Bu sabah epeydir görmediğim eski bir arkadaşımın ölüm haberini aldım. Çok az farkla yaşıtım diyebileceğim , çok sevdiğim, çok değer verdiğim bu insanın acısı anlatılır gibi değil. Özellikle ölüm şekli beni derinden yaraladı. Şu an elim ayağım tutmuyor.. Bir şeyler yazmak geldi içimden, acımı bilsin istiyorum.
''Bugün uyanınca zaten içime doğmuştu ..
İçimde anlatılmaz bir sıkıntı, yüreğimde tonlarca ağırlıkla başladım güne.
Yetmezmiş gibi kasvetli bir hava ve ağlayan gökyüzü alacağım kötü haberin belirtileriydi sanki.
Ben bu acıyı daha önce de yaşadım; yıllar geçse bile nasıl içten içe kanayan bir yaraya dönüştüğünü ve asla iyileşmeyeceğini bilirim.
Adına ”Ölüm Acısı ”’diyorlar.
Evet, artık sen yoksun, yaşamıyorsun. Hasta olduğunu biliyordum ama yine de konduramıyordum , yakıştıramıyordum sana ölümü. Ellili yaşların başında, henüz yaşanacak pek çok şey varken, en olgun, en yaşanılası çağda var mıydı böyle şaka yapar gibi çekip gitmek? Giderken de ” ben gidiyorum, kalanlar ne yaparsa yapsın, umurumda değil” demek…
İçim acıyor, ne desem hangi sözcüklere döksem acımı anlatamayacağımı biliyorum.
Ve dilime şu dizeler takılıyor; çok sevdiğim şair Yasemin Can’ın dizeleri.. Sahi sen de severdin değil mi o şairi?
yoksun ya;
sensizlik, bir yaylı tamburdan
hicran olup akıyor yüreğime
gülüşüne takılıp kalan gözlerimden
şiir olup boşalıyor çaresizliğim
uzaklardan bir bulut
adını bilmediğim dağlara çağırıyor beni
duyuyorum..
bir deniz oluyorsun düşlerimde
dalga dalga beni saran
uyanıyorum ki;
özlemlerim bir ceset gibi
kıyılarına vurmuş,
görüyorum..
Ve şiirin diğer dizeleri karmakarışık oluyor, yüreğim dayanmıyor artık sonuna dek okumaya. Bana öyle bir ders verdin ki; var olduğunu sandığımız her şeyin koca bir yalan olduğunu gösterdin..
İnan acım hiç bitmeyecek. İçimdeki cam kırıklarını asla çıkarıp atamayacağım. Buna çaba gösterdiğim zaman daha da kanayacak yaram.
Çünkü sen yoksun. .. Umarım gittiğin yerlerde huzuru bulursun.. Toprağın bol olsun!''
27 Nisan 2011 Çarşamba
26 Nisan 2011 Salı
Başlangıç Sayfanız İsteğiniz Dışında Değiştirilmiş ise
Umarım başınıza gelmez ama;
İnternette gezerken bir linke tıkladınız ve bilgisayarınıza spam bulaştırdınız. Bu spam, indirdiğiniz bir video, mp3, resim ve benzeri hemen hemen her türlü dosya ile bulaşabilir. Sonuçta birilerinin isteği doğrultusun da internet açılış sayfanız farklı bir url oldu. Artık internete ilk girdiğiniz de sizin tercih ettiğiniz açılış sayfasıa değil de (örn. google.com) farklı bir siteye girer oldunuz. Bu site zaten reklamlarla dolu olduğundan hemen durumun farkına varabilirsiniz.
İlk aklınıza gelen değiştirmek olacaktır, doğal olarak ama ne göresiniz? ''Araçlar'' ''İnternet Seçenekleri'' kısmına geldiğinizde, açılış sayfasını değiştireceğiniz kısmın kapatılmış olduğunu farkettiniz. Hiçbir şekilde oynama yapamıyorsunuz ve orası kilitlenmiş bir durumda. İşte şimdi biraz daha kızıyorsunuz. Öyle bile olsa açılış sayfamızı değiştirebiliriz.
Aşağıdaki yönergeleri izleyin lütfen:
Başlat menüsüne gelin,''çalıştır''a tıklatıp "regedit" yazın. Açılan pencerenin sol tarafında ki artı işaretlerine tıklayarak istediğimiz bölüme ulaşacağız. Sırasıyla artı işaretlerini takip ederek ilgili sayfaya ulaşalım.
Bilgisayarım\HKEY_CURRENT_USER\Software\Policies\Microsoft\Internet Explorer\Control Panel
Sağ tarafta ki ekranda HomePage diye adlandırılan REG_DWORD değeri bulunmalıdır. HomePage yazan kısma sağ tık "değiştir" diyerek orada ki değeri "0" olarak değiştiriyoruz. Tamam dediğimiz de kilit açılmış olacaktır. Eğer bu sayfada DWORD değeri yoksa boş alana sağ tık "yeni" > DWORD ekle diyoruz ve daha sonra ismini HomePage olarak değiştirip "0" değerini veriyoruz.
Not: Bu uygulamayı öğrendiğim sitenin adresini not almayı unutmuşum. Bu nedenle kaynak belirtemiyorum. Kendilerinden özür diliyorum. Bu yararlı bilgiyi paylaştığım için hoşgörülü olacaklarını umuyorum.
İnternette gezerken bir linke tıkladınız ve bilgisayarınıza spam bulaştırdınız. Bu spam, indirdiğiniz bir video, mp3, resim ve benzeri hemen hemen her türlü dosya ile bulaşabilir. Sonuçta birilerinin isteği doğrultusun da internet açılış sayfanız farklı bir url oldu. Artık internete ilk girdiğiniz de sizin tercih ettiğiniz açılış sayfasıa değil de (örn. google.com) farklı bir siteye girer oldunuz. Bu site zaten reklamlarla dolu olduğundan hemen durumun farkına varabilirsiniz.
İlk aklınıza gelen değiştirmek olacaktır, doğal olarak ama ne göresiniz? ''Araçlar'' ''İnternet Seçenekleri'' kısmına geldiğinizde, açılış sayfasını değiştireceğiniz kısmın kapatılmış olduğunu farkettiniz. Hiçbir şekilde oynama yapamıyorsunuz ve orası kilitlenmiş bir durumda. İşte şimdi biraz daha kızıyorsunuz. Öyle bile olsa açılış sayfamızı değiştirebiliriz.
