kedicik  sokakta yaşayamaz. Mutlaka bir yuvası olmalı. Sosyal paylaşım sitelerinde paylaştım.  Lütfen siz de paylaşın. Sahiplenmek isteyen olursa Animales Veterinerlik Kliniği (0242)2432110 'u arayarak iletişim kurabilirler.

Ayrıca, yine sokaktan 1,5 aylık enfes bir füme renginde maviş gözlü yavru erkek kedi de, darbe almış, idrar yolu enfeksiyonu ile getirilmiş. Onun da tedavisi yapılıyor ve yuva arıyoruz! Yukarıdaki numaradan iletişim kurulabilir.

22 Şubat 2012 Çarşamba

Dualarınıza ihtiyacımız var!

Geçen yıl sokakta bulup sahiplendirdiğim kör kızımızı hatırlayacaksınız. Onu çok seven bir annesi olmuştu. Adını da İnci koymuştuk.  Bir yıldır çok mutlu bir ev kedisi olmuştu. Sık sık gidip görüyordum İnci'mizi.
Sabah erkenden hastane randevum için hazırlanırken tel. geldi. İnci çok hastalanmış. Annesi ağlıyordu. Hemen veterinerimi aradım ve evinden aldırdım. Ben de hastaneye röntgen çekimlerim için gitmek zorunda kaldım. Röntgen  sıram dokuzbuçukta olduğu için eve gelip veterineri aradım. Kötü bir haber alabilirim diye yüreğim ağzımda durumu sordum. Yaşıyormuş ama ''durumu kritik'' dedi.Şimdi hemen kliniğe gidiyorum.  Ne olur İnci'miz için dualarınızı esirgemeyin.

20 Şubat 2012 Pazartesi

Harika Meyve Nar


Narın en önemli özelliklerinden biri genel damar sağlığını özellikle kalbi koruması. Nar damar tıkanıklıklarını yüzde 44 oranında geriletiyor.

Bu açıklamayı Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Biyokimya Ana bilim Dali Öğretim Üyesi Prof. Dr Necat Yılmaz yapmış.

Ayrıca narın modern  tıp  literatüründe yer aldığını alzheimer hastalığı ve obezite tedavisinde etkili olduğunu belirtmiş.

Zaten çok severdim, şimdi daha bir değerli oldu bu güzel meyve benim için.

Çok sevdiğim Side'nin adının anlamının da nar olduğunu biliyor muydunuz?

Zamanı geçmeden olabildiğince çok tüketelim.. Hepinize sağlıklı günler.

Böyle Bir Uyarı Mesajı Aldım (Sonuna kadar okuyalım lütfen!)

Zaman zaman dolaşan bu tür uyarılar oluyor. Gerçek olup olmadığı bilinmez ama doğru da olabilir!
ACİL UYARI:
BURAK U. kod adlı bir hacker rekor denemesi için tüm Türkiye’ deki kullanıcıların adreslerini imha edeceğini söylüyor
Ve yapıyor onun için sakın listenize ”REA ” adlı bir msn adresi kabul etmeyin artı tüm listendekileri uyarın, çünkü listenden biri kabul ederse sen de hacklenirsin.
AYRICA; MiCROSOFT VE NORTON SON DERECE TEHLİKELİ BİR VİRÜS KEŞFETTİLER .
ŞİMDİLİK ONU ZARARSIZ HALE GETİREBİLECEK BİR PROGRAM YOK.
BU ViRUS ‘MATRiX’ E HOS GELDiNiZ’ADI ALTINDA BiR PPS iLE GELiYOR. AÇTIGINIZ TAKDiRDE , 10 SANiYELiK BiR ÇİZGİ FİLMDEN SONRA ‘HARD DiSKiNiZ BiTTi’ DiYE BiR YAZI CIKIYOR VE ARTIK ÇOK GEÇ!.
HARD DİSKİNİZ COKTUGU GİBİ , ADRES DEFTERİNİZ DE YOLLAYANIN ELİNE GEÇiYOR , VE SİZİN İSMİNİZLE VIRÜS YAYILMAYA DEVAM EDİYOR. BU VİRÜSÜN ADI : NWiN 27 VE FRANSIZ BiR HACKER TARAFINDAN YAZILDI. AMAN DİKKAT!!!!!,
‘MATRİXE HOŞ GELDİNİZ YAZAN MAİLİ AÇMAYIN!!!!!!
Emin KARAOĞLU
İçişleri Bakanlığı Kontrolörü
0 505 466 22 51 0 505 466 22 51 0 505 466 22 51 0 505 466 22 51

Çok Acil!! İzmirli Dostlar, Yardımcı Olur musunuz?


