30 Nisan 2010 Cuma

Sahte Yazılar


İnternet dünyasında Can Dündar imzası ile dolaşıp duran ancak yazarın ''bu yazılar bana ait değil!'' dediği pek çok yazı var. Resmi web sayfasında ''sahte yazılar'' başlığı ile duyurduğu bir bölüm var, ben de oradan okudum. Diyor ki;''Bu bölüm; yıllardır internette benim adım altında dolaşan, fakat aslında bana ait olmayan yazılardan oluşuyor.

Bunları, gerçek yazılarımdan ayırabilmek için burada topladık.

Lütfen çoğaltıp dağıtmayınız...!

Dağıtanları uyarınız...! ''



Can Dündar’ın Web Sayfası Burada


Bir kaçını okudum. Okuduklarım, duygusal yönü ağırca basan, yaşam dersi veren şiirimsiler ve düz yazılar.. Şiir midir, değil midir? tartışması zaten beni aşar. Hatta aşağıda okuyacağınız yazı bir kaç yerde Can Yücel imzası ile de çıktı karşıma. Üstelik bir kaç değişiklikle..Baktım yazı fena da değil hani; popülist denilebilecek söylemler içeren, Can Baba'nın(Yücel'in) uslubunu da yansıtan bir yazı. Ben işin içinden çıkamadım.

ERKEK DEDİĞİN

Seni elinin tersiyle değil avucunun içiyle kavrayacak. Bileceksin ki emin ellerdeyim, başkası tutamaz elimi böyle.

Rahat olacaksın yanında, çok konuşmayacak, beynini didiklemeyecek.

İnce olacak; seni senin kadar düşünecek. Sen onu merak ettiğinde kendisine hesap soruluyor havalarına girmeyecek. Senin inceliğine karşı umursamaz sözler sarf etmeyecek.

Adamın sinirini bozmayacak, cinlerini tepesine çıkarmayacak, sanki sen onun için varmışsın her ne zaman istese emrine amadeymişsin, o ne yaparsa yapsın her istediğinde yanında elinin altında olacakmışsın triplerine girmeyecek.

Sen ona sevgini hissettirdiğinde, sen ona kayıtsız şartsız aşıkmışsın gibi havalara girmeyecek.

Erkek dediğin ilgi gördüğünde ilgiyle, sevgi gördüğünde sevgiyle karşılık verecek.

Erkek dediğin, sen onun için kendine baktığında, sırf ona daha güzel görünmek için giyinip kuşandığında hiçbir şey olmamış gibi davranmayacak.

Ruhunu okşamasını bilecek. Romantik olacak kimi gün habersizce kucağında çiçeklerle çıkıp gelecek. Özel günleri unutmayı marifet sanmayacak.

Kayıtsız olmayacak senin bütün zarafetine karşı. Gerçekten seven bir kadın sevgi ve ilgi bekler, erkeğine verdiği aşkın karşılığında küçük bir tatlı söz, kısa bir mesaj, bir çağrı bile onu mutlu edebilir. Erkek dediğin bütün bunları cebinden para harcıyormuş gibi cimrilikle yapmayacak.

Ben aranmayı, çok aramayı sevmem demeyecek. Her şey kendi istediği gibi olsun istemeyecek. Sadece kendi canının istemesine bağlamayacak her şeyi.

Erkek dediğinin, hissettiğiyle yaptığı şey arasında uçurum olmayacak. Cesur olacak cesur. Seni seviyorum derken korkmayacak, başka şeylerin arkasına gizlenmeyecek.

Seviyorum deyip bir sonraki perdede kaçmayacak, özlüyorum diyorsa gelecek, kaybetmek istemiyorum diyorsa kaybetmeyecek.

Erkek dediğin askına sahip çıkacak. Korkak olmaz erkek dediğin. Erkek dediğin iyi sevişecek. Koyun gibi yatmayacak, bir an önce şu iş bitse demeyecek.

Aşksız yatmayacak yatağa ve sen bunu bileceksin. Bir baba şefkatiyle seni alnından öptüğünde bileceksin ki sevgisi geçici ve zayıf değildir.Ve sevgiyle öptüğünde dudaklarından bileceksin ki öpüşün tek sebebi şehvet değildir.

Erkek dediğin yakışıklı olacak, çekici olacak ama bundan çok daha öte bir şey...
Zeki olacak.

