12 Aralık 2010 Pazar

Sisli Puslu Bir Pazar Sabahı

Hava yağdı, yağacak. Nemli  ve kasvetli. Az  önce  yürüyüşten  ve sabah jimnastiğinden  dönünce pencereden zoom yapıp  çektim  bu fotoğrafı.

Kararlıyım,  yağmur  yağmadığı  sürece  yapacağım jimnastiğimi.
Sabah evden  çıkmam  için  epeyce  nedenim  var  zaten. Minik'in rahatlaması, belli  yerlerde  beni  bekleyen minik  patili  dostlarımız ve ''nasıl  olur?'' diye  beni  hayretlere  düşüren kolestrol belası.

  İnce yapılı, hareketli, sigaradan  nefret  eden, neredeyse vejeteryan biri  olduğumdan  geriye  sadece  stres  faktörü  kalıyor.  Eee  o  da var  yaşamımızda  ne yazık  ki. Tv'yi  açmak  bile  strese  davetiye. Bir  de  genetik  yapı diyor  uzmanlar.  Her  neyse,  savaşacağız  işte, pes  etmek  yok.


Evimin  karşısındaki  minik  parka fitnes  aletleri  konulalı, insanlarda  baya spor  yapma  hevesi  başladı. Çevreden tanıdık  yüzler görüyorum. Sabah  yürüyüşü  dönüşü  uğrayıp  beş  on  dakika  çalışıyorlar. Ben  de  bir  yandan  sistemli  olarak hareketlerimi  yaparken  diğer  yandan  bir  köşede  mamalarını  yiyen  kedicikleri ve aletlerle  çalışan insanları  gözlemliyorum. Bazıları  dinlenmek,  zaman  geçirmek  için  uğrayıp  piknik  masalarında oturuyorlar.  Sigaralarını  içip sohbet  ediyorlar. Parkta  kadınları  görmek  hoşuma  gidiyor ama çevreyi  temiz  tutma  konusunda  pek  de  duyarlı  değiller ne yazık  ki. Bir  de  çocuklar  oluyor,  en  çok  da  tatil  günleri. 

Bu  sabah  beş  yaşlarında  bir  kız  çocuğu  ve  annesi  geldiler. Hemen  öndeki  belediye  ekmek  standından  ekmek  alıp  parka  uğramışlar  besbelli. Kadının  spor  yapma  gibi  bir  derdi  yoktu;  oturup bir  sigara  yaktı. Kız  hareketli  ve  bıcır  bıcır  bir  şeyler  anlatıyor annesine. Minik'le  ilgilendi  ve  ''sevebilir  miyim?''  diye  sordu.  Annesi  izin  verirse  sevebileceğini  söyledim. Minik'ten  zarar  görmeyeceğinden  kesinlikle  eminim  ama  belki  annenin  kendince  kuralları  olabilir  diye.. Anne: '' sev!''  deyince Minik,  küçük  kız  muhabbeti  çok  hoş  görüntüler  oluşturdu. Bir  yandan  pedal  çeviriyorum  diğer  yandan  küçük  kızın  enerjisine,  tatlılığına  hayran  hayran  bakıp konuşmalarını  dinliyorum. Yeni  bir  sözcük   öğrenmiş, yineleyip  duruyor. ''Hipopotam,  hipopotam'', hatta  o  sözcüğü kullanacak  bir  alan  arıyor  dünyasında,  sonunda ''anne  sen  hipopotamsın'' deyiveriyor. ''O  ne beee?''  diye  yanıt  veriyor  anne. ''Çizgi  film işte, o  çizgi  film''  diyor  kız. Demek  ki  çizgi  filmde  bir  hipopotam  görmüştü. Gülümsememi  saklamak  için  diğer  tarafa  çevirdim  başımı  ama  öyle  tatlıydı  ki  kız..Anne  pek  de  umursamıyor. Derken  kız bana  bile  bir  numara  büyük  gelen  egzersiz  aletlerine  tırmanıyor. Anne  de tam  iki  metrekare büyüklüğündeki  uyarı  levhasının  yanında  oturuyor. Şöyle yazıyor  levhada: ''16  Yaşından  Küçüklerin Kullanmaları  Yasaktır!'' Gerçekten  çocuklar  için çok  tehlikeli  ve  sakatlama  olasılığı  yüksek  ama  anne  umursamıyor. Dayanamıyorum  ve levhayı  gösterip  çocuklar  için  tehlikeli  olduğunu  söylüyorum. Çocuk, ''Ama  bizim  için  yeterince  oyuncak  yok  burada''  diyor. Kaydırağı saymazsak  doğru  dediği. ''Yine  de büyükler  için  olanları  kullanma,  canın yanar,  sakatlanırsın'',  diyorum.  Anne  hala  ilgisiz.. Aklıma  dün  gece  izlediğim ''Matilda''  adlı  sinema  filmi geldi. Danny De Vito 'nun filmi "Matilda", bizlere sıradışı ve çok zeki bir kızın öyküsünü anlatıyor.  

Matilda çok  zeki  ve  sevimli  bir  kız.  Ailesi  ise  bencil  ve pek  de  zeki  olmayan insanlardan  oluşuyor. 