Bu sabah Sokak Hayvanları  adlı blogda okudum.
 Bu fotoğraf dün İzmir Doğal Yaşam Parkı otoparkında çekilmiş. Otopark görevlisi uzun zamandır bu köpeğin oralarda olduğunu söylemiş. İzmirli hayvanseverlerden acilen yardım istiyoruz. Bu köpek oradan alınıp, tedavi edilmeli. Aklıma ilk gelen şu oldu; fotoğrafı çeken ve diğer bu  hayvanı gören insanlar nasıl bu kadar duyarsız olabiliyorlar?

Sevgili İzmirli dostlar, lütfen belediye ile ve diğer ilgili derneklerle  iletişim kurup yardım isteyin. Yazdığınız  dilekçelere yanıt vermek zorundalar.  Telefon da etkili oluyor. Bu can göz göre göre açlıktan ölmesin..

Kimin Böyle Bekleyeni Var?

Bu resim ne çok şey anlatıyor öyle.. Tüylerim diken diken oldu!

19 Şubat 2012 Pazar

Hello Kitty Diş Kliniği

Daha önce Hello Kitty konseptli otellerden söz etmiştim. Bu kez de Tokyo'daki bir diş kliniğini görelim:
Dekorasyon çocukların dişçi korkularını yenmeleri amaçlı tasarlanmış. Benim bile gidip dişlerimi kontrol ettiresim geldi.:)






İki Yeni Harika Blog!



Geçtiğimiz günlerde Reyhan Hanım'dan ve harika örgülerinden söz etmiştim. Koltuk örtülerinden bir kaçını da burada paylaşmıştım. Çok beğenilen bu işlerden fazlası da varmış Reyhan Hanım'da. Tığ işleri, nakışlar ve daha kim bilir neler. Bir de dünya  tatlısı bir kediciği var ki mutlaka görmelisiniz bu şirin kızı.

İşte bu marifetli hanım, güzel çalışmalarını bundan böyle bizlerle yeni açtığı bloglarında paylaşacak. Ee, hadi o zaman, hep birlikte Reyhan Hanım'ı ziyarete gidelim, hoşgeldin diyelim:)

Ihlamur Kokusu(tık)

  doktorum örgülerim(tık)

 

18 Şubat 2012 Cumartesi

Halil Sezai-Sonbahar

İki kelime yetiyor seni seven kalbi kırmaya..Sonra roman yazsan ne fayda..

Yollarda Kalmak!