Kadının küçük yalanlara, bahanelere inanmayacağını, kendisini kendi gibi tanıdığını bilecek. Kadının zekasını küçümsemeyecek kadar zeki olacak. Zeki olacak, seni bir hamur gibi karmasını bilecek, o hamura kendisi
katmasını da.

Değerlerini bir anlık hevesler uğruna satmayacak.
Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak seninle yataktayken kullanacak.

Erkek dediğin önce sevecek.
Kendini sevmeyen erkekten kimseye hayır gelmez. Bir bakarsın ki yıllar sonra bu adamla ne yatağa sığıyorsun, ne toprağa... Koluna girip gezmesini bileceksin gururla, koynuna alıp sevişmesini de. Babalığını da bilecek, ana-babaya hürmet etmeyi, kadir kıymet bilmeyi, vefakarlığı, fedakarlığı...

Erkek dediğin seni koruyacak,kuşatacak.

O nerede olursa olsun seni koruyacağını bileceksin.
Pısırık olmayacak erkek dediğin. Erkek dediğin erkek olacak.
Seni sadece sen olduğun için sevecek. Parayla pulla, kariyerle, güçle, kimin ne dediğiyle hareket etmeyecek.

Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem dostun, hem baban, hem çocuğun olacak, huzurla bağrına basacaksın.

Şimdi ben çoğaltıp dağıtmış mı oluyorum? Doğrusu pek kestiremedim. Siz yine de anaonim olarak değerlendirin bu yazıyı, ya da şiirimsiyi.



Yazıya gelince; yazarı her kimse, fazlaca ütopik değil mi? Hem bir de işin diğer yönü var..Hadi böyle bir erkek var diyelim. Ya kadın nasıl olacak? Orasını varın siz düşünün kadınlar:) Bence şunu ''İnsan Dediğin''yapalım da hep isteyen ve talep eden durumuna düşmeyelim..

29 Nisan 2010 Perşembe

Rengarenk Yastıklar

Hem işlevsel hem de görseldirler. Ev dekorasyonuna katkıları çok fazladır. Onları seviyorum.

Begonvilli Ev
Begonvilli Ev, Begonvilli Ev tarafından Polyvore.com üzerinden


Begonvilli Ev
Begonvilli Ev, Begonvilli Ev tarafından Polyvore.com üzerinden


Begonvilli Ev
Begonvilli Ev, Begonvilli Ev tarafından Polyvore.com üzerinden

27 Nisan 2010 Salı

Yazlık Hasır Çantalar












Yaz gelince bu çok şık ve kullanışlı hasır çantalar vaz geçilmezlerimden oluyor. Plaj çantası olarak ya da günlük kullanımda çok işe yarıyorlar.

Sandalet, şapka ve güneş gözlükleri ile çok şık duruyorlar.
Bu birbirinden şık modelleri Dolche&Gabana, Makenzi, Seasi ve Braccialini, Channel gibi dünyaca ünlü markalardan seçtim.

26 Nisan 2010 Pazartesi

Gündemdeki İç Acıtıcı Konular / Çocuk İstismarı ve Cinayetler!


Blog sayfam son günlerde ağlama duvarına döndü. Ne var ki, toplum olarak yaşadıklarımız, neşeli, keyif verici konulara yer vermemize izin vermiyor. Hatta az önce baharlık ve yazlık hoş aksesuvarlarla ilgili bol görselli bir yazı hazırlamıştım, geri çektim. İçim elvermedi böylesine büyük bir sosyal yaranın acısı içimdeyken, modadan giyimden söz etmeye..

Bir kaç blog yazarı arkadaşım da benzer duygularla, üzülerek ve tedirgin olarak konuyu ele almışlar bloglarında. Bu konuları dile getirmenin zorluğunu hissederek.. Ne var ki, zor da olsa tüm acımıza ve tedirginliğimize karşın konuşmalı, yazmalı, her şekilde dile getirmeliyiz. Şu an ne bir şey üretmek, ne de yararlı bir iş yapmak gelmiyor içimden. Tüm gücümle, herkesi uyarmak, ''Nereye gidiyoruz? Sonumuz ne olacak?'' diye çığlıklar atmak istiyorum yalnızca.

