5 Şubat 2010 Cuma
I Never Promised You a Rose Garden / Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
Çalışma masamda epeyce kalabalık bir okunacaklar listesi oluşunca, bir kaç kez sırasını başka kitaplara kaptıran SANA GÜL BAHÇESİ VADETMEDİM öncelik kazandı. Belki de dikkatle okunması gerektiği kanısı uyandırdığından ya da yazarın okuyacağım ilk yapıtı olduğundandır bu güne dek bekletilmesi. Genellikle yazar hakkında araştırma yapıp bilgi toplarım bir kitaba başlamadan önce. Az çok tanıdık bir yazarsa, bu biyografik bilgilenmeyi kitabı okuduktan sonra yaptığım da olur. Bu kez önce yazarı tanıma isteğim baskın çıktı.
Amerikalı çağdaş roman ve öykü yazarı Joanne Greenberg, uzun süre Hannah Green lakabını kullanarak yazmış.Genç yaşta yaşadığı akıl hastanesi deneyimini Sana Gül Bahçesi Vadetmedim adıyla romanlaştırmış. 1989 ‘da ömrünün elli yedinci yılında yayımladığı Sana Gül Bahçesi Vadetmedim’i edebiyat dünyası ısrarla görmezden gelmiş. Eleştirmenler romanın farklı dillere çevrilerek milyonlarca satması karşısında ilgisizliklerini bir kenara bırakmak zorunda kalmışlar. Yine de romanı edebî açıdan yetersiz bulmuşlar.
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, şizofreni üzerine yazılmış, şizofreniyi anlatan ve tanıtan önemli bir yapıt olarak olarak kabul ediliyor ve aslında bu hastalığa ve hastalara karşı toplumsal anlamda taşıdığımız önyargıların ne de boş olduğunu vurguluyor.
Şizofreni, toplumumuzda ve birçok toplumda hala tabu olarak görülen bir hastalık ne de olsa. Halk arasındaki kabulüyle ''delirmek''.. Ve şizofrenler de korkulması gereken insanlar. İşte bu düşünceyi ve bunun yanı sıra görece eğitimli, aydın insanların bakış açısıyla şizofreninin genelde bir entelektüel hastalığı olduğu kanısını da çok açık bir biçimde yalanlıyor bu roman.
Deborah’ın kendine dönük şiddeti, sanrıları ve hezeyanlarını okumak, şizofreninin yakıcı yüzünü ve aslında hiç de bazılarının sandığı gibi eğlenceli bir hastalık olmadığını anlamanızı sağlıyor. Bir yandan da tabu haline getirilecek bir yanının bulunmadığını anlıyorsunuz. Hiç kimsenin tutulmak istemeyeceği türden, acı verici bir hastalık ama bir hastalık işte.. Onlar dışarıda olmaktan korktukları için içerideler zaten. Bizim de onlardan ürkmemiz, aradaki uçurumları derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor.
Uzun zamandır bu derece etkilendiğim bir kitap olmamıştı. Okumasaydım kendimde de bir kısmı mevcut olan önyargılardan kurtulamayacaktım büyük olasılıkla.
Ben de birkaç yıl önce okumuş ve uzun süre etkisinden kurtulamamıştım. Tanıdığım birkaç şizofreni de böylece daha iyi anlamıştım. Özel bir dilleri oluşu ilginç gelmişti çok. Her ne kadar hastalık desek de çok zor bir hastalık, hem yakalanan, hem yakınları açısından...
YanıtlaSilİyi bir hafta sonu dileğiyle...
ben yıllar önce okumuştum ..yazılar çok minicik olduğundan mıdır nedendir bilmem birde şizofreniyi kullanarak insanlar üzerinde istediğini yaptırma konusu yüzünden bana sıkıcı gelmişti ..ama sonuna kadar da okudum ...okuyunca sizin fikrinizide merak ederim ..
YanıtlaSilyıllar önce okumuştum, sonra bir kez daha okudum. Beni etkleyen nadir kitaplardan biridir.
YanıtlaSilOkunacaklar listesine yazıldı teşekkürler :)
YanıtlaSilSevgili Leylak Dalı, Kelebek, Lalenin Bahçesi ve Yeşim, ne yazık ki, okuma alışkanlığı yönünden acınası durumda olan bir toplumda yaşıyoruz. Sizler gibi kitap dostu insanların daha da fazlalaşması dileği ile selam ve sevgiler gönderiyorum.
YanıtlaSilkitap gerçekten çok etkileyici ama benim kabusum olmuştu.çok fena rüyalar görmüştüm....
YanıtlaSilHaklısın Neslihan'cım, bir süre ben de her insanın biraz şizofrenik olduğu fikrine kapılmıştım.
YanıtlaSilBen de 4 yıl önce okumuştum.İnsan okurken deil de bitirdikten sonra anlayabiliyor şizofren hastalarının hayatındaki zorlukları..İnsanı derinden etkileyen bir kitap..Okunmalı ki insanlar sağlıklı olduklarına şükredip hasta olanların hallerini anlayabilsinler..
YanıtlaSilHaklısınız Selfet. Sağlıklı olmak en büyük zenginlik. Ancak hasta olunca anlıyoruz değerini.Yalnızca beden sağlığımızı korumamız yeterli değil. Ruh sağlığımızı da korumaya özen göstermeliyiz elimizden geldiğince.
YanıtlaSil