Yıllar önce, galiba 82'de bir ocak ayında Ankara'dan Antalya'ya dönüyoruz. Eşimin rahatsızlığının ilk yılları. Henüz tanımadığımız bir hastalığın sekiz kollu ahtapot misali çeşitli sistemlerini yakaladığı ama henüz felç olmadığı o korkunç günler.. Antalya'da o yıllarda Üniversite Hastanesi yok. Biz de buradaki doktorlarımızın tavsiyeleri doğrultusunda İstanbul Çapa'yı ve Ankara Göz Bankası'nı komşu kapısı yaptık o günlerde. İstanbul'daki doktorumuz ışıklar içinde uyusun, Prof. dr.Türkan Saylan. Ankara'daki, yaşıyorsa Allah uzun ömürler versin, rahmetli olduysa o da ışıklar içinde uyusun, Prof. dr. Leyla Atmaca. Neyse, Ankara'daki çile dolu hastane  günleri bitti ve geri dönüyoruz. Eşimin her iki gözbebeğine de Depo Medrol  enjeksiyonu yapıldı.Gözleri bantlı. O ilacı bulabilmek için karda kışta kısıtlı zaman dilimi içinde  ecza depolarını  dolaşmam, bir taksi bulabilmek için bile savaş vermem,  ben gecikince eşimin hastane koridorunda tek başına  beklerken yaşadığı panik ataklar o günlerden kalan  çok acı hatıralar. Ben eşimin bakımı için bir kaç ay boyunca ücretsiz izin kullandığım için  maaş alamıyorum, maddi sıkıntımız var. Bu yüzden zorunlu olarak otobüs yolculuğu yapıyoruz. Ankara Afyon karayolunda, Afyon'a yakın bir yerlerde kar  ve tipi yüzünden yolda kaldık. Saatler birbirini kovaladıkça sinirler geriliyor. Soğuk, açlık, tuvalet ihtiyacı yetmezmiş gibi eşimin  gözleri bantlı yani iyice moral bozucu bir durum.  O zamanlar cep telefonları falan da yok.. Saatler sonra nasıl haberleşildiyse  en yakın  askeri birlikten yardım geliyor. Battaniye, ekmek, peynir ve meyve suyu..Açlıktan ölünmez belki ama soğukta aç olunca donma riski daha fazla. Bir asker moral olsun diye  güzel sesiyle bize türkü bile söylemişti, hiç unutamam. Şu an bile ağlıyorum. Askerimizin çabaları sonucu yol açılıncaya dek bir otobüs dolusu insan donarak ölmekten kurtuluyoruz.

Bu olayı anlatmamın nedeni şu:
Sabah twitter'a göz attığım zaman  18 saattir Ankara Afyon karayolunda mahzur kalan yolcular olduğunu  öğrendim. Bakın neler yazmışlar:

Afyon-Ankara yolu 18 saattir kapalı, yüzlerce insan donmak üzere ve medya TISSSS..! AKP gözünü açmadan asla uyanmayan bir medyaya sahibiz..!
20saattir aynı yerdeyiz,açız,tuvalet yok.sinirlerimiz altüst. Yolcular gerginlikten tartışmaya başladı.oturdum ağlaya ağlaya izliyorum
Ya allahaşkına KARAYOLLARI DİYE BİRŞEY YOK MU bu memlekette? İnsanlar donarak ölecek!!!

Ve böyle uzayıp gidiyor mesajlar

Şimdi ne demeli sevgili okurlar, bunca yıla rağman hala aynı sıkıntıların sürüp gittiği bir ülkede yaşıyoruz. Sadece bu konuda değil her konuda bu böyle ne yazık ki.

Yolda kalanlara sabır ve acil yardım diliyorum. Vah benim ülkem vah!

17 Şubat 2012 Cuma

Çıralı'daki İnşaat Durduruldu!

Antalya-Kemer Çıralı İçin Tehlike Çanları başlıklı yazımda söz etmiştim.


Sivil toplum örgütlerinin ve yöre halkının tepkileri işe yaradı sevgili dostlar!

Antalya Kemer'de dünyaca ünlü Çıralı Plajı'ndaki 18 dönümlük alanı kiralayan turizm firmasının bölgede yürüttüğü inşaat çalışmaları şimdilik durduruldu!

Artan tepkiler üzerine Vali Ahmet Altıparmak, İdare Mahkemesi’ne yürütmenin durdurulması talebiyle açılan dava sonuçlanıncaya kadar inşaat faaliyetlerinin durdurulmasına karar verdi. Bakalım mahkeme kararı ne olacak?
Kararı sevinçle karşılayan eylemciler, Çıralı Plajı’ndan ayrıldı.

 

Bugün Dünya Kediler Günü

Bugün Dünya Kediler Günü'ymüş.












Kedi sever biri olarak ilk kez duydum.

Böyle özel bir günlerinin olması onlara ne kazandırır bilemem.. Belki sahipli olan bazı şanslı kedicikler, biraz daha şımartılırlar ama zaten onların büyük çoğunluğu sevilip şımartılıyor.

