11 Haziran 2010 Cuma

Antalya'da Sokak Hayvanları Zor Durumda

Onların iyi durumda oldukları bir yer var mı ki ülkemizde? Ben gördüklerimi paylaşıyorum, içim kan ağlayarak.






Antalya’da sokak hayvanları çok zor durumda. Bu konu ile ilgili gözlemlerim beni çok rahatsız ediyor. Zaten çilelerle dolu ortalama bir birbuçuk yıllık bir yaşamları var. Bu kısacık süre akıl almaz bir hayatta kalma savaşı olarak geçiyor. Nelere maruz kaldıklarını , sadece tanığı olduğum gerçek öykülerle anlatsam inanamazsınız. Bu durumu yalnızca duyarlı insanlar görüyor ve rahatsızlık duyuyor, pek çok insan ilgilenmiyor. Dövülüyorlar, tecavüze uğruyorlar, aç ve susuz kalıyorlar, zevk için yakılanı, kulakları makasla kesileni bile var.

Özellikle kendi yaşadığım çevre olan Konyaaltı Caddesi ve Atatürk Parkı’ndaki sokak köpeklerini çok iyi tanıyorum. Yaşam koşullarını, karakter özelliklerini nasıl hayatta kalmaya çalıştıklarını biliyorum. Her yıl turizm sezonunun başlaması ile bu çevredeki bazı insanların hayvan düşmanlığı depreşiyor. Çünkü turizm hareketliliği güzel bir bahane onlar için; turistlerin rahatsız olduğunu öne sürerek belediyenin ilgili birimlerine baskı yapıyorlar. Oysa doğma büyüme bu semtliyim, hiç bir turistin sokaktaki hayvanlardan dolayı bir rahatsızlığına tanık olmadım ama insanlardan rahatsız olduklarını sık sık görüyorum.. Bu hayvanlar, kısırlaştırılmış, ürkek ve zararsız hayvanlar. Daha önce sahipli iken sokağa atılanlar ya da sahibi ölünce sokakta kalanlar da var.

Bunlardan biri de Maviş. Blog sayfamda çokça söz ettim ondan. Son altı ay içinde, önce parkta kafeterya sahibi olan sahibini kaybetti ve kendini sokakta buldu. Haftalarca yas tuttu, yemedi. Bu arada hamileymiş. Daha sonra parkın lunapark bölümünde çalışanların anlayışlı davranması ile oraya sığındı ve dokuz yavrusu ile birbuçuk ay orada baktım. Sürekli olmasa da ara sıra mama konusunda yardımcı olan çok az sayıda hayvansevere destekleri için minnettarım. Özellikle Zehra Hanım ve eşi, Antalya’da kaldıkları sürece ilgilendiler ama en zor günlerimizde onlar İstanbul’a gitmek zorunda kaldılar, ben yine yalnızdım. Veteriner hizmetleri vs konusunu hep tek başıma üstlendim.

Maviş doğum yaptıktan kısa bir süre sonra zehirlend. Yavrular henüz üç haftalıktılar. Zamanında müdahale ile kurtardık. Maviş iyileşince kendi veterinerimde kısırlık ameliyatını yaptırdım. Çünkü bir süre sonra tekrar hamile kalıp aynı çileleri yaşamasını istemedim. Yavruların altısını sahiplendirdik, üçü çalındı. Tüm bu acı olayları Maviş’in gözlerinde hüzün olarak birebir okudum. Bu arada Maviş Lunapark görevlilerine kendini sevdirdi ve benimsetti. Aşı karnesini onlara teslim edip yine her tür gereksinimini karşılamam koşulu ile onların korumasında nispeten güvenli bir ortamda yaşaması için elimden geleni yaptım. Günde iki kez gidip mama, kene vs durumlarını denetliyordum. Ta ki üç hafta kadar önce onu çok seven lunapark çalışanı Aynur Hanım’dan bir telefon gelene dek.. Aynur Hanım, ‘’Maviş kayıp‘’ diyordu. Epeyce araştırdım ama izine rastlamadım. On gün kadar önce Kalekapısı’nda Maviş’i bir deri bir kemik görünce gözlerime inanamadım. Yer yer tüyleri bile dökülmüştü, kulağına da belediye veterineri tarafından küpe takılmıştı. Çağırınca hemen geldi ve yüzüme baktı. Yine o masmavi hüzün içime işledi. O an onu alıp parka dönme şansım yoktu, bir iş toplantısına yetişmek zorundaydım. Gözlerinin içine bakarak, ‘’Kızım doğru parka, Aynur’a git, hadi kızım!’’ dedim. Toplantıya gittim ama içimde büyük bir acı ve pişmanlıkla. Akşam üzeri uçarak parka gidince orada beklediğini gördüm. Karnını doyurmuşlar, sevmişler. Nispeten rahatlamıştı hayvan. Onu bulduktan sonra, veterinere danışarak. güzel bir beslenme proğramı oluşturduk . En sevdiği konserve mamalarla besledim. İki gün önce de veterinere götürüp banyosunu yaptırdım. Ne yazık ki yine mutlu son diyemiyorum, bu sabah Maviş yine belediye ekipleri tarafından alınmış. Görgü tanıkları var; bağırta bağırta götürmüşler hayvanı. Yine aynı yerde , luna park çalışanlarının hoşgörüsü ile beslediğimiz iki uysal sokak köpeği ile birlikte götürülüp barınağa konulmuş. Belediye Veterinerliği’ni telefonla aradım. Telefona bakan görevli bıkkın bir ifade ile, tasması olsa da serbest dolaşan her köpeği toplamak zorunda olduklarını, onların verdiği rahatsızlıklar için çok şikayet aldıklarını söyledi, Maviş’i bulma konusunda yardımcı olamayacağını söyledi. Benim kararlı ve ısrarcı tutumum karşısında, yetkili kişi olan veteriner Özgür Bey’e bağladı telefonumu. Özgür Bey durumu kendi açılarından açıkladı . O çevreden bir kaç kişinin şikayetçi olduğunu, yerel gazetelerde sürekli belediye olarak suçlandıklarını söyledi. Kendisine hak verdim. Maviş’in tekrar lunaparka bırakılacağı sözünü aldım. Az önce gelen bir telefonla öğrendim ki sözlerini tutmuşlar ve Maviş’i bırakmışlar.

