26 Haziran 2009 Cuma
Yaşamdan / Kişisel Bakım Ürünleri
İnsanlık tarihinde kozmetik ve kişisel bakım ürünleri alanının çok iyi bir pazar olduğu keşfedileli çok oldu. Tüm insanlarda olan bakımlı, sağlıklı ve güzel olabilme isteği, büyük firmaların ağzını sulandıran öyle bir pazar oluşturdu ki, bu pazarda yok yok. . Kadın ya da erkek, herkesin arayış içinde olduğu bir alan bu kişisel bakım ürünleri pazarı. Öyle çeşitli ürünler var ki piyasada; vücudun her bölgesi için ayrı kremler, çok çeşitli temizleme maddeleri, nemlendiriciler, jeller, köpükler, maskeler, serumlar, kaynağının ve içeriğinin ne olduğunu bilmemize olanak olmayan pek çok ürün mucizevi etkilerinden söz edilerek pompalanıyor bu büyük pazara. Her marka kendi ürünlerini göklere çıkarıyor, en iyisi olduklarını iddia ediyor. Salyangozdan tutun da üzüm çekirdekleri ekstresine, anemon çiçeklerine, gül yaprağına, köpek balığı kıkırdağına, karınca yumurtasına kadar aklınıza gelebilecek her şeyden elde edilen bu ürünlerin pek çoğu, reklamcılığın tüm olanakları ile tüketime sunuluyor. Her firma en doğal, en mükemmel, en enn ennnn harika ürünleri sunduğu iddiasında. Elbette gerekli izinler alınarak piyasaya sürülüyorlar ama vaadedilen sonuçlara gerçekten ulaşılıyor mu bu ürünler kullanılınca? O büyük özlem; güzel ve bakımlı olabilme isteği, en büyük yardımcısı üretici firmaların. Biraz merak, biraz kıskanma ve özenme duyguları da girince işin içine satışlar artıyor. Alınan bir çok pahalı ürün ise sadece hayal kırıklığı yaratmaktan öte gidemiyor. Beklenti çok büyük olunca yaşanılan hayal kırıklığı daha da büyük oluyor. Kısacası, bir kaç sürüşte kırışıklıkları neredeyse yok eden, selülitleri silip süpüren, leke ve çatlakları kaybeden mucizevi kremlere, serumlara, kaynağını ve içinde ne olduğunu bilmediğimiz, annemin deyimi ile ''dünyanın parası'' ile alınan ürünlerin yaratacağı mucizelere çok da inanmıyorum açıkçası. Yararlı olabilirler ama bir yere kadar. Belki de ilaçlarda olduğu gibi bu ürünlerde de plaseba etkisi vardır. Kullanıyor olmanın verdiği rahatlama ve özgüven iyi geliyordur insanlara.
Ambalajlama ve sunum da çok önemseniyor elbette ve ürünlerin kalitesi kadar albenisi de olmalı ki ilgi çeksin ve psikolojik olarak tüketiciyi etkilesin.Böylelikle maaliyetler daha da artıyor. Elbette, maddi açıdan herkesin rahatlıkla alıp tüketebileceği ürünler değil bu ürünler. O zaman da alternatif bir pazar oluşuyor; doğa..Bazen maddi alım gücü olduğu halde doğal ürünleri yeğleyenler de oluyor. Onlar da benim gibi pahalı ama içeriği bilinmeyen ürünlere kuşku ile bakanlar. Birkaç yaz önce Marmaris'te bir restoranlar zinciri sahibi bir Fransız bayanla tanıştık. Ekonomik durumu ve Paris'te yaşamanın sağladığı olanaklarla her türlü kaliteli ürün elinin altında olan bir hanımdı ama bizim ev yapımı saf zeytinyağlı sabunların hayranıydı. O ve ailesi, her yıl tatilini yapmaya geldiği Türkiye'den götürdüğü sabunlar dışında kişisel temizlik ürünü kullanmıyormuş.Tonik olarak sadece gülsuyu kullanmak, peeling işlemi yerine geleneksel keseyi uygulamak, el ve ayak kremi olarak gliserin ve limon suyu kullanmak oldukça popüler. ''Süpermarketlere karşı aslan bakkal !'' tarzı bir yaklaşım oldu bu örnekler ama tercih insanlara kalmış. Deneyimler ve mantık çerçevesinde, içeriğini bilmediğimiz ürünler için deneme tahtası olmaktan ve boşa para harcamaktan iyi gibi geliyor bana.