Belki de hayvanseverliği sadece evindeki petlerle sınırlı olmayan, sokaktaki canlar için de bir şeyler yapmaya çalışanlar biraz daha çaba gösterirler  sokaktakileri mutlu etmek için ama zaten o kişiler  ellerinden geleni her zaman yapıyorlar..

Anlayacağınız kediler için böyle özel bir gün olması pek de farketmiyor onlar için.

Yine de tüm kedi sever arkadaşlarımızı ve  sevgili kedilerini, sokakta  yaşam  savaşı veren kedicikleri sevgi ile kucaklıyorum. Onların bitmeyen çilelerine çile katan, eziyet eden, otomobili ile  çarpıp kaçan, açlığını susuzluğunu umursamayan,  onları korumaya, doyurmaya çalışanlara düşmanca davranan  insan kılığındaki acımasız yaratıklara da vicdan merhamet diliyorum

15 Şubat 2012 Çarşamba

Nazar değdi ne yazık ki!!!

Sevgili dostlar,
Bir önceki yazımda ''bu günlük benden bu kadar!''  demiştim ya;

Oysa ki yaşam küçük büyük, acı tatlı sürprizlerle, en basit söylemlerimizi bile yalancı çıkartmaya devam ediyor.  Çünkü, bugün daha yazacaklarım varmış, hem de içim yanarak.

Çok üzgünüm dostlar çok!!!
NAZARDEĞMESİN 07 ÇEYİZ İŞLERİ burada
 
 Çok üzgünüm dostlar çok!!!!
''Nazar Değmesin07''  bilmem tanır mıydınız.. Bakın bakalım izleyici listelerinize. Bu güzel, bu genç, üretken kadını, hamarat anneyi, evine eşine düşkün  eşi  kaybetmişiz.. Şimdi  ne denir; asla tarzım olmasa da ''ben böyle dünyanın..'' diye başlayıp amiyane tabirlerlerle devam etsem hiç hoş olamayacak, dahası ne değişecek ama içim yandı sevgili dostlar..Göz yaşlarım beni boğuyor; şu an evde yalnızım ve siz sevgili blog yazarı arkadaşlarımdan başka içimi dökeceğim kimsem yok.. O  güzel çocukları, eşini, annesini, babasını, sevenlerini düşünüyorum.  En çok da gencecik güzeller güzeli  kadını düşünüyorum.  Genç ölümler çok acı veriyor.. Mekanın cennet olsun!!
Bu yazıyı yazmamın asıl amacı, kadınların en çok yakalandığı kanser türü olan  göğüs kanseri konusunda yeteri kadar dikkatli ve bilinçli miyiz? Uzmanlar erken tanının önemi konusunda  durmadan uyarıyorlar ama gereken önemi veriyor muyuz bu konuya.. Özellikle meme ve rahim ağzı kanserlerinde farkındalık yaratabilmek için biz kadınlar bilgilenmeli ve bilgilerimizi de mutlaka paylaşmalıyız.  Konu ile ilgili  deneyimlerinizi, çevrenizde olup bitenleri,  edindiğiniz her türlü  sağlam dayanağı olan bilgiyi paylaşmaya davet ediyorum sizleri. Başka acılar yaşamamak  için .. Hepinize sağlıklı güzel yaşamlar diliyorum..