Maviş sadece bir örnek. Zavallı hayvanlar en ufak bir şikayet karşısında toplanıp götürüyorlar . Kısırlaştırılma işleminden sonra ve olabildiğince uzak yerlere bırakılıyorlar.(Maviş zaten kısırlaştırılmıştı) Belediye’nin bu konuda çok iyi niyetli çabaları var ama bazı kişilerin sadece köpeklerin varlığından rahatsız olup ‘’bunları götürün buradan!’’ diye baskı yapmaları sonucu, alıştıkları ortamlardan koparılıp yabancı ortamlara ya da barınağa konulmak zorunda kalmaları hiç mantıklı değil.Çünkü bir süre sonra yerlerine başka sokak köpekleri geliyor. Şehrin kuzeyinde dağ başı denilebilecek bir yerde, bir hastanenin arkasındaki dönümlerce arazide açlıktan bir deri bir kemik olan köpek sürüleri var.

Bizim bu semtte esnafların büyük çoğunluğunun sokak köpeklerine sempati duyduğunu gözlemliyorum. Çünkü bu hayvanlar son derece ürkek, sinmiş hayvanlar, Yemek ve su verilirse sessizce yiyip uzaklaşıyorlar. Elbette hayvan düşmanı, agresif insanlar da yok değil ama, uygun yerlere su bırakan, yiyecek bırakan son derece düzgün işletmeler de var. Yani bu semtte insanları rahatsız edip canından bezdirecek boyutta bir sokak hayvanı sorunu yoktu. Ama battı mı batıyor işte. Bazı insanlar sırf egolarını tatmin için bu tür işlere girişip ortalığı karıştırıyorlar. ‘’Belediyeyi harekete geçirdim’’ diye tuhaf bir duygusal haz yaşıyorlar. Keşke bu enerjilerini ve zamanlarını yararlı işler için harcasalar.En ufak bir acıma hisleri yok. Doğal denge konusunda da bilgileri ve dolayısı ile kaygıları da yok.

Kontrollü üremeyi sağlamak yerine yok etmeyi çözüm sanan insanlar yüzünden dünya yaşanamaz hale gelmekte! Öyle görünüyor ki, insanlar tarafından yok olmakta olan canlı türlerini yeniden üretebilmek için bilim adamları laboratuar ortamlarında ömürlerini tüketecekler. Yok olan bir tür başka türlerin de yok olmasına yol açacak ve zincirleme doğal felaketlerin yaratıcısı insan oğlu bunun bedelini çok acı ödeyecek.

