29 Eylül 2008 Pazartesi

Yazdıklarımdan / Öykü

BİR BAYRAM GÜNÜ
Nezaket Teyze emekli öğretmendi ve artık yetmişine yaklaşmıştı.Yalnız yaşıyordu.Tek kızı evliydi. Şehrin öteki ucunda, daha lüks bir semtte oturuyordu. Kocasının kariyeri için iş çevresinden arkadaşlarını ağırlamaktan, iki çocuğunun okulu, kursları ile uğraşmaktan ve kendi çevresinde pek moda olan sosyal çalışmalarından annesi ile ilgilenecek zamanı olmuyordu pek. İki torununu çok özlese de onları doya doya sevme şansı hiç olmuyordu Nezaket Teyze’nin.Çocukların ya kursları, ya dersleri oluyordu nedense.

Nezaket Teyze ve kendisi gibi öğretmen olan rahmetli eşi, emekli ikramiyelerini birleştirip zar zor bu küçük daireyi almışlardı.Ne var ki, Rıza Amca kalbine yenik düşmüş, küçük yuvalarının sefasını sürememişti.Nezaket Teyze de asla evinden ayrılmayı düşünmemişti. Hem nereye gidecekti ki; kızının yanına gitse, damat rahatsız olacak, çocuklardan biri odasından olacaktı. Kendinden iki yaş büyük ablası bir başka şehirde yaşıyordu. Eşi ile düzenlerinden memnundular. Onları da rahatsız edemezdi. Nezaket Teyze günlerini, evinde kedisi ile, bazen de evine yakın parkta yürüyüşler yaparak geçiriyordu. Fazla akrabaları yoktu zaten.Yaşlıların çoğu rahmetli olmuşlar, gençler de kendi yaşam kavgaları içinde kopup gitmişlerdi. Eski komşuluklar da hiç kalmamıştı ne yazık ki. Apartmanda kimse kimseyi tanımıyor, bazen bir merhabayı bile esirgiyordu insanlar birbirine.Hele bayram gibi özel günlerde ortalıkta kimseler kalmıyordu. İşte yine mübarek bayram geliyordu. Günler öncesinden bir heyecan başladı içinde. Artık ev işlerini öyle kolayca halledemiyordu. Ağrılar sızılar işlerini rahatça yapmasına izin vermiyordu. Çabuk yoruluyor, bir saatlik işi üç beş saatte yapabiliyordu. Katarakt ameliyatını da bir an önce olsa iyi olacaktı aslında. Çünkü iyi göremiyordu. Ama eski topraktı ne de olsa, elinden geldiğince yapacaktı temizliğini. Grip olduğunda temizliğe çağırdığı Fatma nasıl da üzmüştü onu.Üstünkörü yapıp erkenden gitmişti. Oysa parasını verirken küçük hediyeler de hazırlamıştı, memnun gitsin diye.
Bunları düşünürken kapı çalındı, heyecanlandı; kızıydı gelen. Bir taraftan telefonla konuşuyor, bir yandan da ‘’anne nasılsın?’’diyordu, yanıtını dinlemeden.’’Az sonra geleceğim, geçen defaki gibi olmasın, güzel ve modern bir şeyler istiyorum, rengine birlikte karar veririz’’ diyordu. Belli ki kuaförü ile konuşuyordu. ''Bir ihtiyacın var mı? Biz bayramda burada olmayacağız, sahilde bir otelde yer ayırtmışMelih’’ deyip, sonra da acele ile çıkıp gitmişti.Torunlarını bile soramamıştı doğru dürüst..’’Bir ihtiyacın var mı?’ ’sorusu içini acıttı. Bayram geliyordu ve Nezaket Teyze tek başına olacaktı. Yavaşça kalkıp elektrik süpürgesini aldı dolaptan. İşlerini dinlene dinlene yaptı. Artık bir gün kalmıştı bayrama.Her yeri ağrıyordu ama olsun, bayramdı gelen. İyisinden şeker, çikolata da almalıydı azıcık. Mahallenin çocukları gelirse sevinsinler diye.
Bayram sabahı, namazını kılıp tertemiz elbisesini giydi.Rahmetli kocasının aldığı inci kolyesini de taktı. Mavi terliklerini giyip pencerenin önüne oturdu.Zaman geçmek nedir bilmiyordu. Ara sıra balkona çıkıp apartmanın giriş kapısına baktı durdu.Gelen giden yoktu işte..Bazen apartmanın otoparkından bir araba çıkıyor, komşular telaşla binip gidiyorlardı.Öğlen, ikindi, akşam derken, uyuklamaya başladı..Midesi kazınmasa hiç canı yemek istemeyecekti.Bir kaç lokma yiyip yatsı namazını kıldı ve gözleri nemli nemli, tüm insanlara sağlık ve esenlikler dileyip yatağına uzandı.Kim bilir belki yarın birileri gelirdi..Gelirlerdi, gelirlerdi, eski bayramlar gibi olmasa da bayramdı işte..
İsmet Şahin


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Beğeni ve görüşleriniz benim için çok değerli. Yürekten teşekkürler.