Aşağıdaki yönergeleri izleyin lütfen:
Başlat menüsüne gelin,''çalıştır''a tıklatıp "regedit" yazın. Açılan pencerenin sol tarafında ki artı işaretlerine tıklayarak istediğimiz bölüme ulaşacağız. Sırasıyla artı işaretlerini takip ederek ilgili sayfaya ulaşalım.
Bilgisayarım\HKEY_CURRENT_USER\Software\Policies\Microsoft\Internet Explorer\Control Panel
Sağ tarafta ki ekranda HomePage diye adlandırılan REG_DWORD değeri bulunmalıdır. HomePage yazan kısma sağ tık "değiştir" diyerek orada ki değeri "0" olarak değiştiriyoruz. Tamam dediğimiz de kilit açılmış olacaktır. Eğer bu sayfada DWORD değeri yoksa boş alana sağ tık "yeni" > DWORD ekle diyoruz ve daha sonra ismini HomePage olarak değiştirip "0" değerini veriyoruz.
Not: Bu uygulamayı öğrendiğim sitenin adresini not almayı unutmuşum. Bu nedenle kaynak belirtemiyorum. Kendilerinden özür diliyorum. Bu yararlı bilgiyi paylaştığım için hoşgörülü olacaklarını umuyorum.
25 Nisan 2011 Pazartesi
Zor İnsansın Zooor !
Bu sözü zaman zaman duyar ya da kullanmak zorunda kalırız. Zor insanın bir tanımı var mıdır? Kişilik özellikleriyle ilintili olduğu için net bir tanımı olamaz bana göre. Çünkü birine göre katlanılması zor bir insanla bir başkası pek de zorlanmadan geçinir gider. Eğer aile, iş ve sosyal yaşamında belirgin bir uyumsuzluk varsa, o kişinin davranışları sık sık rahatsızlık duygusu uyandıracak kadar dikkat çekiyorsa, sorun var demektir.
Bakın benim zor insanım nasıl bir kişi:
Öncelikle hemen her konuda kendini uzman sanan, her yapılan işi eleştirmeyi marifet sanan,
Olur da bir hata yaparsa (ki yapar mutlaka), bunu kabullenmekte zorlanan, sürekli kendini temize çıkarmaya çalışan,
Karşısındakinin en küçük bir açığını yakalayınca, onu kibarca uyarmak yerine zafer kazanmış bir eda ile aşağılayan, iğneleyen, her fırsatta açık yakalamaya çalışan, bunu da dobralık ve açık sözlülük sanan,
Yanlış anlama olabileceğini hiç düşünmeyen,
Eğer sosyal konumu muhataplarından üstünse bunu baskı unsuru olarak kullanan,
Sürekli olaylar ve kişiler üzerinde kontrol oluşturmaya çalışan,
Empati kuramayan,
Sadece kendini pohpohlayanlara iyi davranan, bundan vaz geçilince o kişiyi silip atan ..
Ve benlik şişmesi görünümündeki duygularının temelinin, yetersizliğini kapamaya çalışmaktan kaynaklandığını bilmeyen kişidir.
Bu kişi ile karşılaşınca ( ne yazık ki olmadık bir zamanda ve yerde burnumuzun dibinde bitiverirler) saldırganlığın derecesi en alt düzeyde bile olsa saldırgan tavırlara emin ve kararlı bir tavırla yanıt veriyorum. Bunu yaparken de tartışmaya girmek ve savunmacı davranmak yerine kısa ve öz olarak kendimi ifade ediyor, konu ya da durum hakkında dilediği gibi düşünmekte özgür olduğunu belirtiyorum. Yani, '' ben böyle düşünüyorum, sen de dilediğin gibi yorumlayabilirsin'' diyorum. Gizlice saldıranlar için bir saptamam var; ne kadar geri çekilirseniz o kadar üzerinize geliyorlar. Ortak paydada buluşmak ise neredeyse olanaksız. Uzak durmakta fayda var..
Hiç birimiz kusursuz insan modeli olamayız. Şahsen kendimde, başkalarında gördüğüm zaman rahatsız olduğum davranışlara yönelme görünce otokontrol uygulamak için çaba sarfediyorum. Benden bu kadar!
Not: Akrep aşırı saldırganlaşırsa ve sert kayaya rastlarsa sonunda kendini sokar.
Hayvanlara Yönelik İstifçilik / Animal Hoarding
Bir süre önce psikolojik bir rahatsızlık olan istifçilikten (compulsive hoarding) söz etmiştim. Bu rahatsızlık çeşitli boyutlarda olabiliyor. Bugün bu rahatsızlığın en tehlikeli halini ele almak istiyorum:
Hayvanlara Yönelik İstifçilik
Durumun ne kadar ürkütücü olduğunu görmek için şu videoyu izlemelisiniz.
Belki çevremizde yardıma ihtiyacı olan bu tür insanlar vardır.
Aşağıdaki yazıyı
Istifçilik hayvanlara yönelik şiddetin en tehlikeli halidir. Tehlikelidir çünkü hayvanseverlik kisvesi altına gizlenmistir. Istifçilerin çoğu saplantı derecesinde ölüm korkusu yaşayan hasta insanlardır. Onlar için hayvanın hangi koşullarda yaşadığı değil, sadece ölmemesi önemlidir. Adeta bir madde bağımlısı gibi hayvan toplamaktan vazgeçemezler.
Hayvan haklarının yasalarla korunduğu birçok ülkede istifcilik suçtur ve hapisten hayvan sahibi olmaktan men edilmeye kadar degişen cezalara tabidir.
Ne yazık ki Türkiye’de de istifleme davranışı çok yaygındır. Sokak hayvanlarına yönelik yaygın şiddet istiflemenin mazereti olarak kullanılıyor olsa da, zaman zaman katliamdan da beter bir iskenceye dönüşen bu davranışın artık tartışılması gerekir.
RSPCA tarafından Türkçe’ye çevrilen makaleyi aşağıda sunuyoruz.
