
Sonbaharın en güzel günlerinde kısa da olsa güzel bir tatil yapma şansım oldu. Kuzeybatı'da Ege'nin başladığı yer olarak bilinen Çanakkale'nin Küçükkuyu Beldesi'ni ve çevresini gezip gördüm. Harika havasını kokladım, gün doğumlarını, gün batımlarını izleyip doğa ile iç içe yürüyüşler yaptım. Dünyanın en lezzetli zeytin yağı ile yapılmış yemeklerini tadıp köylerdeki taş evlerin mimarisine hayran kaldım. Cana yakın insanları ile sohbetler ettim. Anlatılacak çok şey var ama görmeyenler için en iyisi oraları gezip görmek. Özellikle büyük ve kalabalık kentlerde yaşayanlar için çok ideal bir dinlenme yeri.

Küçükkuyu'da deniz
Küçükkuyu'da gördüğüm hayvan dostlarımız..Belirtmeden geçemeyeceğim; sayıları çok fazla. Yani sokaklar, özellikle sahil kedi köpek dolu. Çoğu da aç ve deli gibi yiyecek arıyorlar. Bir çoğu ana yola çıkıp eziliyor ve ne yazık ki, yazın bakılıp sezon sonunda terkedilme durumu burada çok görülen bir durummuş. İçim sızladı ve yaşadığım tek olumsuzluk bu hayvancıkları bu durumda görmek oldu..
Güneşin doğuşu
Ve gün batımları
Anlaşılan denize hayran kalan yalnız ben değilmişim:)
Zeytinler ve zeytinlikler

Doğa ile iç içe uzun yürüyüşler yapmak için ideal bir yer Küçükkuyu

Çetmi'ye gitmek için tırmandığımız dağ yolu.
Kaz Dağları'nın harikulade florası
Muhteşem Çetmi evleri.
Yeşilyurt(Eski adı Çetmi) Köyü'nde Han Cafe'ye rastlamak hoş bir sürpriz oldu. Öğle saatlerinde acıkınca nefis otlu böreklerini yemek ve o hoş ortamda dinlenmek güzeldi.İşletmenin zarif sahibesi Saniye Hanım'a teşekkürler..
Belki tüm bu güzellikleri evime taşıyamadım ama, nefis kekiğini, zeytinyağını, yöresel peynirlerini, zeytinyağını, eriştesini, kurutulmuş domateslerini ve unutulmaz anılarımı getirdim.
En güzeli de orada sevdiğim insanlarla birlikte olmamdı. Bana bu güzellikleri yaşatan sevgili dostlara yürekten teşekkürler.