Sekiz on yaşındaki çocuklar, bebek sayılabilecek yaşta çocuklara tecavüz edip öldürüyorlar. Kimdir bunların anne babaları, öğretmenleri? Bu çocuklar nasıl, hangi koşullarda yetiştiriliyorlar? Bu yaşlarda böylesine vahşice suçlar işleyebiliyorlarsa yetişkin oldukları zaman nasıl bir yaşamları olacak?

Tv haberlerinde duyuyor, izliyoruz; okullardaki kantinlerde çalışanların, okul servisleri sürücülerin içinde pek çok sabıkalının olduğu saptanıyor. Hem de cinsel suçlardan.. Sabıkalı insanların da yaşam hakları olmalı ama cinsel suçlardan hüküm giymiş sapıkların kantinlerde, okul servislerinde ne işi var? Bu çok önemli konunun ta baştan sıkı bir denetleme sistemine bağlı olması gerekmiyor mu?


Yatılı okullarda korkunç olaylar oluyor. Kayıp öğrencilerin cesetleri yakınlardaki çukurlarda bulunuyor. Bu nasıl bir ihmaldir? Devlet, gözetimindeki çocukları korumaktan aciz midir?

Kısacası; bunların dile getirilmesine kim kızarsa kızsın, kimler rahatsız olursa olsunlar, toplum olarak dikkati çekmek zorundayız. Bu yaşanılan olumsuzluklar ülkemizin en önemli sorunlarındandır..23 Nisan'da süslü sözlerle çocuk sevgimizi dile getirmek işe yaramıyor. Bu ülkenin, uzmanları, eğitimcileri, hukukçuları, bilim adamları var. Ne yapılacaksa yapılsın artık. Asıl bu konulardaki yasalar düzenlensin. Çalışmayan, hantal sistemler yerine tıkır tıkır işleyen sosyal sistemler istiyoruz. Ana babalı ya da kimsesiz, her çocuk korunmaya muhtaçtır. Eğitim eksiklikleri giderilsin. Suça eğilimli çocuklar ve insanlar kendi haline bırakılmamalı. Devlet bunlar için değil midir?

Benim dile getirebilme gücüm ancak bu kadar. Benden çok daha yetenekli, eğitimli, eğitimsiz insanlarımız var. Herkes gücü yettiğince dile getirsin rahatsızlığını. Susan, susmak zorunda olan bir toplum olmayalım. YETER ARTIK! YETER!!!

24 Nisan 2010 Cumartesi

Çok Üzgünüm / Maviş'in Son İki Yavrusu Çalındı!



Antalya'da yaşayan hayvanseverler bu duyuruyu mutlaka okusunlar! Yardımınıza ihtiyacımız var.

Maviş'in son iki yavrusu çalındı! Maviş sahibi ölünce sokakta kalmıştı ve parkta doğum yaptı. 45 gün boyunca parktaki lunapark çalışanlarının gösterdiği kafeste baktım. Hayvansever arkadaşların da yardımı ile yavruları sahiplendirdik. Son iki yavruyu da lunapark işletmecileri sahiplenmişti. Maviş'in kısırlaştırılması ameliyatını da yaptırıp tam huzura kavuşmuştum ki, son iki yavru çalınmış. Yavrular sarı renkli ve masmavi gözlülerdi. Henüz aşıları tamamlanmamıştı. Eğer masmavi gözlü sarı renkli yavrulara rastlarsanız lütfen haber verin. Bakımsız kalıp başlarına kötü şeyler gelmesinden korkuyoruz. Buradan yazabilir ya da veterinerimize telefon edebilirsiniz. tl:2433208

Severek Okuduklarımdan / İhanet / Karin Alvtegen



Karin Alvtegen İsveç'li bir yazar. Lagerlöf'lerin, İbsen'lerin, Kierkegaard'ların ülkesinden. İhanet, İsveç'in günümüz edebiyatında aldığı yeri göstermesi açısından önemli bir yapıt.''İnsanın en büyük korkusu terkedilmek ve reddedilmektir'' düşüncesine dayalı olarak kurgulanmış.

Yazar, genç bir anne olan Eva'nın evliliği ile ilgili sorunları olduğunu farketmesi ile başlayan bir sorgulama sürecinin, onu nasıl intikama yönelttiğini gösteriyor romanında.