İstifçilik Üzerine Bir Makale
İhtiyaçları olan temel bakım imkânlarını sağlamaksızın aşırı sayıda hayvan edinmek anlamına gelen hayvan istifçiliği, ne yazık ki oldukça yaygın bir olgudur. Hayvan istifçileri için, çevrelerinde çok sayıda hayvan bulunması isteği, bu hayvanların düzgün bir biçimde beslenme ve uygun bir ortamda yaşama ihtiyacından önce gelir. Her ne kadar hayvanlarını çok sevdiklerini ileri sürseler de bu insanlar, hayvanların geçirdiği ciddi hastalıkları, yetersiz beslenmelerini ve çektikleri acıyı çoğunlukla görmezden gelir. Tufts Üniversitesi merkezli Hayvan İstifçiliği Araştırma Konsorsiyumu (HARC), istifçiliğin daha yaygın olarak görüldüğü ABD’de her yıl yaklaşık 250.000 hayvanın bu olgudan etkilendiğini tahmin etmektedir. Çoğu ülkede hala yanlış anlaşılan bir olgu olan hayvan istifçiliği nasıl tanımlanabilir ve buna son vermek için neler yapılabilir?
Hayvan istifçileri arasında, yorgun ve bunalmış olup durumunu kabul etmek istemeyen hayvan bakıcılarından hayvanları bilinçli olarak toplayan ve sıkıntılarına pek de aldırış etmeyen kişilere kadar çok çeşitli insanlar bulunmaktadır. Hayvanları koruma kuruluşları açısından belki de en zararlı olan vakalar, kendilerini hayvan ”kurtarıcıları” ya da ”ötenazi karşıtı barınaklar” olarak sunan istifçilerdir. Bu insanlar işe iyi niyetle başlamış olsa da kendilerini kaçınılmaz bir biçimde hayvan edinmek ve barındırmak zorunda hissettiklerinden, bu hayvanların çok kısa bir süre içinde acı çekmeye başlayacağı kesindir. Dolayısıyla, meşru ötenazi karşıtı hayvan barınaklarının saygınlığı da sıklıkla zarar görebilmektedir.
Barınak gibi faaliyet gösteren istifçilerin tespit edilmesi, geleneksel hayvan istifçilerine kıyasla genellikle daha zordur. Hayvanlarla birlikte yaşamadıkları için, komşuların veya sosyal hizmet görevlilerinin durumu hayvanları koruma kuruluşlarına bildirme ihtimali daha düşüktür. Bu istifçiler genellikle kendilerine destek sağlayan ve hatta yeni hayvanlar getirebilen bir ağa sahiptir. Resmi bir STK olarak kayıtlı bile olabilirler. Kamu ve medya, önceliğin hayvanların ihtiyaçlarına verildiği meşru barınaklarla istifçiler tarafından hayvan toplamak için kullanılan ‘barınakları” ayırt edebilmekte sıklıkla güçlük çekmektedir. İstifçiliğin ilk aşamalarında hayvanların çektiği sıkıntılara ilişkin hafif kilo kaybı, tüy dökülmesi ve parazitlerin yayılması gibi az sayıda görsel işaret olabilir, ancak HARC istifçilikten şüphe edilmesini gerektiren birkaç tipik durum tespit etmiştir:
- Hayvanlara bir yuva veya uygun bir yer bulma çabasının olmaması veya bu yönde çok az bir çaba gösterilmesi.
- Azalan bakım olanaklarına karşın sürekli olarak hayvan edinilmesi. Hayvanların hiçbir zaman geri çevrilmemesi.
- Bakım konusunda uygun personel, kaynak veya bilgi birikimi olmamasına rağmen özel ihtiyaçları olan hayvanlara (felçli, kedi lösemisi olan, aşırı derecede saldırgan) yaşam boyu mükemmel bakım sağlama iddiaları.
- Ölümcül derecede hasta hayvanların kabul edilmesi ve ötenazinin reddedilmesi.
- Barınakta kaç hayvanın kaldığının bilinmemesi.
- Ziyaretçilerin hayvanların kaldığı yerleri görmesine izin verilmesi konusunda isteksizlik.
- Hayvanları barınak tesisleri dışında bir yerde kabul etme isteği.
İstifçiler genellikle, sağladıkları koşulların sağlıksız olduğunu kabul etmekten kaçınır ve haksızlığa uğradıklarını iddia ederler. Sundukları standartların düşük olduğunu kabul etseler bile, kendi hayvanlarının bakımı konusunda sadece kendilerine güvenilebileceğini ileri sürerler. Bu güvensizlik duygusu nedeniyle istifçiler yetkililerle, diğer hayvanları koruma gruplarıyla ve hatta yardımcı olmak ve hayvanlara yeni bir ev bulmak isteyen aile üyeleriyle sık sık çatışma yaşar.
Genellikle, tek çözüm, hukuk yoluna giderek duruma müdahale edilmesini sağlamaktır. Hayvanların korunmasıyla ilgili bir kanunun olmadığı ülkelerde ise bu son derece zordur. Bir kanun olsa bile, müdahalenin ilgili hayvanlar açısından başarılı olabilmesi için, çok sayıda kurumun çaba göstermesi ve işbirliği yapması gerekmektedir. Medya, hayvanlara yaşatılan eziyetin boyutlarını genellikle tam olarak kavrayamamakta ve söz konusu bireye yöneltilen tepkinin boyutunu sorgulamaktadır. Dolayısıyla, gruplar, müdahalenin nedenleri konusunda net olmalı; istifçinin kendisine haksızlık yapıldığı yönündeki iddialarını çürütebilmek için, söz konusu istismar ve ihmal durumunu açıkça kanıtlayabilmelidir.
Aynı şekilde, istifçilerin aynı zararı tekrar vermesini önlemek için resmi kurumlarla sivil toplum kuruluşları arasında da büyük bir işbirliği gerekmektedir. Hayvanların istifçinin elinden alınması sorunu çözmemektedir; çünkü araştırmalara göre istifçiler eylemlerini tekrar etme eğilimindedir. HARC araştırmaları, ABD’de istifçilik yaptığı için suçlu bulunan kişilerin yaklaşık %60'ının aynı suçu tekrar işlediğini göstermektedir. Etkin bir uygulama için kilit konumdaki kuruluşların (örneğin hayvanları koruma kuruluşları, polis, veterinerler, sosyal hizmetler ve sağlık çalışanları) sürekli olarak izlemede bulunması gerektiği açıktır. HARC, ABD'de kurumlar arasında gerekli işbirliğinin veya izlemenin olmadığı yerlerde suç tekrar oranlarının %100'ü bulduğunu tahmin etmektedir.
