Bakın stres en çok nereleri vuruyormuş?
Yaşamı boyunca stresle tanışmayan var mıdır sizce? Stres sözcüğünün yaygın anlamı, bizi üzen, yıpratan, utandıran, geren, kaygılandıran, korkutan dolayısı ile yaşam kalitemizi düşürüp sağlığımızı olumsuz etkileyen durumların oluşturduğu duygular kompleksi olduğuna göre onunla tanışmayan insanın algılama ve bilinç düzeyinin sıfır olması gerekir. Hatta hayvanların ve bitkilerin de stres yaşadığı bilimsel bir gerçek. Özellikle bu konuda hayvanlarla ilgili pek çok gözlemim var. Kısacası stres her canlının yaşam sürecinde çeşitli boyutlarda yer alıyor. İnsanoğlu, algılama yönünden daha donanımlı olduğundan, var oluşundan beri her insan az ya da çok mutlaka stresten nasibini almıştır. Onunla baş edebilme yeteneği ve gücü ise kişiden kişiye değişebilir. Günümüzün kent yaşamında, eğitim düzeyi yüksek olan kesimlerde stresle başedebilme konusu oldukça önemsenir oldu. Hal böyle olunca bu konu ile ilgili meslek alanları da çoğaldı, yaygınlaştı. Yaşam koçluğu, yoga eğitmenliği, psikiyatristlik gibi meslekler daha sık duyulmakta. Ayrıca kendini geliştirme seminerleri ya da uzman terapistlerin konferansları ilgi çekmeğe başladı.
Ben tüm bunlara bir ölçüde sempati duyuyorum. Yine de stresle baş edebilme konusunda kişinin bireysel olarak çaba göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Benim konu ile ilgili görüş ve çıkarımlarım tamamen bireysel. Yani kendimle ilgili durumlar için geçerli. Belki ortak sıkıntıları olan insanlar için de doğru olabilir. Yine de en doğrusu herkesin kendi koşullarına ve özelliklerine göre önlem almasıdır diyorum..
Şimdi kendime göre olsa da başlıca saptamalarımı paylaşmak istiyorum;
Öncelikle zaman zaman çok stresli dönemler yaşadığımı belirteyim. Bunun nedenleri, bazen kendimin ya da yakınlarımın yaşadığı sağlık sorunları, işle ilgili sorunlar, çevremdeki insanlarla olan sosyal ve duygusal uyumsuzluklar, maddi yetersizlikler, kişisel ya da toplumsal olarak maruz kaldığımız olumsuzluklar, örneğin haksızlıklar, başkalarının acı çekmesi, hayvanların işkence görmesi gibi olaylar vs. Görüyorsunuz ki her ne kadar kendime özel durumlar desem de aslında herkesin içinde bulunduğu ancak farklı boyutlarda etkilendiği insanlık halleri.. Zaten burada bana özel olan bu etkenler değil, benim bunlara olan direncim ya da dirençsizliğimdir.
İşte bu nedenle ben kendime en uygun yöntemleri bulmak için çaba gösteriyorum.
Şimdi sıkı durun; bana en iyi gelenleri açıklıyorum:
Öncelikle yakınımda bulunmasından rahatsızlık duyduğum, beni sinirlendiren sahte dostları, çıkarcı ve güvenilmez, içten pazarlıklı sinsi insanları bir güzel ayıkladım. Bunları hiç bir bahaneye gerek duymaksızın hayatımdan çıkardım. Zaten ne zamanımı ne de enerjimi harcamaya değmeyeceklerini bildiğimden hiç ama hiç üzüntü duymadan yaptım bu işi.. Emin olun bu tür insanlar başınıza bir iş geldiğinde birer birer yok olacaklardır. Sadece yok olma süreçlerini hızlandırdım. Sonuç mu? Ohhh, dünya varmış!..
Hiç kimseden bir şey beklemeyince daha da mutlu olduğumu fark ettim. Örneğin, çok sevdiğimiz ya da bizi sevdiğini düşündüğümüz insanların desteklerini beklediğimiz anlar olur ya; olmasın!.. ''Çok da önemli değil, ben tek başıma da yapabilirim'' diyebiliyorsanız, yani gerçekten de tek başına yapabilecekseniz lütfen tercihiniz bu olsun. Zaten içtenlikle destek olmak isteyen gelir olur. Ayıp olmasın diye ilgilenenler ise hiç ilgilenmesinler. Bu gruba en yakınlarınız da dahil.
