25 Temmuz 2017 Salı

Sanılanın Aksine Satın Aldıkça Mutlu Olmuyoruz!


Bu yazıyı bir arkadaşım kaynak belirtmeden  okumam için göndermiş. Fazlası ile katıldığım  görüşler ve tavsiyeler içerdiği için  güncemde de bulunsun istedim.

Amerika'da son alışveriş trendi: Alışveriş yapmamak!
Hatta eldeki mallardan da kurtulup, hayatı sadeleştirmek! Kriz sonrası, çalışanlar, gelirlerinin daha büyük bir bölümünü harcamayıp biriktirmeye başlayınca, ABD'li üreticilerin etekleri tutuşmuş! Şu ara yapılan çoğu tüketici araştırmaları "Bu adamlar ne satın alırlarsa mutlu olurlar?" la ilgili.
Ortaya çıkmış ki bir servis almak, mal almaktan daha faydalı insan doğasına.
Yani bir ayakkabı yerine kutu oyunu, pahalı bir çanta yerine spor salonu üyeliği, araba yerine seyahat, ruj yerine sinema bileti, insanları daha mutlu ediyor!
Bir tecrübe satın almak, kişiye daha yoğun ve uzun süreli bir tatmin sağlıyor.
Üstelik; mal edinmenin mutluluk getirmediğini öğrenen 'dünyanın en çok satın alan halkı', kocaman otomobillerini, dört oda bir salon evlerini, 48 parçalık yemek takımlarını, doğrayan parçalayan karıştıran onlarca mutfak aletlerini satıp, ayrı bir oda haline gelmiş gardıroplar dolusu giysilerini fakirlere bağışlayıp hayatlarını sadeleştiriyor.
Bazı aileler 40 metrekare bir evde, dört tabak, dört bardakla ve işe bisikletle gidip gelerek yaşamanın onları hiç olmadıkları kadar mesut ettiğini iddia ediyor. Bu esnada biriktirdikleri parayı yoga derslerine ve tatillere harcıyorlar.
100 Eşyayla Yaşamaya Davet!
Bir internet sitesi, tüketicileri sadece ve sadece 100 adet kişisel eşyayla yaşamaya davet ediyor! Yani kıyafet, kozmetik, ayakkabı, kitap, kalem, her şey toplam 100 parça edecek. Sitenin çağrısı büyük ilgi görüyor ve internet kullanıcılarından hatırı sayılır sayıda bir grup, kişisel eşyalarını hayır derneklerine bağışlayıp hayatlarındaki kalabalıktan kurtuluyor.
Hikâye psikologlara göre şu: İnsanlar, iyi ya da berbat, yaşamlarındaki tüm değişikliklere çabucak alışıyor ve doğalarında var olan sabit mutluluk seviyesine bir an önce ulaşmaya çalışıyorlar.
Ebeveynlerinden birini kaybeden bir insanın bir süre sonra eski mutluluk ve neşesine kavuşması da bu yüzden, yalı alanın birkaç yıl sonra yalıda oturmayı kanıksayıp eskisi kadar 'mutsuz' olması da! Yani para mutluluk getirmiyor denemez ama, parayla satın alınan mallar mutluluk getirmiyor!
Şan dersleri, seyahatler, piknikler, tiyatro oyunları filansa başka!
Farklı tecrübeler hayatı zenginleştirip memnuniyeti yükseltiyor! Los Angeles'li filmci Roko Belic dünyayı dolaşıp "Happy - Mutlu" isimli bir belgesel üzerinde çalışıyor.
New York Times gazetesinin haberine göre San Fransisco'nun kalburüstü semtlerinden birindeki evini bırakıp, hayatını tamamen değiştirip, Malibu plajında bir karavana taşınmış! Haftada üç dört gün sörf yapabildiği için şu anda ufacık karavanda çok daha mutlu bir hayat yaşadığını anlatmış.
Avucunuzu Açmayı Denediniz mi?
Asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır:
Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner, ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece, kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey, elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki, bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.
Bizleri de tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken; elimizi açıp benliğimizi, bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır! Bu örnekle benzeştirirsek; ben, sahip olduğumuzu düşündüğümüz her şeyin bizim için birer tuzak olduğunu fark etmediğimizi düşünüyorum:
-- Çoğunlukla konuşmaktan fazla bir özelliğini kullanmadığımız son model cep telefonlarına sahip olmak,
-- Ortalama 15 m2´sini kullandığımız ama kullandığımız alandan 10-20 kat büyük evlere sahip olmak,
-- Belki bir kez giydikten sonra çok uzun sure dolabımızın bir köşesinde unuttuğumuz günün modasına uygun giysilere sahip olmak,
-- Okumadığımız kitaplara sahip olmak,
--Asla kadranın gösterdiği sürate ulaşamayacağımız en süratli arabaya sahip olmak,
-- Bize günde 3-5 kez zamanı, başkalarına sürekli zenginliğimizi gösteren kol saatlerine sahip olmak,
-- Vakit bulup gidilemeyen, gidilse bile dinlendirmekten çok uzak; tabiri caizse yorgunluktan haşatımızı çıkaracak deniz kenarına yakın bir yazlık, bir dinlence evine sahip olmak,
-- Oturmadığımız koltuk takımları, izlemediğimiz dev ekran televizyonlar; kullanmadığımız, faydalanmadığımız daha nelere sahip olmak...
Ya da sahip olduğumuzu sanmak...
-- Sadece çevre olsun diye bulunduğumuz ortamlar ve arkadaşlıklar!
O maymun gibi; avucumuzda tuttuğumuz sürece (faydalanamasak bile) sahip olduğumuzu sanmıyor muyuz? Ve ancak parmaklarımızı gevşetip bunlardan vazgeçtiğimiz zaman gerçekten özgür olup tüm yeteneklerimizi kullanabilir hale gelmeyecek miyiz?
Aslında biz bu dünyaya sahip olmaya değil, şahit olmaya gelmişiz.