14 Şubat Saçmalıkları

Geldi geçti, çenemi tutayım diyorum, olmuyor. Seveni var sevmeyeni var bu tür günlerin. Ben daha önceki yıllarda uzun uzun yazmıştım neden haz etmediğimi. 14 Şubatta öyle veya böyle hoş duygularla  günün anlam ve önemini kendi anlayışına göre yorumlayanlar, kutlayanlar değil benim sinir olduklarım.  Kutlamayanlar da değil.. Bu  kişilerin  görüşüne kalmış. Herkes dilediği gibi kendi çapında değerlendirir, ne yaparsa yapar..
Hani o uyanık takımı var ya; her durumu her olayı paraya çevirmek isteyenler, her şeyden kendine bir pay çıkarmaya çalışanlar. İşte  bir 14 Şubat  daha yaşadık  ve  ''yok artık!'' dedirten  pazarlama yöntemleri devreye  girdi.  Geçen yıl bana en çok itici gelen reklam ''şu kadarcık pırlanta'' diye ciyaklayan kadın ve sırıtık kocasının baş rolde olduğu reklamdı. Sanki bütün kadınlar o düzeyde anlayışa sahip gibi..Bu yıl da çarşafta, kokuda, iç çamaşırında, takıda vs. yine suyu çıkarıldı  Sevgililer Günü'nün ama bakın daha neler  varmış;
Yukarıdaki resimde  kalp şeklinde  bir kaşar görüyorsunuz.  Uyanığın biri bu kaşarları sevgililer günü için yapmış. Aşağıdaki twitler durumu  çok güzel açıklıyor:)
İstiklalAkarsu: Sevgililer Günü için kalp şeklinde kaşar yapmış, Allahım sen o hediyeyi veren adamın beyninden, alan kadının da şerrinden dünyayı koru.
Nafer Ermiş: Kalp şeklinde kaşar yapıp üzerine de “canım sevgilime” diye yazan firma, aklını peynir ekmekle mi yedin evladım sen?
tıklamayındedeler: Sevgilileri ayırmak için süper teknik. Kalp şeklinde kaşar, üstüne de “canım sevgilime” yazısı... Bu kadarını ben bile düşünemezdim!
Emre Bilgili: Ayrılmak isteyip de başaramıyorsanız, Sevgililer Günü’nde bu peyniri alın.
Bahadir cuneyt: İkinci Susurluk kazası.



Bana göre bir diğer saçmalık da sevgililer gününde dünya evine girmek isteyenlerin  ya da çocuğunu  o günde doğurmak isteyenlerin inanılmayacak kadar çok sayıda olması.  Nikah dairelerinde korkunç izdihamlar olmuş. Boşanmaların hızla arttığı, üç yılı geçen evliliklerin epey eski olarak değerlendirildiği günümüzde, böyle özel bir günde  evlenmenin işe yaradığına inanabilsem, hadi olsun derim.. Hele  o gün doğum yapmış olmak için sezeryana razı olan annelere  ne demeli?

Bu günlük benden bu kadar.. Allah hepimizi bu saçmalıklardan uzak tutsun, gerçek sevgiler nasip etsin.. Her gününüz  güzel geçsin

14 Şubat 2012 Salı

Antalya-Kemer Çıralı İçin Tehlike Çanları



Antalya'nın Çıralı sahilleri eşsiz özellikleri olan doğal güzelliklerimizdendir.

1.Derece Doğal SİT Alanı ve arkeolojik alandır. Onlarça çeşit endemik türün yaşadığı nadide yerlerden biridir. Ayrıca Caretta Caretta üreme alanıdır ve sözümona uluslar arası ölçekte önemli koruma altındadır.

Ne yazık ki bu alanda (1. Derece Doğal SİT Alanı) 18 bin metrekarelik bir yer Antalya Orman Bölge Müdürlüğü tarafından Ormanspor’a tahsis edilerek kiralanmıştır. Ormanspor ise kim bilir hangi hesaplarla hülle yaparak bir şahısa bu yeri tekrar kiraya vermiştir. Kiralayan kişi ya da şirket derhal  kafeterya vs inşaası için hazırlıklara başlıyor..

Bölge gerek sahip olduğu doğal güzellikler gerekse pek çok endemik türün yetişme ve yaşama alanı olması, özellikle de koruma altında olan Caretta Caretta’ların yumurtlama bölgesi olması açısından bu derece öneme sahip iken, sözde koruma altında olmasına karşın bir işletmeye sunulmak üzere kiralanıyor. Sonuçta Çıralı'nın doğal güzelliklerini tahrip edici yapılanmaya gidilmesi akıl almaz bir uygulama.

Bu durumda ilk akla gelen sorular şunlardır:
Söz konusu yapılanmanın uluslar arası sözleşmelere aykırı olmasına karşın neden gerekli müdahale yapılmamaktadır?
Bu bölge koruma altında olmasına rağmen böyle bir yapılanma iznini hangi kurum vermiştir?