Bir de uzman konusu var. Böyle hareketli bir piyasada ortalıkta uzmandan geçilmiyor. Bu işin uzmanı olduğu söylenen insanların uzmanlıklarını ne şekilde edindikleri de ayrı bir araştırma ve tartışma konusu. Pek çoğu, üretici firmaların kısa süreli kurslarından ve seminerlerinden katılımcı belgesi alıp uzman olduğunu iddia ediyor. Bu uzman kişilerce, eczanelerde, kozmetik mağazalarında, hipermarketlerde, güzellik salonlarında, spa merkezlerinde yani tezgah açılabilecek her yerde, bilgisayarlı makinelerle, neredeyse show niteliğinde cilt ve saç analizleri yapılıyor. Yaşa ve yaşam tarzlarına bağlı olarak son derece olağan olan durumlar abartılarak sorunmuş gibi(Ama sanki o ürünlerle kolayca giderilebilecek bir sorunmuş gibi)gösteriliyor. Ardından bir kaç ürün satma çabası geliyor. Bence o kişiler gerçekten uzman kişiler ama güzellik uzmanı olmaktan çok pazarlama uzmanı özellikleri taşıyorlar..(Bir yerlerde bu işin gerçekten eğitimini almış gerçek uzmanlar vardır elbette; onları tenzih ediyoruz)
Ayrıca hayvanlar üzerinde yapılan deneylerle ürün geliştirme konusu da işin başka boyutu. Kısacası ben doğaldan ve doğadan yanayım,
Sağlık ve güzellikler sizinle olsun.
Günaydın canım...
YanıtlaSilHaklısın valla Bloğa göz atmadan güne başlayamıyorsun,iyi ki bir blog açmışım.Bu dostluk çok güzel ve keyifli.
Kişisel bakım ürünlerine bende inanmıyorum.Ama kullanmadımmı hiç,tabii kullandım.Kullanmadan bunu anlayamam ki!Doğallıktan yanayım:)Cildim çok hassas o yüzden şu anda mevsim yaz olduğu için yalnızca seba med sabun kullanıyorum.Gül suyu da çok güzel bir tonik gerçekten.Paylaşımın için teşekkürler.İyi hafta sonu seninle olsun canım...
Bende dogalliktan yanayim her zaman.Urunlerin cokda yi etki gosterdigi soylenemez.Eger oyle olsaydi bir dunya para verip alan insanlar bunun yaninda estetik yaptirmazlardi sanirim oralarina buralarina...Sevgiyle kalin...
YanıtlaSilbide eczanelerde stantların önünde durup sıradan bir sabun veya elkremi sorarken sana bakıp''ayyyyy cildiniz çooook yıpranmış,ne kullanıyorsunuz(hani mecburuz ya)cildinizin bakıma ihtiyacı var,çok kuru görünüyor,oys
YanıtlaSila ki çook basit bir kremle halledebiliriz'' gibi panik halinde seni ne var ne yok almak zorunda bırakan başarılı UZMAN(gerçekten de uzmanca)arkadaşların inanılmaz çabasını da unutmayın..hani aldıktan sonra kendi kendinize ''acaba iyi mi yaptım?'' diye sorduğunuzda;olsun ,kendim için yaptım,kendime bakmak benimde hakkım dedirten arkadaşları.
Evet, her türlü psikolojik etkileme tekniği uygulanıyor.Kendimize bakmak elbette hakkımız ama alınan ürün ödediğimiz paraya değer mi gerçekten de..Yani olay dedikleri gibi mucizevi bir şekilde o kremi kullanınca çözülüyor mu?
YanıtlaSil