En önemlisi, hayvanları koruma grupları, bir müdahale yapıldıktan sonra ciddi şekilde hasta ve asosyal olan çok sayıda hayvana nasıl bakım sağlayacakları konusunda net bir plana sahip olmalıdır (Slovenya’daki ilk büyük vaka hakkındaki makalemize bakınız). Çoğu ülkede yasalar, hayvanlara dava süresince müdahaleyi gerçekleştiren grupların bakmasını gerektirmektedir; öte yandan istifçiler, hayvanları ellerinde tutabilmek için uzun süre mücadele edebilmektedir. Dava sonuçlandıktan sonra bu hayvanların yeni bir yere yerleştirilmesi için büyük çabalar gerekmektedir. Çoğu hayvan ciddi şekilde hasta veya insanlarla iletişim kurmadığı için saldırgan olmakta, bazılarında ise yaşadıkları koşullar veya diğer hayvanların saldırıları nedeniyle davranış bozuklukları ve beslenme sorunları görülmektedir. Kurtarıcı konumundaki kişiler, pek çok hayvanın bir ailenin yanına verilmek için fazla yaşlı, zayıf veya hasta olacağı gerçeğini de dikkate almak zorundadır. Bu hayvanların acılarına son vermenin tek yolu ne yazık ki insancıl ötenazidir; ancak, Slovenya ile ilgili yazının da gösterdiği gibi, bu durum, kuruluşların hayvanların büyük çoğunluğu için yeni yuvalar bulma çabalarının önünde bir engel olmamalıdır.
Kaynak: http://www.tufts.edu/vet/cfa/hoarding/
Hayvanlara Yönelik İstifçilik
Durumun ne kadar ürkütücü olduğunu görmek için şu videoyu izlemelisiniz.
Belki çevremizde yardıma ihtiyacı olan bu tür insanlar vardır.
Aşağıdaki yazıyı
SOKAK HAYVANLARI-TURKISH STRAYS
adlı web sayfasından aldım.Istifçilik hayvanlara yönelik şiddetin en tehlikeli halidir. Tehlikelidir çünkü hayvanseverlik kisvesi altına gizlenmistir. Istifçilerin çoğu saplantı derecesinde ölüm korkusu yaşayan hasta insanlardır. Onlar için hayvanın hangi koşullarda yaşadığı değil, sadece ölmemesi önemlidir. Adeta bir madde bağımlısı gibi hayvan toplamaktan vazgeçemezler.
Hayvan haklarının yasalarla korunduğu birçok ülkede istifcilik suçtur ve hapisten hayvan sahibi olmaktan men edilmeye kadar degişen cezalara tabidir.
Ne yazık ki Türkiye’de de istifleme davranışı çok yaygındır. Sokak hayvanlarına yönelik yaygın şiddet istiflemenin mazereti olarak kullanılıyor olsa da, zaman zaman katliamdan da beter bir iskenceye dönüşen bu davranışın artık tartışılması gerekir.
RSPCA tarafından Türkçe’ye çevrilen makaleyi aşağıda sunuyoruz.
HOARDINGHoarding is the most dangerous form of cruelty towards animals. It is dangerous because it is concealed under the veil of animal love. Most of the hoarders are sick people who share a phobia of death. Hoarders don’t care about the quality of life of the animal, they are only obsessed about death. They are like edicts, they can not help but hoard animals.
In many countries where animal rights are under the protection of law, hoarders are sentenced to jail and forbidden to have any animals.
Unfortunately, hoarding is a common practice in Turkey. It is time for Turkish animal protection community to discuss this behavior disorder which causes suffering worst than death.
Below is the article prepared and translated to Turkish by RSPCA.
In many countries where animal rights are under the protection of law, hoarders are sentenced to jail and forbidden to have any animals.
Unfortunately, hoarding is a common practice in Turkey. It is time for Turkish animal protection community to discuss this behavior disorder which causes suffering worst than death.
Below is the article prepared and translated to Turkish by RSPCA.
İhtiyaçları olan temel bakım imkânlarını sağlamaksızın aşırı sayıda hayvan edinmek anlamına gelen hayvan istifçiliği, ne yazık ki oldukça yaygın bir olgudur. Hayvan istifçileri için, çevrelerinde çok sayıda hayvan bulunması isteği, bu hayvanların düzgün bir biçimde beslenme ve uygun bir ortamda yaşama ihtiyacından önce gelir. Her ne kadar hayvanlarını çok sevdiklerini ileri sürseler de bu insanlar, hayvanların geçirdiği ciddi hastalıkları, yetersiz beslenmelerini ve çektikleri acıyı çoğunlukla görmezden gelir. Tufts Üniversitesi merkezli Hayvan İstifçiliği Araştırma Konsorsiyumu (HARC), istifçiliğin daha yaygın olarak görüldüğü ABD’de her yıl yaklaşık 250.000 hayvanın bu olgudan etkilendiğini tahmin etmektedir. Çoğu ülkede hala yanlış anlaşılan bir olgu olan hayvan istifçiliği nasıl tanımlanabilir ve buna son vermek için neler yapılabilir?
Hayvan istifçileri arasında, yorgun ve bunalmış olup durumunu kabul etmek istemeyen hayvan bakıcılarından hayvanları bilinçli olarak toplayan ve sıkıntılarına pek de aldırış etmeyen kişilere kadar çok çeşitli insanlar bulunmaktadır. Hayvanları koruma kuruluşları açısından belki de en zararlı olan vakalar, kendilerini hayvan ”kurtarıcıları” ya da ”ötenazi karşıtı barınaklar” olarak sunan istifçilerdir. Bu insanlar işe iyi niyetle başlamış olsa da kendilerini kaçınılmaz bir biçimde hayvan edinmek ve barındırmak zorunda hissettiklerinden, bu hayvanların çok kısa bir süre içinde acı çekmeye başlayacağı kesindir. Dolayısıyla, meşru ötenazi karşıtı hayvan barınaklarının saygınlığı da sıklıkla zarar görebilmektedir.