Birer birer  kaybettiğimiz doğal güzelliklerimiz elden gidince üzülmek onları geri getirmiyor. Ne yazık ki daha önce de Manavgat- Sorgun fıstık çamı ormanının aynı  amaçlar için katledilmesine tanık olmuştuk.

İşte bu yüzden vatandaş olarak onları korumak için ne  gerekiyorsa yapmalıyız.  Eğer bu eşsiz güzellikteki yerin bazı insanların para kazanmaları uğruna tahrip edilmesine, beton yığınları ile doldurulmasına, türlerin  geri gelmemek üzere yok edilişine seyirci kalmak istemiyorsanız siz de bir dilekçe yazarak  görevinizi yapabilirsiniz.

Değerli arkadaşım Timur Ugan sayfasında dilekçe örneğini ve gönderilecek makamları paylaşmış:
Antalya-Kemer-ÇIRALI’ da eylemdeyiz, bekliyoruz. ÇIRALI’yı vermeyeceğiz / Dilekçeye Katılın

Hepinizin desteğini bekliyorum.

Google'ın Sevgililer Günü Videosu

Çok şirin:))

Biricik Aşkım'a




Sevgili Kocam'a
İyi ki varsın, iyi ki 30 küsur yıldır hayatımdasın!
Not:Dean Martin'den daha yakışıklısın:))

13 Şubat 2012 Pazartesi

Gamze'nin Çığlığı



Gamze'yi sevgili Yıldız'ın  * mandalinçıkmazı * sayfasından tanıdım. Öyküsünü öğrenince ne diyeceğimi bilemedim.. Okuduğum andan itibaren hiç tanımadığım bu insan  için  dua ediyorum, hem de tüm kalbimle..Bir de sesini duyurması için elimden geleni yapmağa çalışıyorum. O bizleri tanımıyor, varlığımızdan bile  haberi yok şu an ama önemli mi.. Onun için dua eden, sesini duyurmasına ve uygun iliği bulmasına yardımcı olmak için çırpınan benim gibi pek çok insan olduğunun farkında. Seslenişlerinden  bunu anladım.

Sevgili Gamze, zaten biricik yavrun sana, o küçücük haliyle  güçlü olman gerektiğini  söylemiş  ve sen  güçlü bir kadınsın. Ben de Yıldız gibi  senin bu yolculuktan sağ salim döneceğine yürekten inanıyorum. İyi günde kötü günde  seninle olacak  pek çok dostun var.
Gamze’nin Sayfası Burada
Ve
Gamze İçin

12 Şubat 2012 Pazar

Gideceğim Bu Yerden!

Bazı insanlar hiç zorlanmadan yaşamlarında değişiklikler yapabilirler. Alışkanlıklarını,  işlerini, kurulu düzenlerini,  çevrelerini gönülden istedikleri bir şey varsa, onun  uğruna değiştirebilirler.. Az önce saydıklarımın  hiç biri o kadar da önemli değildir; yeter ki bir şeyi çok istesinler. Belki bir miktar risk alırlar ama  böyle insanların  hedefledikleri yerlere ve konumlara  gelme, istedikleri gibi yaşama şansları  daha yüksektir. Bazen evdeki hesap  çarşıya uymasa da yani  başaramasalar da en azından ''çabaladım ama olmadı, tekrar deneyeceğim''  diyecek kadar da  cesaretlidirler..

Bir de benim  gibiler vardır ki..Ahhh, ahhhh!  Ömürleri temkinli yaşamakla geçmiştir. Çok istedikleri,  hatta biraz çaba ile ulaşabilecekleri  pek çok güzelliğe sırf bu temkinli  olma huyları yüzünden uzaktan bakma  durumları ile idare ederler. Fazlası ile  hak ettikleri halde bir türlü  gönüllerince bir düzen kuramazlar. Dahası gereğinden çok yüklendikleri sorumlulukların altında ezile ezile geçip giden yaşamları onlara  ironik bir şekilde dersler verse de, onlar bu dersleri almazlar. Büyük kararları vermekte zorlanırlar. Ne bileyim, illa  çevre desteği falan beklerler..Tüm bunlardan neden söz ediyorum dersiniz?

