13 Temmuz 2010 Salı

Dertleşme / İnsan Olmanın Dayanılmaz Ağırlığını Taşımak


Bu sabah, blog dünyasından tanıdığım güzel insanlardan biri olan Sevgili Öykü'nün içtenlikle yazılmış bir yazısını okuyunca bu satırlar dökülüverdi klavyemden. Sonra da gördüm ki, yorum olarak yazmama karşın çok uzundu ve gereksiz sayfa işgali olabileceğini düşünerek kısaltıp gönderdim.
Ama öyle bir dertleşmişim ki, içim el vermedi silip yok etmeye.

Öykü yine özden tümcelerle dile getirmiş duygularını, aynen bana da geçirdi.

ÖYKÜ’NÜN YAZISI BURADA
Ve ben
şöyle seslenmişim:
Ah Öykü; ''insan olmanın dayanılmaz ağırlığını yaşamak'' diyorum ben bu ruh haline. Ama şeklen insan olmaktan söz etmiyorum. Özellikle yazdıklarının ilk bölümünü okurken, yaşamı farkındalıklarla dolu insanların ödül yerine cezalarla çevrili bir hayatı sürdürüyor olmaları fazlası ile tanıdık geldi. Haklısın, ne vardı, olan biten olumsuzluklardan insan olarak ne denli suçlu olduğumuzun ağırlığını bu kadar çok hissetmeyenlerden olabilseydik. ''Hayat böyle bir şey işte!'' deyip anlık hüzünleri alıp yaşamımızın orta yerine koymak yerine boş verebilseydik. Ne var ki bunu yazarken bile, bu dilekten utanç ve suçluluk duyuyorsak, onlardan biri olmamıza olanak yok.

Öte yandan dün yaşadığım bir acının üzerine okudum yazını. Malum, şu sokakta yaşam savaşı veren canlara olan düşkünlüğüm ve ezikliğim benim de insanlarla olan ilişkilerimi, onlara bakış açımı etkiliyor. Sokaktakiler için bir şeyler yapmaya çalışmam zaman zaman en yakınlarımca bile hoş karşılanmıyor. Kendi düz mantıklarına göre abartılı ve gereksiz görüyorlar. Sayfamda yer verdiğim kediciği kaybettik dün. Aldığım mamalar, ilaçlar, taşıma çantası öylece duruyor. Günlerdir bir yuva bulur muyum diye çırpınırken yok oldu gitti. Öyle yalnızdım ki; çevrenin tuhaf bakışları altında veterinere götürüp getirdim defalarca. Ona güvenli bir yer bulabilmek için mantıklı mantıksız her yolu denedim. Neredeyse tanıdığım herkese söyledim yuva aradığımızı. Eve alma durumunda baş edemeyeceğim koşullara doğru bir yolculuğun başlıyor olacağını kestirebiliyordum. Küçücük daireyi hayvan barınağına dönüştürmenin çözüm olmayacağı ortadaydı. Sonunda parka, nisbeten güvenli bir ortama ve ilgileneceğini söylenleyen insanlara teslim ettim ama daha ben oradan ayrılmadan bir kaza geçirdi kedicik. Kurtaramadık. Olayın ayrıntılarını ne siz sorun ne de ben anlatayım..


Bir de insanların bazı ön yargıları ve buna maruz kalanlar var. Sokak hayvanları ya da benzer konularda sorumluluk duyan, hassas kişilerin başka derdi ve üzüntü kaynağı yok sanılıyor. Diğer üzücü olaylardan etkilenmediğinizi düşünüyorlar. Ülke olarak, yaşadığımız sosyal ve toplumsal acı olaylar karşısında çok sağlam bir duruşumuz ve önleme çabamız varmış gibi, lüzumsuz eleştirilerle, can acıtıcı tavırlarla hıncımızı alacak insan arıyoruz adeta.. Daha bir ay önce bir anne kedi ve yavrularını doyurduğum için balkonunda oturmakta olan bir kadından duyduğum hakaret boyutundaki sözler hala kulaklarımda. Ortalıkta hiç çöp bırakmadığım halde ve kedicikler mamayı anında bitirdikleri halde koku olduğu gerekçesi ile aşırı tepki göstermişti kadın. Oysa hemen önünde ağzı açık çöp konteynerı duruyordu. Ve hassas burnu o kokuyu almıyordu demek ki.
Sanki hayvan sever olmak utanılacak bir durum. Oysa duyguların temelinde yaşam hakkına saygı var. Ben uzanabildiğim, gücümün yettiği durumlar için mutlaka bir şeyler yapmaya çalışıyorum. İnsanlar ya da hayvanlar için , eğer elimden bir şeyler geliyorsa yapmalıyım, yaparım. Sokak hayvanları ile ilgiliyseniz bir şekilde görülüyor, ötesi gözetleniyorsunuz demektir. Onları beslemeniz, tedavi ettirmeniz ve yuva sahibi yapma çabalarınız kimseye görünmeden yapabileceğiniz işler değil. Ne kadar dikkat çekmemeye çalışsanız da birilerinin dikkatini çekiyorsunuz ve çoğu insan rahatsızlık duyuyor yaptıklarınızdan. Bu durumda da çabanızla, üzüntülerinizle başbaşa kaldığınız gibi yaşama bakışınız farklı olduğu için , insanlarla kopma, çatışma durumlarını yaşıyorsunuz.