Barınak gibi faaliyet gösteren istifçilerin tespit edilmesi, geleneksel hayvan istifçilerine kıyasla genellikle daha zordur. Hayvanlarla birlikte yaşamadıkları için, komşuların veya sosyal hizmet görevlilerinin durumu hayvanları koruma kuruluşlarına bildirme ihtimali daha düşüktür. Bu istifçiler genellikle kendilerine destek sağlayan ve hatta yeni hayvanlar getirebilen bir ağa sahiptir. Resmi bir STK olarak kayıtlı bile olabilirler. Kamu ve medya, önceliğin hayvanların ihtiyaçlarına verildiği meşru barınaklarla istifçiler tarafından hayvan toplamak için kullanılan ‘barınakları” ayırt edebilmekte sıklıkla güçlük çekmektedir. İstifçiliğin ilk aşamalarında hayvanların çektiği sıkıntılara ilişkin hafif kilo kaybı, tüy dökülmesi ve parazitlerin yayılması gibi az sayıda görsel işaret olabilir, ancak HARC istifçilikten şüphe edilmesini gerektiren birkaç tipik durum tespit etmiştir:
- Hayvanlara bir yuva veya uygun bir yer bulma çabasının olmaması veya bu yönde çok az bir çaba gösterilmesi.
- Azalan bakım olanaklarına karşın sürekli olarak hayvan edinilmesi. Hayvanların hiçbir zaman geri çevrilmemesi.
- Bakım konusunda uygun personel, kaynak veya bilgi birikimi olmamasına rağmen özel ihtiyaçları olan hayvanlara (felçli, kedi lösemisi olan, aşırı derecede saldırgan) yaşam boyu mükemmel bakım sağlama iddiaları.
- Ölümcül derecede hasta hayvanların kabul edilmesi ve ötenazinin reddedilmesi.
- Barınakta kaç hayvanın kaldığının bilinmemesi.
- Ziyaretçilerin hayvanların kaldığı yerleri görmesine izin verilmesi konusunda isteksizlik.
- Hayvanları barınak tesisleri dışında bir yerde kabul etme isteği.
İstifçiler genellikle, sağladıkları koşulların sağlıksız olduğunu kabul etmekten kaçınır ve haksızlığa uğradıklarını iddia ederler. Sundukları standartların düşük olduğunu kabul etseler bile, kendi hayvanlarının bakımı konusunda sadece kendilerine güvenilebileceğini ileri sürerler. Bu güvensizlik duygusu nedeniyle istifçiler yetkililerle, diğer hayvanları koruma gruplarıyla ve hatta yardımcı olmak ve hayvanlara yeni bir ev bulmak isteyen aile üyeleriyle sık sık çatışma yaşar.
Genellikle, tek çözüm, hukuk yoluna giderek duruma müdahale edilmesini sağlamaktır. Hayvanların korunmasıyla ilgili bir kanunun olmadığı ülkelerde ise bu son derece zordur. Bir kanun olsa bile, müdahalenin ilgili hayvanlar açısından başarılı olabilmesi için, çok sayıda kurumun çaba göstermesi ve işbirliği yapması gerekmektedir. Medya, hayvanlara yaşatılan eziyetin boyutlarını genellikle tam olarak kavrayamamakta ve söz konusu bireye yöneltilen tepkinin boyutunu sorgulamaktadır. Dolayısıyla, gruplar, müdahalenin nedenleri konusunda net olmalı; istifçinin kendisine haksızlık yapıldığı yönündeki iddialarını çürütebilmek için, söz konusu istismar ve ihmal durumunu açıkça kanıtlayabilmelidir.
Aynı şekilde, istifçilerin aynı zararı tekrar vermesini önlemek için resmi kurumlarla sivil toplum kuruluşları arasında da büyük bir işbirliği gerekmektedir. Hayvanların istifçinin elinden alınması sorunu çözmemektedir; çünkü araştırmalara göre istifçiler eylemlerini tekrar etme eğilimindedir. HARC araştırmaları, ABD’de istifçilik yaptığı için suçlu bulunan kişilerin yaklaşık %60'ının aynı suçu tekrar işlediğini göstermektedir. Etkin bir uygulama için kilit konumdaki kuruluşların (örneğin hayvanları koruma kuruluşları, polis, veterinerler, sosyal hizmetler ve sağlık çalışanları) sürekli olarak izlemede bulunması gerektiği açıktır. HARC, ABD'de kurumlar arasında gerekli işbirliğinin veya izlemenin olmadığı yerlerde suç tekrar oranlarının %100'ü bulduğunu tahmin etmektedir.
En önemlisi, hayvanları koruma grupları, bir müdahale yapıldıktan sonra ciddi şekilde hasta ve asosyal olan çok sayıda hayvana nasıl bakım sağlayacakları konusunda net bir plana sahip olmalıdır (Slovenya’daki ilk büyük vaka hakkındaki makalemize bakınız). Çoğu ülkede yasalar, hayvanlara dava süresince müdahaleyi gerçekleştiren grupların bakmasını gerektirmektedir; öte yandan istifçiler, hayvanları ellerinde tutabilmek için uzun süre mücadele edebilmektedir. Dava sonuçlandıktan sonra bu hayvanların yeni bir yere yerleştirilmesi için büyük çabalar gerekmektedir. Çoğu hayvan ciddi şekilde hasta veya insanlarla iletişim kurmadığı için saldırgan olmakta, bazılarında ise yaşadıkları koşullar veya diğer hayvanların saldırıları nedeniyle davranış bozuklukları ve beslenme sorunları görülmektedir. Kurtarıcı konumundaki kişiler, pek çok hayvanın bir ailenin yanına verilmek için fazla yaşlı, zayıf veya hasta olacağı gerçeğini de dikkate almak zorundadır. Bu hayvanların acılarına son vermenin tek yolu ne yazık ki insancıl ötenazidir; ancak, Slovenya ile ilgili yazının da gösterdiği gibi, bu durum, kuruluşların hayvanların büyük çoğunluğu için yeni yuvalar bulma çabalarının önünde bir engel olmamalıdır.