Ben de bunca yıl bekledim bekledim ve artık yaşamımla ilgili önemli  değişiklikler yapmam gerektiğini düşünüyorum. Yıllardır  istediğim ama bir türlü cesaret edemediğim köklü değişiklikler için güç toplama  aşamasındayım. Çok uzun zamandır kent yaşamının kargaşasından bıkmış durumdayım. Şehrin  göbeğinde koca bir bulvarın üzerindeki  küçük dairem  ve çevredeki beton yığınları artık beni boğuyor. Trafik gürültüsü, egzoz kokusu, görüntü kirliliği, gitgide  yabancılaşan  insanlar gün geçtikçe daha da katlanılmaz  geliyor. Küçük  bir yerleşim yerinde bahçeli bir ev  alıp kafamı dinlemek istiyorum.  Bunu yapabilmek  çok kolay değil ama imkansız da değil. Kısacası dostlar, bunca yıldır, istedim ama bir çabamız olmadı. Artık ötelemenin anlamı yok. Bir kaç gündür eşimle ve oğlumla durum değerlendirmesi  yapıyor, şunu satıp şunu mu ayıralım, yok olmaz, şu kadar kredi alıp şöyle mi yapsak diye kafa patlatıyoruz. Bir yandan da Manavgat, Alanya sahilleri kazan biz kepçe, satılık  bahçeli evleri, yerleşim yerlerinin sosyal, kültürel özelliklerini vs. araştırıyor, sürekli emlakçılardan bilgiler alıyoruz. Bir  sürü  fotoğraflar gönderildi, gidilip  görülecek tüm bu evler..





Aman ne zormuş bu işler! ''Tamam , galiba aradığımızı bulduk'' diye sevinirken,  olmadık bir  pürüz çıkıyor ya da içimize sinmeyen bir  durum ortaya çıkıyor. Örneğin  çok güzel  manzarası olan  bakımsız bir ev, ya da uzak bir yerde güvenlik açısından tedirgin edici bir konumda muhteşem bir ev olabiliyor. Çok yakınlarımızın olumlu, olumsuz düşünceleri, akıl vermeleri, kendi  düşünceleri doğrultusunda hareket etmemizle ilgili beklentileri, zaten karar vermekte zorlanan biri olduğum için beni çok bunalttı.. Belki maddi kayıplarım olacak, yorulacağım, üzüleceğim, göz yaşı bile dökeceğim ama ben hayatımda bu değişikliği istiyor muyum? Evet istiyorum.  O halde kararlıyım dostlar.. Bu  kez  gerçekten kararlıyım..Zaman git gide daralıyor. Gideceğim bu yerden.

Sabah sabah Whitney Houston şoku :(((



Amy Winehouse'un ölümünü duyunca da böyle olmuştum..

''Whitney Houston otelde ölü bulundu.

Amerikalı ünlü pop şarkıcısı Whitney Houston, 48 yaşında öldü.'' diye yazıyor gazetede..

Muhteşem sesi ve yorumuyla 415 ödülle Guinness Rekorlar kitabında ''en çok ödül alan kadın şarkıcı'' unvanını elinde tutan şarkıcının, 1992 yılında Kevin Costner ile başrollerini paylaştığı ''The Bodyguard'' filminde söylediği ''I Will Always Love You'' şarkısı, dünyanın neredeyse tüm ülkelerindeki müzik listelerinde bir numarada uzun süre kalmıştı.

9 Şubat 2012 Perşembe

Reyhan Hanım'ın Harika Örgüleri

Bana yazdığı zarif yorumları ile tanıdım Reyhan Dizman Hanım'ı.

Ve son yorumunda;
''Hepsi harika,ellerinize sağlık. Beğenirseniz benim örgülerimi blogunuzda paylaşırsanız sevinirim.'' diye yazmış ve adres de belirtmiş.(Eğer izni olursa bu adresi sizlerle paylaşırım)

Seve seve Reyhan Hanım, örgüleriniz o kadar güzel ki, hem paylaşırım hem de modellerinizden örmek isterim.