Evet, yaşam bin türlü felaketlerle dolu. Farkındalık yeteneğimize, algılama gücümüze ve duygusal yapımıza göre ülkece yaşadığımız ya da çevremizde olup biten her olumsuzluktan etkileniyoruz ama herkesin bakış açısı ve sindirme kapasitesi farklı. Kimisine şöyle bir dokunuyor, kimi insanı da delip geçiyor.''İnsan olarak benim hatalarım ne?’’noktasına gelen duyarlı kişi ise işte o sözünü ettiğim ağırlığın altında ezilen kişi.

8 yorum:

  1. Canım ablacığım, bir solukta okudum yazdıklarını. O kadar güzel ifade etmişsin ki duygularını. Sokaktaki canlarla iligili kendi yaşadıklarımla birebir örtüşüyor herşey. Benim umurumda değil kimin ne düşündüğü. Önemli olan benim kendi hakkımda ne düşündüğüm. Zaten görmezlikten gelemem, çünkü vicdanım peşimi bırakmıyor. Benim çocuğum yok. Olmadığı için değil de eşimle istemediğimiz için yok. Kaç kere kediye harcayacağın parayı çocuk yapıp ona harcasaydınız diyen oldu. Hepsini susturdum evvel Allah :) Demek istediğim insanım diyenler önce kendi vicdanlarına kulak vermeliler. Eğer çevrenizdeki herşeye karşı bir duvar örmüşseniz ve etrafınızı o duvarda açtığınız küçücük bir delikten izliyorsanız zaten sizin için yapılacak fazla birşey kalmamıştır. Ama lütfen yaşayanları rahat bırakın.......! Yaşamadan kendimi öyle bir mezara hapsedeceğime, yaşadıklarımın ağırlığını hissetmeyi kendi adıma tercih ederim.
    Ayrıca kuzucuk için çok üzüldüm ablacığım :( Keşke onun için yapabileceğim birşeyler olsaydı.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler Sevgili Yeşim. Ne denli duyarlı ve sevgi dolu bir insan olduğunu biliyorum. Güzellikler diliyorum.

    YanıtlaSil
  3. Canım...
    Kendıme bu kadar yakın hıssedısımıhn nedenlerı ıste bu satırlarda gızlı..
    Hanı dfıyorum ya bazen
    dayanamıyorum
    bu kadar sevgısızlıge
    bunca bencıllıge dayanamıyorum dıye..

    ıste o anlarda aklıma tek bısey gelıyor

    sen gıbı ınsanlar
    onların cırpınısları

    annem hep derdı
    oyku kızım dunya ıyı ınsanların yuzu suyu hurmetıne duruyor dıye
    gercekten de oyle

    ya herkes dıger taraf gıbnı olsaydı ya herkes
    acımasız kotu bencıllıklere bogulmus olsaydı..

    senın gıbnı bnı kedıcıghı kurtarmak korumak ugruna gununu enerjısını veren ınsanlar ya olmasaydı..

    emınım
    hıc kuskum yok kı dayanamazdım..
    tek dayanagım
    sızler gıbı ınsanların varolusuna duydugum guven
    bunun bende yarattıgı sevgı..
    budur tutunma nedenım

    acını cok ıyı anlıyorum
    ıcımde hıssedıyorum ınan
    burdan cok uzakta da olsam
    sana sımsıkı sarılıyorum...

    daha cok masumlar senın yardımına ıhtıyac ıcınde dısarlarda dolasıyor...

    lutfen o guzel yuregını koru
    zarar gormesıne engel ol..

    senı
    senın nezdınde
    boylesı guzel ınsanları kocaman kucaklıyorum...
    Iyı kı varsın sevgılı begonvıllı ev...