Biz  parktan  ayrılmaya hazırlanırken  kadın  da  toparlanıyor.''Hadi  kız,  Seda  Sayan  başlayacak, gidelim''  diyor. Kızın yanıtı: ''Bugün pazar,  yok  o ,  akıllım''  diyor ve  beni  yine  gülümsetiyor.

13 yorum:

  1. hayırlı pazarlar, spora devam. :)

    YanıtlaSil
  2. küçük kızı düşündüm. etrafımda bir çok örnek var bu kadar sığ ailelerde nasıl da böyle sevimli zeki çocuklar yetişiyor aklım ermez :)

    yağmur olmasa bile sis ve kasvet bizim ellere de hakim :) ama napıyoruz ; her şeye rağmen gülümsüyoruz :)))

    selamlar

    YanıtlaSil
  3. cok sıcak samımı bı yazı

    severek okudum
    kedı aılesının hıkayesnı de mernakla bekleyecegım
    sevgılerımle

    YanıtlaSil
  4. keşke çocuklar ve minikler kadar eğlenceli olabilse büyükler de.
    ama nerdee onların seda'ları var.

    YanıtlaSil
  5. Bizim burada hava açık ama her yer karlı, ne güzel anlatmışsınız anne kızı:)

    YanıtlaSil
  6. Ne hoş,sanki parkta biz de vardık.Keşkül küçük kızın peşisıra dolanıyor elindekinden bana da pay çıkar mı diye umut ediyor :)Kedi ailesini merakla bekliyorum.Sevgiler,iyi pazarlar...

    YanıtlaSil
  7. Umarım bu küçük kız annesini örnek alıp büyüdüğünde ona dönüşmez.

    YanıtlaSil
  8. Size de hayırlı pazarlar Swotpisces. Bu pazar bitmek üzere olsa da nice nice hayırlı pazarlar diyelim:)

    Back to Black, ben öğretmenlik yaşamımda bunu çok gördüm. Bazı anne babalar gerçekten anne baba olmayı hak etmiyorlar. O güzelim çocuklarına yeterli ilgiyi ve sevgiyi göstermiyorlar. İyi birer insan modeli de olamıyorlar.

    Öykü'cüğüm, burada öğleden sonra hava açtı ama öyle bir soğudu ki, sırf o yavruların hatırına büyük parka gittim ve mamalarını verdim. Oradaki kafenin çardaklarından birinin altında güvendeler çok şükür.

    Haklısınız gonlumunbayramları, çocuklar çok tatlı, saf ve temizler. Bu yüzden de eğlenceliler.

    Artık kış kışlığını yapacak elifin terazisi. Anne kız öykümüz gibi çok gözlemlerimiz oluyor.

    Ah Colette'ciğim, keşke komşu olsaydık sizinle. Bunu çok isterdim doğrusu. Sizinle benzer yönlerimiz pek çok:) Kediciklerle ilgileniyorum elimden geldiğince. Size sık sık onlardan haberler yazacağım.

    Sevgili sarkaç, ne yazık ki, kaygınızda haklısınız. Bu akıllı ve güzel kız model olarak anneyi gördüğü için büyük olasılıkla bir takım olumsuz davranışlar edinecektir. Çocuklara iyi örnekler olmak zorundayız.

    YanıtlaSil
  9. Ne güzel böyle güzel bir parka bakıyorsunuz daha doğrusu Antalya da yaşıyor olmanız bile ne büyük nimet
    sevgiler

    YanıtlaSil
  10. Ne güzel küçük bir öykü gibi olmuş bu yazı... Tavuk suyuna çorba hikayeleri gibi... Teşekkürler. Kar resimleri bizden, hikayeler sizden olsun :)

    YanıtlaSil
  11. böyle zehir gibi çocuklar ve sığ anneleri bana da rast geliyor bazen ve anneleri o küçük çocuklarla konuşmama öyle bi bakıyorlar ki, sanki yaşıtmışız sanıyorlar ama çocuğun dünyasıyla biraz ilgili gibi görünüldüğünde yada onun izledikleri sevdikleri hakkında bi konu açtımmı sohbet bitmiyor.

    YanıtlaSil
  12. iyi gözlemci olanlar genelde çok iyi yazılar yazıyor, siz de onlardansınız

    sevgilerle..

    YanıtlaSil
  13. Kendimce,bunu her zaman söylüyorum zaten. antalya'da yaşamak bir ayrıcalık.


    Kar resimlerinizi bekliyorum Kiraz Çekirdeği. Bu yazdıklarım yaşanmışlıklarım. Ayrıca öykü denemelerim de olmuştu. Sizlerle paylaşmalı mıyım? diye düşündürdünüz beni.

    Çok doğru söylüyorsunuz Mavi Balon, sabır ve özen istiyor çocuklar. Yetişirlerken iyi örnekler görürlerse sonuç da mükemmel oluyor.

    Teşekkür ederim Verago, beğenmenize sevindim.

    YanıtlaSil

Beğeni ve görüşleriniz benim için çok değerli. Yürekten teşekkürler.