Kaynak: http://www.tufts.edu/vet/cfa/hoarding/
24 Nisan 2011 Pazar
Şimdi Antalya'da Olmanın Tam Zamanı
Bugün öğleden sonra Minik'i köpek parkına götürdüm. Falez Otel'in hemen arkasında yeni açılan köpek parkı çok güzel bir yer olmuş. Dönüşte Konyaaltı Caddesi'nde güzel bir yürüyüş yaptık. Hava muhteşemdi. Herkes kendini sahile, kafelere ve parklara atmış. Denize girenler bile vardı. Gerisini fotoğraflar anlatsın.
Fotoğrafların üzerine tıklayıp orijinal boyutlarında görebilirsiniz.
Fotoğrafların üzerine tıklayıp orijinal boyutlarında görebilirsiniz.
Sonunda oldu ! Blog Sayfalarını Görüntüleyebiliyorum :)
Eeee, bunu kutlamak lazım. Şimdi sevgili blog yazarı arkadaşlarım için, çok sevdiğim bir şarkı eşliğinde seçtiğim harika natürmortları paylaşacağım.
Tüm güzellikler sizin olsun, sevgiler selamlar Begonvilli Ev'den.
Kudrin Juri
Stephen Gijertsen
Elena İl'içheva
Sergey Hudiakov
Cheval
Nadya Streltsova
Tüm güzellikler sizin olsun, sevgiler selamlar Begonvilli Ev'den.
|
Anne Songhurst
Kudrin Juri
Stephen Gijertsen
Elena İl'içheva
Sergey Hudiakov
Cheval
Nadya Streltsova
22 Nisan 2011 Cuma
23 Nisan Kutlu Olsun!
Kutlama yazısı yazmak hiç böyle zor gelmemişti;
çünkü mahçubum..
Size sunduğumuz ve bırakacağımız dünya yaşanılası bir yer olsun isterdim.
Barış ve dostluk içinde yaşamanızı,
haksızlıklara karşı çıkabilmeniz için haksızlıklara uğramamanızı,
çocukluğunuzu dolu dolu yaşayıp, yetenek ve ilgilerinize göre eğitim almanızı, gönlünüzce meslekler edinmenizi isterdim.
Temiz bir hava koklayıp, sağlıklı yiyeceklerle beslenmenizi,
dövülmemenizi, sömürülmemenizi, istismar edilmemenizi ,
hayvan sevgisini, doğa sevgisini tatmanızı, yarış atı konumunda olmamanızı isterdim.
Kentte, kırsalda, nerede olursanız olun yoksulluğu tanımamanızı isterdim.
Bu isteklerime daha pek çoğunu ekleyip, her bireri hakkında sayfalar dolusu yazabilirim.
Bir ulusun ilk görevi bunları gerçekleştirmektir.
Sizin, sağlığınız, mutluluğunuz, geleceğiniz için her ne yapılıyorsa on katı, yüz katı yapılmalı,
Oysa biz çocukların kaçırılıp öldürüldüğü, dövüldüğü, küçücük yaşta çalıştırıldığı, sınavlarla helak edildiği, üstelik o sınavlarda da utanç verici haksızlıkların yapıldığı bir ülkede yaşıyoruz.
Sonra da devlet büyüklerimiz meydanlarda, tv’de çıkıp popülist söylemlerde bulunacaklar, bayramınızı kutlayacaklar.
Utanıyorum ve üzülüyorum, başka ne diyeyim?
Yine de bayramınız kutlu olsun!
21 Nisan 2011 Perşembe
Bloglar Açılmadı!
Blog yazarı arkadaşlarım bir kaç gündür ''bloglar açıldı'' diye kutlama yazıları yazıyorlar.
Ben hala kendi sayfamı ve hiç birinizin sayfasını açamıyorum. Giriş yapınca sadece kumanda paneli çıkıyor. Yazı da ekleyebiliyorum ama onun dışında hiç bir sayfayı görüntüleyemiyorum.
Ancak bazılarınızın sayfasına Google önbellekten ulaşabiliyorum ama sadece tek sayfa görüntüleniyor. Örneğin bir önceki yazınıza ulaşmak isteyince sayfa görüntülenemiyor. Bu yöntemle, bazı blogların fotoğrafları çıkmıyor. Anlayacağınız blogların açılması bölgesel olmalı. Bakalım buralarda ne zaman izleyebileceğiz blogları...
20 Nisan 2011 Çarşamba
Stokçuluk / Compulsive Hoarding
Bir süredir The Biography Channel 'da bir belgesel izliyorum: Hoarders
Çok kısaca açıklayacak olursak ''biriktirme hastalığı'' diyebiliriz.
Elbette durum bu kadar basit sözcüklerle açıklanamaz. Bir şeylere merak sarıp biriktirme boyutunda değil. Bu insanlar ellerindeki eşyalarla çok fazla duygusal bağlar kurup atamıyorlar. Bu durumu besleyen başka nedenler de oluyor. Tutumluluğun abartılması ya da, güvenlik içgüdüsü, koruma hissi gibi..Yoksa aptal olduğu ya da beyinsel fonksiyonları çalışmadığı için atılacak şeyle atılmayacak şeyi ayırt edememe değil.
''Janet’in mükemmel hayatı, kalp nakli bekleyen kocasının 32 yaşında vefat etmesiyle altüst olur. Bunalıma giren Janet’in istifleme huyu gün geçtikçe daha da kötüleşmiş. Alışverişten dönerken sürekli elinde torbalar dolusu dekoratif malzemeyle gelen Janet’ın dört kızı onun için çok endişeleniyor.
Eski bir psikiyatrist olan Christina evini doldurduğu yığınlar yüzünden neredeyse ölmek üzereymiş. Kronik astımı olan Christina birçok kez astım krizine girmiş. Kızı ve kendisine ait çoğu giyilmemiş giysilerle dolu olan evini bir an önce temizlemezse astımı daha da kötüye gidebilir. ''
Bu fotoğraftakiler nisbeten katlanılabilir görüntüler. Belgeselde ölü farelerin yerlere yapıştığı, yatakların stoklanan eşyaların altında kaldığı evler gösterildi. Ayrıca, garajları, bahçeleri de bu durumda.