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Öykü, yaşamın her alanında sevgi yoksunluğu söz konusu. Sevmek,yaşatmak, sahip olduklarımızı korumak ve başkaları ile paylaşarak mutlu olmak dileğim. Bilemiyorum bu çırpınmalarımız gerçekten işe yarıyor mu? Bildiğim bir şey var, bu yürek çok da güçlü değil artık.

    YanıtlaSil
  5. gözlerimde yaş ile okudum çünkü 4 gün önce 1 yıldır bahçemde gözümden sakınarak baktığım kedilerimden 1 i kayboldu.4 gündür kendimde değilim,ama insanlar ay saçmalama alt tarafı kedi ya bi sürü var dedikçe içim daha çok eziliyor.

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Hürrem Takı, acınızı çok iyi anlıyorum. Hayatı boyunca bir kediye bir lokma yiyecek ve bir yudum su vermemiş insanlardan ne bekleyebiliriz?

    YanıtlaSil
  7. Dünyanın tüm acılarını hissetmek istiyorsan yüreğinde... devam et ve bitir kendini de yüreğini de Begonvil.
    Acı ama gerçek... bu böyle.
    Ömür bitecek ama ne sokakta yardıma ihtiyaç duyan kedicikler-köpekçikler hepsi kendine yuva edinecek ne de onlara yapılan işkencenin sonu gelecek.
    Ne komşularla kavgan bitecek ne de gördüğün her evsiz-aç-susuz hayvancıkta yüreğinin yangısı.
    Gerçekçi olalım...
    Gönül ister ki hepsinin evleri-barınakları olsun.
    Ne hastalansınlar ne aç kalsınlar.
    Ama gerçeklere bakalım: ütopya.
    Daha yüzlerce yıl geçmesi gerekiyor.
    Bıçak değil bu.
    Kestin mi bir yerinden tüm dertler, sorunlar bitecek.
    Gönül ister ama imkansızı da kabullenmek gerek.
    Aşısı olsa... herkese hayvan sevgisi, doğa sevgisi aşılansa.
    Aşıyı yiyenin gözleri sevgi dolu baksa tüm hayvanlara...
    Ne kadar hayal değil mi?
    İnsanlardan seni anlamalarını beklemen de aynı derecede hayal.
    Daha evindeki çocuğuna tokat atmaktan vazgeçmemiş insandan hangi hayvan sevgisini-ilgisini bekleyebilirsin ki?
    Daha çok şey var söylenecek bu konu üstüne. Keşke konuşarak çözümlenebilse.
    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  8. Ne diyeceğimi bilemiyorum sadece kendinizi üzmeyin. Siz vazifenizi yapıyorsunuz, iyilikleri yaymaya başkalarına aşılamaya çalışıyorsunuz bunu görün başka şeylerle kalbinizi yormayın.

    Hem kainatta her kötülük insanlar tarafından yapılmıyor ki.. Doğal olarak da gerçekleşiyor. Mesela doğal orman yangınları vardır, neler canlı canlı yanar düşünmek bile istemiyorum. Kasırgalar var depremler var büyük kuraklıklar var... Tisunamiler, seller...

    İnsanoğlu elbette kötülükçü bu da doğanın bir gerçeği. Ne yapalım, elimizden geldiğince iyilikleri güzellikleri yaymaya çalışalım.

    Çevreciliği çok savunan ama hiçbir faaliyeti olmayan bir arkadaşım var. Ona "Sen minik bir otu bile yaşatmaya çalışmıyorsun hangi çevrecilikten söz ediyorsun" dedim. Bana hak verdi. Küçük bir otu yaşatmak bile dünyada oksijen üretilmesine bir katkıdır, iyi bir çevrecilik aktivitesidir.

    Siz elinizden gelenin fazlasını yapıyorsunuz. Bu yazdıklarınız da önemli çalışmalarınızdan. Bunlar sizi sevindirsin. Kendinize üzüntüler oluşturmayın. Bırakın sizin gibi düşünen ama hiçbir şey yapmayanlar üzülsün.

    Mevlana "her şey zıddıyla bilinir" demiş. Yani kötülükler olmasaydı iyiliklerin değeri anlaşılmazdı. Bu değeri anlayabiliyorsak, elimizden geleni yapmaya gayret ediyorsak ve yaymaya çalışıyorsak ne mutlu bize.

    YanıtlaSil

Beğeni ve görüşleriniz benim için çok değerli. Yürekten teşekkürler.