Kocasının gittikçe belirginleşen soğukluğu karşısında evliliğini gözden geçirmek zorunda kalan Eva, kocasının oğlunun öğretmeniyle aşk yaşadığını öğrenince duyduğu acı ve öfke onu intikama yöneltiyor..
Alvtegen,oldukça alışılmış bir öyküden yola çıktığı İhanet adlı romanında, bilinen kalıpları yerle bir ederek okuru şaşkınlık içinde bırakıyor. Aldatılmanın acısını tüm psikolojik boyutlarıyla gözler önüne sererek, yıkıcılığımızın nasıl denetlenemez sonuçlara yol açabileceğini gösteriyor. Yazarın büyük duygusal yıkımlar yaşayan insanların ruh yapısını derinliğine yansıtmaktaki ustalığı, İhanet'i sıradan bir polisiye olmaktan çıkarıp usta işi bir gerilim romanına dönüştürüyor.

20 Nisan 2010 Salı

19 Nisan 2010 Pazartesi

Huysuz İhtiyar Adam!


Yaşlılarla ilgili sempati duygum bir anlığına da olsa tuzla buz oldu az önce:(
Minik'le veterinerden geliyoruz. Tasmasının uzatması elimde, muhtemel durumlar için hazır poşetlerim çantamın en kolay ulaşılan gözünde.. Köpekcik yaşadığı korkunç şokun etkisinden yeni yeni kurtuluyor. Sokak köpeği tarafından saldırıya uğrayıp ameliyat geçirmişti, dikiş yerlerini pansuman yaptırmaktan dönüyoruz. Sokağın köşesinde karşıya geçmek için beklerken rastladık ona. Gözlerinden nefret ve öfke fışkıran yaşlı bir adam. Söyledikleri şunlar:
-Lanet olsun köpeğine de sana da...Pis hayvanlar!!
Devamı da vardı ama şoke olduğum için pek anlayamadım. Minik yanına bile yaklaşmamıştı, bu ne öfke! Nasıl bir nefrettir? Çok hızlı düşünme yeteneğim devreye girdi; kim bilir nasıl bir süreçten geçerek böylesine sevgisiz, ön yargılı, nefret dolu olabiliyor bunca yaşın insanı. Hayvanlarla ilgili kötü anıları mı vardı? Belki de çevreyi kirleten duyarsız köpek sahiplerine olması gereken öfkesini yanlış yöne, zavallı köpeklere ve bana yöneltiyordu. Ne olursa olsun dünyanın yalnız insanlara ait olmadığını kavrayacak bilince sahip olamamış bu mutsuz, aksi ihtiyar adam için üzüldüm. Yanıt vermeye gerek olmadığını anladım o dakika.. Sadece üzüldük; çünkü Minik de anlamıştı bu tepkinin kaynağı olduğunu..

18 Nisan 2010 Pazar

Jane'in Hüzünlü Halleri

Ah benim güzelim!İyileş artık.
Yemiyor, içmiyor... Çok sevdiği minderine, sepetine de yatmıyor. Kıyı köşe yerlere saklanıp hüzünlü hüzünlü bakıyor. En sevdiği mamaları koyuyorum önüne ama başını çeviriyor. Minik ise hiç fırsatı kaçırmıyor, yutuveriyor bir iki saniyede...

Severek Okuduklarımdan / Emile Zola / Meyhane



Emil Zola’nın bu dev yapıtı, evrensel bir durumu, yani yaşamla başa çıkabilme kavgasını, zaman ve mekan kavramlarını aşarak, yanıbaşımızda olup bitiyor gibi, usta bir gerçekçilikle, süsleyip püslemeden önümüze koyuyor. Her ne kadar romanın kişileri başarısız ve ezilmiş insanlar olsalar da, yazarın da belirttiği gibi özünde iyi insanlar. Bu insanların çıkmazlarda bocalayıp batağa düşmelerinde kendi aymazlıklarının payı oldukça belirgin şekilde anlatılıyor.

17 Nisan 2010 Cumartesi

Ah Hüzün!



Ah hüzün! Seni nerelere koymalı bilemiyorum. Adına yaşamak dediğimiz olguda öyle çok görüyorum ki seni, görmezden gelemiyorum..