''Yeni doğan oğlunu kaybettikten sonra Chris, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğundan mustarip. Hiçbir şeye yeteri kadar konsantre olamadığı için hijyenik temizliğini yapamıyor. Halen evde yaşayan kızlarının vekaletini kaybetmek üzere.
Dale, evinden atılmanın eşiğinde çünkü sağdan soldan bulduğu ve birgün bir işe yarayıp sanat eserine dönüşeceğini düşündüğü ıvır zıvırla evini doldurmuş. Evini temizlemesi için verilen süreye riayet etmediğinden mahkeme evi boşaltması için işlemlere başlamış durumda.. Üç yıl boyunca çöp ev haline gelen ev oturmaya elverişli değil ve gidecek hiçbir yeri de yok. ''
Üstelik bu duruma düşenlerin çoğu orta ve üst gelir düzeyindeki iyi eğitim almış insanlar. Hemen hemen tümü durumlarını hastalık olarak kabul etmeyen, bu yüzden eşleri ile, çocukları ve diğer yakınları ile çatışan insanlar. Çoğu bu nedenle eşlerinden boşanıyor. Çocuklar evi terkediyor.
Sosyal yardım ve sağlık kurumları evlerine mahkeme kararı ile yaşanamaz kararı çıkartıp müdahale etmek zorunda kalıyor. Yine de eşyalarından ayrılmak istememe davranışları çığırından çıkanlar var. Bu yüzden ekipler geçici çözüm değil, uzman psikologlar eşliğinde çalışıyorlar. Gösterdikleri sabır inanılır gibi değil. Onlarca insan evleri günler boyu , hasta kişinin onayladığı kadarı ile boşaltıyor. Aksi takdirde bir kaç haftada evin yine çöp ev haline gelme olasılığı çok yaşanılan bir durummuş.
DEVAMI OLACAK!
Çok kısaca açıklayacak olursak ''biriktirme hastalığı'' diyebiliriz.
Elbette durum bu kadar basit sözcüklerle açıklanamaz. Bir şeylere merak sarıp biriktirme boyutunda değil. Bu insanlar ellerindeki eşyalarla çok fazla duygusal bağlar kurup atamıyorlar. Bu durumu besleyen başka nedenler de oluyor. Tutumluluğun abartılması ya da, güvenlik içgüdüsü, koruma hissi gibi..Yoksa aptal olduğu ya da beyinsel fonksiyonları çalışmadığı için atılacak şeyle atılmayacak şeyi ayırt edememe değil.
''Janet’in mükemmel hayatı, kalp nakli bekleyen kocasının 32 yaşında vefat etmesiyle altüst olur. Bunalıma giren Janet’in istifleme huyu gün geçtikçe daha da kötüleşmiş. Alışverişten dönerken sürekli elinde torbalar dolusu dekoratif malzemeyle gelen Janet’ın dört kızı onun için çok endişeleniyor.
Eski bir psikiyatrist olan Christina evini doldurduğu yığınlar yüzünden neredeyse ölmek üzereymiş. Kronik astımı olan Christina birçok kez astım krizine girmiş. Kızı ve kendisine ait çoğu giyilmemiş giysilerle dolu olan evini bir an önce temizlemezse astımı daha da kötüye gidebilir. ''
Bu fotoğraftakiler nisbeten katlanılabilir görüntüler. Belgeselde ölü farelerin yerlere yapıştığı, yatakların stoklanan eşyaların altında kaldığı evler gösterildi. Ayrıca, garajları, bahçeleri de bu durumda.
''Yeni doğan oğlunu kaybettikten sonra Chris, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğundan mustarip. Hiçbir şeye yeteri kadar konsantre olamadığı için hijyenik temizliğini yapamıyor. Halen evde yaşayan kızlarının vekaletini kaybetmek üzere.
Dale, evinden atılmanın eşiğinde çünkü sağdan soldan bulduğu ve birgün bir işe yarayıp sanat eserine dönüşeceğini düşündüğü ıvır zıvırla evini doldurmuş. Evini temizlemesi için verilen süreye riayet etmediğinden mahkeme evi boşaltması için işlemlere başlamış durumda.. Üç yıl boyunca çöp ev haline gelen ev oturmaya elverişli değil ve gidecek hiçbir yeri de yok. ''
Üstelik bu duruma düşenlerin çoğu orta ve üst gelir düzeyindeki iyi eğitim almış insanlar. Hemen hemen tümü durumlarını hastalık olarak kabul etmeyen, bu yüzden eşleri ile, çocukları ve diğer yakınları ile çatışan insanlar. Çoğu bu nedenle eşlerinden boşanıyor. Çocuklar evi terkediyor.
Sosyal yardım ve sağlık kurumları evlerine mahkeme kararı ile yaşanamaz kararı çıkartıp müdahale etmek zorunda kalıyor. Yine de eşyalarından ayrılmak istememe davranışları çığırından çıkanlar var. Bu yüzden ekipler geçici çözüm değil, uzman psikologlar eşliğinde çalışıyorlar. Gösterdikleri sabır inanılır gibi değil. Onlarca insan evleri günler boyu , hasta kişinin onayladığı kadarı ile boşaltıyor. Aksi takdirde bir kaç haftada evin yine çöp ev haline gelme olasılığı çok yaşanılan bir durummuş.
DEVAMI OLACAK!
17 Nisan 2011 Pazar
İlk Kez Survivor İzledim
Dün ilk kez Survivor Ünlüler-Gönüllüler izledim. Her yaştan, her kesimden insanı ekran başına çeken büyük hayran kitleleri olan diziler biter gider de benim haberim olmaz. Bu yarışma da öyleydi benim için. İlk defa izledim çünkü;
Ben hem iyi bir tv izleyicisi değilim hem de fiziksel aktivite gerektiren , macera temalı bu yarışmayı biraz gençlere yönelik diye algılayıp pek de ciddiye almamıştım. Dün nasılsa zapping sırasında takılıp kaldım.Dominic Cumhuriyeti'nde çekilen bu etapta Survivor’ın ünlüler kadrosu Pascal Nouma, Özge Ulusoy, Nihat Doğan, Zeynep Tunuslu, Asena, Ebru Destan ve Derya Büyükuncu 'dan oluşurken, ünlülere rakip olarak halktan seçilen gönüllüler kadrosu ise; Taner, Taçmin, Tefik, Ceyda, Gökhan, Vedat ve Didem 'den oluşuyor.
