21 Ekim 2011 Cuma
Söz Bitti!
''Sözlerin bittiği yerdeyiz!'' diye yazdık pek çoğumuz. Çünkü duygularımızı, içimize işleyen acımızı anlatacak sözler tükenmişti gerçekten..
Binbir zorlukla büyütülen, anaların yüreğinin sızısı evlatlar, gencecik fidanlar haince katlediliyordu.. Her birerini ayrı ayrı tanıyınca dramın altında yatan başka dramlar gözler önüne seriliyordu. Kimi anasız babasız büyüyen, kimi asker olmadan önce asgari ücretle çalışan, kimi nişanlı, kimi evli, kiminin eşi hamile, hayatının baharında genç insanlar... Vatan borcu diye uğurlanıp davullarla zurnalarla gönderilmişlerdi. ''Üşüyorum, giysi gönder anne!'' diyen şehidimizin giysileri ulaşmamıştı bile, o şehit olmuştu. Canı gibi sevdiği çocuklarına kavuşmasına az kalmıştı uzman çavuşumuzun. Anneler, babalar, eşler, nişanlılar, sevgililer, çocuklar, kardeşler bekliyordu onları.. ''Şu kadar askerimiz şehit oldu'' bir haber değil, yaşamın çok acı bir kesitiydi; içinde nice acılar, özlemler barındıran. Yok olan umutların paramparça olan ailelerin gerçeği. Bu dramın derinliklerinde daha ne dramlar vardı kim bilir? Geride kalanlar, yaralılar, sakat kalan askerlerimiz.. Sivil yaşama dönünce bin beter acılarla boğuşan gazilerin durumunu yakından bilen var mı?
Ağlıyoruz, içimiz yanıyor, her birimiz kendimizce ifade etmeye çalışıyoruz acımızı.Yine de sözlerin yetersiz kaldığını, aczimizi dağ gibi bir yük olarak hissederek...Ve nihayet bu sabah haberlerde '' Söz bitti, harekat başlatıldı!! diyor haber spikeri.
Ülkelerin tarihinde, terör örgütleri silah bırakmadan, gelip teslim olmadan açılımlar yaparak barışın getirildiğini gösteren bir tek örnek yazmıyor.
Sınırdan sızıp 50 kiloluk bombalar koyan, mayın pusuları kuran, vali, kaymakam, öğretmen kaçıran, 24 erimizi şehit edebilecek güce ulaşan PKK’nın merkez üs yaptığı Kandil benzeri dağları haritandan silecek harakatı yapmak için şehit sayımızın bu kadar artması ve halkın bıçak kemiğe dayandı durumuna düşüp çığlıklar atması mı gerekiyordu?
Kandil haritadan silinmeden ve “Bu bir savaş,50 kiloluk patlayıcıları Türkiye’nin şehirlerine taşırız” tehdidini savuranlar, bütün militanlarıyla yakalanıp teslim olmadan “Kardeşlik ve Birliktelik Projesi” lafta kalmağa mahkum. Dahası böyle lafta kalan projeler terörü besliyor.
''Daha çok kan akacak, bu bir savaş!'' diye haykıran yani askerimizin katledilmesini gayet doğal karşılayan BDP milletvekilinin şirret sesi kulaklarımda yankılanıyor. Bunca acının içinde meclisimizden çıkan bu sesler dayanılmaz geliyor bana. Halkların seçtiği vekillerin kökeni değil beni rahatsız eden. O kişilerin terör örgütünün çığırtkanlığını yapmasını hazmedemiyorum. Demokrasi gereği seçilip milletin vekili ünvanı ile orada olan insanların bölücübaşı katili kahraman, terör örgütünü, Kürt Halkı'nın hakları için savaşan ordu olarak görmelerine dayanamıyorum. Daha dün, Türk Kürt ayrımı yapmadan on yaşındaki çocuğu, genç kızları öldüren bu gözü dönmüşler nasıl hak aramak için savaşıyor olabilir?
Meclisimizdeki işbirlikçileri orada görmek istemiyorum.
Oysa tüm halkların ulusça, eşitlik ilkesi ile herkesin görev ve sorumluklarını yaparak, yasalar çerçevesinde yaşaması gerektiğini düşünenledenim.
Daha sayfalar dolusu yazabilirim, yine de sözcükler yetersiz kalacak. Taa ki akan masum kanı tamamen duruncaya dek..
Etiketler:
Ülkemin halleri,
Yaşamdan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Begonvilcim yazdıklarına tamamen katılıyorum.psikolojim bozuldu. hiç aklımdan çıkmıyor, hazmedemiyorum ağlıyorum..:(
YanıtlaSilYüreğime bir taş geldi oturdu. Haberi aldığımdan bu yana her şey anlamsızlaştı. 2 Gündür rüyalarımda oğlumla uğraşıyorum ,o üşüyen asker hiç aklımdan çıkmıyor.''anne üşüyorum ''diyen sanki benim oğlumdu, Oğluma yelek ördüm yolladım rüyamda. İçim çok acıyor çook,anlatamam !
YanıtlaSilhaklısınız ki cilt cilt duygularımızı, düşüncelerimizi yazsak kelimeler bile bir yerde tükenecek... aynı bizim yüreklerimizin acıdan tükendiği gibi...
YanıtlaSilyazdıklarınıza harfiyen katılıyorum...
üzgünüm... kızgınım... kırgınım... ve daha bir sürü karmaşık duygular içersindeyim...