6 yorum:

  1. yazıyı içim burkularak okudum..duyarlı olan her hayvanseverin yüreğinde inceden inceye sızlayan birşeyler var..ben istanbuldayım,durum burdada farklı değil..bazen üzüntüm öyle bir hale geliyor ki kendimi ağlarken buluyorum..nolucak bu hayvanların hali,neden insanlar bu kadar duyarsız,neden merhamet göstermekten aciziz diye..içim içimi yiyor..
    geçen sene müftülüğü arayıp hutbelerde hayvana merhamet konusunu neden işlemiyorsunuz,namaz kılan biçok insan bir kedinin tarafına bakmaktan aciz bir şekilde yanından geçebiliyorsa bunun hesabı olmayacak mı diye sordum..
    kendi blogumdada çevremdeki durumlardan bahsediyorum zaman zaman..bu hayvanları Allah ne kadar güzel şekilde yaratıyor,her biri bir sanat eseri gibi ama sokaklarda telef oluyorlar..
    hayvanseverlik sonradan kazanılan bir vasıfta değil ki o yüzden yeni nesilin hayvansevgisiyle dolu olmasını istiyorum..blogda bir sürü anne-çocuk sitesi var bir kısmı hayvansevgisinden bihaber büyütüyor çocuklarını..
    bu kanıya varmama sebep günün her ayrıntısını atlamayan blog annelerinden bazıları hayvan konusunu hiç işlemiyor..bu çocuk büyüyünce hayvansever olabilir mi?
    cevap çok açık..olamaz..
    özünde'merhamet'duygusunu'can taşıyan'herşeye karşı hissedebilme yetisini kazanmak bebeklikten başlayan bişey..bunu aşılamalıyız çocuklarımıza..
    geçmişte 'aman ona dokunma hasta olursun''köpeğin önüne atıyımmı seni'lerle büyüyen çocukların yani şimdiki genç ve orta yaşlıların genel itibariyle hayvana bakış açısının temellerinin ne olduğunu anlamak hiçte güç değil..

    yani herkesin duyarlı olması lazım..bu duyarlılıkta 'ahh canım,yazık'lı olmamalı..gerçek anlamda ruhen hissederek ve fiilen bişeyler yaparak olur..

    bu dünyanın birde öteki tarafı var..hayvanlar için öldükten sonra sualsiz varlıklar oldukları için dirildikten sonra toprak olacakları söylenir..ama onlar kendilerine zulum yapanı,görüp geçeni,duyarsız kalanı yaradana şikayet edecekler..Allah(c.c)kimsenin hakkını kimsede koymayacak..yapılan her iyilik ve kötülük karşılığını bulacak..
    kimse bunu unutmasın..

    bu dünyaya sadece yiyip içelim,hobi geliştirelim diye gelmedik..önce yaradana,sonra insana,hayvana,doğaya karşı sorumluluklarımız var..

    Allah'ım tüm hayvanların ve onları koruyup kollayanların yardımcısı olsun..

    size de geçmiş olsun,mavişin o güzel gözlerindeki hüzün bulutları dilerim daha fazla çoğalmasın..

    uzun bir yorum oldu,kusura bakmayınız..

    YanıtlaSil
  2. Harika yorumunuz için yürekten teşekkürler. Sizin gibi düşünen ve hisseden insanlar olduğunu bilmek yüreğime su serpiyor. Eksik olmayın.

    YanıtlaSil
  3. Görüyoruz, biliyoruz ama üç maymunu oynuyoruz. Çocuklarımız merhametli büyümüyorlar, çoğusu bir hayvana hiç dokunmamış bile. Hiç bir köpeğin kalp atışlarını, elinizde hissettiniz mi? sorun etrafınıza, Hayııırr cevabını iğrenerek söylerler. Halbuki yaradan, yarattığını insanın emrine verdiyse, amire sormaz mı: "sana verdiklerimi ne yaptın" diye... İnsaf, yöneticiler, karıncadan bile sorumluyuz.

    YanıtlaSil
  4. Her canlının yaşam hakkına saygı göstermeliyiz, teşekkürler havlu-dantel.

    YanıtlaSil
  5. Öncelikle bu düşünceli yazınız ve bilgilendirmeniz için bir hayvansever olarak size çok teşekkür ediyorum. Aslında bu yazıları okuyarak kendimi bilgilendirmek, sokak hayvanlarına nasıl cözum üretebiliri bulmak istiyorum. Bir yandan da okumak istemiyorum cunku içim burkuluyor, uzuluyor ve sinirleniyorum.

    Benim çalışa biri olarak en cok uyguladığım şey hayvan barınaklarına yaptıgım yardım. Zamanım olmasa bile internetten alışveriş yaparak ve sipariş vererek zamanında yerine ulastırıyorum. Elimden gelen bu yogunlukta anca bu kadar. Mesela bunu yaparken migros sanal marketi kullanıyorum. Bu şekilde birbirimizle paylaşabiliriz.

    YanıtlaSil
  6. Sokak hayvanları için bir şeyler yapmaya çalışmanız takdire değer. Elinizden geleni yaptığınız için teşekkürler Adsız!

    YanıtlaSil

Beğeni ve görüşleriniz benim için çok değerli. Yürekten teşekkürler.