Yarışmanın insan kişilikleri ile de ilgili olduğunu görüp sonuna dek izledim. Aynı zamanda gündemin ağır konularından uzaklaşmış oldum. Bir de sahip olduğumuz pek çok şeyin koşullar değişince nasıl da lüx sayılabileceğini görmüş oldum. Ne derece kurgudan uzak oldunu bilemesem de zekice düşünülmüş bir yarışma. Egzotik ada ortamı ve bir avuç insanın bir tür yaşam kavgası renkli görüntüler oluşturuyor. Asıl ilgimi çeken ise kişiliklerin sergilenmesi. Arızalı kişilikler tek bölümde bile kendini ele veriyor.
Nihat Doğan daha ilk dakikalarda ettiği abuk subuk laflarla içime fenalık getirdi. Bir de kendine müttefik bulmuş ki, '' bana arkadaşını söyle , sana kim olduğunu söyliyeyim'' sözü tam yerini bulmuş. Zeynep Tunuslu'dan söz ediyorum. Bu konulardaki cehaletimi hoş görün lütfen ama sadece moda ile ilgili bir hatun kişi olduğunu, renkli gazetelerde ve tv magazin programlarında ara sıra boy gösterdiğini, bir de rahmetli Uzay'ın karısı olduğunu biliyordum. Ünlü olmasının başka nedeni varsa gerçekten bilmiyorum. Nihat Doğan'la muhteşem ikili olmuşlar. İki lafından biri kendisinin ne kadar değerli ve muhteşem kişilikli biri olduğunu söylemek olan ama çocukça kaprisler yapan, laf kalabalığı ile ilgi çekmeye çalışan Nihat Doğan ve dedikoducu, itici, her fırsatta diğerlerini iğneleyen Zeynep çok yakışmışlar. Nihat'ın konuşmalarının arasına sıkıştırdığı muhteşem İngilizcesi de takdire değer doğrusu:)Karşı grupta da bir deli vardı elbette. Taner adlı yarışmacı abuk subuk hareketleri ve tuhaf konuşmaları ile evlere şenlik bir tip.
Bir ara içimden, orada olup bu arızalı tiplere hadlerini bildirme isteği geçtiğine göre baya ilgimi çekti bu yarışma.
15 Nisan 2011 Cuma
13 Nisan 2011 Çarşamba
Tığ İşi Battaniyelerimin Sonuncusu / Colorful Crochet Blanket
Terk Edilmek Tüm Canlılara Aynı Acıyı Verir
Tv'de az önce izledim bu videoyu.İzlediğim zaman gözyaşlarımı tutamadığım, boğazıma kocaman bir yumruk tıkanarak insanoğlunun bencilliğinden ve acımasızlığından utanç duyduğum görüntüleri sizlerle paylaşmak istedim. Bu görüntülerin gerçeğini Kepez ormanlarında, Beldibi'nde, Sorgun'da ve daha kim bilir nerelerde görmek olası. ''Yazıklar olsun!'' diyorum.
8 Nisan 2011 Cuma
7 Nisan 2011 Perşembe
Pepino ile Tanışın
6 Nisan 2011 Çarşamba
YGS'deki Şifre Skandalının Düşündürdükleri
Günlerdir YGS' de yaşanan şifre skandalı yazılıyor, konuşuluyor. Yazmayı düşünmüyordum; dayanamadım.
Bazı ÖSYM çalışanları daha kitapçıklar basılmadan şifreyi farkedip yöneticileri uyardıkları halde yaşananlara bakın! Derken olaylar skandal boyutlarına ulaşınca yetkili kişilerin açıklamaları, rüyada görülen modmedyanlar vs. işin iyice suyunu çıkardı.
Tübitak, şifre iddiaları ile ilgili inceleme yapılması için, kuruma herhangi bir talebin gelmediğini bildiriyor.Yetkililer, bu güne dek ne ÖSYM' den, ne de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan Tubitak'a böyle bir başvuru yapılmadığını açıklıyor. Niye gelsin? İkna olan olmuş çoktan.. Kitapçıkların basıldığı Meteksan'da yapılan ilk incelemelerde şifreli olabileceğine dair bulgular elde edildiği söyleniyor ama henüz soruşturma aşamasında olduğu için net açıklama yok ortada.
Amaa;
Devletin en yetkilileri ikna olmuş durumda iken sınava giren ya da girmeyen öğrencilerin, çocuklarının eğitimi için akla gelmedik fedakarlıklar yapan, dersane taksitleri için helak olan anne babaların ( bu yüzden intihar edenleri bile gördü bu millet) ve tüm vatadaşların ikna olup olmaması önemli mi?
Bilimsel araştırmalara da lüzum yok, hatta yargıya da.. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı incelemeyi soruşturmaya dönüştürmüş. 160 salondan örnekler alınmış. Başsavcı Vekili, ''Tübitak'ın ve emniyet ekiplerinin incelemesini istedik'' diyor. Tübitak ise '' bize böyle bir başvuru yapılmadı'' diyor.
Dediğim gibi, gerek yok ki yapılsın; ikna olan olmuş zaten. Koskoca Cumhurbaşkanı ve '' bu iddiaları ASLA kabul etmiyorum'' diyen Milli Eğitim Bakanımız var. Eee, hal böyle olunca da bizlere pasta yemek düşer. Hangi pasta mı, elbette ekmek bulamayanların yediği pasta. Hazımlı milletiz, bunu da hazmeder üzerine bir bardak su içer öyle gideriz seçim sandıklarına..
5 Nisan 2011 Salı
Tina Vlassopoulos'un Seramikleri
Seramik sanatçısı Tina Vlassopoulos'un yapıtlarını hiç gördünüz mü? Londra'da yaşıyor.
2002 Soing Ödülü Hırvatistan
Yapıtlarını gördüğüm zaman tek kelime ile büyülendim. Özellikle işlevsel olanları seçip fotoğraflarını sizlerle paylaşıyorum.