17 Haziran 2010 Perşembe

Bir Romanın Düşündürdükleri / Sıdıka Hanım / Naşide Gökbudak


''Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemi, savaş, acılar ve umutlu filizlenen genç Türk Cumhuriyetinin de öyküsü var Sıdıka Hanım romanında.

Akıcı üslubu, olaylar ve karakterlerin çarpıcılığıyla elinizden bırakamayacağınız gerçek bir yaşam öyküsüdür Sıdıka Hanım. ''

Bu tümceler, yazarın resmi web sayfasında yer alan, kitabın tanıtım yazısından alıntıdır.

Yine aynı yazıda ''Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin öyküsü de var bu kitapta'' denildiği için alıp okumaya karar vermiştim. Çünkü son zamanlarda dönemin İstanbulu'nu anlatan epeyce kitap okumuştum. Daha önceleri, o dönem Anadolu'da yaşananlara, Anadolu'nun sosyal, ekonomik ve kültürel yapısına dair bigilenip fikir edindiğim bir kaç kitap daha okumuştum. Bu kez bir kadın yazarın köklerini anlatan bu romanı ile o dönemin Elazığ'ını(Harput'u)tanıyacağımı ve bir anlamda Anadolu'nun durumunu gerçekçi olarak öğreneceğimi düşündüm. Kitabın önsözünde belirtildiğine göre, roman kahramanlarının ve anlatılanların tümü gerçekmiş.

Bu kitapta 1896-1937 yılları arası anlatılıyor.
Bu yılları anlatan dönem yazarları(Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki yazarlar) genellikle topluma eğilmişler, birtakım gerçekleri aktarmak istemişlerdir. Aralarında, sorunlara çözüm getirmeye çalışanlar ya da eleştirenler olmakla birlikte, gerçekçilik, daha çok gördüklerini, gözlemlediklerini yansıtmak, sergilemek çizgisinde kalmıştır. Bu yılların üç önemli yazarı Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Reşat Nuri Güntekin'dir. Bu üç yazar, Tanzimat döneminde başlayan köye ve Anadolu'ya yönelmeyi, açılmayı bilinçli olarak geliştirmişlerdir. Aynı dönem yazarlarından, Refik Halit Karay, Aka Gündüz, Peyami Safa, Şukufe Nihal, Sadri Ertem, Sabahattin Ali aklıma ilk geliverenler. Her birinin farklı ve benzer tarzlarda yazdığı romanlarından gerek o dönem İstanbul'unu gerekse Anadolu'nun durumunu biliyoruz. Günümüz yazarlarından da o dönemleri anlatan romanlar yazanlar var epeyce.

Bu yazarların yapıtlarından öğrendiğimize göre, o yıllarda Anadolu'nun durumu malum; yokluk, yoksulluk ileri boyutta. Genç bir cumhuriyet olmanın ve cumhuriyet öncesi yaşanan zorlu mücadelelerin izleri ve sancıları var.

İşte bu önbilgilerin verdiği merakla başladım kitaba. Unutmadan, kitabın arka kapağında, bir edebiyat otoritesi olarak! sinema oyuncusu Nazan Şoray'ın ve tiyatro sanatçısı Işıl Yücesoy'un romanla ilgili görüşlerini anlatan övgü dolu sözleri var..

Yine kitabın tanıtım yazısından alıntı yapacak olursak;
''Sıdıka Hanım, güzeller güzeli, ağa kızı... Vefasız bir eş, evin tek oğlu Küçük Bey azametli kaynana Dilşat Hanım, dostluk örneği Lamia... Ve aşkını vefayla yoğurup ilahi bir aşka çeviren Beko... Sıdıka'yı ölene kadar sadakatle seven Beko... Sıdıka'ya beyitler yazan, genç yaşında kahrından ölen Hacı Hayri Bey...''


Roman ilerledikçe bu insanların handikapları ve mutsuzlukları sergileniyor, varlık ve debdebeli yaşamın mutlu olmaya yetmediği anlatılıyor.1896-1937 yıllarının Elazığ'ında geçen romanda, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminden Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar olan dönemdeki siyasi olaylara da kısmen değiniliyor. Öte yandan roman, ağa ve hizmetkârları arasındaki ilişkileri incelemek açısından önem taşıyor olabilir.

1 yorum:

  1. Eleştirinizde çok haklısınız,buna karşın yine belli bir dönemi,biyografi boyutlarında anlatan,İpek Çalışlar'ın yazdığı"Halide Edib"adlı eseri de size önermek isterim.
    Hem ülkemizin en sancılı dönemlerini,hemde Halide Edib Adıvar'ın dünyasını tanımak adına,verimli olacağına inanıyorum.
    Saygılarımla,

    YanıtlaSil

Beğeni ve görüşleriniz benim için çok değerli. Yürekten teşekkürler.