Çok üzücü bir durumda, eğer o an yapabileceğim hiç bir şey yoksa, yani istediğim kadar dertlenip acı içerisinde kıvranayım, o sıkıntılı durumu değiştirmeye gücüm yetmiyorsa dikkatimi başka konulara yöneltmeye çalışıyorum. Evet bu hiç kolay değil, biliyorum..Düşünsenize, çok üzgünsünüz, içiniz yanıyor ama yapabileceğiniz hiç bir şey yok. Örneğin şu an olduğu gibi.. İki saat kadar önce sokakta birinin çok kötü yaralandığını gördüm. Ambulans çağrıldı ve hastaneye götürüldü. İçim acı ile dolu olsa da yapabileceğim bir şey yok ve ben de bu yazıyı yazıyorum. Hiç bir şey yapmadan otursam muhtemelen kendimi çok daha kötü hissedeceğim. Böyle anlarda dua etmek de iyi geliyor.
Yazı yazmak dedim de; bizi üzen, rahatsız eden durumları sakin bir kafa ile kağıda dökmek de iyi bir yöntem. Tabii ki bunu ps ile de yapabilirsiniz. Bana da bir başkası önermişti. Gerçekten de rahatlatıyor. Bir tür ikili terapinin kendi kendinize yapılanı. Yani anlatan da dinleyen de sizsiniz. Kendinizle konuşmak psikolojik olarak rahatsız edici tuhaf bir eylem olabilir ama yazmak tam tersi hiç rahatsız etmiyor. Yazarken kendinizi kandıracak haliniz yok ya; örneğin uğradığınızı düşündüğünüz haksızlığı abartısızca ve dosdoğru yazın ki, olayı ya da durumu objektif değerlendirin. Ayrıca empati duygunuzu da ihmal etmeyin. Yani karşınızdakinin yerine de düşünmeye çalışın. Amaç o kişinin haksızlığını kanıtlamak değil sizdeki hasarı onarabilmek..
Kendimce uyguladığım yöntemlerimin devamı var. Bu yazı fazla uzadığı için şimdilik bu kadar olsun.
Eğer bu yazı ilginizi çekerse, belki sizlere de yararı olur diye devamını yazarım.Tüm insanların stresle başedebilmek amacı ile makul ve mantıklı yöntemleri denemesi ve paylaşmasından yanayım.
Olabildiğince az stresli günler diliyorum.
Ne güzel tespitlerin var, çok da doğru..
YanıtlaSilTeşekkürler..Herkes kendi tesbitlerini paylaşırsa sevinirim.
SilStres ve üzüntü tüm hastalıkların başı, sağlığın baş düşmanı. Ancak belirttiğiniz gibi stresten tamamen arındırılmış bir yaşam maalesef mümkün değil. Ancak bunu kendi çabalarımızla bir nebze azaltabiliriz ve belki de önemli ölçüde önünü alabiliriz.
YanıtlaSilSizin yöntemlerinizin benzerlerini ben de uyguladım ve çok faydasını gördüm.
Bir kaç sene önceye dek stresle veya kötü insanlarla baş edebilmenin yolunu bulamamıştım. Daha doğrusu insanların tamamen kötü olabileceği düşüncesine inanmak istemiyordum. Mutlaka diyordum mutlaka iyi bir yönleri vardır ve bu inançla elimden geldiğince taviz verip idare ediyordum. Gün geldi anladım ki maalesef bazı insanlar sadece kötü! Ve ne yaparsam yapayım ben bu gerçeği değiştiremem. Kimilerinin başkalarının acılarıyla, dertleriyle mutlu olduğunu anladım. Kimilerinin dost görünüp en tehlikeli düşman olduğunu anladım. Kimilerinin de kan bağı olsa da aramızda çevreden herhangi birinden daha fazla zarar verebileceğini anladım. Sonunda canımı sıkan, beni üzen, hayata kötü bir pencereden bakan insanları eledim.
Eskiden çok takıntılıydım. Yaşadığım üzücü bir olay beni çok uzun süre kendisine esir ederdi. Artık hayatın böyle her şeye üzülüp, kafa takılacak kadar ve herkesi ciddiye alacak kadar uzun olmadığını idrak ettim. Artık anlık üzülüp sonrasında sizin gibi düşünmemeye gayret ediyorum.
Mutlu olduğum şeyleri yapmaya çalışıyorum ve beni mutlu eden insanlarla bir araya gelmeye özen gösteriyorum.
Sevgilerimle.
Tüm yazdıklarına katılıyorum. Hayat bize verilmiş çok değerli bir armağan. Biraz gayretle daha anlamlı ve güzel hale getirmek olası. Sevgiler
Sil