28 Kasım 2015 Cumartesi

Elveda Sonbahar

Bu fotoğraflar bir kaç gün önce çekildi.

Sonra araya yağışlı ve  bir kaç derece daha soğuk iki gün girdi.
Dün akşam ilk kez kaloriferlerimizi ısınma moduna getirdik.



Şu an bahçede bolca sararmış yaprak, dökülen çiçekler,  ıslak  toprak var.








Güz güllerimiz hala açmaya devam etse de iki gündür pek keyifleri yok. Bu fotoğraflar, başta da söylediğim gibi geçen haftadan.












En son açan koyu kırmızı kasımpatılar iyi görünüyorlar ama sarılar güzelliklerini kaybettiler..



Sebze bahçemiz  fena değil. Karnabahar, brokoli, lahana ve pırasalarımız büyüyor.











Sonbahara elveda derken tüm dostlara sağlık ve esenlikler diliyoruz.

24 Kasım 2015 Salı

Yaban Mersinli Kek

Orman yürüyüşümde yaban mersinlerinin olgunlaştığını gördüm. Tadına baktım; fazla tatlı olmasalar da çok hoş bir baharat içeren aromalarını beğendim. Bu enfes meyvelerin  mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini  düşündüm.
Yaban mersinlerinden ne yapılır?
Yaprağından çay, meyvelerinden kek..  Yine de çay konusunu abartmamak gerekir. Yaban mersininin faydalarına bir göz atabilirsiniz(tık)
Ben  keki denemeye karar verdim.
Güçlü bir tadı olan meyvelerden biraz sakınarak kullandım ama kek piştikten sonra tadına bakınca bol bol kullanmadığım için pişman oldum. Çünkü bu meyve cidden keke çok yakışmış.



2 çay fincanı un, 2 yumurta, bir çay fincanı şeker, yarım çay fincanı eritilmiş tereyağ, yarım çay fincanı sıvı yağ,  yarım çay fincanı pastörize süt, kabartma tozu, vanilya ve
yaban mersini..  Bu malzemeler 12 adet  kağıtlı minik kek için yeterli.


Ben keklerimi elektrikli karıştırıcı kullanmadan yapıyorum. Şeker, yumurta ve diğer sıvıları kuvvetlice çırptım. Unla birlikte elediğim kabartma tozu, vanilya karışımını ekleyip kaşıkla karıştırdım. Çok fazla değil ama.. En son yaban mersinleri de ekleyip 3/4 oranında kek kalıplarına paylaştırdım.180 derecede 35 dakikada piştiler.




























Deneyecek olanlara şimdiden afiyetler olsun...

20 Kasım 2015 Cuma

Bir Yastık Hikayesi ♥



Kanaviçe üstadı Nurdan Hanım'ın düzenlediği etkinlik  beni özendirdi. Zaten bu geleneksel işi çok seviyordum. Harika  çalışmalar yapan arkadaşlar olduğunu da bildiğim için ''acaba bir şeyler yapmaya çalışsam becerebilir miyim? diye düşündüm. Ellerimdeki, boynumdaki rahatsızlıklar ve bu alanda deneyimsiz olmam  gözümü korkuttu.  Yine de küçük bir çalışma ile katılmak istedim. Nurdan Hanım da beni  yüreklendirdi.




''Ne  yapabilirim?'' sorusu epeyce meşgul etti kafamı. Aslında renklerle bezeli, zarif ketenlerin üzerine işlenmiş ve özellikle de beni yansıtan, Begonvilli Ev'den esintiler taşıyan bir şeyler işlemeyi çok isterdim. Desenin özgün olması elbette tercihimdi ama ilk çalışmamda bunun haddim olmadığını düşündüm. Üstelik kasabadaki kumaş mağazalarında  sözünü ettiğim, kanaviçeye uygun  zarif dokulu ketenleri bulamadım.  Renk işine ise hiç girmedim. Sınırlı alışveriş süremin sonunda elim boş olarak köye döndüm.




Ertesi gün kumaş sepetimi ve çekmecemi gözden geçirirken bir parça etamin buldum. Bir kaç tane de renkli yumağım vardı. Çok sevdiğim vintage tarzı bir yastık yapabilirim diye düşündüm. Bu yastıkta doğadan desenler, kuş ya da kelebek, biraz da kalp olmalıydı. Pek çok desen inceleyip bunda karar kıldım. Banal  bir el işi çıkma riski ile biraz tedirgin ama hevesle ve  heyecanla işlemeye başladım.




İşleme ilerledikçe yastığın formu ile ilgili fikirler kafamda uçuşmaya başladı. Bir yandan da titizleniyorum; çarpıları atarken,  yönlerinin hep aynı olmasına, kumaşın büzülmemesine, arka  yüzün de temiz olmasına dikkat ediyorum.  Yanlışlık yapıp bir kaç kez söktüğüm oldu.
Aslında  çok zevkle, gayet iyi bir hızla ilerlerken olan oldu. Daha yarıya bile gelmeden boyun ağrım ve elimde uyuşma başladı. Zorunlu olarak ara verdim. Bu  deseni bir iki gün dinlenip azar azar işleme yaparak yaklaşık on günde tamamladım.

Arada bol bol kitap okudum.