"

11 yorum:

  1. Harika bir yazı bana şu kişiyi hatırlattı
    https://onedio.com/haber/bir-yildir-hicbir-sey-satin-almayan-kadinin-etkileyici-hikayesi-638381
    sevgiler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ben de tanıyorum. Epeyce gündemde kalmıştı. Mantık çerçevesinde uygulanırsa harika bir yöntem olduğunu düşünüyorum.

      Sil
  2. bir süredir benimsemeye çabaladığım hayat biçimi. Satın almıyorum artık. Almamaya çabalıyorum avmlere gitmek yerine doğaya sahile falan gidiyorum . Biraz başarabilsemde tam anlamıyla başaramadım hala :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok iyi yapıyorsunuz. Ben de uygulamaya çaba gösteriyorum ve sonuçlarından da oldukça memnunum. Az aldıkça yaşam kalitem düşmedi. Daha da rahatladım.

      Sil
  3. Trspitler çok doğru. Satın aldıklarımız yığıldıkça biz maddi ve manevi daralıp boğuluyoruz. En basitinden dolaplarımızdabi dünya kıyafet var fakat kendime ve çevreme baktıkça görüyorum ki hep en sevdiklerimizi giyiyoruz. Fazlalıklarinsana iş çıkarmaktan başka şey yapmıyor.

    YanıtlaSil
  4. Sade yaşama Polonya'ya taşınma ile adım atmış oldum. Şimdi oturduğumuz evde hiç birşey bize ait değil. Mutfakta var olan eşyalarımın sayısı hep altı. Yani altı tane çatal, altı tane kaşık altı tane tabak. Üç tane tencere. Ve ben 3 senedir daha fazlasına ihtiyaç duymadım. 84 parça yemek takımı olmadan da yaşanıyor aslında :) Kıyafetler konusunda da aynı şeyi uyguluyorum. Deliler gibi alışveriş yapmazdım zaten. Ama şimdi bir şey alırken iki kere düşünüyorum. Genelde ilk anda ihtiyacım varmış gibi hissettiğim şey için bunu almayı düşüneceğim diyip mağazadan ayrıldığımda ikinci sefer gidip alma ihtiyacı duymuyorum. Kozmetik konusunda da kendime yeni bir yöntem geliştirdim. Eskiden kokusunu sevdim dur şu el kremini alayım derdim. Şimdi evdeki krem bitmeden yenisini almıyorum. Dibini görene kadar bekliyorum. Böyle yaşamaya beni iten şey ülkeler arası taşınmanın ne zor olduğunu görmem ile başladı. Eşya hep bir külfet. İnsanı olduğu mekana bağlıyor. Aslında bir nevi özgürlüğümü kısıtlıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yürekten katılıyorum, fazla eşyanın gerçekten külfet olduğunu öğreneli çok oldu. Sadeliğin rahatlığı bir başka. Ben ayrıntıda da sadeliği benimsedim. Örneğin bir kaç hafta önce devrini tamamlayan bulaşık makinemi yeniledim ama iyi bir markanın az proğramlı modelini seçtim. Aslında daha çok proğramlı olanlardan birini de alabilecek durumdayım ama bana üç proğram yetiyor. Kullanmayacağım ayrıntılar için neden çok daha fazlasını harcayayım? En güzel tasarrufu da ayakkabı konusunda yapıyorum. Artık kullanma sıklığını göz önüne alarak ayakkabı seçiyorum. Çok gerekli bir şeyi zaten almak zorundayız ama ara sıra lazım olacak hatta olmasa da eksikliği duyulmayacak eşya ve giysileri satın almak gerçekten savurganlık ve insafsızlık. Sizi kutluyorum.

      Sil
  5. Son cümlesi ile kalbimden vuran bir yazı bu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok da yararlı olabilecek bir yazı. Evet son cümle işi bitirmiş.

      Sil
  6. Gerçekten harika bir yazı... İnsan bunu başardığında huzuru da bulur sanırım. Çünkü huzur zaten içimizde. Sadece bunu bulup, ortaya çıkartmak gerek. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, gerçekten de huzur veriyor. Başarabiliriz. Gereksiz eşyanın ve tüketim mallarının kölesi olmamayı seçmek harika hissettiriyor.

      Sil

Beğeni ve görüşleriniz benim için çok değerli. Yürekten teşekkürler.