Yaşam türlü roller biçmiş insana. Belki de böyle öğretiyor anlamayı ve haksızlık denilen kavramı. En çok da kendimize yaptığımızı fark etmiyoruz bile. Seven de olsak sevilen de, bunaldığımız yılgınlığa düştüğümüz oluyor; işte o zaman karşımıza çıkıyorsun . Olan bitene değil sana oluyor kırgınlığımız, küskünlüğümüz..

Yaşamdan / Begonvilli Ev Halleri

Bu gün hem Maviş hem de Jane ameliyat oldular. Her ikisi de kısırlaştırıldı. Maviş için çok hayırlı oldu çünkü dokuz yavruyu binbir güçlükle parkta barındırıp sahiplandirdim. Anneliği yaşadı. Bir kaç ay sonra yeniden hamile kalabilirdi. Ayrıca iyi ki ameliyat olmuş, uterusunda bir iltihaplanma varmış, onun da farkına varılmış olundu ve o da giderildi. Jane'e gelince, haftalardır uykumu kaçırıyordu bu konu, onun sağlığını düşünüyordum. Her özel dönemine girdiğinde çektiği acılara üzülüyordum. İlaçla baskılamanın sakıncalarını öğrenince ve veterinerimizin en iyi çözüm kısırlık ameliyatı demesi üzerine karar verdik. Eğer doğum yapması yönünde karar verseydik yavruları sahiplendirmemiz çok sorun olacaktı. Çünkü insanlarda cins pet merakı var. Bizde kalmaları ise olanaksız. Bir süre sonra o yavrular da anneleri gibi sıkıntılı dönemlere gireceklerdi. Sokaklar zaten sokak hayvanları ile dolu. Öyle çok düşündük ki, bu kararı alıncaya kadar..Şu an Maviş de Jane de iyiler. Ameliyatları çok güzel geçti. Maviş klinikte, Jane'yi eve getirdik. Bir an önce iyileşmeleri için elimden geleni yapacağım.

Maviş kliniğe doğru yol almakta, neler olacağını bilmeden..


Maviş ameliyattan sonra



Jane ameliyattan sonra.

16 Nisan 2010 Cuma

Yeni Setlerim

Bu setleri üyesi olduğum Polyvore com'da yüzlerce ünlü markanın ürünlerinden seçerek hazırlıyorum. Giyim konusunda dünyanın trendlerini izleme, farklı ülkelerin her yaştan insanları ile bu konularda görüş alışverişde bulunma ve onları tanıma, İngilizcemi ilerletme, giyim zevkimi geliştirme, yeni ürünleri tanıma açısından yararlı olduğunu düşünüyor ve zevk alıyorum. Alışverişlerimde de yol gösterici oluyor.



beni polyvore da bulun


Begonvilli Ev
Begonvilli Ev, Begonvilli Ev tarafından Manolo Blahnik shoes ile yaratıldı

13 Nisan 2010 Salı

İlginç Tasarımlar

Bu ilginç tasarımlara Polyvore'da rastladım.
Acaba bu nedir?

Bir banyo küvetiymiş!


Bu çantada ne ararsanız var!beni polyvore da bulun

10 Nisan 2010 Cumartesi

Eskileri Değerlendirme Yarışması Adayları Huzurlarınızda

Size bu yarışmadan söz etmiştim. Beyazsepetim adlı blog sayfasında açılan yarışmaya ben de katıldım. Yavaş yavaş adaylar belirlenmeye başladı. Henüz katılım az ama artacağını sanıyorum. Çünkü çok önemli bir teması var bu yarışmanın. Kullanılmayan ve gözden çıkarılan eşya, giysi ve objeler değerlendirilerek yeniden kullanılır hale getirilecekler. 1 mayıs, 10 mayıs tarihleri arasında anketle belirlenecek kazanan.


Aday Ürünler ve Daha FazlasıBurada

İşte benim ürünüm:


Sizleri de bu yarışmaya davet ediyorum.

Antalya Usulü Tahinli Piyaz


Malzemesi
1,5 bardak haşlanmış Çandır fasulyesi.
1 su bardağı tahin
2-3 diş sarımsak
1 orta boy kuru soğan
1 büyük limonun suyu, biraz sirke
2 domates
tuz, karabiber, kimyon( kimyonlu olanı sadece bir lokantada yemiştim ve fena da olmamış. Ben de kullanmaya başladım. Orijinal tarifte kimyon yok)
süslemek için maydanoz, siyah zeytin
2 adet cin biberi(Acı seviyorsanız kullanın)
3 tane katı haşlanmış yumurta
Yapılışı
Fasulye haşlanarak suyu süzülür. Domateslerden birinin kabukları soyulup minik minik doğranır, piyazlık doğranmış soğan tuzla ovuşturulur ve hepsi karıştırılır.