 Yastığıma uygun renkte çiçek bulmak için sevgili ormanımda uzun yürüyüşler yaptım,  bu güzel orman  meyvelerinin renkleri ve formları tam istediğim gibiydi.




Tekrar yastık hikayesine döneyim; sadece etamin  ile, yastığımın yeteri kadar dekoratif olmayacağını düşündüm. Kırkyama çalışması yaptığım günlerden kalma  desenli kumaşlarım arasında bu minik desenli parçayı buldum.
Sıra aplike uygulamasına gelince, seyrek dokulu etaminden dolayı  başarılı olamamaktan korkuyordum.  Neyse ki  bu  videoda çok güzel anlatılmış: 




Son olarak eski komşularımdan Melahat Teyze'ciğimin  hediyesi olan zarif el örgüsü dantelle yastığımı tamamladım.  Teşekkürler Melahat Teyze

Son olarak bu zevkli çalışmayı  yapmam için teşvikçim ve ilham kaynağım olan  sevgili Nurdan Hanım'a 

10 Kasım 2015 Salı

Bahçede Sonbahar Pikniği


İki gün öncesine kadar tomurcuk halinde olan kasım patılarımız  bu sabah  böyle gülümsüyorlardı.


Bugün Erzurum'a kar yağmış. Buralar  hala günlük güneşlik olunca, ''hadi bahçede minik bir piknik yapalım'' dedim eşime.


Piknik dediysem, öyle ayrıntılı bir şey değil. Kekimiz, demlenmekte olan çayımız, sonbahar meyvelerimiz var.
Bir de bol bol kasımpatılarımız. Daha ne olsun...


















Aldık dergimizi de yanımıza,






 Çiçeklerimizin yanı başına, ilk meyvelerini veren minyatür kamkat ağacının karşısına kurduk soframızı.



Bu harika meyveyi tanımak için tık!


















 Çiçekler kadar  renkli ve huzur verici günleriniz olsun. Sevgiler, selamlar hepinize..

9 Kasım 2015 Pazartesi

7 Kasım 2015 Cumartesi

Ev Yapımı Pizza, Biraz da Oradan, Buradan




Selam dostlar 
Burada  gündüzleri hala yazdan kalan  güneşli, ılık günler yaşanıyor. Bahçe, balkon, teras üçlemesine yakışan, sade ama lezzetli yiyeceklerle pikniği aratmayan açık hava sofraları kurulabiliyor.  İşte bunun için kış bastırmadan çoktandır  pişirmediğim pizzayı yaptım.



Hamuru için 4 su bardağı  un, bir buçuk su bardağı su, bir çay kaşığı  tuz, bir tatlı kaşığı şeker, bir çorba kaşığı sıvı yağ, bir çorba kaşığı instant maya  kullandım.

Ilık bir yerde güzelce mayalanan hamuru tekrar yoğurup tepsiye bir parmak kalınlığında yaydım. Hamur mayalanırken, rendelenmiş bir kaç domatesi, iki diş ezilmiş sarımsak ve  biraz tuz  ile bir taşım kaynatıp sos  hazırlamıştım. Hamurun üzerini  bu sosla düzgünce kapladım.
Diğer malzemelerin seçimi size kalmış. Ben biraz  sucuk, kırmızı biber, siyah zeytin, fesleğen kullandım. 180 derecede yarım saat kadar pişirip rendelenmiş kaşar peynirini de serptim, peynir eriyinceye dek  biraz daha fırında kaldı. Fırından çıkınca  biraz kekik serpebilirsiniz.  Denerseniz afiyetler olsun.











Yine rengarengiz.. Kadife çiçekleri bahçemizden,  erkenci güz papatyaları sevgili ormanımdan..




Çikolatalı muffinler, hafta sonu ne olur ne olmaz, belki  Begonvilli Ev'e uğrayan dostlar  olur diye yapıldı.











Bahçemizdeki minik iki zeytin ağacı geçen yıl ilk meyvelerini vermişti. Bu yıl biraz daha cömert davrandılar. İki kilo kadar zeytin aldık:) Yine bu köyün enfes zeytin yağı ve sevgili ormanımdan topladığım taze kekiklerle çok lezzetli oldular.


Minik pembe güllerimiz yedi verenmiş. Hala  açıp bizi mutlu ediyorlar. Diğer güllerimiz çoktan budandı, ilkbaharı bekliyorlar açmak için.
Belki işinize yarar,
gül budamayı buradan öğrendim: Gül Nasıl Budanır?(TIK)





Bir de bu sarı öküzgözü papatyalarımız var.  Palmiyelerimizin etrafına çok yakışıyorlar.




Ah Biber'im... Hüznümüzü anlıyor sanki. Belki o da özlüyor ablasını. Daha bir bize düşkün oldu.






Sukkulentlerimiz balkonun gözdeleri. Bakalım kışı nasıl geçirecekler?




Bu son kareyi balkonumdan çektim. Hava çok güzel olunca, köyün ufaklıkları yan taraftaki tarlanın kenarında,  bir plaj şemsiyesi açıp piknik yapıyorlar:))  Ne talılar değil mi...

Begonvilli Ev'den şimdilik bu kadar. Sağlıcakla kalın..