Diğer yandan iki diş sarımsak ezilerek tahin, limon suyu, sirke, tuz ve baharatlarla karıştırılır. Limon suyu bu sosu iyice koyulaştıracağı için azar azar su eklenerek normal tahin kıvamına getirilir. Tahinli sos, fasulye, soğan ve domates karışımına eklenir. Servis tabağına alınarak üzeri süslenir. Her türlü köfteye çok yakışan, aynı zamanda Antalya'nın en sevilen mezelerinden biridir. Afiyet olsun!

9 Nisan 2010 Cuma

Yaşamdan / Güne İyi Başlayamadık:( Minik'e Sokak Köpeği Saldırdı






Sabah, yine parktaki yavruları doyurmak için yola çıktık. Minik hoplaya zıplaya giderken parkın girişinde iki sokak köpeği ile karşılaştık. Biri son derece sevecen, terbiyeli, diğeri ise agressif iki köpek..Onlara da mama veririm her gördüğümde.. Yine de nedense agressif olan hırlayarak Minik'e saldırdı, bir anda altına alıp bir kaç saniyede dişlerini geçirdi. Epeyce büyük yaralar aldı ve kan kaybetti.Tesadüfen sabah yürüyüşünden dönen arkadaşım Sevgili Hülya'nın yardımı ile veterinerlik kliniğine götürdük. Filmi çekildi, yaraları dikildi. Allah'tan kırığı yok oğluşumun. Çok korktu ve çok ağrısı var.

Şu an veteriner müdahalesinden sonra evde. Sırtının iki yanında dikişleri var. Sakinleşti ama ağrısı var. Dualarınızı eksik etmeyin..

Jane'nin üzüntüsünü görseniz ağlardınız, nasıl ''geçmiş olsun!'' dediğini fotoğraftan görebilirsiniz.

8 Nisan 2010 Perşembe

'''Eskileri Yenileyelim, Artıkları Değerlendirelim'' Yarışmasına Katılıyorum

Beyazsepetim adlı blog bir yarışma düzenlemiş. ''Eskileri Yenileyelim, Artıkları Değerlendirelim''Yarışması. Yarışmanın teması, benim çok sevdiğim, eskileri yenileme, kullanmadığımız ve gözden çıkardığımız şeyleri değerlendirme olunca ben de katılmaya karar verdim.


daha fazla bilgi için burayı tıklayın




Bu çanta ve şapka tamamen kendi imalatımdır. Kumaşını çok sevdiğim ama artık demode olan geniş yakalı etek ceketimi şapka ve çanta olarak değerlendirdim. Daha önce satın aldığım bir şapkamın kalıbını çıkardım. Eteğini keserek çanta diktiğim kumaşın ceketi de vardı. Geniş bir yakası olan ceketin sadece yakasını kullandım. Zaten telalı ve verev kesimliydi. Şapkanın üst kısmı için de çantadan artan kumaşı kullandım. Bu kısım bir daire ve dikdörtgenden oluştu. Dikdörtgeni aşağı doğru hafif genişliyecek şekilde silindirimsi olacak şekilde daireyle birleştirdim. Şapkayı astarlayıp yeşil kumaştan bir bant ve fiyonkla süsledim. Şapka ve çanta dikmek çok da zor değilmiş. Denemenizi tavsiye ederim.

Kalan kumaşlardan da bu çok şirin çaydanlık kılıfını ve ekmek sepetini diktim.

merak edenler için demlik kılıfı burada

6 Nisan 2010 Salı

Eski Hasır Çantanızı Değerlendirin!







Bu hasır çantaların üzerindeki tığ işi motifler el yapımı. Siz de kulanmaktan sıkıldığınız hasır çantalarına benzer motifler örüp süsleyebilir ve yepyeni bir hava verebilirsiniz.

Begonvilli Ev
Begonvilli Ev, Begonvilli Ev tarafından D&G sunglasses ile yaratıldı

Bu da çanta için hazırladığım set.

beni polyvore da bulun